10 Ocak 2025 Cuma
İstanbul 12°
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Mersin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Kürt'e sorun taşımak ve omuzlarına binmek

AB siyasetlerini yansıtan düşünce kuruluşları Türkiye’deki genel seçimlere hazırlık yapıyor. FEV CHP ve Barış Vakfı’na özel önem veriyor. Gelecek seçimlere bel bağlayan Barış Vakfı'nın 'Kürt sorunu'nun çözümüne yönelik rapolarının hayata geçmesi için 'Millet İttifakı'nın başarılı olması gerekiyor

Kürt'e sorun taşımak ve omuzlarına binmek
A+ A-
MURAT İNCE

“Kürt Sorununa Toplumsal Bakış (2010-2022)” raporunun sonuçları nisanda, İstanbul'daki toplantıyla kamuoyuna açıklandı. Duvar sitesinden Ferhat Yaşar'ın haberleştirdiği toplantıda açıklanan raporun amacının "Kürt Sorunu" tartışmasından öte, bölünmeye çanak tutacak amaç ve planlarla dolu.

Haberde raporun, "Barış Vakfı için Prof. Ayşe Betül Çelik, Prof. Evren Balta ve Mehmet Gürses, Friedrich-Ebert Vakfı (FEV) Türkiye Temsilciliği’nin desteğiyle ve KONDA Araştırma ve Danışmanlığı verilerinin analizinden" oluştuğu söyleniyor.

Merkezi Almanya'nın eski başkenti Bonn'da bulunan ve Alman Sosyal Demokrat Partisi (SPD)'nin çizgisinde faaliyet sürdüren Friedrich Ebert Vakfı, ilgili ülkelerde bilgi/işlem merkezi vazifesinin yanı sıra, yönlendirici işleve de sahip. Almanya'da vakıflar çoğunlukla kiliseler, enstitüler ve üniversiteler Alman istihbaratının ana kollarını oluşturur. İç ve dış istihbaratta en geniş çevreye ulaşmasında özellikle vakıflar misyonerce hareket ederler. Almanya'da Taner Akçam tipi devşirmeler ise enstitüler aracılığıyla ödüllendirilir, rütbe verilir. Karen Fogg'ların edindikleri bilgiler bu ve benzeri vakıflar kanalıyla da toplanmaktadır. Friedrich-Ebert Vakfı'nın desteğiyle hazırlanan bu rapor içerik olarak bizleri şaşırtmadı!

Kürt'e sorun taşımak ve omuzlarına binmek - Resim : 1

SORUN ÜRETEN VAKIF

Açılış konuşmasını Barış Vakfı’ndan Hakan Tahmaz yaptı ve şunları söyledi: "Barış çalışmaları yürütenler olsa ne yapabilir sorununa yanıt aramaya çalıştık. Çözüm sürecinde çıkardığımız sonuçlar üzerine STK’larla ne yapabiliriz üzerine tartıştık. Türkiye önümüzdeki yıl bir seçime girecek. Bu Türkiye ve Kürt sorunun çözümüne yönelik önemli bir seçim olacak. Sivil toplum bugün ne yapmalı? Helalleşme nedir, ne yapılabilir, nasıl bir yol izlenebilir sorularına yanıt aramaya çalışacağız."

Türkiye, son 40 yılda ki en barışçıl dönemini yaşıyor. "Kürt sorunu" olarak tarif edeceğimiz olgu demokratik haklar açısından esas olarak çözüldü. Kalanları ise ya süreç içinde ya da Türkiye'nin bütünü açısından bir devrimle çözülecektir. Amerikan emperyalizmi ile işbirlikçilerine karşı topyekün verilecek tam bağımsızlık mücadelesinin seyri içindeyiz.

Amerikancı/İsrailci PKK/HDP ile halvet olunan ve adına "Çözüm Süreci" denilen zaman geride kaldı. 24 Temmuz 2015 tarihi atılımı ile PKK hendeklere gömüldü ve onlarla birlikte hareket edenlerin nefesleri daraldı! Ülkemizde Sivil Toplum Kuruluşlarının (STK) önemli bir kısmı maalesef emperyalist projelerin dairesinde etkinlik düzenlemekte, raporlar hazırlamakta ve şikayetlerde bulunmaktadır. Kısacası yaratıcı yıkıcılığın kolları olarak Türkiye karşıtı cephede yer alıyorlar.

Rapora bakıldığında gelecek genel seçimlere hazırlık yapıldığı görülmektedir. Bu bağlamda Friedrich Ebert Vakfı (FEV) dikkati çekiyor. Çünkü FEV sosyal demokrat ideolojiye sahip ve ülkemizde CHP'yi destekliyor. Gelecek seçimlere bel bağlayan Barış Vakfı'nın sözde "Kürt sorunu"nun çözümüne yönelik umutlarının başında "Millet İttifakı"nın başarılı olması geliyor.

Açılış konuşmasının ardından raporun sunumunu yapan Prof. Dr. Ayşe Betül Çelik, "Temmuz 2016 darbe girişimi sonrası iki yıl süreyle yaşanan olağanüstü hâl dönemi ve sonrasındaki Kürt siyasi elitlerine ve Kürt belediyelerine karşı yürütülen cezalandırıcı hukuk süreci ve daralan demokratik siyaset ortamının Kürt sorununa dair algıları nasıl etkilediğine" dair çalıştıklarını açıkladı. Çelik, raporun asıl amacını bu sözlerle dile getiriyor. Aslında bu rapor bir bakıma Batı'ya şikayet dilekçesi işlevi görüyor. Doğu ve Güneydoğu'daki PKK/HDP belediyelerine kayyum atanmasının nedenlerini görmek yerine sorgulamak zihniyeti Barış Vakfı'nın amaçları ile birebir örtüşüyor.

KÜRT SORUNU ÖNEMİNİ YİTİRDİ

Çelik, şöyle diyor: “Bu araştırmaya esas teşkil eden KONDA verileri göstermektedir ki güvenlikçi/askeri çözüm, Kürt sorununun özellikle kendisini etnik olarak Türk olarak tanımlayan gruplar arasında önemini yitirmesine neden olmuştur. Bu gruplara göre Kürt sorunu Türkiye'nin eğitim, enflasyon, göçmenler, demokratikleşme, kadın-erkek eşitliği gibi pek çok yakıcı sorununun arkasında gelmektedir. Ocak 2020 itibariyle Türkiye'nin sadece yüzde 12’si öncelikli sorun olarak Kürt sorununu görmektedir. Bu çalışma Kürt sorununun göreceli olarak gündemden düştüğünü göstermektedir.” Peki sadece Türk kökenli vatandaşlarımız nezdinde mi önemini yitirmiştir? Hiç de değil! TSK'nin ve Diyarbakır Analarının destansı direnişiyle ve Türk milletinin asli unsuru Kürdümüzün PKK bölücülüğünün yarattığı tahribatları görerek desteğini çekmesiyle sorun önemsiz hale getirilmiştir. Bu gerçek görülmediği müddetçe doğru siyasetler üretmek mümkün değildir.

AYRIMCILIĞIN ÖRGÜTÜ PKK/HDP

Çelik sunumunun bir bölümünde, "Aynı zamanda bu olumsuz kalıplar sürdüğü sürece barış süreçlerini başlatmak da devam ettirmek de zordur. Akil İnsanlar Heyeti raporlarının ve akademik çalışmaların da ortaya koyduğu üzere çatışma ekseni Türk-Kürt fay hattıyla sınırlı kalmamakta, Türkiye’de birçok grup arasında fakat özellikle Aleviler-Sünniler ve Ak Parti seçmenleri-karşıtları arasında toplumsal kutuplaşma gözlemlenmektedir." demektedir. Bu tespit gerçekçi değildir. Akil İnsanlar Heyeti'nin raporları 24 Temmuz'da çöp sepetini boyladı. Türk/Kürt fay hattı diye bir şey yoktur ki kırılsın. Alevi-Sünni karşıtlığını ise emperyalistler kışkırtmakta. Tüm bunları emperyalist merkezler proje olarak ülkemize dayatmaktadır ve bu görüşlerin esas sahibi Çelikler değil Friedrich Ebert Vakfı'dır!

"Sevr Paranoyası" olarak değerlendirilen ve gizli Lozan düşmanlığı yapılan çalışmalar ne yazık ki son yıllarda artış gösterdi. Kürtçü bir haber sitesinde "Lozan'a Hayır" baş sayfada yer almakta ve Sevr savunuculuğu açıkça yapılmaktadır. Sunulan Raporu dikkatlice incelediğimizde aynı ruh halinin Barış Vakfı'nda da bulunduğunu söyleyebiliriz. "Sevr Paranoyası" söyleminin altında yatan esas neden, bölücülüğe karşı verilen mücadeleyi zayıflatmak, sekteye uğratmak ve engellemektir. Ancak bu girişimlerin hiçbir faydasının olmayacağını görmek için "özel uzman" olmaya gerek yoktur!

Çelik bir gerçeği dile getirmek zorunda kalmış: "Ne yazık ki çalışmamız özellikle genç neslin Kürt sorununun çözümüne dair inancının zayıf ve demokratik çözüm yollarına dair desteğinin düşük olduğunu göstermektedir." Çok doğru! Türkiye sorunlarını çöze çöze birliğini pekiştirmektedir. Bölücülük rüzgarının fırtınaya dönüştüğü 1984-2015 dönemi esas olarak kapandı. Şimdi ise kucaklaşma zamanı geldi.

Rapor'da, sınır ötesi harekatlara karşı çıkılmasından tutun da, anadilde eğitim meselesine kadar pek çok konu işlenmiş.

Yer darlığı nedeniyle belli başlı noktaları ele aldık.

Avrupa Birliği CHP Barış Vakfı FEV