Lanetlemek sisteme ibadet! Sol neden günah keçisi
Meclis’te olmayan bir parti olan Vatan Partisi, Türkiye’ye yönelen bütün saldırılara kalkan oldu. Gladyo’yu deşifre etmekten Ermeni Soykırımı Yalanı’yla mücadeleye, Kıbrıs Davası’nı savunmaktan emek mücadelesine kadar her alanda siyasi mücadelenin öncüsü konumunda


Postmodernizmin ve neoliberalizmin en büyük etkisi bilinçte görüldü. “Büyük anlatı”yı reddeden “tarihin sonu”nu liberalizm lehine getiren postmodernizm, eleştiri kültürünü de gerçek anlamda ortadan kaldırdı.
Pek çok örneği vardır. Özellikle günlük politik tartışmalarda. Konu arabesk olabilir veya Bolu’daki yangın felaketi olabilir, hatta solun belki üzerinde uzlaştığı ve tutarlılık gösterdiği Filistin davası bile olabilir. Fark etmez.
İçinde yaşadığımız neoliberal sistemin aklanmaya ve devam etmeye ihtiyacı vardır. Bunun için de hedef saptırmak, günah keçisi yaratmak durumundadır. “Enflasyon canavarı”, “trafik canavarı” bunlara bir örnek aslında.
Siyasette de bunun örnekleri var. İktidara yakın aydın ve gazetecilerin bir dönem alay etmek için kullandığı “monşerler” ya da Ertuğrul Özkök’ün tabiriyle “Beyaz Türkler” her şeyin sorumlusu olmuştu. Buna, aslında hak etmedikleri halde “solcu” diye nitelenen Cihangir’in, Kadıköy’ün entelektüelleri de eklenmişti. Öncesi de var: Fildişi kuleler, entel magandalar vs…
Bir diğer örnek ise aydınlar. Tek parça ve aynı düşüncede, aynı yaşam tarzına sahip, aynı politik çizgide bulunan bir “aydın” sınıf var ve ülkedeki bütün felaketlerden, çürümeden, yozlaşmadan, siyasette kötü giden her şeyden bu “aydın” sınıf sorumlu.
Türkiye’de aydın tartışması elbette yeni değil. Tanzimat Fermanı’ndan bugüne kadar aydın konusu tartışılagelmiş. Normaldir de. Türkiye’nin kurulmasına öncülük edenler aydınlar olmuş çünkü. Aydınların sorumluluk taşıdığı da bir gerçek. En temelde bu sorumluluk fikir namusudur.

TEK BİR SOL TANIMI YOK
Buna ek olarak hayali “Kemalistler” ve “Ulusalcılar” zümresi yaratıldı. Özellikle AK Parti’ye yakın bazı isimler Türkiye’de kötü giden her şeyin kaynağının Atatürkçüler olduğunu öne sürmeye başladı. Bu kampanya elbette yeni değil. Ergenekon-Balyoz tertipleri zamanında, daha eskide İkinci Cumhuriyetçi akımın yükseldiği dönemde Atatürk ve Atatürkçü düşmanlığı yapılmıştı. Ancak bu kampanyaya halk, milyonlar olup sokağa çıkarak, “âkil” adamları kentlerden kovarak yanıt vermişti.
Sol ve sosyalistlere yönelik de benzer söylemler mevcut. Özellikle kültürel tartışmalarda solun halkı anlamadığı, halka tepeden baktığı, kibirli davrandığı şeklinde. “Cihangir solcuları” söyleminin genelleştirilmiş hali. Ancak bu yakıştırma diyelim o kadar havadaki “Kim bu solcular?” sorusunu sorsak boş bakışlarla karşılaşırız.
İş o kadar komik bir hal aldı ki; Filistin meselesinde, İslamcılar ya da “muhafazakârlar” Filistin davasını Türkiye’nin davası haline getiren sosyalistleri “tutum almamakla” suçlayabildiler. Üstelik bunu kendi destekledikleri hükümetin İsrail’le ticaret yaptığı, İsrail’e İncirlik eliyle mühimmat taşındığı dönemde yapabildiler.
Arabesk konusunda da benzer bir tartışma oldu. “Solcular” halkı anlamadı dolayısıyla “arabesk”i de anlamadı gibi bir argüman kolayca ortaya atılabildi.
Ya da nerede kültürel yozlaşma, yabancılaşma, vatana ihanet olsa orada hep “solcu”lar arandı. Peki gerçek bunun neresinde?
İlk olarak “Solcular diye genel bir tanımdan söz edilebilir mi?” sorusunun yanıtını aramak gerekir. Türkiye’de sol TİP’in dağılmasıyla iki ana kutba ayrıldı. Milli Demokratik Devrimciler (MDD) ve Sosyalist Devrimciler. Bu iki ana tez, milli sınıflarla ittifak ve aşamalı devrim noktasında çatışıyordu. Yıllardır süre gelen tartışmadır. Bugün Sosyalist Devrim anlayışını TKP sürdürürken MDD çizgisini ise Vatan Partisi sürdürüyor. Zaten tam da bu nedenle Vatan Partisi önce 22-23-24 Aralık 2006 tarihinde (Suphi Karaman Kongresi) Milli Hükümet Programı’nı kabul etti. 2015 yılında ise İşçi Partisi adını Vatan Partisi olarak değiştirdi ve tüzüğün birinci maddesinde şu ifadeler oy birliğiyle kabul edildi:
“Vatan Partisi, Türkiye işçi sınıfının, köylülerin, esnaf ve zenaatkârların, kamu çalışanlarının, fikir emekçilerinin, milli sanayici ve tüccarların ortak milli iktidarı için mücadele eden öncü partidir.”
Diğer “sol” ya da “sosyalist” olarak adlandırılan partiler ise büyük oranda sosyal demokrasinin ve Avrupa’daki Yeşiller hareketinin bir benzeri şeklinde. Yani aslında sol liberal konumda politik açıdan. Bu partilere de Türkiye İşçi Partisi, ÖDP’nin devamı olarak kurulan Sol Parti ve PKK’nın siyasi uzantısı HDP içerisinde yer alan Emek Partisi eklenebilir.
Kim bu solcular sorusuna bu şekilde somut bir yanıt verebiliriz. Türkiye’de çok farklı fraksiyonlara ayrılan solun bütünlüğünden söz edemiyoruz. Sol içerisinde görülen bir kesim partilerin veya oluşumların da solcu olmadığı da ortada. Bu sebeple onlar için yıllardır “sahte sol” kavramı kullanılıyor. Yani tek tip aydın olmadığı gibi, tek tip bir solcu da yok. Solcu sanılanların bir kesiminin solla ilgisi de yok.

EMPERYALİZMİ AKLAMA YÖNTEMİ
Diyelim ki bu solcular tek tip ya da böyle bir genelleme yapmak doğru.
Türkiye’de bugün ekonomik kriz, gelir adaletsizliği, güvenlik, eğitim, sağlık, yozlaşma ve çürüme gibi ciddi problemler yaşanıyor. Köklü çözümlerle, mülkiyet ilişkilerine müdahalelerle çözülebilecek sorunlar bunlar. Peki, bu problemlerin kaynağı gerçekten öne sürüldüğü üzere “sol” mu?
Gerçek şu ki; sol Türkiye’de hiçbir zaman iktidar olmadı. En güçlü olduğu, ideolojik hegemonya kurmayı başardığı 1970’lerde dahi iktidara gelemedi. Buna tek istisnai örnek Ecevit’in başbakanlık dönemidir ki o dönemde koalisyonlarla, darbelerle geçen bir dönemdir. Ancak o iktidar döneminde bile (ki Ecevit’in sosyalist olmadığını biliyoruz) Türkiye, Kıbrıs Barış Harekatı’nı yaptı, haşhaş ekimi için direndi. 1999 depreminden 2 sene sonra Kalıcı Konutlar’ı inşa etti. Demek ki gerçek anlamda sola yakın bir iktidar Türkiye’de bağımsızlık ve üretim gibi konularda tavizsiz hareket edebiliyor. İktidar anlamında solun kıyısından geçen bir başbakan bu işleri yapmış.
Meclis’te olmayan bir parti olan Vatan Partisi ise Türkiye’ye yönelen bütün saldırılara kalkan oldu. Gladyo’yu deşifre etmekten Ermeni Soykırımı Yalanı’yla mücadeleye, Kıbrıs Davası’nı savunmaktan emek mücadelesine kadar her alanda siyasi mücadelenin öncüsü konumunda. Sosyalist Devrim çizgisinde olan TKP ise daha çok emek-sermaye çelişkisi üzerinden bir faaliyet yürütüyor ancak Türkiye’de cumhurbaşkanı adayı göstermeyecek kadar iktidar hedefinden uzak. Ancak TKP de Atatürk’le, Türk bayrağıyla bir sorunu olmadığını dile getirdi ve NATO’ya karşı açıklamalar yaptı.
TİP, Sol Parti ve Emek Partisi gibi Ortaçağ kurumlarıyla birleşen, emekçiden kopuk hatta Türkiye’ye düşman kuvvetlerle beraber olduğu için sol hareket içerisinde zaten sayılamazlar.
Demek ki solu temsil eden partiler hiç de Türkiye’deki sorunların müsebbibi konumunda değil. Tam aksine tam bağımsız ve üreten Türkiye için bir mücadele söz konusu.
Peki neden sol, bir yanlış genelleme yapılarak “günah keçisi” ilan ediliyor? Çünkü sistemle uzlaşmanın başka bir yolu yok. 12 Eylül 1980 darbesinden sonra dönekler de böyle yapmıştı. Eğer neoliberal sistem içerisinde yer almak yani yeni deyimle “iptal edilmemek” istiyorsanız, içinde bulunduğunuz yeri kötülemek durumundasınız. Ne kadar kötülerseniz o kadar karşılık bulursunuz. Ta ki tükeninceye kadar. Sonrasında ise sistem içindeki o “özerk” konumunuz ortadan kalkar “bu sefer hep destek tam destek” demek durumunda kalırsınız ve bunun sonu yoktur.
Kısacası solu lanetlemek emperyalizme ibadettir. Böylelikle emperyalist sistem aklanır ve kendisine kabul alanı bulur.
Değerli Aydinlik.com.tr okurları.
Aydinlik.com.tr ekibi olarak Türkiye’de ve dünyada yaşanan ve haber değeri taşıyan her türlü gelişmeyi sizlere en hızlı, en objektif ve en doyurucu şekilde ulaştırmak için çalışıyoruz. Yoğun gündem içerisinde sunduğumuz haberlerimizle ve olaylarla ilgili eleştiri, görüş, yorumlarınız bizler için çok önemli. Fakat karşılıklı saygı ve yasalara uygunluk çerçevesinde oluşturduğumuz yorum platformlarında daha sağlıklı bir tartışma ortamını temin etmek amacıyla ortaya koyduğumuz bazı yorum ve moderasyon kurallarımıza dikkatinizi çekmek istiyoruz.
Sayfamızda Türkiye Cumhuriyeti kanunlarına ve evrensel insan haklarına aykırı yorumlar onaylanmaz ve silinir. Okurlarımız tarafından yapılan yorumların, (yorum yapan diğer okurlarımıza yönelik yorumlar da dahil olmak üzere) kişilere, ülkelere, topluluklara, sosyal sınıflara ırk, cinsiyet, din, dil başta olmak üzere ayrımcılık unsurları taşıması durumunda yorum editörlerimiz yorumları onaylamayacaktır ve yorumlar silinecektir. Onaylanmayacak ve silinecek yorumlar kategorisinde aşağılama, nefret söylemi, küfür, hakaret, kadın ve çocuk istismarı, hayvanlara yönelik şiddet söylemi içeren yorumlar da yer almaktadır. Suçu ve suçluyu övmek, Türkiye Cumhuriyeti yasalarına göre suçtur. Bu nedenle bu tarz okur yorumları da doğal olarak Aydinlik.com.tr yorum sayfalarında yer almayacaktır.
Ayrıca Aydinlik.com.tr yorum sayfalarında Türkiye Cumhuriyeti mahkemelerinde doğruluğu ispat edilemeyecek iddia, itham ve karalama içeren, halkın tamamını veya bir bölümünü kin ve düşmanlığa tahrik eden, provokatif yorumlar da yapılamaz.
Yorumlarda markaların ticari itibarını zedeleyici, karalayıcı ve herhangi bir şekilde ticari zarara yol açabilecek yorumlar onaylanmayacak ve silinecektir. Aynı şekilde bir markaya yönelik promosyon veya reklam amaçlı yorumlar da onaylanmayacak ve silinecek yorumlar kategorisindedir. Başka hiçbir siteden alınan linkler Aydinlik.com.tr yorum sayfalarında paylaşılamaz.
Aydinlik.com.tr yorum sayfalarında paylaşılan tüm yorumların yasal sorumluluğu yorumu yapan okura aittir ve Aydinlik.com.tr bunlardan sorumlu tutulamaz.
Aydinlik.com.tr yorum sayfalarında yorum yapan her okur, yukarıda belirtilen kuralları, sitemizde yayınlanan Kullanım Koşulları’nı ve Gizlilik Sözleşmesi’ni peşinen okumuş ve kabul etmiş sayılır.
Bizlerle ve diğer okurlarımızla yorum kurallarına uygun yorumlarınızı, görüşlerinizi yasalar, saygı, nezaket, birlikte yaşama kuralları ve insan haklarına uygun şekilde paylaştığınız için teşekkür ederiz.