Kültür, sanat, tarih: İşte MOSKOVA
Bir masal şehri kadar güzel ve temiz Moskova, tiyatroları, kütüphaneleri ve muhteşem müzeleriyle bir kültür şehri. Kitapçıları da unutmamalı!
Moskova yemyeşil bir şehir. Şehir merkezinde dahi halkın nefes alabileceği, yürüyüş yapabileceği yeşil alanlar, gölgesinde oturabileceği kocaman ağaçlar var. Moskovalılar temiz ve saygılı insanlar. Metronun en yoğun saatlerinde dahi tren kapılarının kenarında sıraya girip içerideki yolcuların inmesini bekliyorlar sonra kendileri biniyorlar. Asla bir itiş kakışa rastlamadık. Aktarma yapılan istasyonlardaki upuzun koridorlarda ve merdivenlerde yaşlıların paketlerini taşımalarına yardım ettiklerini, trenlerde mutlaka yer verdiklerini gördük.
ALTIN ORDU’DAN NAPOLYON’A
1382’de Moskova henüz küçük bir beylikken, Altın Ordu hükümdarı Toktamış Han tarafından işgal edilmiş, halk kılıçtan geçirilmiş. Altın Ordu zamanla yok olmuş. Doğuya doğru yayılmak isteyen Moskova beyliğine Kazan Hanlığı engel olmuş. Korkunç İvan doğu sorununu Kazan ve Astrahan Hanlığı’nı yok ederek çözmüş, doğunun kapılarını açmış. 1556’da bu zaferin anısına bugün renkli kubbeleriyle Kızıl Meydan’ı süsleyen Aziz Vasil Katedralini yaptırmış. Katedralin kubbeleri gökyüzüne yükselen şenlik ateşinin alevleri gibi tasarlanmış. Napolyon bu katedrali o kadar beğenmiş ki 1812 yılında Moskova’yı işgal ettiğinde bu katedrali söküp Paris’e taşımak istemiş. Ama bu isteğinin gerçekleşemeyeceğini anlamış. Moskova’dan çekilirken “benim değilse yok olsun” diyerek Kremlin gibi Aziz Vasil katedralinin de havaya uçurulmasını emretmiş. 3 gün patlamalar devam etmiş ama şiddetli bir yağmur hem katedrali hem de Kremlin’i kurtarmış.
NAZİ İŞGALİ
Fransız işgali gibi Nazi işgali de Rusları derinden etkilemiş. Moskova halkı Fransız ve Alman işgaline karşı direnişleriyle övünüyor. Moskova halkı 1941’de tam 3 ay Nazilere geçit vermemiş. Kızıl Ordu kumandanı Georgy Zhukov bu direnişin önderi ve kahramanı olmuş. Bugün heybetli bir heykeli Alexander Parkını süslüyor. Stalin 1.280.000 asker ve sivilin hayatını kaybettiği Moskova savunmasında, şehrin son kişi kalana dek savunulmasını emretmiş, savaşı genelkurmay karargâhı olarak kullandıkları Kirovskaya metro istasyonundan yönetmiş.
Mayakovskaya istasyonu da hava saldırılarına karşı sığınak olarak kullanılmış. Sovyetler Birliği’nin faşizme karşı direnişini görmek ve kavramak için Zafer Parkı ve Müzesi mutlaka görülmeli.
ZAFER PARKI
Poklonnaya Gora olarak bilinen park çok büyük ve bir orman alanı. Metrodan çıktıktan sonra müzeye ve anıta ulaşmak için anıtlar arasında yürünüyor. Parka 1990’lı yıllarda tepesinde “Zafer Tanrıçası Nike” heykeli olan ve 141,8 metre yüksekliğinde bir obelisk dikilmiş. Müze binası son derece ferah ve görkemli bir bina, burada II. Dünya Savaşı ve vatan savunması anlatılıyor. Dev duvar resimlerinin önüne gerçekçi bir şekilde yerleştirilmiş savaş kalıntıları, maketler ziyaretçilere savaşı yaşatıyor. Bu savaşta Nazilere karşı direnişleriyle ünlenen savaşçılar gibi bazı şehirler de kahraman ilan edilmiş. İsimleri kubbeli dev bir salonda altın harflerle duvarlara yazılmış. Yahudi ve Roman soykırımına ait fotoğraflar, eşyalar, Alman işgalcilerinden toplanan binlerce gamalı haç da müzede sergileniyor. 1990’dan sonra savaşta hayatını kaybedenler anısına park alanında altın kubbeli bir kilise, bir cami ve bir de sinagog yapılmış.
PUŞKİN DEVLET GÜZEL SANATLAR MÜZESİ
1912 yılında açılan müzenin adı 1937 yılında Puşkin’in ölümünün 100.yılı anısına Puşkin Devlet Güzel Sanatlar Müzesi olarak değiştirilmiş. Muhteşem bir müze. İki binadan oluşuyor. Ek binada Van Gogh, Gauguin, Picasso, Cézanne gibi ünlü Batılı ressamların tabloları ve heykelleri sergileniyor. Ana binada ise Orta Asya dahil eski uygarlıklara ait arkeolojik eserler, resim ve heykeller sergilenmekte. Bizim topraklarımızdan çalınan kültür hazinemiz Truva altınları koleksiyonu da burada. Kızıl Ordu Berlin’den dönerken arkeolog sıfatlı, ünlü hırsız Alman Heinrich Schliemann’ın çaldığı Truva altınlarını da ganimet olarak Moskova’ya getirmiş! Truva altınlarının bir an önce ait olduğu topraklara iade edilmesini diliyorum. Bu müzenin ilginç bir özelliği, her türlü gerçek eserin yanı sıra Michelangelo heykellerinden ünlü katedral kapılarına, Mezopotamya tanrılarından Bizans mozaiklerine kadar pek çok ünlü antik çağ, orta çağ eserinin birebir kopyalarının da sergilenmesi. Eskiz çalışması yapan genç bir kadına müzede binlerce gerçek sanat eseri varken kopya eserlere gerek duyulmasının nedenini sordum. “Sanat ve sanat eğitimi bizim için çok önemli. Öğrencilerin ve halkın bu eserlerin bulunduğu her bir ülkeyi ziyaret edip eserleri yerinde incelemesi imkânsız. Burada birebir kopyalarıyla hem o dönem hem de eserler hakkında bilgi sahibi oluyoruz” diye cevapladı. Düşününce hak verdim. Zaten kültür korsanlıkları arttığından beri artık ülkeler birbirlerine sergilenmesi için birebir kopyalar gönderiyor.
DEVLET TRETYAKOV GALERİSİ
Moskova’da mutlaka görülmesi gereken yerlerden biri de Devlet Tretyakov Galerisi. Dünyanın en önde gelen Rus sanat eserlerine ev sahipliği yapan galeri, 1856’da Rus sanatçılara ait sanat eserlerini toplayan Rus tüccar Pavel Tretyakov tarafından kurulmuş. Tretyakov, galerisini 1892’de Moskova belediyesine bağışlamış. Galeri devrimden sonra 1918’de kamulaştırılmış. II. Dünya Savaşı’nda, diğer müzelerdeki eserler gibi, buradaki 17 vagon dolusu sanat eseri de itinayla paketlenerek korunmak üzere Novosibirsk’e gönderilmiş. Müzede 1100 yıllarından başlayarak Rus sanatçılara ait tablo, heykel, kara kalem gibi 150 bin civarında muhteşem eser sergilenmekte. Ayvazovski’nin eserlerinin de sergilendiği Tretyakov galerisinden yorgun ama mutlu ayrılıyoruz.
BOLŞOY TİYATROSU
Rusların dünya çapında ünlü tiyatrosu Bolşoy (Rusça büyük demek) tiyatrosunun görkemli bir binası var. 1825 yılında Çar II. Alexander’in taç giyme gününde açılmış. Çaykovski’nin ünlü Kuğu Gölü balesinin ilk sahnelenişi ise 1877. Defalarca yenilenmiş Bolşoy tiyatrosunda asılı dev kristal avize çarlık dönemindeki avizenin birebir kopyası. Rus kültürünün taşıyıcısı, devletin sembolü olarak görülen tiyatronun biletlerinin yüzde 20’si, herkesin izleyebilmesi için halka indirimli satılırken üniversite öğrencileri de sadece 100 ruble (4 lira) ödeyerek en üst kattan izleyebiliyormuş. Bizde gişede bulamadığımız biletleri karaborsacılardan aldık, tabii kandırıldık ama kuş bakışı dahi olsa Çaykovski’nin “Maça Kızı” operasını keyifle izledik.
ALTIN KUBBELİ KİLİSELER
Moskova sokaklarında altın sarısı kubbeleri ve haçlarıyla göze çarpan o kadar çok kilise var ki şaşırıyoruz. Birçoğu 1995’ten sonra asıllarına uygun olarak yeniden inşa edilmiş. Devrimden sonra terk edilen, mallarına el konulan, boşaltılan manastır ve kiliseler Yeltsin döneminde yeniden inşa edilmiş, onarılmış, altın sarısı kubbeleri iyice parlatılmış. Şehrin yüksek binalarında, Kremlin’de, metro istasyonlarında devrimden kalma motifler, kızıl yıldız, orak-çekiç hala var ama haç severler orak-çekiç severlere karşı atak yapmış gibi görünüyor.
LENİN, STALİN VE MEÇHUL ASKER
Kremlin’in Kızıl Meydan’a bakan duvarının önü anıt mezarlık. Lenin’in mozolesi, Stalin dahil Sovyetler Birliği için önemli lider ve kişilerin mezarları burada. Onarım nedeniyle maalesef ziyaret edemedik, ama Stalin’in mezarındaki kocaman taze çiçekli çelenkleri, barikatların ardında saygı duruşunda bulunan insanları gördük. Kremlin’in Alexander bahçeleri tarafında ise II. Dünya Savaşı’nda Nazi Almanya’sının işgaline karşı verilen savaşta hayatını kaybeden isimsiz kahramanlar anısına bir anıt yapılmış. 24 saat nöbet tutulan ve ateşi hiç sönmeyen anıta “kimliğin meçhul, eylemin ölümsüz” sözleri nakşedilmiş.
Bir masal çarşısı Kremlin-İzmailovo
İzmailovo Moskova’da bir açık hava çarşısı, kültür, ticaret ve eğlence merkezi. Metrodan çıkar çıkmaz uzakta görünen kubbeleriyle, ilginç ahşap mimarisiyle bir masal şehri gibi. Daracık sokakları, minicik baraka dükkanlarında dolaşmak çok keyifli. Sibirya’dan Arhangelsk’e gerçek el yapımı hediyelik eşyalar satılıyor. Pazarlık etmeyi denemek ama ısrarcı olmamak önemli. Minik dükkanların kapı önlerinde ızgaralarda “şiş kebaplar” da pişiriliyor. İzmailova çarşısında Çin Sincan’dan İzmailovo’ya alışverişe gelen Uygur Türk’ü kardeşimizle, Özbek, Türkmen, Tatar kardeşlerimizle karşılaştık, Türkçe selamlaştık, şakalaştık.
Moskova’nın kalbi Kremlin
Kremlin aslında bir kale, zaten şehrin içindeki kale anlamına geliyor. Moskova Nehri, Kızıl Meydan, Alexander bahçeleriyle çevrili 275 bin metrekarelik dev bir alanda kurulmuş. İçinde 5 saray, 20 gözlem kulesi, senato, silahhane, katedral meydanında toplanmış 4 önemli kilise, Büyük İvan’ın 329 basamakla çıkılan meşhur çan kulesini barındırıyor. Dünyanın en büyük çanı gibi en büyük çaplı topu da burada. Çan bir yangında kuleden düşmüş ve kırılmış, kırıldığı yerde kalmış. Çan’ın içi öyle geniş ki şapel olarak dahi kullanılmış, top ise bir kere dahi ateşlenmemiş! Kremlin’in son yeniliği Moskova trafiğinden bıkan Putin için yapılan helikopter alanı, ama Kremlin’in tarihi dokusuna hiçbir zarar vermeyecek, ihtişamını gölgelemeyecek biçimde yapılmış. Gerçekten Moskova’da trafik çok yoğun, taksi ile bir yere gitmemeli, metro ve yürümek en geçerli gezme yöntemi.
Yer altı sarayları
İlk hattı 1935 yılında açılan Moskova metrosunun yapımında Stalin’in önderliği ve kararlılığı tayin edici olmuş. Hatta ortada tüm hatları birbirine bağlayacak bir hat planlanırken Stalin kahve fincanını hatların tam ortasına koymuş, etrafını kahverengi bir kalemle çizivermiş! 5 numaralı kahverengi ring metro hattı ortaya çıkmış. Şimdi tek biletle gezilebilecek tam 12 hat ve 196 istasyon var.
Tüm metro girişlerinde küçük bir gazete/dergi büfesi, tiyatro biletlerinin satın alınabileceği otomatik makineler var. Bazı istasyonlara küçücük dükkânlarla dolu çarşılardan giriliyor. İstasyonlar, peronlar son derece temiz. Kocaman avizeler, aplikler, duvar resimleri, mermer mozaik ve sütunlar, bronz heykeller ve seramik panolarla süslü istasyonlar sanki bir saray salonundaymış hissi uyandırıyor. Bazı metro istasyonları dünya çapında ünlü ve ödüllü, örneğin Konsomolskaya istasyonu.
Burası sanki iki katlı bir galeri, Rusya’nın yaptığı savaşlar ve anavatan savunması sanatsal bir biçimde mozaikler, mermerlerle anlatılıyor. Expo’58 dünya fuarında en büyük ödülü almış. Mermer Lenin mozaiği çok güzel.
Konsomoslskaya istasyonu tüm Sovyetlerden gelen “Sovyet Gençlik Örgütü -Konsomol” üyelerinin eseri. Mayakovskaya istasyonu da 1939’da New York’ta ödül almış. Bu istasyondaki tavan mozaikleri çok güzel. “Sovyet cennetinin 24 saati” işlenmiş. Kievskaya istasyonu 300 yıllık Ukrayna-Rusya işbirliği anısına yapılmış, Ukrayna kültürünü ve dostluğu vurgulayan mozaiklerle süslü bir istasyon. Park Pobedy istasyonu 84 metre derinliği ile Moskova’nın en derin, dünyanın ise ikinci derin istasyonu. Dev boyutlarda duvar fayanslarında Napolyon savaşı ve II. Dünya Savaşı anlatılıyor.
Ploshchad Revolyutsii gerçek insan boyutlarında bronz heykellerle süslü bir istasyon. Devrim, tarım, endüstri, eğitim, spor ve çocuk eğitimi gibi temaları olan bu heykellere yolcular geçerken şöyle bir dokunuveriyor. Öyle ki heykellerde insanların dokunduğu yerler cilalanmış gibi parlıyor. Birçok istasyonda insanların vatan savunmasını vurgulayan heykellerin önüne çiçek bıraktığını da gördük.
Nazım Hikmet yalnız değil
Mezarlıklar genelde hüzün ve huzurun birlikte hissedildiği yerler olur. Novodeviçi mezarlığı da öyle. 1500 yıllarından kalma mezarlıkta Chicherin, Kollontai, Tolstoy gibi ünlü devlet adamları, asker ve partili liderler, bilim insanları, yazar ve sanatçılar yatıyor. Ana girişteki görevliden büyük şairin yattığı yeri öğrendiğimizde önce hüzün çöktü içimize. Nazım Hikmet’in mezarını bulduk. Başucunda İstanbul’dan getirilmiş toprağı, çiçekleri, sevenlerinin kaleme aldığı mektupları ve Karşıyaka taraftarlarının bıraktığı “Mustafa Kemal’in Askerleyiz” atkısını görünce büyük şairin bu mezarlıkta hiç yalnız kalmadığını anladık. “Güzel yüzlü şair, mavi gözlü dev” yürüyor rüzgara karşı, düşünde “gülüşü deniz mavisi çocuklar…”
Not: Moskova gezisi ve yazısı Ukrayna savaşı öncesi döneme aittir.