‘Küresel düzen bozulurken Çin modeli cazipleşiyor’
Batılı finans kuruluşları ve yayın organları, küresel ekonomik düzene olan güvenin zayıfladığını, sistemin parçalanmaya başladığını itiraf ediyor. Çin’in ekonomik modelinin ise cazipliğini koruduğunu ve gelişmekte olan ülkelerde yaygınlaşmaya başladığını dile getiriyor
Foreign Policy, The Economist gibi yayın organları ve Uluslararası Para Fonu (IMF) gibi kuruluşlar; son zamanlarda sıklıkla küresel ekonomik düzenin parçalanmaya başladığı itiraf ediyor. İngiliz “The Economist” dergisinde “Liberal uluslararası düzen yavaş yavaş parçalanıyor-Çöküşü ani ve geri döndürülemez olabilir” başlığıyla yayımlanan makalede; İkinci Dünya Savaşı'ndan bu yana küresel ekonomiyi yöneten düzenin yıllardır aşındığı ve çöküşün eşiğinde olduğu aktarılmıştı.
JEOPOLİTİK GERGİNLİKLER RİSKLERİ ARTIRIYOR
IMF’nin internet sitesinde paylaşılan “Küresel Finansal Kriz Sonrası Küreselleşmenin Yavaşlamaya Dönüşünün Tablosu” başlıklı yazıda da uluslararası çatışmalar ve korumacılığın yükselişi nedeniyle küreselleşmenin dramatik bir şekilde tersine döndüğü vurgulandı. Son olarak İtalya’da toplanan G7 Liderler Zirvesi’nin sonuç bildirisinde küresel ekonominin dayanıklılık gösterdiği ancak jeopolitik gerginliklerden, enerji fiyatlarındaki değişkenlikten ve tedarik zincirlerindeki kesintiden kaynaklanan risklere maruz kalmaya devam ettiği kaydedildi.
Atlantik sisteminin kurumlarından küresel ekonomik düzenin zayıfladığına ilişkin itiraflar yükselirken, alternatif sistemlere ilginin arttığına ilişkin tespitler yapılıyor. Yine The Economist dergisinde çıkan “Çin'in ekonomik modeli tehlikeli cazibesini koruyor” başlıklı yazıda, Çin’in; “Eşitlik, yenilik ve egemenlik ile ulusal güvenliğe aralıksız odaklanma ilkelerine dayanan kendi kalkınma yaklaşımına öncülük” ettiği ve birçok gelişmekte olan ülkeye hitap edeceği belirtildi.
‘KÜSTAHLIK’
Makalede, Çin Devlet Başkanı Xi Jinping’in; Çin ekonomik modelinin “modernleşmenin Batılılaşmaya eşit olduğu mitini yıktığını" ve büyümenin "gelişmekte olan ülkeler için seçenekleri" genişlettiğini savunduğunu aktarılırken bu tavır “küstah”lık olarak nitelendirildi. Ayrıca Pakistan, Malezya, Brezilya gibi ülkelerde bu modelin faydalarının kabul edildiği ve Çin ekonomisinin dolar bazında dört kat büyüyerek ülkenin diplomatik ve askeri nüfuzunu artırdığı dile getirildi.
Pandemiden itibaren Çin ekonomisinin tökezlediği ve yatırımların 2021’den bu yana dörtte bir oranında azaldığı hatırlatılırken yine de Çin modeline olan talebin azalmadığı ve IMF Başkanı Kristalina Georgieva'nın Çin devlet televizyonuna verdiği bir röportajda "Dünyayı dolaşıyorum ve Çin'den gelen kalkınma modellerinin başka yerlerde de kopyalandığını görüyorum." ifadeleri anımsatıldı. Makalede Çin’in ekonomik modeli ise şöyle özetleniyor:
“Çin'in 30 yıldır cari işlemler fazlası var. Bir yatırım ölçüsü olan brüt sabit sermaye oluşumu, dünyadaki en yüksek paylardan biri olan gayri safi yurt içi hasılasının yüzde 42'sine ulaşıyor. Büyük ölçüde kapalı bir sermaye hesabı vatandaşların yurt dışına para taşımasını engelliyor. Faiz oranlarını yapay olarak düşük tutma uygulaması olan mali baskı, devletin desteklediği endüstriler için ucuz banka finansmanı sağlıyor.”
TÜRKİYE EN ÇOK BENZEYEN BEŞİNCİ ÜLKE
Makalede Çin’in ekonomi programına ilişkin; banka varlıklarının yüzde 50’sinden fazlasının kamu hissesi olduğu ve bankacılık sisteminin sıkı bir kontrole tabii olmasıyla devletin ekonomik gücüne vurgu yapılmasına karşın şirketlere ve bireylere liberal vergi ve yatırım kuralları sunan özel ekonomik bölgelerin bulunduğu da aktarılıyor.
Çalışmada; cari hesap dengesi, sermaye hesabının açıklığı, yatırımların ölçeği, mamul malların ihracattaki payı, devlete ait bankacılık sisteminin büyüklüğü, demokrasi düzeyi gibi ölçütleri inceleyerek diğer ekonomilerin Çin ile benzerliği de hesaplanıyor. Hesaplamaya göre Çin modeline en fazla benzeyen ilk beş ülke olarak Vietnam, Rusya, Hindistan, Bangladeş ve Türkiye sıralanıyor.