05 Kasım 2024 Salı
İstanbul 11°
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Kredi faizlerinde eski düzene dönülmemeli

Bankalar, faiz indirim sürecine kadar vatandaşa enflasyonun bir kat üzerinde faiz uyguladı. Enflasyon patlayınca faizler çok altta kalsa da yüzde 20'nin altına inmedi. Yeni dönemin ilk gevşeme adımları dün atılırken, bu fiili duruma uyma şeklinde oldu

Kredi faizlerinde eski düzene dönülmemeli
A+ A-
EKONOMİ SERVİSİ

Merkez Bankası (TCMB) Başkanı Hafize Gaye Erkan'ın Türkiye Bankalar Birliği (TBB) Yönetim Kurulu ile yaptığı görüşmenin ardından makro ihtiyati tedbirlerde ilk adım atıldı. TCMB'nin Menkul Kıymet Tesisi Hakkında Tebliğ'de değişiklik yapılmasına dair tebliği Resmi Gazete'de yayımlandı.
Buna göre, sadeleştirme politikası kapsamında ilk adım olarak menkul kıymet tesis oranının yüzde 10'dan yüzde 5'e düşürülmesine karar verildi. Tebliğ kapsamında, menkul kıymet tesis oranı, gerçek ve tüzel kişi için hesaplanan paylardan düşük olanı yüzde 57'nin altında kalan bankalar için 7 puan artırımlı, yüzde 70 ve üzerinde olan bankalar için 2 puan indirimli uygulanacak. BloombergHT'nin notuna göre yüksek menkul kıymet tutma yükümlülükleri nedeniyle, zaten son yaşanan kur yükselişi, birçok bankanın bilançosunda TL’nin ağırlığını yüzde 60’ın altına indirmişti.

EKSİK KALANIN İKİ KATI

Tebliğe eklenen "Bankaların dönüşüm oranına göre menkul kıymet tesisine ilişkin geçici uygulama" kapsamında şunlar kaydedildi: "29 Eylül 2023 (dahil) hesaplama tarihine kadar uygulanmak üzere, mevduat ve katılım bankalarının tabi oldukları muhasebe standartları ve kayıt düzeni esas alınarak Merkez Bankasınca belirlenen usul ve esaslara göre bankalarca hesaplanacak yabancı para mevduat/katılım fonundan Türk lirası mevduat/katılma hesabına dönüşüm oranına göre yüzde 10'un altında dönüşüm yapılması halinde eksik kalan kısmın iki katı tutarında menkul kıymet bloke olarak tesis edilir. Tesis süresi, hesaplama tarihini takip eden ayın son cuma günü başlar, tesis başlangıcını takip eden altıncı ayın son cuma gününden bir önceki gün sona erer. Bu madde hükümleri yabancı para cinsinden mevduat/katılım fonu büyüklüğü Merkez Bankasınca belirlenecek tutarın altında olan bankalara uygulanmaz."

KADEMELİ ANLAYIŞLA...

TCMB'nin basına geçtiği açıklamada ise, "Para Politikası Kurulunun 22 Haziran 2023 tarihli kararında mevcut mikro ve makroihtiyati çerçevenin, etki analizlerine dayanarak ve kademeli bir anlayışla sadeleştirileceği ifade edilmiştir." denildi. Bu kapsamda ilk adım olarak, menkul kıymet tesisi uygulamasının piyasa mekanizmalarının işlevselliğini artıracak ve makro finansal istikrarı güçlendirecek doğrultuda sadeleştirilerek Resmi Gazete'de yayımlandığı belirtilen açıklamada, sadeleşme sürecinin Para Politikası Kurulunun ilan ettiği ilkeler doğrultusunda kademeli olarak süreceği bildirildiği bilgisi AA'nın haberinde yer aldı.Kredi faizlerinde eski düzene dönülmemeli - Resim : 1

HER ŞEY FAİZLE BAŞLADI

Geçen dönemde enflasyonist etkilere karşın politika faizinin aşağı (yüzde 19'dan yüzde 8.5'e) çekilmesi yüzünden mevduatlarda dolarizasyon hızlandı. Bunun üzerine KKM devreye alınarak dolarizasyon kırıldı. Fakat ilave dış kaynak girişi yavaşlayıp enerji fiyatları kaynaklı olarak dış açık genişlemeye başlayınca ciddi bir döviz krizi tehlikesi gündeme geldi. Merkez Bankası rezerv yakarak döviz ihtiyacını giderdi. Burada basit cümlelerle anlatsak da perde gerisinde ince bir ipin üzerinde yüründüğünü not edelim. Buna karşın seçimlerin getirdiği baskı ve yaratılan olumsuz algı (döviz krizini önlemek için kontrollü kambiyoya geçileceği dedikoduları) yüzünden sistemden nakit döviz çıkışı da gündeme gelince bankalar zor durumda kaldı. Geçen süreçte 300'ü bulduğu ifade edilen düzenlemelerin kimisine uyan uyamadıkları için de ceza ödeyen bankalar kademeli sadeleşme ile birlikte yeni bir döneme giriyor.

İNATLAŞMA FAYDA SAĞLAMADI

Bu kadar düzenlemenin yapılmasının nedeni Türkiye'deki bankacılık sisteminin “mevduat topla, üstüne faiz ve adı faiz olmayan maliyetler ekle, gayrimenkul teminatı al ve kredi sat” şeklinde işlemesiydi. Kalkınmacı değil tefeci bakış açısıyla hareket eden bankacılık sisteminin reel sektör yatırımlarını fonlaması için başta KGF olmak üzere birçok girişim yapıldı. Ancak gerek iş dünyasının ahlaksızlığı gerekse bankaların “güneşli havada şemsiye tutma” politikası yüzünden kaynaklar tüketime aktı. Selektif kredi politikası ile kaynakların doğru tahsisi için düzenlemeler yapılsa da bankalar her ilave düzenlemeden kaçınmak için yollar buldu. Bunun üzerine yeni bir düzenleme daha geldi. Böyle olunca ipin ucu kaçtı. Piyasa ile inatlaşan bir otorite, otorite ile inatlaşan bir piyasada kimse istediğini elde edemedi.

FAİZ PATİKASI NASIL YOL ALDI

Geçen süreçte her ne olursa olsun bankalar bir kısmı kağıt üzerinde de olsa ciddi kârlar yazdılar. Uygulanan politikalar yüzünden bilançolarının hasar görmemesi için bankalar desteklendiler.
Enflasyonist dönemin getirdiği kredi büyümesi bir yana geçen dönemde enflasyon nispeten kabul edilebilir seviyelerdeyken bankaların uyguladığı faiz oranlarına bir göz atalım. Nisan 2011 enflasyon yüzde 4'lere kadar çekilmiş. Bankaların uyguladığı tüketici kredi faizi yüzde 11'in üstünde. 2013 Haziran yıllık enflasyon ile tüketici kredilerinin en yakınsadığı dönemlerden; enflasyon yüzde 8.30 iken tüketici kredisi faizi yüzde 10 ve ihtiyaç kredisi faizi de 15.91 düzeyinde. Bundan sonra bankalar, 2018 Sonbaharına kadar enflasyonun bir kat fazlası oranında tüketici kredisi faizi, bunun da dönem dönem 3 ile 5 puan üzerinde ihtiyaç kredisi faizi uyguladı. 2018 Sonbaharından 2020'deki Kovid-19 salgınına kadar bir dalgalanma dönemi görülse de oran değişmedi. 2020'nin Haziran ayında enflasyon ve tüketici kredisi faizleri bir ara eşitlendi hatta istisna olarak, kampanyalar yüzünden, faizler enflasyonun altında kaldı. Bundan sonra eski patikaya dönülse de enflasyondan bir kat fazla faiz oranı yerine enflasyonun 3-5 puan üstünde bir oranla gidildi. 2021 Sonbaharında başlayan faiz indirme politikası ile birlikte kur artışı ve fiyatlama davranışları kaynaklı enflasyon şoku ile birlikte kredi faizleri enflasyonun çok altında oluştu. Bu süreç devam etse de mayısta yüzde 39'lara inen enflasyon ve haziranda yüzde 37'ye çıkan tüketici faizleri yeniden yakınsama olduğunu gösteriyor. İhtiyaç kredisi faizleri ise henüz yüzde 26'larda. 2021 ve sonrasındaki süreçte ise tüketici kredi faizlerinin yüzde 20'nin, esasen şok sonrası enflasyonun yapışkan kalacağı seviyeler, altına hiç düşmediği görülüyor. Ticari kredilerde de 2021'den önceki süreçte marj çok daha da olmakla beraber benzer bir seyrin sürdüğünü not edelim.

Son Dakika Haberleri