Köy Enstitülü annenin yarattığı sanatçı
‘Annem Köy Enstitüsü mezunu bir öğretmen olduğu için evde mandolin çalınıyordu. Müziğe karşı duyarlı olan annem çok yetenekliydi, iyi dans eder, iyi dikiş dikerdi. Dar bir çevreden çıkmış, Atatürk sevdalısı, tam bir cumhuriyet kadınıydı.’
Bu hafta, TRT İzmir Radyosu’nun önde gelen Türk halk müziği ve opera sanatçılarından, pek çok derleme yapmış, koro yönetmiş Köksal Coşkun ile beraberiz. Coşkun, Köy Enstitüsü Mezunu annesinin müzik eğitimindeki etkisini, babasının güzel sesiyle söylediği türküleri, ortaokul üçüncü sınıftayken, TRT Erzurum Radyo sanatçısı Cahit Uzun’dan aldığı derslerle bu yolda nasıl ilerlediğini heyecanla anlatıyor:
- Kısaca kendinizden bahseder misiniz?
1961 yılında, Erzurum’un Olur ilçesinde doğdum. Annem, İzmir Kızılçullu Köy Enstitüsü 1952 mezunu bir öğretmendir. Ve bizim yöremizin tek bayan öğretmenidir. Kızılçullu Köy Enstitüsü binası şu anda İzmir’de NATO binası olarak kullanılıyor. Dedem Reis ne kadar ilerici, çağdaş bir insanmış ki o yıllarda zor koşullarda İzmir'e getirip kızını Kızılçullu'ya teslim etmiş. Dedem o yörenin zengin bir ağası, hala bilinir. Kurtuluş Savaşı'nda da Kuvayı Milliye’ye çok hizmetleri dokunmuş. Babam Hüseyin Coşkun’un sağlık memuru olarak Olur ilçesine tayini çıkıyor. Annem Mediha ile orada tanışıp, evleniyorlar.
Benden önce abim Zafer olmuş ama o vefat etmiş. İkinci çocuk olarak ben doğuyorum. İlköğrenimimim iki yılını Olur’da, iki yılını babamın tayini nedeniyle Artvin Borçka’da, beşinci sınıfı da Erzurum Palandöken ilkokulunda tamamladım. Annem benim ilk öğretmenimdi. Babam yüksek okul öğrenimi için Ankara'ya gittiği dönemde annem Olur’un dağ köylerinde öğretmenlik yapıyordu. Kış mevsimi uzun ve çetin geçiyordu. Sağlık Ocağı olmadığı için, hasta olunca annem ata binip bizi ilçeye götürürdü.
O zamanlar sebze, meyve yoktu. Annem bu yiyecekleri öğrencilerine kitaptan öğretiyordu. İlçeye az sıklıkla gelebilen meyve ve sebzelerden örnek olarak birer tane getirir ve öğrencilere tanıtırdı. Çünkü gelebilen meyve ve sebze genellikle ilçe mülkü amirlerince tüketilirdi. Orta öğrenimimi Erzurum Gazi Ahmet Muhtar Paşa Ortaokulu’nda tamamladıktan sonra Erzurum Lisesi'ne girerek, oradan mezun oldum.
ANNEM, ATATÜRK SEVDALISI CUMHURİYET KADINIYDI
- Müzik yaşamınıza hangi yaşlarda başladınız?
Annem Köy Enstitüsü mezunu bir öğretmen olduğu için evde mandolin çalınıyordu. Müziğe karşı duyarlı olan annem çok yetenekliydi, iyi dans eder, iyi dikiş dikerdi. Dar bir çevreden çıkmış, Atatürk sevdalısı, tam bir cumhuriyet kadınıydı.
İlkokul yıllarında, müsamerelerde ve bazı özel günlerde bana hep türkü söyletiliyordu. Babamın da sesi güzeldi ve güzel şarkılar, türküler okurdu. Ortaokul üçüncü sınıfta Erzurum Radyosu saz sanatçısı Cahit Uzun’dan bağlama dersleri almaya başladım.
O yıllarda halk oyunlarına olan ilgim nedeniyle Erzurum Halk Oyunları Derneği ve Halk Eğitim Merkezi’nde halk oyunları kurslarına katıldım, halk müziği korolarına devam ettim.
- Hangi yöreleri oynadınız?
Kafkas oyunları, Erzurum barları ve Gaziantep yörelerini oynuyorduk. Erzurum Lisesinde müzik kolu başkanı oldum. O yıllarda paket yayınlar vardı, televizyonda paket yayınlarda lise Halk Müziği korosu olarak yayınlara katılırdık. Yıl 1976. Okulda müzik kolu başkanıydım. Müzik kolu başkanı olmak sosyal olmak demekti. Hep aklımda müzik vardı. Beni müziğe bilinçle yönlendiren müzik öğretmenim Ferdane Hamzaoğlu, müzik eğitimi almamda bana öncülük etmiştir. Boş zamanlarında bana piyanoda şan egzersizleri yaptırırdı. O yıllarda lisemizde müzik odamız ve piyanomuz vardı. Lisede okurken 1976 yılı, Erzurum Radyosu'nda, stajyer ses sanatçısı sınavları açıldı. Bu sınavı kazanarak, meşk usulü ile türküler öğrenmeye başladık. Öğreticimiz Erzurum Radyosu sanatçısı ve koro şefi rahmetli Suat Işıklı, eline zilli tefi alıp ortamıza oturarak türküleri, bizlere notasız, kulaktan öğretirdi. Belli bir eğitimden sonra bizleri, Radyoda, Türk Halk Müziği koro yayınlarına almaya başladılar. Müzik öğretmenim Ferdane Hanım, Tokatlıydı. Bana türküler öğretiyor ama türküler Erzurum türküleri değildi. Örneğin “Tokat bir bağ içinde”, “Sabahın seherinde ötüyor kuşlar” gibi Erzurum’da hiç duymadığımız ezgileri seslendirtiyordu.
NİDA TÜFEKÇİ: GİT ÖNCE ERZURUM TÜRKÜSÜ ÖĞREN
Erzurum radyosunda açılan amatör ses sanatçılığı sınavına ilk girişimde rahmetli Nida Tüfekçi jüri üyesiydi. “Ne söyleyeceksiniz delikanlı” dedi. Bir Ege türküsü “Sabahın seherinde ötüyor kuşlar” türküsünü söyleyeceğim. “Sen nerelisin evladım?”, ben de Erzurumluyum deyince, “Git önce Erzurum türküsü öğren, bu söyleyeceğin türkü de Ege değil Tokat türküsü” dedi ve beni dışarı çıkardı. Moralim bozuldu ama şevkim kırılmadı. Bir yıl sonra bir daha sınav açıldı. Bu sefer Erzurum türküsü söyledim ve kazandım. 1977 yılında, orada stajyer kursiyer sanatçı oldum.
Sonuç itibariyle, babamın da biraz istemi doğrultusunda müzik eğitimi yerine, 1978 yılında Eskişehir İktisadi Ticari Bilimler Akademisi’ne bağlı Afyon Mali Bilimler Fakültesi'ne girdim. Orada bir yıl okuduktan sonra müzik eğitimi almak için tekrar üniversite sınavına girdim ve kazandım. Afyon’a kaydımı almak için geri döndüm. Ancak sınavı kazandığıma inanamıyordum. Acaba yanlış görmüş olabilir miyim kaygısıyla tekrar İzmir’e geri döndüm. Liste de adıma bir daha bakmak istedim ve kazandığımı ikinci kez görünce sevinçle Afyon’a geri dönerek kaydımı aldım. Bir memur çocuğu olarak yanlış yapmamam gerekiyordu. O zamanki adıyla İzmir 9 Eylül Üniversitesi sonradan Ege Üniversitesi, Güzel Sanatlar Fakültesi Müzikoloji bölümüne 1979 yılında öğrenci olmuştum.
- Sınavda zorlandınız mı?
Sınavda zorlanmadım çünkü müzik öğretmenim beni çalıştırmıştı. Piyanonun sesine yabancı değildim, iki, üç ses verince onu duyuyordum. Ritim ve ezgi algılamam iyiydi.
ÜNİVERSİTEDE İLK BAĞLAMA DERSİ
- Kazanmak için kaç ses duymak gerekiyor?
Tek ses duyacaksınız, aynı anda iki ses duyacaksınız. Hatta dört beş ses basacak siz o sesleri duyacaksınız, ezgi algılamanız ve ritimleri doğru duyuşunuz çok önemliydi. Kulak geliştikçe bunlar zaten çözülüyor. Müzikoloji bölümü olduğu için temel batı müzik eğitiminin yanı sıra Türkiye'de ilktir, bağlama dersi ve geleneksel Türk Sanat Müziği dersleri de vardı. Yani makam, usul tarihi süreci içerisinde öğretilirdi. Bugün dışarıda öğretilen makam gibi değil, belli dönemler, 15'inci yüzyılın makamlarını ele alıp müzikolojik olarak bunların sınıflandırılması ve incelenmesi, karşılaştırılması derken o bilgiler bize yoğun bir şekilde aktarıldı. Değişik türlerde eski yazı öğretildi. Osmanlıcayı bir müzik araştırmacının bilmesi gerekiyordu.