22 Aralık 2024 Pazar
İstanbul
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Mersin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Külüne muhtaç olduğumuz komşumuz

Külüne muhtaç olduğumuz komşumuz
A+ A-

Şükran Ulusoy

Biri 88 diğeri 23 yaşında... Emine Sevim Birecik ve Nuran Verda Kasapoğlu... Çoğumuz için mücevher değerindeki komşuluk ilişkilerini, hayatlarındaki yerini iki ayrı kuşak Aydınlık’a anlattı.

Yüz yıllardır yaşadığımız, yaşattığımız öz kültürümüz, imecemiz ve insani davranışlarımızı tek kelimeyle ifade edebileceğimiz değerimiz “komşuluk”...

Eskiden evlerin çoğu iki, üç katlı ve bahçeli olurdu. Yaz aylarında gece yarısına kadar bahçede oturulur, çocuklar sokakta oynardı. Anneler çocukları toplar cümbür cemaat neşe içinde yazlık sinemaya gidilirdi. Çocuklar için komşu teyzeler, amcalar ikinci anne, baba demekti. Yalnız olduğumuzda bizleri korur, açsak doyururlardı. Çalışan veya bir yere giden hiçbir anne, babanın gözü arkada kalmazdı. Ramazanlar şenlik havasında geçer, sırayla bir komşunun evinde toplanılır, Allah ne verdiyse diyerek herkes getirdiği yemeği sofraya koyar, birlikte iftar yapılırdı. Sahura kadar sohbet edilir, oyunlar oynanır, hikâyeler anlatılır, sahur yemeği yenilir ve mutlulukla evlerimize dönerdik.

Ya mahalle bakkalımız!

Anahtarını evde unutup çıkan aile bireyi için, büyük güvenle mahalle bakkalına anahtarımızı bırakırdık. Her gün değeri daha çok anlaşılan, özünde sevgi ve çıkarsız ilişkiler olan “komşuluk” genç, yaşlı hepimizin hayatını şekillendiren mücevher değerinde anılarda yerini almıştır. Gelin, şimdi değerli bir büyüğümüz ve bir gencimizin anılarına yarenlik edelim.

BİRLİKTE EĞLENMEYİ BİLİRDİK

Emine Sevim Birecik, 88 yaşında. 31 yaşında eşini kaybetmiş... 4 çocuğunu büyük zorluklarla büyütüp meslek sahibi yapmış... Eski komşuluk ilişkilerini ondan dinledik.

“Çocukluğum Eskişehir’de, hat boyunda iki katlı evde geçti. Annelerimizle komşu gezmelerini çok severdik. Bir komşumuz sobasında odun yakar, kömürlerini çıkarıp bakır mangal içine koyar mısır patlatırdı. Mahallenin bütün çocukları mangalın etrafında toplanıp gıkımızı çıkartmadan sıramızı bekler mısırımızı yerdik, çok hoşumuza giderdi. Kayserili bir komşumuz çocuklara pestil ikram ederdi sevinirdik. Bir araya gelindiğinde çocuklar tombala oynardı.

Annem çok güzel masal anlatırdı, mahallenin çocukları toplanır onun anlattığı masalları dinlemeye bayılırdık. Eski masallar çok güzeldi. Hatta Ankara’dan Mili Eğitim Bakanlığı’nda bir eğitimci arayıp, Anadolu’da anlatılan masalları derlediği bir kitap için annemin anlattığı masalları kaydetmişti… Ne radyomuz ne televizyonumuz vardı, ne de değişik oyuncaklarımız. O yüzden çok çok gidip gelinirdi komşulara. Eğlenmesini, mutlu olmasını bilirdik.

“Evdeki bir eksik, bir ihtiyaç hiç çekinmeden komşudan istenirdi. Düdüklü tenceremiz vardı. İhtiyacı olduğunda isterdi komşum. Komşumuza çat kapı sabah kahvesine gider, geceleri dahi birimizde toplanırdık.

“Çocuklar arasındaki kavgaları, sonu kötü de olsa anneler babalar büyütmezdi. Bir gün abim sokakta dövüşürken ya da güreşirken çok samimi olduğumuz bir komşumuzun oğlunun kolunu kırmış. Anneme şikâyete kapıya gelen giden yok, evladının kolu kırılmış anneme söylememiş bile. Daha sonra çocuğu kolu alçılı görünce haberimiz olmuştu. Şimdi olsa bu yüzden küslükler bile olabilir, o zamanın insanları hoşgörülüydü, anlayışlıydı.

KOMŞUM CİCİ ANNEM

Nuran Verda Kasapoğlu 23 yaşında... Onun hayatında da komşuları yer etmiş... “Her ne kadar büyükşehirde büyümüş de olsam küçüklüğümden beri belli komşularımızla sıkı ilişkilerimiz oldu. Hatta bazı günler evde sürekli misafir olmasından şikâyet bile ederdim. Benim için en değerli örnek, Balçova’da doğduğum evdeki üst komşumuz, cici annem Havva Teyze. O evde, 6 yaşıma gelene kadar oturduk ama belki annemden çok cici annemle anılarım hatırımdadır. Saklambaç oynadığımızı hatırlıyorum, saklanma sırası ondayken ben oyunu unutursam, saatlerce saklandığı yerde beklerdi. Çocuğu gibi bakardı bana, 2016’da kaybettik Havva Teyze’yi. Güzel komşu, güzel insan denince aklıma başka biri gelmiyor. Ahmet Muhip’in Fahriye Abla şiirinde yazdıklarını hissettirdiğin için teşekkür ederim cici anne…

Komşuluk Havva Teyze gibi olur. Tabii büyükşehirlerde yüzlerce adını bilmediğimiz, belki yüzünü bile görmediğimiz insanlarla beraber yaşıyoruz ama “komşu komşunun külüne muhtaçtır” dedikleri gerçekten çok doğru. Her halini gören, herhangi bir acil durumda sana en kolay ulaşabilecek olan onlar, bundan da öte plansız dostluğu yakalayabileceğimiz yine komşularımız.

Sınırlar olmalı tabii, ev kutsal ve özel bir alan ama birkaç adım mesafede, seslensen duyacak ve elini tutacak birileri olması hissi paha biçilemez.”

KOMŞU KOMŞU HUU!

Selenga Artar Yağcı

Yeni ve modern hayatta insanın, toplumun ve değerlerin değişmesiyle komşuluk da değişti. Ekonomik koşullar, sanayileşme, hızlı şehirleşme, mühendislik ve mimarlık tekniği, bireyci ve rekabetçi felsefe, küreselleşme, medya etkisi, vb. etkenlere bağlı olarak, klasik anlayışta mekânsal kader birliğini karşılayan “komşuluğun” yerini “aşinalık” almıştır. İhtiyaç duyduğumuz komşuluk aynı fiziksel alanı paylaşan insanlar arasındaki ilişkiler ağı olmaktan çıkıp iş, okul, kulüp, sosyal faaliyet çevreleri içinde yaşanmaya başlamıştır. Sınırların ve mesafelerin azaldığı dar alanlarda komşularımız çoğalmıştır.

Günümüzde “herkesin kendi işine baktığı” hayatlar toplumsal ilişkilerimizin özeti gibi durabilir. Bununla birlikte, alandan ve zamandan bağımsız olarak komşuluk, niteliği değişen ama yok olmayan, insani, toplumsal bir ihtiyaçtır. Boşuna denmemiştir, komşu komşunun külüne muhtaçtır.

ÇOCUKLAR İÇİN DIŞ DÜNYAYA AÇILAN KAPI

Zeynep Ses

Çocuk ve komşuluk denince, ilk aklımıza gelen güven duygusu, aile dışında gelişen sıcak samimi iletişim. En çok aklımızda kalan: "Bir maniniz yok ise annemler size oturmaya gelecek"; Yakın akrabalara sesleniş gibi, ‘Teyze’, ‘Amca’ hitabı.

Çocuk için komşunun anlamı, sorumluluk alma, yardımlaşma, özgüven, duygularımızı yönetme, mahalle arkadaşlığı, oyun oynama ve yaratıcılığın eşlik ettiği dış dünyaya açılan kapıdır…

Kadın toplum BİNDALLI komşuluk kültür yaşam