Küçük adamların niteliksiz yaşamları
‘Küçük adam güçsüz adamdır, yöneten değil yönetilen, aklını kendi kullanan değil, başkasının aklına biat eden insandır. Her seferisinde aldatıldığını anlamasına karşın, yeniden aldatılmaya hazır insandır’
Wilhelm Reich’ın insanların içinde bulunduğu söylediği ‘yaşamı temsil eden şey’ ne? Reich toplumsal ilişkilerden, toplumsal varlık olarak varlıktan, Marksist söylemle materyalist tarihsel diyalektikten söz ediyor olmalı. Bunu Reich’in ‘toplumsal ve insansal karışık ilişkiler’ sözünden çıkarsamak olası. Reich, bu ilişkinin insanın olmadığı yerde “doğal” ve “saf”, olduğu yerde “tehlikeye” düşecek biçimde bozulduğu, doğallığını ve saflığını yitirdiğini ima eder.
Ama öte yanda Reich bunun karşıtını da düşünmeden edemez, insanın içindeki yaşadığını söylediği karşılıklı ilişkinin -belki de henüz karşılıklı ilişki biçimine dönüşmeden önce- yaşamın yasalarına uyumlu, doğal ve yardımsever ve özverili olduğunu düşünür.
Bu düşünce doğru değildir. Raich bunu vebalı örneği üzerinden gösterir. İnsanın içinde yaşayan şey “zayıf” ve “tehlikelere dayanıksız”sa, bu durumda elini uzattığında kolunu kaptıracaktır. Reich ‘Dinle Küçük Adam’da (Çev: Şemsa Yeğin, Payel Yayınları) şöyle yazar: “Vebalı bireye elini uzatsa, kolu kapılacak, varı-yoğu alınacak sonra da kendisiyle alay edilecek ya da ihanete uğrayacaktır; güvendiği herkes onu aldatacaktır.”
KATI OLMAK
Bu ihanetin ve insanın içinde bulunduğunu şeyin yitirilmemesi, korunması ve geliştirilmesi için panzehiri olarak Reich, “katılık gerektiği durumlarda katı olunması”nı gösterir. Katı olunması insanı insan olmaktan çıkarmaz, böylesi korunma durumlarında iç tepkisel olarak gösterilen kararlı katılıkla insan doğallığını ve insanlığını yitirmeyecektir. Katılık gösterenler, katılık gösterilmesi gereken “zırhlarla kaplı yapısında bulunan karanlık ve tehlikeli dürtüleri harekete geçirip, onları örgütlü siyasal cinayetler işlemeye götürerek öldürücü kötülüklere neden olan ölümcül vebalı bireyler” olmaktan çıkaracak ve “bireyin, kendi içinde bulunan “yaşamı temsil eden şey”in canlılığını duyması”nı sağlayacaktır.
Ne yazık ki Reich’ın bu saptaması “yaşamı temsil eden şey”e uyumlu olmasına karşın, toplumsal yaşamın gerçekliğinde karşılığını bulmaz. Güç elde etme güdüsü kendi dışındakilerin güçsüzlüğünden beslenir. Küçük adam gücü başkalarına devreder, Reich şöyle seslenir: “Ama sen, hiç sesini çıkarmıyorsun. İktidardaki adamlara, yönetimi elinde tutan güçlülere, ya da kötü niyetli güçsüz adamlara seni temsil etme yetkisini veriyorsun. Her seferinde aldatıldığını anlıyorsun, ancak bunu anladığında, iş işten geçmiş oluyor.”
KÜÇÜK ADAM
Küçük adam güçsüz adamdır, yöneten değil yönetilen, aklını kendi kullanan değil, başkasının aklına biat eden insandır. Her seferisinde aldatıldığını anlamasına karşın, yeniden aldatılmaya hazır insandır. Elini uzatıp, kolunu kaptıran, İsa’nın yüzüne tokat yedikten sonra, diğer yüzünü de uzatan insandır. Öyleyse içindeki yaşamı temsil eden şeyi yitirmiştir. Böylesi küçülen adam Nâzım’ın “Dünyanın en tuhaf mahlûku” olarak nitelendirdiği insandır:
gocuklu celep kaldırınca sopasını
sürüye katılıverirsin hemen
ve âdeta mağrur, koşarsın salhaneye.
Üstelik bu tuhaf mahlûk yine Nâzım”ın deyişiyle:
Bir değil,
beş değil,
yüz milyonlarlasın maalesef.”
Reich de büyük adam / küçük adam ayrımını Nâzım gibi kendi gücünü bilmemek üzerine inşa eder: “…büyük adam, ne zaman ve hangi alanda küçük adam olduğunu bilir. Küçük Adam, küçük olduğunu bilmez ve bunu bilmekten korkar. Kendi küçüklüğünü ve yetersizliğini, başkalarının gücü ve büyüklüğünün kendisinde uyandırdığı güç ve büyüklük görüntüleriyle örter.” Küçük insan eşit olabilme düşüncesini yadsıyandır.
KÜÇÜK İNSANLARDAN KORKUN
Küçük insanlar korkulacak insanlardır. Reich bu korkunun kaynağını; “Onlar seni sevmiyorlar, sen kendini hor gördüğün için, hor görüyorlar seni, Küçük Adam. Bir Rockefeller ya da Torilerin tanıdığından çok daha iyi tanıyorlar seni. Senin en kötü yanlarını, en büyük zayıflıklarını, senin bilmen gerektiği gibi, ama senden çok daha iyi biliyorlar. Küçük büyük adamlar, seni bir simgeye feda ettiler, sense onları seni yönetecek yerlere getirip koydun. Efendileri, sen kendin getirdin bulundukları yere; bütün maskelerini indirmiş olmalarına karşın -ya da daha doğrusu maskelerini indirmeleri nedeniyle onları besleyen sensin. Yalan mı, sana kaç kez söylediler: “Hiçbir sorumluluğu olmayan önemsiz, aşağılık bir varlıksın sen ve böyle kalacaksın,” demediler mi? Sense onlara “Kurtarıcılar” diyorsun, “Yeni kurtarıcılar” ve bağırıyorsun: “Heil, Heil”, “Viva, viva!” anlayışı olarak gösterir. Kötü yaşamak için onların iyi yaşamasını, daha çok ve daha rahat yaşaması için daha kötü ve daha niteliksiz yaşama katlanan ve bunu minnetle kabullenen adam tehlikelidir. Çünkü yalnız kendini değil insanın varlığını ve “yaşamı temsil eden şey” için de tehlikelidir.