22 Aralık 2024 Pazar
İstanbul
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Mersin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Köy Enstitüsü tecrübesini yok sayan müfredat eksiktir

Tarihçi öğretmen Mustafa Solak, Atatürk’ün ve Cumhuriyet’in müfredattan 2017’de çıkarıldığına dikkat çekti. Medyanın ‘laiklik elden gidiyor’ yaklaşımının yanıltıcı olduğunu ifade etti

Köy Enstitüsü tecrübesini yok sayan müfredat eksiktir

Eğitim-İş İstanbul 3 No.lu Şube Eğitim Sekreteri, tarihçi öğretmen Mustafa Solak, TC İnkılap Tarihi ve Atatürkçülük Dersi müfredatını inceledi, değerlendirmelerini Aydınlık’a anlattı. Solak, Laikliğin, Atatürkçülüğün, Cumhuriyet değerlerinin eğitim programlarından, ders kitaplarından çıkarılmasının bugünün işi olmadığını, 2017 Müfredatıyla çıkarıldığını söyledi. Geçen hafta açıklanan yeni Müfredatın bu yönden bir yenilik getirmediğini belirten Solak, öğretim programında kazanımlara, becerilere, öğretim yöntem ve materyallerine ilişkin olumlu değerlendirilebilecek adımlar atıldığına işaret etti. Ancak Solak “Atatürk’ün, cumhuriyet tarihimizin daha iyi kavratılmasına yönelik uygulamalar yeterli değildir” dedi.
Asıl önemli olanın, tarihimizin doğru anlatılması olduğunu vurgulayan Solak şöyle sürdürdü: “Konuların içeriği, Cumhuriyet tarihimizin, Atatürk’ün, Vahdettin’in, Şeyh Said’in, Menemen İsyanı’nın tarihi gerçeklere uygun anlatılması önemlidir. Tarihimizin doğru anlatılması için sendikalar ve diğer kurumlar meseleye eğilmelidir.”

Köy Enstitüsü tecrübesini yok sayan müfredat eksiktir - Resim : 1
MUSTAFA SOLAK

HALİHAZIRDAKİ KİTAPLARDA ZATEN ÇIKARILMIŞ DURUMDA

- Müfredatta olması gerektiğini ifade ettiğiniz inkılap, ihtilal gibi kavramlar, daha önce varken bu müfredattan yeni çıkarılmış gibi eleştiriliyor. Bu yeni bir şey mi?
-Daha öncesinde de yoktu. Yeni olan bir şey değil bu. Köy Enstitüleri yoktu, yine yok. Şeyh Sait yoktu, yine yok, Menemen yoktu, yine yok… Halihazırdaki kitaplarda zaten çıkarılmış.
2017'de müfredat değişti, 2018'de de kitaplar yazıldı. Yani altı yıldır tarih kitaplarında zaten Musul meselesiyle Şeyh Sait isyanı arasındaki bağlantı yok. Şeyh Sait isyanının adı çıkarılmış, “Doğuda bir isyan” diye bahsediliyor. Kim yapıyor bu isyanı belli değil. Vahdettin’in vatan hainliği, işbirlikçiliği kaldırıldı kitaplardan. Bu müfredatla değişen bir şey yok bu kavramlar açısından.
Bunlar yeniden konulmalı.

İMAM HATİPLERDE OKUTULAN KELAM KİTABINDA VAR

- Laiklik elden gidiyor manşetlerini atanlar sizlere sormuyor mu?
- Gazeteciler, yazar arkadaşlar bana söylediler ‘Hocam şu kaldırılmış’ diye. Arkadaş, bunlar zaten kaldırılmıştı, dedim, yine aynı başlığı atıyor. Altı yıldır vurguluyorum, kitabını da yazdım Gayrimilli Eğitim diye, siz yeni bir şey bulmuş gibi ortaya çıkıyorsunuz, dedim…
Atatürk'ün laiklikle ilgili, dinle ilgili çalışmaları kaldırılmıştı ders kitaplarından. 4. sınıftan 12. sınıfa kadar okutulan Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi kitaplarından Atatürk ve laiklikle ilgili üniteler çıkarılmıştı. Yeni öğretim programlarında da yok.
Bakalım şimdi olacak mı? Esas din kitaplarından takip etmek lazım. Öğretim programında tehlikeli sulara girilmiyor. Ders kitapları önemli. Öğretim programlarında ‘laikliği kaldırdık’ diye bir şey ya da ne bileyim, ‘laiklik İslam için tehlikelidir’ gibi bir ifade yok ama İmam Hatiplerde okutulan Kelam kitabında var. Dahası 11. sınıf Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi öğretim programında “öğrencilerin felsefe dersinde öğrenmiş olduğu tanrının varlığına ilişkin görüşlerden hareketle teizm, deizm, ateizm, nihilizm, agnostisizm, materyalizm, pozitivizm, sekülerizm gibi inanç ve felsefi yaklaşımlar arasında köprü kurulur” cümlesiyle sekülerizm, olumsuz olarak atfettikleri kavramlarla birlikte anılmıştır.

DERS KİTAPLARINDA NE GÖRECEĞİZ, MESELE BU

- Bütün bu çerçeveyi göz önünde bulundurduğumuzda, bu müfredat iyidir ya da kötüdür diye bir sonuca varabiliyor muyuz?
-Sadece Müfredatın kendisine bakarsak olumlu şeyler var. Ama buna dayalı olarak ders kitapları yazılırken ne göreceğiz? Mesele bu. Kaldırılmış şeyler eklenecek mi? Ne olacak? O belli değil.
- Dersin uygulanması açısından adımlar atılıyor, kazanımların, becerilerin, yöntem ve materyallerin uygunlaştırılması anlamında olumlu buluyorsunuz.
-Evet ama içerik olarak, konu olarak kaygılıyım. Ayrıca siz ‘dünyadan yararlandık’ diyorsunuz da kendi eğitim modelimiz olan Köy Enstitüleri niye yok?

‘SENDİKALAR GÖREVE’

- Sizin gibi hocalarımız, sendikacılarımız sürece katılsaydınız bütün bunları burada konuşmaya gerek olmayacaktı.
- Mutlaka… 3 bin öğretmenin görüşünü aldık, diyor. Birey olarak seçmişsin. Bireysel güç nedir? Belki de okumamıştır bile. Sendikaları katmıyor, eğitimle ilgili başka kurumlar da yok. Örgütlü güç yok.
Sendikacılar da ezbere konuşuyor: o yok, bu yok. Öğretim programında Atatürk yazıyor mu yazmıyor mu, mesele bu değil. İnkılap tarihinde yazıyor ama Atatürk ilkeleri sağlıklı, doğru temelde anlatılmıyor ki. Tarih de doğru temelde anlatılmıyor. Yazdın, yazmadın… Bu yaklaşım sıkıntılı. Ezbere konuşmayı seviyorlar. Kendi alanlarını bile incelemiyorlar.

ÖĞRENCİ MERKEZLİ YAKLAŞIM OLUMLU

- Müfredatta olumlu diyebileceğimiz neler var?
Müfredatta öğrenci merkezli yaklaşım var, olumlu. Öğrencinin kendi araştırmasıyla, kendi yaşantısıyla, deneyimiyle öğrenmeyi kalıcı hale getirme çabası fark ediliyor. Bu noktada birçok öğretim materyali işe katılmış durumda: dijital platformlar, internet siteleri, sanal geziler, okul dışında geziler, küçük kütüphaneler, kitap evleri. Buralarda araştırmalar yapmaya, değerlendirme ve sunum yapmaya yönelik bir yaklaşım var.

NEDEN-SONUÇ İLİŞKİSİ KAVRATILMAYA ÇALIŞILACAK

Dahası, disiplinler arası bir ilişki kurulması öngörülmüş. Bir bütüncüllük var. Örneğin Atatürk ülkelerinden devletçilik ilkesi kavratılmaya çalışılırken, daha Osmanlı dönemindeki Düyunu Umumiye’ye, sömürgeleştirme girişimlerine kadar gidilerek Atatürk'ün devletçilik ilkesinin gerekliliği ortaya konulmaya çalışılıyor. Dolayısıyla tarihsel süreç içerisinde bir neden-sonuç ve ilişkisi kavratılmaya çalışılıyor. Bu çok önemli. Eğitim sisteminin aslında buna dönüştürülmesi gerekiyor.

LİSEDE UYGULANABİLECEK Mİ?

Yalnız tabii buradaki sıkıntı şu: bu öğrenci merkezli eğitim, acaba öğrenciler tarafından da arzulanır bir şey mi? Meslek lisesinde öğretmenim, öğrenci ezberci sisteme, öğretmen merkezli sisteme alıştırılmış durumda. Öğretmen anlatıyor, öğrenci dinliyor. Öğretmen, sorunuz var mı, diyor, belki bir iki çocuk hakikaten ilgili olduğu için soru soruyor. Diğerleri için ‘Öğretmen anlattı, geçti’. Akademik ilgi olmayınca ezberci sistem öğrencinin kolayına geliyor. Şimdi sen çocuğu araştırmaya yöneltiyorsun, tahlile, bir değerlendirmede bulunmasına, sunum yapmaya yöneltiyorsun. Bunlar epey emek ve zaman isteyen şeyler. Mevcut sistemde öğrenci pasif, yorulacağı pek bir şey de yok. Sınav zamanı çalışıyor, onunla yetirebiliyor.
Ortaokul, ilkokul öğrencisine araştırma alışkanlığını kazandırmak kolay da, ezber sisteminde yetişen 15-16 yaşındaki bir çocuğu dönüştürmek kolay değil… Liseleri kendi haline bırakmak gerekiyor. Zaten öğretmen sınıf gerçeğine uygun bir şekilde bunu yapacaktır.
Ders sayısı fazla. 9 saat sınıfta geçirmek kolay değil. Kısacası bu müfredatta olumlu olan, öğretim materyallerinin çeşitlendirilmesi ve teknik anlamında daha kavratıcı, neden-sonuç ilişkisine, tarihsel süreç ilişkisine önem verilmesi. Bu, Atatürk ilkelerinin, İnkılaplarının ne kadar gerekli olduğunu anlatmak açısından yararlı.

ÖĞRETMENİN REHBER OLMA ÖZELLİĞİ ÖNE ÇIKARILIYOR

Öte yandan öğretmenin rehber olma özelliği öne çıkarılıyor. Bu çok olumlu. Öğretmen, çocuğu araştırma konusunda yönlendirecek, eksikleri konusunda uyaracak, hatalarını düzeltecek, ona yeni kaynaklar, bakış açıları sunacak. Öğrenci kendi yaşantısıyla araştırmasıyla öğrendiği vakit o daha kalıcı oluyor. Öğretmen de buralarda düzenleyici, yönlendirici bir fonksiyon görüyor.
Atatürk bir rol modeli olarak zikrediliyor, bunu açıkça yazmış metinde, bu da olumlu.
- Çok teşekkür ederiz.

PROGRAMDA OLMAYANLAR

Eğitim-İş İstanbul 3 No.lu Şube Eğitim Sekreteri, tarihçi öğretmen Mustafa Solak, 2017’den sonra ders kitaplarından çıkarılan ya da gerçeğe aykırı biçimde düzenlenen konuları ve kavramları özetledi:

İNKILAP

8.sınıf “Mustafa Kemal’in Hayatı” ünitesinde anahtar kavramlar olarak “cephe, diplomasi, eğitim, ihtilal, kapitülasyon, milliyetçilik, modernleşme, sanayileşme, savaş” şeklinde zikrediliyor ama inkılap kavramı yok. İnkılap Tarihi programında inkılap kelimesinin olmaması tezat değil de nedir!
İnkılap ile ihtilal farklıdır. Bu farkı, Atatürk'ten öğrenelim:
“'Türk İnkılabı kelimenin ilk anda hatırlattığı ihtilal anlamından başka, ondan daha geniş bir değişmeyi ifade etmektedir. Bugünkü devletimizin şekli, asırlardan beri gelen eski şekilleri bertaraf eden en mükemmel tarz olmuştur.
Şu halde Türk İnkılabı, yalnız mevcudu yıkan bir eylem değildir. Bunun ötesinde çok daha geniş boyutlarda bir değişim ve dönüşümdür. Ve bu dönüşümün de meyvesi Türkiye Cumhuriyeti'dir...
Türk milletini son yüzyıllarda geri bırakmış olan müesseseleri yıkarak yerlerine milletin en yüksek medeni icaplara göre ilerlemesini sağlayacak yeni müesseseler koymuş olmaktır.”
İnkılap kelimesinden mi ürkülmektedir?

MENEMEN OLAYI VE ŞEYH SAİD İSYANI YOK

12. sınıfta önceki programda Menemen Olayı ve Kubilay’ın katli “Şeyh Sait İsyanı, Takrir-i Sükûn Kanunu, İstiklal Mahkemeleri ve Kubilay Olayı farklı bakış açısı ve kaynaklardan yola çıkarak ele alınır. Mustafa Kemal’e suikast girişimine değinilir” şeklinde düzenlenmişti. Yeni programda “Serbest Cumhuriyet Fırkasının kurulması ve Menemen Olayı’nı incelemeleri ve sunulan farklı kaynaklardan yararlanarak bu gelişmeler ile yeni Türk devletinin kurumsallaşması arasında ilişki kurmaları istenir” şeklinde düzenlendi. Fakat ders kitabında yer alacak mı belli değil.
Yeni 12. sınıf programında Şeyh Said İsyanı’na yer verilmemiştir. Hazırlanan bazı kitaplarda “Doğuda görülen isyan”, “Doğuda çıkan karışıklıklar” şeklindeki ifadelerle Şeyh Said’in adı anılmamış ve Şeyh Said’in cumhuriyet karşıtlığı, isyana İngiltere’ye desteği, Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası ile bağı, Musul’un kaybıyla bağlantısı gizlenmiştir.

KÖY ENSTİTÜLERİ KALDIRILDI

Öğretim programı hazırlanırken yabancı ülkelerden de yararlanıldığı vurgulanıyor ama kendi eğitim modelimiz olan Köy Enstitüleri kaldırılıyor ve öğretim programlarında yer verilmiyor.

ATATÜRKÇÜLÜK’ÜN TANIMI YOK

Kitapların adında “Atatürkçülük” yazılı ama tanımı yapılmıyor, özelliklerinden
bahsedilmiyor.

KİTAPLARDA ŞU HUSUSLAR ANLATILACAK MI?

1. 12. sınıf programında Yabancı Okullar Sorunu, dış borçlar sorunu, Irak sınırı ve Musul Sorunu’ndan bahsedileceği vurgula nıyor ama Irak sınırı ve Musul Sorunu’nda Şeyh Said’in rolü vurgulanacak mı?

2. Ders kitaplarında Atatürk ilkelerine verilen yer çok azaltılmıştı. Sadeleş tirme genel olarak olumludur ama bu dersin temel amacı Atatürk ilkelerini kavratmaktır. Dolayısıyla ilkelere kitaplar hazırlanırken daha fazla yer verilmelidir. Acaba bu, olacak mı?

3. Hazırlanacak kitaplarda Vahdettin’in işbirliği, hainliği vurgulanacak mı? Vahdettin’in ülkeden kaçması, önceki ders kitabında “savaş sonrası toplumun tepkisinden çekinen Vahdettin, 17 Kasım 1922’de İngiltere’ye sığınarak yurdumuzdan ayrıldı” cümlesiyle
açıklanmıştı. Yeni ders kitabında ise Vahdettin’in ülkeyi kaçmasından bahsetmeyerek “Sultan Vahdettin, 17 Kasım’da Malta Adası’na gitmek üzere ülkeyi terk etti” ve “Osmanlı Devleti’nin son padişahı Vahdettin, 17 Kasım 1922’de İstanbul’dan ayrıldı” cümleleriyle İngilizlerle işbirlikçiliği gizlenmiştir.

4. Atatürk’ün Samsun’a çıkma amacı yeterince yansıtılacak mı?

Eğitim Eğitim-İş Sendika Müfredat Atatürk