Yandex
16 Ocak 2025 Perşembe
İstanbul
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Mersin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Kovid-19’a karşı dijital olanaklar-2

Almanya Sağlık Bakanı: Özgürlüklerimiz için, taşıyıcıların izini telefon sinyalleri aracılığıyla sürmemiz gerekiyor.

Kovid-19’a karşı dijital olanaklar-2
A+ A-
BEYHAN YILDIRIM / BERLİN

Kovid-19’a karşı mücadelede bütün ülkelerin kademeli olarak Çin modeline geçeceğini geçtiğimiz günlerde kapsamlı olarak özetlemiştik (Aydınlık, 23.3.2020).

Mücadele tarzı olarak, skalanın bir ucundaki Çin ve onu takip eden Doğu Asya ülkeleri virüse karşı savaşımda belirleyici başarılar kaydettiler. Skalanın diğer ucunda insanlık dışı Anglo-Sakson (aşırı neoliberal) modelinin olduğunu aktardığımız yazıda, Çin’in 3 aşamalı bir plan uyguladığını vurgulamıştık. Başta İtalya ve İspanya olmak üzere Akdeniz ülkeleri ise, (Akdeniz) sosyal devlet modellerinde olduğu gibi, Kovid-19’a karşı mücadelede de sistemlerine has zaafiyetler sergilediler.

Anglo-Sakson senaryosunu önlemenin, daha doğrusu Çin modelini uygulamanın 3 şartını tekrar hatırlatıyoruz:

  1. Devlet müdahelesi: taşıyıcıların hepsi karantinaya alınana kadar, azami ölçüde (gönüllü) karantinanın uygulanması ya da, eğer toplum buna uymazsa, sokağa çıkma yasağının kaçınılmaz olarak ilan edilmesi (işe gitmek, doktora gitmek ve alışveriş yapmak haricinde),
  2. Toplumsal duyarlılık: toplumun eksiksiz kurallara uymasını sağlamak
  3. Dijital olanaklar: GPS ve uygulamalardan (“App”lerden) kapsamlı ve sistematik olarak yararlanmak.

Taşıyıcıların ivedilikle tespiti, gönüllü veya zorunlu karantina uygulamaları konusunda artık neredeyse bütün dünya ülkeleri bu noktada hemfikir olmaya başladı. Ancak Kovid-19’a karşı mücadelede bununla yetinmeyen, Doğu Asya ülkeleri ve İsrail’den sonra, 1,4 milyar nüfuslu Hindistan ve 82 milyon nüfuslu Almanya da dijital olanakların devreye sokulması gerektiğini düşünen ülkeler arasına katılıyor: bu iki önemli ülke de, salgının yayılmasını dizginlemek amacıyla cep telefonu sinyalleri aracılığıyla (GPS) taşıyıcıların izini sürmeye başlamak istiyorlar.

FARKLI SİSTEMLER, FARKLI UYGULAMALAR

Yine dijital olanaklar alanında İran’ın kurduğu bir başka sistemde ise, ülkedeki akıllı telefon kullanıcılarına mesajlar gönderilmeye başlanılmıştı. Ancak ABD’li “Apple” firması İran’ın kurduğu uygulamanın telefonlara yüklenmesini “rejim” eleştirileri bahanesiyle 9 Mart’ta engelledi. Tahran’ın kurduğu uygulamada ise, akıllı telefon kullanıcılarına bilinçlenme ve doktor kontrolü zorunluluğu konusunda mesajlar gönderilmeye başlanmıştı. Sert tepkiler gösteren İran yönetimi, bu tür engelleme girişimlerine rağmen, kendi sistemini kurmaktan vazgeçmiş değil.

Hindistan ise, ülkede sadece 590 vaka tespit edilmesine rağmen, radikal bir karar alarak, 21 gün sokağa çıkma yasağı kararını geçtiğimiz günlerde ilan etmişti. Açıklamayı yapan Hindistan Başbakanı Modi, “Eğer bu 3 haftada salgına karşı mücadelede gerekenleri yapmazsak, ülke olarak 21 yıl geriye gideceğiz” demişti.

Kovid-19 küresel salgın, dünya nüfusunun yarısını (gönüllü) karantinaya alırken, hükümetler de viroloji uzmanları ve bilişimcilerle birlikte ülkelerinin kaosa sürüklenmesinin, kitlesel ölümlerin artmasının önüne geçmeye gayret gösteriyorlar.

Sürü bağışıklığını dillendiren İngiltere dahi bu süreçte, daha önce açıkladığı “Bırakınız yayılsın, biliminsanlarına göre bağışıklık kazanırız, eğer toplumun yüzde 60’ına virüs bulaşırsa” yaklaşımını terketmek zorunda kaldı. Öteden beri “Önce para (ekonomik çıkarlar), sonra insan (kamu sağlığı)” parolasıyla hareket eden Anglo-Sakson (neoliberal) ülkeler birer birer bu insanlık dışı, katliamcı ve kendi ülkelerini kaosa sürükleyen siyasetlerinden vazgeçmek zorunda kaldılar. Burada da hiç kuşkusuz Londra merkezli Royal Imperial College’in “Salgının yayılmasının akışına bırakılması durumunda, yılda ortalama 500 bin ölümün Kovid-19 nedeniyle yaşanacağını” öngören raporu, Johnson hükümetinin gözünün korkuttu. Yine Anglo-Sakson (neoliberal) sosyal devlet modeli ile yönetilen ABD ise, Dünya Sağlık Örgütü’nün yaptığı uyarıya göre, Avrupa’dan sonra salgının yeni merkezi olma yolunda hızla ilerliyor. Londra, Oxford Üniversite’nin “Biz de Kovid-19’a karşı savaşımda dijital olanakları devreye sokalım telkinine” henüz yanıt vermiş değil.

Krizden derinden etkilenen ülkelerin başında gelen ABD de geçtiğimiz günlerde ilk olarak toplumun genel hareketliliğini ölçmeye başladı. Dahası, Washington cep telefonları sayesinde taşıyıcıların izini sürmeyi de gündemine aldı. Bunun için yaygın bir sistemin kurulması planlanıyor. Washington Post, Trump Yönetimi ile Google, Facebook vb. bazı büyük şirketlerle (akıllı telefon kullanıcısının konumunu gören şirket temsilcileri ile) görüştüğünü duyurdu. Öte yandan Boston’daki MIT üniversitesi bünyesinde bir uygulama da hazırlandı bile. Süreci şirketler ile Sağlık Bakanlığı bünyesindeki ilgili dairelerin yönetmesi bekleniyor.

DİJİTAL OLANAKLARIN YARARI

Peki, Çin, Kuzey Kore ve Tayvan’da çeşitli yöntemlerle devreye sokulan dijital olanaklar nasıl ve ne gibi yararlar sağlıyor?

Konu biraz karışık ve hepimiz için yeni olduğu için, özetin özetini paylaşıyoruz:

  • Akıllı telefonların GPS sinyallerinden ve uzmanlar tarafından hazırlanan telefon uygulamaları (“App’ler”) sayesinde taşıyıcıların izi sürülüyor. Konumlarını görebilmek mümkün. Taşıyıcının 14 günlük kuluçka döneminde kimlerle temas ettiği (ev, işyeri, toplu taşıma vb.) GPS aracılığıyla tespit ediliyor.
  • Uygulamayı (App’i) kullanan herkes, gideceği yerle ilgili uygulama sayesinde temas riski konusunda bilgilendiriliyor.
  • Eğer taşıyıcının bulunduğu bir yere gidecekseniz, ya da birkaç gün önce gittiyseniz, sistem bilgi veriyor.
  • Ne kadar insan bu uygulamayı kullanırsa, o kadar çok güvende oluyorsunuz.
  • Diğer ikinci katkısı ise, gereksiz karantinanın önüne geçmesidir.

ALMAN MODELİNDE GÖNÜLLÜLÜK ESASINA

Almanya ise hazırladığı uygulamanın kullanımını gönüllülük esasına göre yapmayı planlıyor. Sistemin (yasal ve teknik) altyapısı Nisan’da hazır olacak ve ivedilikle uygulamaya girecek.

Her şey cep telefonlarımızda konumları gösteren GPS sayesinde gerçekleşiyor.

Dijital olanakların bu muazzam yardımına rağmen, teyakkuzda olmak, talimatlara uymak belirleyici olmaya devam edecek. Ancak evlere kapanmanın önüne böylece kademeli olarak geçilecektir. Adı geçen ülkelerin uyguladığı ya da uygulamaya hazırlandığı bu dijital olanaklar hayatımızı kolaylaştırmayı amaçlıyor. Dijital olanaklar ayrıca devletlerin ya da ilgili bilimsel birimlerin geri plandan müdahalesini, virüse karşı savaşımda insanların hayatını kolaylaştırmak, can güvenliğini güçlendirmek, ekonomik işleyişi yeniden harekete geçirmek amacıyla tasarlandılar. Aşı bulunana ya da bu virüs belâsı dünyadan silinene kadar, bütün devletlerin -Doğu Asya örneğinde olduğu gibi- dijital olanaklarını da değerlendirmeleri kaçınılmazdır.

ALMAN SAĞLIK BAKANI NOKTAYI KOYDU

Almanya’da süreci Merkel Hükümeti ile son derece profesyonelce yöneten Robert Koch Enstitüsü’nden sonra, Almanya Sağlık Bakanı Jens Spahn (39) da, Kovid-19’a karşı savaşımda dijital olanakların değerlerledirilmesi gerektiğini şu çarpıcı cümleler ile özetledi:

“Bütün özgürlüklerimiz feci şekilde kısıtlanmış durumda: eğitim, iş hayatı, hareket, toplanma, ibadet özgürlüğü vb. Böyle devam edemez. 80 milyon nüfuslu Almanya, böyle devam edemez. Bu sarmaldan nasıl kurtulabiliriz? Buna odaklanmış durumdayız. Burada da zaman karşı bir yarış söz konusudur. Örneğin bir yönteme göre, taşıyıcının muhtemelen temas ettiği insanlara tek tek telefon ederek uyarma seçeneği var. Ancak bu yöntem çok meşakkatli ve inanılmaz sayıda insanın telefonların başına geçip arama yapmasını gerektirir. 100 binlerce insana telefon etmemiz, peşlerinden koşmamız gerekecek. Bu da bizim insani kapasitemizi aşan bir durumdur. Bir başka yöntem ise Güney Kore’nin [ve başka ülkelerin yaptığı gibidir]. Bu ikinci modele göre, örneğin Güney Kore parlamenter demokrasi olarak bize şunu gösteriyor: Cep telefonlarındaki sinyaller, veriler sayesinde taşıyıcının izini mekansal olarak sürmek daha hızlı ve kolay olacaktır. Bu sayede özgürlüklerimizi göreli geri kazanabiliriz. Bu tabii, sadece bu kriz döneminde, pandemi ile mücadelemizde değerlendirilecektir. Kriz, bittikten sonra, bu tür bir uygulamaya gerek kalmayacaktır. Şimdi başlangıçta saydığım bütün bu özgürlüklerimizi geri kazanmak için, [gönüllü veri paylaşımı suretiyle] bir özgürlüğümüzü kısıtlamak gerekir mi? Bunun tartışmasını toplum olarak önümüzdeki dönemde yapmamız gerekecektir.”

ALMANYA’DA GÖNÜLLÜLÜK ESASI MODELİ

Almanya’da uzmanlardan oluşan 25 kişilik bir komisyon, Robert Koch Enstitüsü Müdürü Prof. Wieler ve Sağlık Bakanı Jens Spahn’ın açıkladığı dijital olanaklar konusunda yasal ve teknik altyapı konusunda çalışmalarına tam hız devam ediyor. Bu arada Alman modelinin gönüllülük esasına dayanmasına kesin gözüyle bakılıyor. İnsanların hazırlanan uygulamayı kullanması sistematik olarak teşvik edilecektir.

Buradaki mantık şudur: Temas riski konusunda telefonunuzdan bilgilenmek ister misiniz? O zaman bu uygulamayı (App’i) kullanın. Ne kadar çok insan uygulamayı kullanırsa, o kadar çok güvende oluruz. Muhtemelen özellikle genç nüfus ile 65 yaşına kadar olan nüfusun hareket kabiliyeti ile akıllı telefon kullanım oranı dikkate alınırsa, dijital olanakların bu kriz döneminde geçici olarak değerlendirilmesi her ülke için zorunlu hale gelebilir.

Gönüllülük esasına göre sistemini kurmayı hazırlayan Almanya ise, “Bizim sistem, en demokratik sistem” diyebilecektir.

Kovid-19’a karşı dijital olanaklar-2 - Resim: 1

Newsweek'te yayınlanan grafik, cep telefonunun Covid-19’a karşı mücadelede neden mantıklı olduğunu anlatıyor.
Son Dakika Haberleri