Libya’da barışın güvencesi: Türkiye-Rusya ortaklığı
Salgınla birlikte gündemde yer alan önemli konulardan birisi de Libya krizidir. Türkiye’nin Akdeniz’in doğusunda hedef alındığı ve “Mavi Vatan”da hareketlerinin engellenmeye çalışıldığı şartlarda Türkiye-Libya işbirliği bu çabalara bir set olmuştur. Uluslararası arenada ağırlık oluşturmak isteyen güçler, Libya krizi üzerinden bölgede ve Batı Asya’da mevzi kazanma yarışındadırlar. Bu süreç Türkiye-Rusya ortaklığının zorunluluğunu ortaya çıkartırken, Türkiye çok önemli jeopolitik ve kritik bir ağırlık kazanmıştır. Almanya ve AB’yi bölgede barış sürecine zorlayacak süreç Türkiye-Rusya ortaklığıdır. Rusya ile ortaklığın anahtarı Türkiye’nin elindedir.
Trablus merkezli Ulusal Mutabakat Hükümeti (UMH)’ni BM, bazı AB ülkeleri, Katar ve tam olarak da Türkiye desteklemektedir. Askeri darbe yapan general Hafter’i ise çözülme eğilimi gösteren Mısır, Fransa, BAE desteklemektedir. Rusya’nın tutumu ve çatışma alanında bulunan silahları tartışma konusudur.
LİBYA’NIN GELECEĞİNDE HAFTER OLMAYACAK
Libya İçişleri Bakanı Fathi Bashaga, hükümetlerinin silah ambargosunu hukuksuz bulduğunu ve Libya’nın geleceğinde Halife Hafter’in olmaması gerektiğini söyledi. 22 Mayıs tarihli Alman FAZ gazetesinden Christopf Ehrhardt’ın sorularını cevaplandıran bakan, “Alman Dışişleri Bakanı Heiko Maas AB donanmasının Irini harekatını uluslararası silah ambargosu tedbiri açısından olumlu bir katkı olarak görüyor musunuz?” sorusuna şu cevabı verdi: “Görevlendirme ölçülü değildir. Bir taraftan bazı gemilerin seyri engelleniyor, ama diğer yandan doğu sınırından veya havadan Hafter’e gidenler engellenmemektedir.”
AB Konseyi 30 Mart’ta, BM’nin Libya’ya karşı silah ambargosunu uygulamak için Irini deniz gücünü görevlendirmişti. Görevlendirme çerçevesi ise, “Ortak bir güvenlik ve savunma politikası için Akdeniz’de yeni bir askeri harekat düzenlemek, bu yoldan ülkede barışı tesis etmek olarak belirlendi. Konseyin açıklamasında, Libya krizinin ancak barışçı yollardan ve silah ambargosuna harfiyyen uyularak gerçekleşebilir denildi. AB Dışişleri ve Güvenlik Politikaları temsilcisi ve Komisyon Başkan Yardımcısı Josep Borell, BM silah ambargosu görevinin hava ve uydudan ve deniz yoluyla desteklenerek gerçekleştirileceğini açıkladı. BM Güvenlik Konseyinin kararları gereği Libya etrafındaki gemilerin kontrol edilmesi ve Libya’ya intikali öngörülenlerin engellenmesi gerekiyor. Irini’nin görevleri arasında ayrıca şunlar var: Libya’dan petrol ürünlerinin gizlice çıkartılmasının izlenmesi. Libya kıyılarının gözetilmesi, kıyı güvenlik güçlerinin eğitilmesi ve insan kaçakçılığı yapan suç örgütlerinin dağıtılması.
RUSYA SİLAHLARININ ROLÜ KESİNLEŞMEDİ
Ateşkes çağrılarına rağmen Libya’da çatışmalar devam ediyor. Çatışmalarda Alman silahları da kullanılıyor. Bölgede çok yönlü çıkar çatışmaları var ve Avrupa için ağır çelişme potansiyeli taşıyor. Handelsblatt İstanbul muhabiri Ozan Demircan’ın 22 Mayıs günü yayınlanan haberinde şu bilgiler yer alıyor: Sosyal medyada paylaşılan çok sayıda videolardan birisinde Rusya yapımı Panstir tipi silahların koruması altında patlayıcı taşıyan bir TIR görülüyor ve bir süre sonra bir patlama. Hedefin Türkiye’ye ait SHA tarafından vurulduğu da ekleniyor. 21 Mayıs’ta Hafter, “Libya Merkezi Hükümeti ve onu destekleyen Türkiye güçlerini hedef alınacağını açıkladı. Türkiye de, Libya’da çıkarlarının Hafter tarafından zarar görmesi durumunda karşılık vereceğini açıkladı. Bunun üzerine Suriye’deki üssünden bir Rus savaş uçağının Libya yönünde havalandığı iddia edildi. Suriye’de büyük bir etki alanı yaratan Rusya’nın şimdi de AB’nin kapılarını zorlayacak ikinci bir kapıyı açma girişiminde diye yorumlandı.
TÜRKİYE DOĞU AKDENİZDE ETKİ ALANINI GENİŞLETİYOR
Handelsblatt haberinin devamında Rusya gibi Türkiye de Akdeniz’in doğusunda etki alanını genişletmek istiyor. Kasım ayından beri Türkiye Libya’nın meşru hükümeti ile anlaşması gereği askeri olarak orada varlık gösteriyor. Anlaşmaya göre Türkiye ve Libya’nın deniz sınırları birbiriyle birleşiyor.
Önce Mısır’ın da içinde olduğu Yunanistan, Güney Kıbrıs ve Hafter destekçilerinden Fransa ve BAE bu anlaşmayı kabul etmediler. Türkiye’yi bölgede gerginliği artırmakla suçladılar. AB ülkeleri Berlin’de toplanan “Libya Barış Konferansı”nın bu sorunu çözeceğini öngördüler. Ama henüz hiç öyle bir sonuca ulaşılmadı.
HEİKO MAAS: ATEŞKES ÇAĞRISI KARŞILIK BULMADI
Almanya Dışişleri Bakanı Heiko Maas İngiltere, Fransa ve Türkiye’deki meslektaşlarıyla yaptığı görüşmeden sonra ateşkes çağrılarının karşılık bulmadığını ve çatışmaların sürdüğünü açıkladı. Alman Dışişleri Bakanlığı resmi sayfasında bu görüşmeden sonraki durum şöyle özetleniyor: “Büyük kaygılarla görmekteyiz ki, Libya’da insani bir barış çağrısı karşılıksız kalmaktadır. Buna karşılık silah sevkiyatı devam ediyor ve çatışmalar sürüyor. Berlin’de yapılan Libya Konferansı katılımcılarına sorumluluklarını ısrarla hatırlatıyoruz. Güvenlik Konseyinde ele alıyoruz. AB olarak silah ambargosunu uygulamaya çalışıyor ve bu konuda Türkiye ile de görüşüyoruz.” 21 Mayıs günü de Rusya ve Türkiye Dışişleri Bakanlarının görüşmelerinin ardından Rus Dışişleri Bakanlığı tarafından Libya’da derhal ve koşulsuz olarak ateşkes çağrısı yapıldı.
Bu arada Genel Sekreter Stoltenberg İtalyan “La Republicca” gazetesine verdiği demeçte NATO’nun Türkiye’nin üyeliğine şüphe ile baktığını söyledi. Türkiye meşru Libya Hükümetini desteklerken NATO’nun diğer ülkesi Fransa tam olarak Hafter’in yanında. Aslında bu durum ittifak içinde bir çatlaktır.Hafter bu zaaflardan faydalanarak bayramın ilk günü Trablus’a saldırdı. AB ateşkes çağrılarını yineledi.
LİBYA KRİZİNİN OLUMLU GELİŞMELERDEKİ ROLÜ
Federal Almanya Yönetimi Libya krizinde devrede olmak için büyük ölçüde Türkiye’nin rolüne muhtaç. Nitekim Başkent Berlin’de düzenlenen Libya Konferansında Türkiye’nin rolü kendisini hissettirdi. Türkiye’nin rolü sayesinde Almanya bu konferans yoluyla “Büyük arabulucu” olarak kutlandı. “Bu sonuca Türkiye ve Rusya’nın Libya’da bir ateşkese öncülük etmesiyle varıldı.” (German Foreign Policy) Bu iki ülke, “özellikle de Türkiye’nin desteği olmasaydı Almanya bir etki sağlayamazdı” tespiti dış politika çevrelerinin yaygın görüşü olmuştu. Der Spiegel de çok açık olarak şöyle yazdı: “Mülteciler veya Libya sorunları, Erdoğan olmadan olmaz.” Spiegel özetle şöyle analiz etti: Berlin Türkiye’ye daha fazla nasıl yardım edeceği sözünü verdi. Zor bir ortak olmasına rağmen Merkel, Erdoğan’la görüşmeyi becermektedir. O olmadan Libya konusunda devreye giremez, Berlin Konferansını yapamazdı.
Libya sorununda Türkiye’nin ve Rusya ile ittifakının Almanya’yı da çözüme dahil etmesi, “Türkiye Avrasya’nın merkezindedir” savını yerli yerine oturtmaktadır.
LİBYA KRİZİNDE TÜRKİYE KİLİT ÜLKE
Mayıs ayının son günleri itibariyle UMH 6 şehri Hafter güçlerinden almıştır. Stratejik bakımdan önem taşıyan Vatiyye askeri üssü de isyancılardan temizlenmiştir. Gözlemciler Hafter’in bir geleceği olmadığı görüşünü paylaşmaktadırlar. Mısır’ın Hafter’i desteklemekten vazgeçeceği sinyalleri verilmektedir. El Ahram’daki Muhammet Sabri’nin makalesi büyük yankı uyandırmıştır. Bütün veriler dikkatleri Türkiye üzerine toplamaktadır.
Türkiye, Libya’nın meşru Hükümeti ile yaptığı anlaşma ile Akdeniz’in güvenliği için önemli bir olanak yakalarken ateşkesin sağlanması içinde ağırlık oluşturmuştur. Türkiye, birinci ticaret ortağı olan ve Suriye’de de teröre karşı mücadelede ortak hareket ettiği Rusya’yı ortak harekete çekebilecek bir konumdadır. Diğer yandan Batı Asya’da etkinliği artan Türkiye’ye karşı Almanya’nın tavrı önemlidir. Almanya, enerji, güvenlik ve ağır sanayi ithalatı alanlarında Rusya’ya mecburdur. Bu ve daha birçok etken Türkiye’yi Libya krizinin barışla çözümü konusunda kilit bir konuma taşımıştır. Diğer yandan Türkiye Çin Halk Cumhuriyeti ile birlikte salgın sonrasına her bakımdan elverişli koşullarda geçecek olan bir ülke konumundadır. Bu durum bize çok önemli tarihi fırsatlar sunmaktadır. Türkiye bütünlüklü politikalarla Batı Asya’daki önder rolünü başarıyla ilerletebilir.