Prof. Köse, LGBT dayatmasına karşı atılması gereken adımları anlattı: Devletin devamlılığı için aileyi korumak zorunlu
Milli kültür aktarımı, değerlerin devamlılığı, toplumun aynı amaç etrafında birlikteliği için ailenin önemli olduğunu belirten Köse, devletin toplumu korumaya yönelik önlemler alması gerektiğini söyledi.
İzmir Katip Çelebi Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Saffet Köse, ilahiyat uzmanı. Yaklaşık 40 yıldır ‘aile’ konusunu incelemiş, kariyerinin bir bölümünde Baku ve Mısır’da çalışmalar yürütmüş. Pek çok kitabı arasında “Aile Olmak”, “İslam Hukuku Açısından Din ve Vicdan Hürriyeti” adlı eserler de var. Hocamıza LGBT furyasının sebebi hikmetini sorduk. Gökten zembille inmediğini biliyorduk da günümüz emperyalistlerinin LGBT sevdasının dayanaklarını ve çapını eksik bilmiyormuşuz. Bu kadarına pes dedik.
MASUM BİR ARAYIŞ DEĞİL
LGBT için değerlendirmenizi alabilir miyiz? Yaygın propagandanın kaynağı nedir? Hangi merkezler tarafından hangi amaçla piyasaya sürüldü? Masum bir arayış mıdır? 21. Yüzyılda bireyin yalnızlığı ve gençliğin arayışlarına derman olarak mı gelişti?
Günümüzde LGBT türü arayışlar tarihte de vuku bulmuştur. Kutsal kitaplarda mesela Tevrat’ta ve Kur’ân’da bu tür eylemlerin yaygınlaşması ve normalleşmesi halinde İlahi bir ceza olarak ilgili şahıslar ve ona engel olmayanların helak olduğundan bahsedilmektedir. Bunun klasik örneği Lut kavmidir! Dolayısıyla bu türden eylemler, evrenin doğal yasalarına aykırılık taşır ve ondan sapma anlamına gelir. Evrende doğal düzen ve bu bağlamda canlı varlığının sürdürülmesi, üreme süreçlerinde erkek ve dişi olmak üzere iki farklı cinse ihtiyaç duyar. İnsan başta olmak üzere bu durum bütün canlılar için geçerlidir. İnsanda birleşme belli bir disiplin çerçevesine alınmış ve nikah yasasına bağlanmıştır. İlahi dinlerde nikah, kadın ile erkeğin mahrem olan alanı paylaşmalarının ve bu yolla neslin devamını sağlamalarının yoludur. Dolayısıyla bu tabii nizamın dışındaki anormal arayışlar ve dayatmalar masum değildir; herhangi bir sorunun çözümü, derdin devası değil tam aksine sorunların ana kaynağıdır. Bugün başta medya olmak üzere çeşitli mecralar üzerinden meşru olarak aktarılan akımlar, egemen güçlerin sistemli propagandist hedefli girişimlerinden ibarettir. Nikahsız ilişki, ailesiz toplum ve cinsiyetsiz insan projesi geleneksel aile yapısının karşısına amaçlı olarak konumlandırılmaktadır. Bu yolla tabii nizamı bozmak, toplumları kimliksizleştirmek, insani ve cinsiyete bağlı gerçekliği yok etmek hedeflenmekte; kökten yoksun kanaati ve alışkanlıkları yönetilebilir bireyler oluşturmak amaçlanmaktadır.
AİLE KURUMUNDAN VAZGEÇİLMEZ
Günümüzde aile yapısını ve varlığını değerlendirir misiniz? Aile kurumu miadını doldurdu mu? Feodal toplum devrinin bir elemanı mıydı? Çağdaş toplumda işlevi nedir? Sürdürülebilir mi? Aile kurumunun sağlıklı toplumla ilişkisi nedir? Aile kurumunun milli kültür ve ahlakla ilişkisi nedir?
Aile, bir toplumun en hayati kurumudur ve vazgeçilemez bir niteliğe sahiptir. Zira aile, devletin küçük bir modeli, devlet de o milletin büyük ailesidir. Dolayısıyla aile ve devlet birbiri üzerinden tanımlanır. Çünkü aile, sosyolojik olarak toplumun örgütlenme modeli olarak kabul edilir. Toplum varlığını onunla korur, bir aile yok olduğunda o toplumdan bir yapı taşı sökülmüş demektir. Aile; eğitim, güven, duygusal destek, gözetim ve denetimin temel ögesidir. Günümüzde ailenin koruyuculuk vasfı, dinsel ve kültürel aktarıcılık işlevi, duygusal destek rolü, büyük ölçüde profesyonel kurum ve kuruluşlara devredilse de toplumsal olanın en önemli aktörü halen ailedir. Bizim gibi toplumlarda aile halen sağlıklı toplum için ümit kaynağıdır. Milli kültürün aktarımı, değerlerin devamlılığı, toplumun aynı amaç etrafında birlikteliğini sürdürmesi için aile kıymetli görülmek zorundadır. Devletlerin aileyi korumaya yönelik önlemleri alması, toplumsalın devamlılığı için gerekliliktir. Buna göre aileden yoksunluk, bireysel düzeyde ruh ve beden sağlığında, sosyolojik açıdan toplumun bekasında yıkıcı sonuçları ortaya çıkarır. Aile fertleri arasındaki ilişkilerin zayıfladığı ya da bağların koptuğu toplumlarda yaşanan günümüzün bunalımı, esasen bu konuda örnek olmaya yeter.
KİM İLERİCİ KİM GERİCİ
Aile’nin Asya ve Batı Toplumlarındaki konumunu karşılaştırır mısınız? Aileyi korumak ilerici-gerici kavramlarıyla ilgili midir? Çekirdek aile ile kalabalık aile/akrabalar arasındaki ilişki doğudan batıya gittikçe zayıflıyor mu? Gelişmiş Batı toplumlarında “bireyin özgürlüğü adına aileyi reddetmek” fikri neden gelişiyor? Gelişme ile birlikte ailenin dağılması kaçınılmaz mı?
İlericilik-gericilik tamamen ideolojik ve dogmatiktir. Gücün verdiği imkanla dayatılan fikrin tartışılmasını engellemeye dönük bir çerçevelemedir. Teknolojik olarak ilerlemek, medeniyet olarak yücelmek manasına gelmez. Medeniyet, can taşıyan varlığın hizmetinde olmak anlamına gelir ki burada da en yüce varlık olarak insanın önceliği vardır. O sebeple bu kavramlar üzerinden yapılan bir tartışmada tutarlı bir sonuca ulaşamayız.
Bu sorularla ilgili genel manada şunu söylemek isterim. Bugün başta batı toplumları olmak üzere aile kurumu değersizleşmiş toplumlarda yaşanan yalnızlığa çözüm arayışları üst düzeye çıkmış; yalnızlıkla mücadele bakanlıkları kurulmuş ve o da çözüm olmamıştır.
Günümüz insanının en acıklı çıkmazlarından birisi iletişim çağında kalabalıklar içinde yaşadığı yalnızlıktır. Modern hayatın getirdiği ilişkilerdeki kopukluk, bundan doğan kendi başınalık, psikolojik ve sosyolojik bir problem olarak karşımıza çıkmaktadır. Geleneksel geniş aile modellerinin kaybolup bireyciliği öne çıkaran yaşam tarzı; korku, güvensizlik ve terk edilmişlik duygusundan doğan acıya sebep olan yalnızlığı arttıran ve derinleştiren faktörler arasında sayılabilir. Günümüzde bazı gelişmiş ülkelerde toplumsal ruh sağlığı problemine dönüşen yalnızlık için ondan sorumlu bir bakanlık kurulması ve istenen sonucun alınamaması, işin ciddiyetini göstermesi bakımından anlamlıdır.
Geçen yıl, aralarında TGB, TÜGVA ve CKD’nin de yer aldığı bazı kitle örgütleri bir araya gelerek LGBT dayatmasına karşı “Büyük Aile Buluşması” etkinlikleri düzenlediler. 18 Eylül’de Saraçhane’deki mitingle başlayan buluşmalar, 6 Kasım’da İzmir’de, daha sonra Diyarbakır ve Konya’da yapıldı. İzmir’deki Büyük Aile Buluşması’nın konuşmacılarından biri de, Prof. Dr. Saffet Köse’ydi.
TÜRK AİLESİ MODERN GENİŞ AİLEDİR
Toplum halinde yaşama ve yakınlık duyacağı birileriyle ilişkide olma ihtiyacı, sosyal bir ihtiyaç ve insanlık gerçeği dikkate alınırsa ailenin değeri kendiliğinden ortaya çıkar. Bu konuda Türk toplumunun diğer milletlere göre daha iyi durumda olduğunu ve bunu sağlam aile geleneğine borçlu olduğunu düşünüyorum.
Ben hala Türk ailesinin modern anlamda çekirdek aile olduğu kanaatinde değilim. Türk ailesi modern geniş ailedir. Her ne kadar bugünkü aileler modern iş hayatı ve statülerin getirdiği zorunluluk sebebiyle karı-koca ve çocuklardan oluşsa da ailenin diğer fertleri ile çok sıkı bir ilişki devam etmektedir. Aile fertlerinin hastalık, doğum, ölüm, nişan, düğün, askerlik, mezuniyet, tatil, yıllık izin, bayramlar…gibi özel sevinç ya da hüzün günlerinde çok hızlı şekilde bir araya gelebilmeleri, belli aralıklarla aranmaları modern anlamda hala büyük ailenin devam ettiğini göstermekte bu da fert ve toplum sağlığı açısından büyük bir değer taşımaktadır. Nitekim pandemi süreçleri ve diğer afetler tecrübi olarak bu söylenenlerin en iyi ispatıdır.
GENLERİMİZDE AYRILIKÇILIK YOK
Türkiye’mizde ‘aile’ düşmanlığı temelinde LGBT, PKK vb. gibi marjinal hareketler gelişmek için uygun zemin buluyor mu?
Bu milletin genlerinde ve manevi değerlerinde yaratılış gerçekliğine aykırı dayatmalara ve kökü dışarıda olan ayrılıkçı operasyonlara yer yoktur. Buna rağmen tüm entelektüellerin, akıl sahiplerinin ve insanlık adına hareket eden sağduyulu STK’ların bu tür tutum ve davranışlarla kararlılıkla mücadele etmeleri zorunludur. Keza karar alıcılar, insanlığı böyle bir girdabın içine düşmekten koruyacak etkin tedbirleri almalı, halkımız da uyanık davranmalıdır. Aksi takdirde nesillerimizin selameti ve ülkemizin bekası konusunda çok geç kalınabilir. Ülkemiz ile hesabı olanlar, bu tür eylemlere çok güçlü bütçe ayırmakta ve içeriden destekçiler bulabilmekte; bunun için bütün etkili araçları kullanmaktadırlar.
KÜRESEL KAMPANYALARA DİKKAT
Ülkemizde marjinal hareketlerin gençlik içinde yer bulması için kimler hangi amaçla maddi ve manevi destek vermektedir? Bu konuda bir uyarınız veya bir çağrınız olacak mı?
Marjinal hareketlerin farklı çıkar gruplarınca amaçlı olarak yönetildiği, finanse edildiği ve ulusaşırı medya mecralarınca meşru olarak sunulduğu görülüyor. Tek bir aktörden söz etmek bu noktada olası değildir. Çeşitli vakıf ve fonların küresel ve yerel boyutta bu kampanyaların finansmanını üstlendiği düşünüldüğünde destekleyici aktörlerin bir kısmı kendiliğinden alenileşecektir. Bu noktada ebeveynlere ve kamu otoritesine önemli görevler düşmektedir. Özellikle gençler ve çocuklarla iletişim konusunda ebeveynler gereken duyarlılığı göstermeliler, özümüze ait değerler dizisinin farkındalığın artırılmasına özen göstermelidirler. Toplumun tüm kurumlarının kültür, değerler ve aile odaklı yeniden yapılanmasına ihtiyaç vardır; eğitim sisteminin bu hassasiyetler çerçevesinde düzenlenmesi, medyanın da duyarlı davranması gerekir.
TEK DERTLERİ MÜSLÜMANLIK DEĞİL
Bakmayın siz bizdeki LGBT kampanyalarında sözde “laiklik” adı altında İslamiyete düşmanlık yapılmasına… Bakın 3 yıl önce, Katolik Hıristiyan Polonya’nın Cumhurbaşkanı Duda’ya karşı AB’si, ABD’si nasıl atağa kalkmış! Aşağıdaki metin, Washington merkezli “küresel” yayın grubu The Hill’in 28 Eylül 2020 tarihli haberinden alıntıdır:
“50'den fazla büyükelçi ve uluslararası temsilci, Polonya hükümetini, Cumhurbaşkanı Andrzej Duda'nın yönetimi altındaki baskılara ilişkin endişelerin ortasında LGBTİ haklarını korumaya çağırıyor.
“Pazar günkü açık mektupta, ‘Özellikle cinsel yönelim veya cinsiyet kimliği temelinde, Polonya'da ve dünyadaki LGBTİ ve diğer toplulukların etkin çalışması, ayrıca LGBTİ'lerin ve benzer zorluklarla karşılaşan topluluklara mensup diğer kişilerin insan haklarını sağlamak amacıyla, ayrımcılığa son vermeye çalışan herkesin çabasını takdirle karşılıyoruz.’ İfadesi yer alıyor.
“Mektupta, ‘İnsan hakları evrenseldir ve LGBTİ kişiler de dahil olmak üzere herkes bunlardan tam olarak yararlanma hakkına sahiptir’ deniyor.
“Polonyalı yetkililer LGBTİ Polonyalıların haklarının kısıtlandığını veya tehdit edildiğini reddetti.
“Associated Press'e göre Başbakan Mateusz Morawiecki, Pazartesi günü düzenlediği basın toplantısında, ‘Sevgili büyükelçilere, hoşgörünün yalnızca Polonya DNA'sına ait olduğunu söyleyebilirim’ dedi. ‘Kimsenin bize hoşgörü öğretmesine gerek yok, çünkü biz yüzyıllardır hoşgörüyü öğrenmiş bir milletiz ve bu hoşgörünün tarihine nice tanıklıklar vermişizdir.’
“AP'ye göre, Morawiecki'nin iddialarına rağmen, Duda bu yıl LGBTİ ‘ideolojisine’ karşı kampanya yürüttükten sonra yeniden seçildi. Doğu ve güney Polonya’da yer alan bazı merkezler, kendilerini ‘LGBT ideolojisinden’ arınmış ilan eden sembolik kararlar aldı.
“ABD’nin Varşova Büyükelçisi Georgette Mosbacher de, ‘İnsan Hakları bir ideoloji değil, evrenseldir. 50 Büyükelçi ve Temsilciyle aynı fikirdeyiz’ diye tweet attı.”
Geçen yıl, aralarında TGB, TÜGVA ve CKD’nin de yer aldığı bazı kitle örgütleri bir araya gelerek LGBT dayatmasına karşı “Büyük Aile Buluşması” etkinlikleri düzenlediler. 18 Eylül’de Saraçhane’deki mitingle başlayan buluşmalar, 6 Kasım’da İzmir’de, daha sonra Diyarbakır ve Konya’da yapıldı. İzmir’deki Büyük Aile Buluşması’nın konuşmacılarından biri de, Prof. Dr. Saffet Köse’ydi.
Avrupa Parlamentosu (AP), Polonya'da bazı belediyelerin "LGBTİ+ ideolojisinden arındırılmış bölge" yaratma girişimi ve Macaristan Başbakanı Viktor Orban'ın homofobik açıklamalarına yanıt olarak, Avrupa Birliği'ni (AB) "LGBTİ+ özgürlük bölgesi" ilan etti.
Parlamento üyelerinin büyük bölümü tarafından desteklenen kararda, AB sınırları içerisinde LGBTİ+ bireylere yönelik her türlü nefret ve ayrımcılığın, AB Temel Haklar Şartı ile temel insan hakları sözleşmelerine aykırı olduğu belirtildi.