Kurtuluş Parkımızı yedirmeyiz
Ankara’nın anıt mekânlarından Kurtuluş Parkı 90 yaşında. Cumhuriyet Ankarası’nın halkına şehrin tam ortasında nefes alınacak bir alan olarak hediye ettiği bu güzelim park içerisinde çok sayıda anıt ağaç da barındırdığından 90’lı yıllarda 1. Derece Sit Alanı ilan edildi. Bugün Kurtuluş Parkı 110 bin metrekarelik dev bir alana sahiptir. Türkiye’nin ve Ankara’nın zengin ağaç çeşitliliğine sahip en önemli parklarından biridir.
Ancak Kuruluş Parkı yalnızca biyolojik çeşitliliği ile tarif edilemez. O, Ankaralıların hemen hepsinin anılarında ve fotoğraf albümlerinde yer alan bir aile ferdidir. 35 yıl boyunca Seyranbağları bölgesinde yaşamış biri olarak Kurtuluş Parkı geçmişimizin en önemli parçalarından biridir.
KURTULUŞ PARKI NEDİR
Kurtuluş Parkına dev kaydırakların geldiği zamanı unutamam.Bugün küçük gelse de o “dev” oyuncaklara hepimiz hayran hayran bakardık. Mahalleden diğer çocuklarla birlikte neredeyse her gün soluğu orada alırdık. Burada kaydırağın tepesinden 90 derece yere çakılıp kafamızı yarmışlığımız vardır. O bile tatlı bir anıdır.
Kurtuluş Parkına aile-akraba, konu-komşu pikniğe gidilirdi. Dev meşelerin gölgesinde çimenlere serilen örtülerin üzerinde kahvaltı yapılır, ip atlanır, top oynanırdı. Yan tarafa poğaça ikram edilir, karşılığında börek alınırdı.
Az buz değil, Esat’tan Demirlibahçe’ye aradaki semtlerin çocukları burada masa tenisini öğrendi. 1-2 liraya kiralanan raket ve filelerle spor yapmış olurduk.
Lisede okulu kırınca nereye gidilir? Arkadaşlarla nerede haytalık yapılır? Elbette Kurtuluş Parkı’nda! Sadece bizim lise mi? Hayır elbette çevredeki bütün liseler. Kurtuluş Parkı bir yönüyle de liseli parkıdır.
Sadece lisede değil tabii. Dil ve Tarih Coğrafya Fakültesi’ne derse giderken bu parkın içinden geçilir. Banklarında oturup insan manzaralarını izlemek derse girmeden önce öyle bir gevşetirdi ki.Eğer ders erkense sabahın köründe toplanmış ve kendiliklerinden organize olmuş insanlarımızın açma-germe antrenmanlarına denk gelirsiniz. Kıyafetleri spora uygun olmasa da hırsla tempolu yürüyüş yapan, sağlıklı yaşamaya çalışan mahallemizin teyzelerini yine orada görürdünüz. Belki kulaklarında kulaklık yok ve belki ayakkabıları spor değil. Ne olacak ki? Okula bisikletle gittiğimiz zamanlarda, etrafındaki vahşi trafiğin aksine bize güvenli ve manzaralı bir ortam sunardı Kurtuluş Parkı.
Acaba kaç büyüğümüzün ve dostumuzun nikâh mutluluğuna şahitlik etmişizdir bu parkta? Parkın içindeki Vedat Dalokay Nikâh Salonundan çıkan gelin ve damat, yaşlıca ağaçların altına geçerek sevdikleriyle sırayla fotoğraf çektirir.
Hele kar yağdığında! Ankara en çok kışın güzel deriz ya. İşte onun nedenlerinden biri de Kurtuluş Parkı’nın büründüğü beyaz güzelliktir. Sabah çocuklar pencereden kar yağışını gördüklerinde televizyona kilitlenirler. Okulların tatil olduğunu öğrenince boylarından büyük atkılarıyla soluğu Kurtuluş Parkında alırlar. Gelsin kartopu savaşları, gitsin ötede beride yapılan birbirine hiç benzemeyen kardan adamlar. Karda anlamsızca yuvarlanmalar falan.
Kaç çocuk buz pateni öğrenirken kolunu bacağını incitmiştir burada? Zamanının ilerisindeki uygulamalı trafik eğitim merkezinde kaç çocuk ileride alacakları ehliyetlerine ilk adımı atmıştır? İçindeki halı sahada kaç tepsi baklava kaybetmişizdir?
Numune, Hacettepe, Yüksek İhtisas ya da İbni Sina Hastanelerinde yakınlarını bekleyenlerin yapay gölün yanında çay içerek bekledikleri, Parkın ağaçları gibi umutlarını yeşerttikleri bir yerdir Kurtuluş Parkı.
Kısacası Kurtuluş Parkı, Ankara’nın dar gelirli çocuklarının oyun arkadaşıdır. Ankaralı genç âşıkların sırdaşıdır. Aşk acısı çekenler İstanbul’daki gibi gözlerini denize dikerek dalıp gitme lüksüne sahip değildir ama düşen sarı yapraklar da onların acısını dağlamak için yeterlidir.Yoksulun sosyal etkinliği, hastanın şifası, talebenin kaçamağıdır. Yani, yüzde yüz halkın parkıdır.
PARK NASIL DEVREDİLİYOR?
İşte bu Park şimdilerde Ankara Büyükşehir Belediyesi ile TED Üniversitesi arasında yapılan protokolden dolayı gündemde. Zaten TED Üniversitesi Kurtuluş Parkı’nın hemen bitişiğinde eski TED Koleji ve eski Çankaya Belediyesi’nin alanları birleştirilip açıldığından bu yana Kurtuluş Parkı’nın TED Üniversitesi’nin kullanımına açılacağı söylentisi dolaşıp duruyordu. Bugün bunun bir söylentiden ibaret olmadığını anlamış bulunuyoruz.
Altında Belediye Başkanı Mansur Yavaş ve TEDÜ Rektörü Prof. Dr. Belgin Ayvaşık’ın imzasının yer aldığı protokol 19 maddelik. Protokolün “4.AMAÇ” bölümünde amaçlanının“parkın yeniden işlevlendirilmesi” olduğunu okuyoruz. Yani Parkın bir park olarak işlevi, dahası yukarıda saydığımız sosyal işlevlerinin protokolün taraflarına yetersiz geldiğini anlıyoruz.
Sözlü beyanlarında da sık sık, Kurtuluş Parkı’nın bir “çöküntü alanı” haline geldiğini ifade ediyorlar. (Sanırım gariban dostu bir park olduğu için) Bunu da TEDÜ ile birlikte “yeniden işlevlendirerek” aşacaklarmış. Peki nasıl? Geliyoruz TEDÜ’nün yükümlülüklerini düzenleyen “8.1” maddesine.
Buradan Kurtuluş Parkı’nda TEDÜ’nün hazırladığı etkinliklerin düzenleneceğini, proje maliyetlerin TEDÜ tarafından karşılanacağını, üstyapı ve restorasyon işlerinin TEDÜ tarafından yapılacağını, TED’e ait ders ve okuma alanları yapılacağını (miktarı belirsiz), TEDÜ’nün park içerisinde işletme alanları belirleyeceğini öğreniyoruz.
Laf kalabalıklarını bir kenara bırakırsak bu protokol bize parkın içerisinde TEDÜ’ye ait dersliklerin, etkinlik alanlarının ve işletmelerin olacağını söylüyor.
Belediye resmi yalanlamasında “Parkın TEDÜ’ye devri söz konusu değildir” dese de, protokolü bizzat hazırladığını söyleyen ABB Kültür ve Tabiat Varlıkları Daire Başkanı Bekir Ödemiş“ne tahsisi, ne devri böyle bir şey olabilir mi” diye inkâr etse de durum tastamam budur. Zaten devir ya da tahsis ancak böyle yapılabilir. Zaten birinci derece doğal sit alanı olan bir bölge için “buyurun sizin olsun” diyecek halleri yoktu. Dolana dolana, süsleye süsleye, olası hukuki boşlukları zorlaya zorlaya bu işi kotarmaya çalıştılar ama yakalandılar.
Belediyeciler, Ankaralılardan çok yoğun tepki ve direnç gelince yayınladıkları yalanlamada özetle “biz sadece TEDÜ’yü değil, süper ötesi katılımcı bir anlayışımız olduğundan Ankara ve Hacettepe Üniversitelerini de davet ettik ancak onlar gelmedi, eh biz de ne yapalım TEDÜ ile yaptık bu işi” dediler. Fakat bir şeyi unuttular, o da TEDÜ’nün 2017’de yayınladığı “2018 – 2022” Stratejik Planı”. Bakın bu planın “Stratejik Amaç 10” başlıklı bölümünde hangi ifade var: “Kurtuluş Parkı’nın şehir üniversitesi bakış açısıyla yeniden değerlendirilmesine yönelik stratejiler geliştirebiliriz.” Bakın daha Mansur Yavaş değil belediye başkanı aday bile değil.
Aynı bölümün “4.Kurtuluş Parkı Girişimi” maddesinde şunları hedeflediklerini açıkça söylüyorlar: “Yerleşkemizin yanında yer alan ve Ankara’nın şehir içinde bulunan en büyük parkları arasında yer alan Kurtuluş Parkı’nın iyileştirilmesini amaçlıyoruz. Stratejik plan dönemimizde diğer üniversiteler, kamu kurumları, sivil toplum kuruluşları ve belediyelerin katkılarıyla geliştireceğimiz projeler ile Kurtuluş Parkı’na değer katmak istiyoruz.”
Sağ olsunlar “değersiz” bir “çöküntü alanı” olan Kurtuluş Parkına “değer katmayı” çok önceden kafalarına koymuşlar. Buradan ne anlıyoruz? Belediyenin dile getirdiği “önce biz üniversiteleri çağırdık” iddiasının koca bir yalan olduğunu anlıyoruz. “Proce” daha Mansur Yavaş aday bile değilken TEDÜ’nün stratejik planında var.
“NE VAR BUNDA”
Peki, “ne var bunda” diye sorulamaz mı? Tabii sorulabilir. Nitekim aynı işi önceki belediye başkanı Melih Gökçek yapsa Parkta nöbet tutacak kimileri Mansur Yavaş yapınca “ne var bunda”, “Avrupa’da çok örnek var”, “bence çok parlak bir proce”, “böylesini ancak Mansur Başkan yapardı, helal” diyerek vaziyet aldılar bile. Çatlak sesler çıkaranlar da yok değil, haklarını verelim.
Peki, ne var bunda hakikaten? Şu var: Bugün eğer parkta belediye dışında bir kurumun “derslikler, etkinlik alanları, işletmeler” açmasını sağlarsanız, istediğiniz kadar “halkla iç içe olacak”, “şehir üniversitesi”, “değer katacağız” deyin hatta “Okul sadece dört yanı duvarla çevrili, tepesinde dam olan yer değildir. Okul her yerdir. Sırasında bir orman, sırasında dağ başı.” diye Mahmut Hoca romantizmi yapın, yarın olacak olan “çöküntüye” neden olan halk tabakalarının kullandığı mekânlarla, TEDÜ öğrencilerinin kullandığı mekânların ayrışması olacaktır. Kim bilir belki yarın hâlâ halka açık olan parka kimlikle girmek durumunda kalacağız.
SONUÇ
Gökten dört elma:
Birisi Ankaralılara. Buna geçit vermeyeceğinizi biliyoruz.
Diğeri Büyükşehir Belediye Meclisi üyelerine. Bu saçmalığı durdurun.
Öteki Büyükşehir Belediyesi’ne. Israr etmeyin, altında kalırsınız. Koca belediyesiniz. Bisiklet yolu yapmak, aydınlatma yapmak, özel güvenlik görevlisi sayısını artırmak için başka kuruma ihtiyacınız yok. Kimseyi kandırmayın.
Beriki de TEDÜ Rektörlüğüne. Biz DTCF’de okuduk. Derdik ki, “Evet, dev kampüslerimiz yok, ama bizim kampüsümüz Ankara’dır.” Kampüsten çıkar ve Sıhhiye’den Kızılay’a kimimiz de Ulus’a insanlara, şehre karışırdık. Siz de şehre çökmeyi değil, şehre karışmayı deneyin. O zaman “şehir üniversitesi” olursunuz. Ki konumunuz buna çok müsait.