Küresel rekabetin cephesi Gürcistan’da siyasi kriz
Gürcistan'ın dış politika tercihlerinin, jeopolitik konumu ve tarihi bağlamında büyük güçler arasında denge kurma çabasını yansıttığı açıktır. Ancak ABD ve AB’nin yaptırımlar üzerinden Gürcistan’ı cezalandırması, iç politikasına çok fazla müdahil olması Gürcistan'da eksen kaymasına neden olabilir
2024 yılı Gürcistan için siyasi ve toplumsal çalkantıların yaşadığı zorlu bir yıl oldu. Nisan 2024’ten buyana yaşanan siyasi gerilim, sokağa yansıyarak toplumsal gerileme neden olmuş, Gürcistan’daki muhalefet partilerinin de desteği ile birlikte geniş kitle protestolarına dönüşmüştür. Gürcistan’ın politik atmosferindeki doğu ve batı ekseni arasındaki hizipleşme, 2024 yılının son aylarında parlamento seçimleriyle derinleşerek ülkenin demokratik sistemini krize sokacak boyuta gelmiştir
PROTESTOLARIN FİTİLİNİ ATEŞLEYEN YASA: YABANCI ETKİNİN ŞEFFAFLIĞI YASASI
‘Kremlinden ilham alan yasa’, ‘Rus yasası’ gibi benzetmelerle Gürcistan’daki muhalefet partileri ile birlikte AB ve ABD tarafından yoğun bir şekilde eleştirilen Yabancı Etkinin Şeffaflığı yasası, Gürcistan hükümetini zorlu bir sürece sürükleyen önemli bir adım oldu. 17 Nisan, 1 Mayıs ve 14 Mayıs tarihleri olmak üzere toplam üç kere parlamento onayına giden yasa tasarısı, 150 üyeli yasama organında 83 milletvekilinin onayı ile kabul edilmişti.
Ancak Gürcistan Cumhurbaşkanı Salome Zurabişvili, bu yasayı veto etti. Cumhurbaşkanı Zurabişvili, bu tasarıya ilişkin yaptığı değerlendirmede Rus yasası olduğunu, Avrupa standartlarına aykırı olduğunu, Gürcistan'ın Avrupa yolunda engel teşkil edeceğini şeklinde açıklamada bulundu. Gürcistan Parlamentosu ise Cumhurbaşkanı Zurabişvili’nin vetosunu dörde karşı 84 oyla geçersiz kıldı ve yasa yürürlüğe girdi.
PEKİ BU YASA NE GETİRİYORDU?
Yabancı Etkinin Şeffaflığı yasası, sivil toplum kuruluşları üzerinde denetim mekanizmasını etkin kılmayı amaçlamaktadır. Bu yasa fonlarının yüzde 20’sinden fazlasını yurt dışından alan sivil toplum kuruluşlarını denetime tabi tutmaktadır. Demokrasinin temel taşlarından biri olan sivil toplum kuruşlarına yönelik bu uygulama, Gürcistan muhalefet partileri ve Batı tarafından yoğun eleştire neden oldu.
Bağımsız sivil toplum örgütlerinin faaliyetlerini kısıtlayarak ifade özgürlüğü, örgütlenme özgürlüğü ve kamu yararına yapılan çalışmaları baltalayacaktır yönünde yükselen eleştiriler, aynı zamanda bu yasayı antidemokratik olarak değerlendirmektedir. Hükümet tarafından bakıldığında ise yasa yerel güvenlik ve şeffaflık gerekçeleri ön plana çıkmıştır.
Yurt dışından fon alan sivil toplum kuruluşlarının potansiyel olarak yabancı devletlerin veya organizasyonların çıkarlarını savunabileceğinden duyulan endişe doğrultusunda, bu yasa, dış müdahaleleri engellemeye ve ulusal çıkarları korumaya yönelik bir önlem olarak savunulmaktadır.
Hükümet, yasayı kamu kaynaklarının veya yabancı fonların nerede ve nasıl kullanıldığını daha net bir şekilde izlemek için bir araç olarak görmektedir. Yurt dışı fonların yasa dışı faaliyetlerde kullanılma riskine karşı önlem alındığı ifade edilmekte, terörizm finansmanı, kara para aklama veya hükümete yönelik yıkıcı faaliyetler gibi ulusal güvenliği tehdit eden risklerin azaltılması için böyle bir yasanın gerekli olduğu ileri sürmektedir. Ancak hükümetin bu gerekçeleri toplumun tamamını ikna etmemiş, aylarca sürecek olan kitle protestolarının fitilini ateşlemiştir.
Protestocuların temel kaygısı, Mart 2022'de AB üyeliğine başvuran ve Aralık 2023'te adaylık statüsü alan Gürcistan’ın Avrupa Birliği ile ilişkilerin bu yasa sebebiyle bozulmasıdır. Sovyetler Birliği’nin çöküşü sonrası Gürcistan, bağımsızlıkla birlikte Avrupa ile yakın ilişkiler kurmaya başlamış, bu süreç 2003'teki Gül Devrimi ile ivme kazanmıştır.
Bu devrim sonrası Avrupa-Atlantik entegrasyonu Gürcistan’ın öncelikli hedefi haline gelmiştir. 2008’deki Rusya-Gürcistan Savaşı, Gürcistan’ın NATO üyeliği ve Batı yanlısı politikalarının bir sonucu olarak değerlendirilmiştir.
2016’da yürürlüğe giren Gürcistan-AB Ortaklık Anlaşması ile Gürcistan, vizesiz seyahat, enerji, alt yapı, ulaşım, askeri ve güvenlik gibi birçok alanda AB’nin kapsamlı yatırımları doğrultusundaki iş birlikleri gibi önemli kazanımlar elde etmiştir.
Bu süreçte Gürcistan, AB adaylığı olmaksızın Batı’ya entegrasyonunu derinleştirirken Rusya’ya karşı da konumunu güçlendirmiştir. Ancak konu yasanın yürürlüğe girmesiyle AB-Gürcistan ilişkileri açmaza girmiş ve bunun bir sonucu olarak Temmuz 2024’te Gürcistan’ın adaylık statüsünü askıya almıştır.
Gürcistan'da Batı yanlısı protesto gösterileri rüzgarını devam ettirirken, 26 Ekim'de parlamento seçimleri gerçekleştirilmiştir. Aylardır devam eden rüzgârın oluşturduğu politik atmosferin aksine, tartışmalı yasayı çıkaran Gürcü Hayali Partisi yüzde 53,93 oy alarak seçimden birinci parti çıkmıştır. Muhalefet partileri Gürcistan Merkezi Seçim Komisyonu'nun açıkladığı verileri reddetmiştir.
Yabancı Etkinin Şeffaflığı yasasının ardından doğu ve batı ekseninde hizipleşen politik atmosfer, Gürcü Hayali Partisi’nin dördüncü kez iktidara gelmesiyle daha da derinleşmiştir. ABD ve Avrupa Birliği tarafından yapılan açıklamalar ve muhalefet partileri günden güne bu gerilim atmosferini arttırmıştır.
Gürcistan Cumhurbaşkanı Salome Zurabişvili parlamento seçimlerde halkın oylarının çalındığını iddia ederek, ‘Biz, Rus özel operasyonu olarak tanımlanabilecek bir olayın kurbanı olduk. Halkımıza, ülkemize hibrit savaşın yeni türünden biri uygulandı.’ şeklinde açıklamada bulunmuştur.
Cumhurbaşkanı Zurabişvili, seçim sonuçları tanınırsa, Gürcistan’ın Rusya’ya bağlı hale geleceği şeklinde açıklama yaparak korku iklimi oluşturup halkı sokağa çıkmaya davet etmiştir. Bunun sonucu olarak Tiflis sokaklarında yükselen protestolar şiddetini arttırmıştır.
Gürcistan Başbakanı İrakli Kobakhidze, Cumhurbaşkanı ve muhalefet partileri mevcut sistemi sabote ettiğini, 26 Ekim'de yapılan parlamento seçiminin sonuçlarının kabul edilmemesini anayasal düzene karşı çıkmak olduğu anlamına geldiğini açıklamıştır. Cumhurbaşkanı ve muhalefet partileri anayasal düzene karşı çıkarak halkı da galeyana getirdiği açıktır.
26 Ekim’deki seçimlere yönelik usulsüzlük iddiaları devam ederken, Başbakan İrakli Kobakhidze 28 Kasım’da Avrupa Birliği müzakerelerine yönelik yeni bir karar alındığını açıklayarak, bu karar doğrultusunda müzakerelerin 2028’e ertelediğini duyurmuştur.
Başbakan İrakli Kobakhidze, Avrupa Birliği ile diyalogu sürdürmek istediklerini ancak iç işlerine müdahale etmelerini kabul etmeyeceklerini belirtmiştir.
Başbakan Kobakhidze, 28 Kasım’da Avrupalı siyasetçilerin, Gürcistan'ın iç işlerine karıştığını, AB parasıyla ülkeye şantaj yapıldığını belirterek, bu sebeplere istinaden AB ile müzakerelerin başlatılmasını 2028 sonuna kadar gündeme almamaya karar verdikleri şeklinde açıklamada bulunsa da, 2030'da AB üyeliği için hazır olacaklarını ifade etmiştir.
Müzakerelerin ertelenmesi kararı ile sokağın sesi şiddetini arttırırken, 14 Aralık 2024’te Cumhurbaşkanlığı seçimleri gerçekleşmiştir. Muhalefet partileri hükümeti protesto etmek amacıyla aday çıkarmazken, Gürcü Hayali Partisi, eski futbolcu ve milletvekilli Mikheil Kavelaşvili'yi adayı göstermiş ve Mikheil Kavelaşvili seçimleri kazanmıştır. Muhalefet partileri aday çıkarmış olsalar da kazanma ihtimali oldukça zayıftı.
Çünkü 2017 yılında gerçekleştirilen anayasa değişikliğiyle, cumhurbaşkanı 300 kişilik Seçim Kurulu tarafından seçilmesine karar verilmişti. Seçim Kurulu, 150 milletvekili ile birlikte diğer 150'si Abhazya Bölgesi Yüksek Konseyi'nden 20 üye, Acara Bölgesi Yüksek Konseyi'nden 21 ve yerel yönetim organlarının temsilcilerinden oluşan 109 üyeden oluşmaktadır.
Parlamento çoğunluğunun Gürcü Hayali Partisi’nde olması, kendi adaylarının seçilme ihtimalinin zaten kuvvetlendirmişti. Bu zayıf ihtimali göz önünde bulunduran muhalefet bu durumu politik bir tepki ile gölgelemeleri de şaşırtıcı değildir.
Seçim sonuçlarına karşı eski Cumhurbaşkanı Zurabişvili, "Bu arada hiçbir yere gitmiyorum, makamı kimseye bırakmayacağım. Buradayım ve burada olacağım." ifadelerini kullanması ve sokağa inip protestoları desteklemesi ülkeyi siyasi krizi körükleyen etkili bir adımdır.
Zurabişvili’nin Rusya’nın Gürcistan’da hibrit savaş yürüttüğüne dair iddiaları ile birlikte AB'nin gücünü kullanarak gidişatı çevirmesi gerektiğini savunması kutuplaşmayı ve ülkenin güvenliğini riske atmaktaydı.
Zurabişvili, "Avrupa 3,7 milyonluk bir ülke üzerinde nüfuzunu kullanamıyorsa, 21. yüzyılın devleriyle nasıl rekabet etmeyi bekleyebilir?" açıklaması, ülkeye yönelik Batı destekli açık bir müdahale talebi Gürcistan’ın ulusal güvenliğini ve anayasal düzenini tehdit eden bir yaklaşımdır.
Başbakan İrakli Kobakhidze, muhalefetin Maidan Devrimi'ne benzer bir senaryo uygulama girişimlerinin başarısız olduğunu ve protestoların etkisiz kalacağını belirtmiştir.
14 Aralık'ta Gürcistan’ın 6. cumhurbaşkanı seçilen Mikheil Kavelaşvili, 29 Aralık’ta göreve başlamıştır. Görevi teslim etmeme direnci gösteren Eski Cumhurbaşkanı Salome Zurabişvili, cumhurbaşkanlığı sarayını boşaltsa da görevine dışarıdan devam edeceğini, parlamento seçimlerinin yenilenmediği sürece kendisinin ‘meşru bir cumhurbaşkanı’ olarak devam edeceğini belirtmiştir.
DOĞU-BATI MÜCADELESİNDE GÜRCİSTAN CEPHESİ
Gürcistan, ABD ve AB için enerji güvenliği ve Rusya’nın etkisinin dengelenmesi ve sınırlandırılması açısından kilit bir ortak olmuştur. ABD’nin Gürcistan’a yönelik destekleri, ülkenin Batı ile entegrasyonunu hızlandırırken Rusya’ya karşı direncini artırmayı hedeflemiştir.
ABD’nin 1991’den bu yana Gürcistan’a sağladığı toplam destek yaklaşık 6 milyar doları bulmaktadır. Gürcistan, Bakü-Tiflis-Ceyhan Petrol Boru Hattı projesinde önemli bir rol üstlenmiş, ABD, bu projeye yatırım yaparak güçlü destek vermiş ve Rusya’nın enerji üzerindeki tekelini kırmayı hedeflemiştir. Bununla birlikte AB tarafından da Gürcistan’a milyonlarca dolar yatırım yapılmıştır.
ABD ve AB’nin Gürcistan’ın iç meselesinde açıkça taraf tutarak müdahil olmasının nedeni yalnızca Rusya’nın Gürcistan’daki nüfuzu ile sınırlı değildir. Batı tarafından yatırımların durdurulması ve bir dizi yaptırımların başlatılması, aynı zamanda Çin’in Gürcistan üzerindeki nüfuzunu arttırmaya yönelik hamlelerini de değerlendirmek gerekir.
Çin ve Gürcistan arasındaki ilişkiler, özellikle son yıllarda ekonomik, siyasi ve kültürel boyutlarda önemli ilerlemeler kaydetmiştir. Gürcistan, coğrafi konumu itibarıyla Çin’in ‘Kuşak ve Yol Girişimi’ kapsamında stratejik bir öneme sahiptir. Gürcistan, Karadeniz’e kıyısı olan stratejik bir ülke olarak Çin’in liman altyapısına yönelik ilgisini çekmektedir.
Çinli şirketler, Batum Limanı’nın modernizasyon projelerine dahil olmuş ve Anaklia Limanı’na yatırım fırsatlarını değerlendirmiştir. Bu limanlar, Çin’in Avrupa’ya uzanan ticaret yollarını güçlendirmek açısından kritik öneme sahiptir.
Mayıs 2024’te iki Çinli firma, China Communications Construction Company ve China Harbour Investment, Anaklia'daki limanın geliştirilmesinin ilk etabı için 600 milyon dolarlık yatırım yapacağını açıklamıştır. Buna göre Gürcistan limanın hisselerin %51’ine sahip olacak, Çinli yatırımcılar hisselerin %49’unu alacaktır.
Çinli şirketler, Gürcistan’daki birçok projeye yatırım yapmaktadır. Gürcistan, 2023 yılında Çin ile ilişkilerini stratejik ortaklık seviyesine çıkarmıştı. Gürcistan hükümetinin, doğu eksenindeki iş birlikleri ve yeni müttefikleri Batı ekseninden uzaklaşmak olarak algılanmaktadır.
Her fırsatta Gürcistan’ın Ukrayna gibi olmayacağını açıklayan Başbakan İrakli Kobakhidze’nin, Gürcistan için denge siyaseti kurarak, iktisadi iş birliklerini Batının tekelinden çıkarmayı hedeflediği açıktır. Bununla birlikte, AB müzakere sürecinden uzaklaşmak istemediğini de her fırsatta dile getirmektedir.
Doğu-Batı mücadelesinin farklı bölgelerde devam ediyor. Son olarak Çinli şirketlerin Panama Kanalı giriş ve çıkışı noktalarındaki limanları kontrol etmesi, henüz 20 Ocak’ta başkanlık koltuğuna oturacak ABD 47. Başkanı Donald Trump’ın tepkisine neden oldu.
Kanal geçişlerinde ABD’ye fahiş fiyatlar uygulandığını iddia eden Donald Trump, Panama Kanalı’nı geri almakla tehdit etti. Batılı ülkelerin tehditkâr söylemleri ve yaptırım mekanizması, nüfuz etmek istediği ülkeler üzerinde ne derece başarılı olabilecektir. Bu bölgelerdeki alternatif güç mekanizmalarını daha etkin hale getirmeyecek midir?
Gürcistan’daki protestolar, iktidar ve muhalefet arasında gerilimi artırarak uzun vadede demokratikleşme sürecini ya hızlandırabilir ya da sekteye uğratabilir. Ancak, dış politika tercihlerini etkileyerek, Batı’nın demokratik değerlerine daha fazla uyum sağlama, Doğu eksenine kayma ya da içe kapanma yönünde farklı sonuçlar doğurabilir.
Gürcistan'ın dış politika tercihleri, ülkenin jeopolitik konumu ve tarihi bağlamında büyük güçler arasında bir denge kurma çabalarını yansıttığı açıktır. Ancak Avrupa Birliği ve ABD’nin yaptırım uygulama anlayışı üzerinden Gürcistan’ı cezalandırması, iç politikasına çok fazla müdahil olması, Gül Devrimi’nden bu yana Batı eksenine yakın duran Gürcistan’da eksen kaymasına neden olabilir.
(*)Uluslararası Diplomatik İlişkiler Akademik Araştırmalar ve Eğitim Derneği