Kültür emperyalizmi
Dünya ölçeğinde bilginin, mal ve hizmetlerin serbestçe, engelsiz bir şekilde televizyon, radyo ve yazılı basın yoluyla son 15-20 yıllık süre içinde bu araçlara internetin de eklenmesiyle görülmedik derecede hızlı..
Dünya ölçeğinde bilginin, mal ve hizmetlerin serbestçe, engelsiz bir şekilde televizyon, radyo ve yazılı basın yoluyla son 15-20 yıllık süre içinde bu araçlara internetin de eklenmesiyle görülmedik derecede hızlı ama çok hızlı ve etkileyici tarzda yayılması, sadece değerli bilgilerin, mal ve hizmetlerin dünyanın tüm coğrafyalarına ulaşmasına neden olmamış, emperyalist ülkelerin kurumları tarafından üretilen kendi kültürlerinin de Ezilen Dünya’da hızla yayılmasına neden olmuştur. Bir bakıma bu hızlı yayılma dünyada baskın ekonomik ve sosyal sistemlerin kendi tüketim alışkanlıklarından başlayarak diğer değerlerinin de başka milletler tarafından benimsenmesine neden olmuştur. Bir bakıma bu kendiliğinde olmamış, planlı bir çalışmanın gerçekleşmesiyle oluşmuştur.
Daha birkaç yaşında olan bir çocuğun veya bu yaş grubundaki bir kuşağın kitle iletişim araçlarıyla yayılan ve kendine kadar ulaşan emperyalist kültürü kendi ülkesinin kültürü gibi algılaması kadar doğal bir şey olamaz. Bu haliyle savunmasız olan ve yabancı kültürün denetimine giren çocuklar kendi toplumuyla yabancılaşmakta, bu durum aynı yaş grubunda olan tüm bireyleri de kapsadığından, bu kültürle karşılaşan ve benimseyen yeni kuşağın önünde bambaşka bir hayat ve tüketim kültürünün temsilcisi yapmaktadır.
Peki bu ya da şu nedenle insanlığın ortak kültüre ulaşması kötü mü?
BAŞKASININ KILICINI SALLAMAK
Hangi yolla olursa olsun, "Ortak bir kültürde buluşmanın ne sakıncası var" denebilir, "Dünya hepimizin vatanı değil mi, hep beraber verimli bir harman oluşturuyoruz?" da diyebiliriz. "Hatta böylece "ortak" bir kültüre ve gittikçe ortak bir dile bu yolla sahip olarak dünya vatandaşlığına da ulaşabiliriz" tezini de ortaya atabilirsiniz. Oysa emperyalizmin amacı bu kadar masum değil, çünkü "Başkasının kültürünü taşıyan başkasının kılıcını sallar."
Emperyalizm kendi kültürü aracılığıyla etkilediği milletlerin gerçekte düşmanı olmasına rağmen, ezilen milletler için sanal bir müttefik ve sempati yaratır. Dünyanın her yerinde kan ve göz yaşı akıtırken "demokrasi ve özgürlük" taşıttığını düşündürtür. Kültür emperyalizmi yoluyla emperyalizm bir yandan kendi amacını şekere bularken, diğer yandan milletlerin kendisine karşı kullanacağı doğal refleksleri ortadan kaldırarak silikleştirir, nihayetinde ortadan kaldırır. Bu durumu Gürcistan ve Ukrayna’da turuncu devrimlerle, Romanya, Yugoslavya, Libya ve Irak’ta kanlı karşı devrimlerle gördük. ABD ve Batı, bu ülkelerin halklarını kendi yönetimlerine karşı ayaklandırarak direk işgalle yapamayacaklarını gerçekleştirdi. Hem kendi askerinin kanını çok az veya hiç dökmedi hem de düşman devleti oluşturan milleti kültür emperyalizminin de azımsanmayacak katkısıyla kendine ve kendi çıkarlarına yabancılaştırarak böldü ve kendine bedava asker yarattı.
Emperyalizm kültürü aracılığıyla böylece milletleri içten yıkan büyük ve etkili bir silah yaratıyor. Bu silah milletlerin iradelerini kıracak en etkili silahtır ve her ulus devlet kendi milletini bu silaha karşı korumalıdır. Ancak maalesef kendi ülkemizden başlayarak rahatlıkla söyleyebiliriz ki bunu başarmak çok kolay değil. Çünkü gümrük duvarını kaldıran devlet, otomatik olarak kültürünün kalkanlarını da indiriyor, tecavüz edilmesine gönüllü katkıda bulunuyor.
KENDİNİ KORUMAK
Kuşkusuz kültür emperyalizminin başarısı ekonomik tecavüzün başarısına bağlıdır. Emperyalizmin mal ve hizmetiyle rekabet edemeyen bir millet, kültürünü koruyamıyor.
Kültür emperyalizminin ayaklı taşıyıcılarıyız.
Eğitimli bir genç kızımız "Beni farklı kılan ‘sosyal medyayı’ kullanmamamdır" demişti. Başta "garip" gibi görünen bu durum aslında bilgi kirliliğine ve emperyalist kültüre karşı kişinin kendini korumasını sağlıyor. Çünkü sosyal medya gerek tüketim alışkanlıklarımızı gerekse de kültürümüzü derinden etkileyen bir işleve sahip. Özellikle görsel ve işitsel sanatlarla taşınan kültüre karşı hiçbir koruma kalkanımız yok. Teori Dergisi’nin Eylül 2019 tarihli 356 sayısı Kültür Emperyalizmine ayrılmış. Şule Perinçek’in "Dünden bugüne kültürel yozlaşma" adlı makalesinde yayımladığı şarkı sözlerini okuyunca uyuşturucuya yapılan güzellemeleri dehşetle okudum. Gaffar Yakınca’nın "Kültür emperyalizminin doğası üzerine notlar", Ali Mercan’ın "Kültür emperyalizmine karşı mücadele: Millet olarak varlık yokluk sorunu" ve İrfan Erdoğan’ın Kültür emperyalizmi: "Maddi egemenliğin düşünsel ile desteklenişi" adlı makaleleri bu alanda ders niteliğinde çalışmalar mutlaka okunmalı.