Köy Enstitüleri böyle katledildi!
Yazar Mustafa Ekmekçi: Gerçekte Köy Enstitüleri, onu kuran CHP’nin iktidarında yine onun elleriyle kapatıldı. Demokrat Parti’nin yaptığı sadece bunu, yasallaştırmak olur. İkinci perde, birincisine göre daha kısa sürdü. Fazla tartışma bile olmadı
Köy Enstitülerinin kapatılması konusunda, yıllardır ortalıkta bir söylenti dolaşmaktadır: "Kinyas Kartal ve diğer Köy Ağaları toplanmışlar, Menderes'e 'Köy Enstitülerini kapatırsan oyumuz senin' demişler, "Menderes de bu okulları, 27 Ocak 1954 tarihinde kapatmış."
Bu söylentiyi çıkaran, iki dönem CHP Milletvekilliği yapan, 4 Haziran 2013 günü kaybettiğimiz Sabri Tığlı'dır. Bu söylenti, 24 Mayıs 1991 tarihinde ölen Kinyas Kartal'ın ölümünden beş yıl sonra, 27 Temmuz 1996 tarihinde Cumhuriyet gazetesinde Dursun Kut tarafından yayınlanmıştır. Ne yazık ki, bazı çevreler, bu yayına can simidi gibi sarılmışlar, bu konuda yazılar yazıp, konferanslar verir olmuşlardır...
Bilimsel, sosyal, eğitsel vb. konularda hüküm verebilmek için, konunun özüne inmek, oluşumun belgelerini gözönüne almak gerekir. Köy Enstitüleri, 1946-1948 yılları arasında, dönüşüme uğramış, kazandığı yeni biçimin, adından başka Köy Enstitüsüyle bir ilişkisi kalmamıştır...
DÖNÜŞÜM EVRESİ
İşte Köy Enstitülerinin dönüşüm evreleri:
Köy Enstitülerinin kurucularından, efsane Milli Eğitim Bakanı Hasan Âli Yücel'e, Recep Peker hükümetinde görev verilmediğinden, 5 Ağustos 1946 günü Bakanlığı sona ermiştir.
Köy Enstitülerinin kurucusu, teorisyeni İsmail Hakkı Tonguç 21 Eylül 1946 günü Genel Müdürlükten ayrılmıştır. Bu ayrılışı, Yücel'in yerine getirilen Milli Eğitim Bakanı Reşat Şemsettin Sirer, 19 Kasım 1951 günü toplanan TBMM Köy Enstitüleri gizli oturumunda, şöyle dillendirmiştir: "Biraz evvel ismi telaffuz edilen adam etrafını kandırmıştı. (Tonguç Baba sesleri) Evet Tonguç Baba... Bütün hüsnüniyet sahiplerini, bütün iyiniyet sahiplerini kandırmıştı. Tonguç Baba'yı defederken hiçbir mukavemetle karşılaşmadım..." "500 kişilik kadrodan, 400 kişiyi ayırırken hiçbir taraftan güçlük görmedim. Yardım gördüm."
1947 yılında kuruluşlarından beri uygulanmakta olan, Köy Enstitülerinin üretime dönük izlenceleri yürürlükten kaldırılmış, hazırlanan yeni izlencede, Köy Enstitülerinin ana sistemini oluşturan, öğrencilerin ikinci sınıftan sonra bazı dallarda ustalaşmaları uygulamalarına son verilmiş, gerçek iş yerine, minyatür iş öne çıkarılmıştır. 1947'den önceki Öğretim İzlencesine göre: Erkek öğrenciler, ikinci sınıftan başlayarak, demircilik, marangozluk, yapıcılık kollarında, kızlar ise; biçki-dikiş, örgü ve dokumacılık, ziraat sanatları dallarından birisini seçerek iş derslerinde okul bitinceye değin seçtiği kolda çalışarak ustalaşırlardı.
TÜKETİCİYE DÖNÜŞÜM
Çeşitli Köy Enstitülerinde ve en son Hasanoğlan Yüksek Köy Enstitüsünde müdürlük yapan Hürrem Arman, dönüşümü şöyle anlatıyor: "Enstitülerdeki eğitim-öğretim yavaş yavaş düzenin tüketicilerini yetiştiren okullara dönüştürüldü. Enstitülerin, mezunlarıyla ilişkileri kesildi, yani örgüt yok edildi." (Piramidin Tabanı, C:2 s.303.)
1947 sonrasında Köy Enstitüsünde öğrenciydim. 1947 yılında hazırlanan Köy Enstitüleri izlencesinde, haftalık ders saatleri ve buna bağlı olarak, Tarım ve İş derslerinin saatleri de azaltılmıştı. Yeni Bakan Sirer: "Köy Enstitülerinde, hem öğretmen, hem demirci, hem marangoz çıkacak bu bir hayaldir" diyordu... Kalem efendisi kılıklı öğretmen olmamız istendiği için, gerçek iş yapmadık, herhangi bir dalda ustalaştırılmadık. İşliklerde kalasın, demirin ucundan tutarak ustalara yardımcı olduk. Tel büktük, elbise askılığı, çekiç, çanta vb. benzerlerini yaptık. Yani, el becerilerimizi biraz geliştiren minyatür işler yaptık. Gerçek iş olan, kapı, pencere yapmadık. Duvar örmedik. Ustanın yanında harç kardık, tuğla taşıdık. Gerçek Köy Enstitüsünün öğrencileri, kendilerine verilen bir yapının planını toprağa uygular, o yapı için her türlü marangoz, demircilik ve yapı elemanlarını üretir, uygular, yapıyı öngörülen zamanda yaparak kullanıma sunarlardı.
KAPATILMA AŞAMASI
19 Şubat 1947'de değiştirilen Köy Enstitüleri Yönetmeliği’nin 184. Maddesi: Öğrencinin yapmakta serbest olmadığı işler: Enstitü içinde toplantı yapmak, nutuk söylemek, konferans vermek, enstitü dışında toplantı ve gösterilere katılmak, enstitü içinde ve dışında kitap, dergi, broşür, beyanname dağıtmak. Duvarlara ilan yapıştırmak, duvar gazetesi çıkarmak. Özel bir genelgeyle bu eylemlerin denetlenmesi Enstitü müdürlerinden alınarak, MEB'e verilmiştir... (Türkiye'de Köy Enstitüleri, Fay KIRBY, s.354.)
Köy Enstitülerine öğretmen yetiştiren, Yüksek Köy Enstitüsü 27 Kasım 1947'de, eğitmen kursları 28 Haziran 1948'de kapatılmıştır.
10 Eylül 1947 tarihine yayınlanan 5129 sayılı yasaya göre, Köy Enstitüsü çıkışlı öğretmenleri ve sağlık memurları için kamulaştırılmış olan tarım arazileri bedeli karşılığında eski sahiplerine verilecek, tarım ve iş çalışmaları amacıyla, öğretmen ve sağlık memurlarına verilmiş olan, hayvanlar ve diğer demirbaşlar maliye bakanlığına teslim edilecek ve satılacaktır...
1950-1951 öğretim yılında sağlık kolları kapatıldı.
10-11 Haziran 1947'de çıkarılan bir genelgeyle, köy öğretmenleri için, Köy Enstitülerinde 45 günlük bir tamamlayıcı kurs açılıyordu. Amaç, onların bilgi açıklarını kapatma perdesi altında, onlarda yetersizlik duygusu yaratmaya dönük bir işkenceydi.
1944 Kızılçullu Köy Enstitüsü çıkışlı, 94 yaşında Âlim Başaran'ın anılarından: "31 Ekim 1944'te mezun oldum. Ertesi günü Halkalı Köyü’nde göreve başladım. Bana bir demirci atölyesinde gerekli olan her türlü aletle birlikte iki at, bir inek, bir araba verildi. Köy muhtarı da 30 dönüm arazi tahsis etmişti. Biz bu üretim araçlarıyla önemli ekonomik olanaklar elde ettik, para kazandık. 1948'de Köy Enstitüleri programı değiştirilince, Mal Müdürlükleri aracılığıyla bunları bizden geri aldılar." (Öğretmen Dünyası, Nisan 2019, s.31.)
İNÖNÜ'NÜN AÇIKLAMASI
10- İsmet İnönü, Köy Enstitülerinin kapatılmasına giden girişimler konusunda şöyle diyor: "Ben Köy Enstitü düşüncesine inanmışımdır. İnanmış bir insan, sonuna kadar bunu yürütür. İdealizmde, felsefede bu böyledir. Ama ben politikacıyım, uygulayıcıyım. Ben gücüme göre, gücümün var olduğu yerde, gücümü gösterebilirim. Ben bir dahi değilim (....) Ben gücümün bittiği yerde; bir politikacı, bir deneyimli insan olarak bir noktada, onu gelecekte yeniden uygulamak üzere bir noktada dururum..."
Milli Eğitim Bakanı Sirer, 3 Mart 1951 tarihinde Ulus gazetesinde yayınlanan bir yazısında: "Köy Enstitülerinin Öğretmen Okulu haline getirileceği haberinde bir yanlışlık olacak. Çünkü bu Enstitüler, dört yıldan beri birer öğretmen okulundan başka bir şey değillerdir" diyordu...
"Gerçekte Köy Enstitüleri, onu kuran CHP'nin iktidarında yine onun elleriyle kapatılır. Demokrat Partinin yaptığı sadece bunu, yani kapanışı yasallaştırmak olur. İkinci perde, birincisine göre daha kısa sürer. Fazla tartışma bile olmaz." (Mustafa Ekmekçi, Yeni Toplum, Köy Enstitüleri Özel Sayı, 5 Nisan 1976.)
İŞİN ÖZETİ
Yukarıda görüleceği üzere, özellikle kurucu lider İsmet İnönü'nün ve yıkıcı Sirer'in söyledikleri önemle göz önüne alınırsa, Köy Enstitüleri 1946'dan sonra Köy Enstitüsü özelliğini yitirmiştir. Üretme yok, tartışma yok, gazete çıkarma yok, okuma sınırlanmış, kitaplar seçime uğramış, sakıncalı sayılanları başta klasikler olmak üzere yakılmıştır. Yukarıda da belirttiğimiz gibi Mustafa Ekmekçi, çok güzel özetlemiş. 27 Ocak 1954'te 6234 sayılı yasayla yapılan; işlevini yitirmiş, Köy Enstitülerinde asılı duran "Köy Enstitüsü" levhasının indirilerek, yerine: "İlköğretmen Okulu" levhasının asılmasından ibarettir, bu konuda sürdürülen açıklamaların, gerçeği perdelemekten öte bir anlam ve işlevi yoktur.