01 Ocak 2025 Çarşamba
İstanbul
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Mersin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Lozan'dan Mountreux'e Boğazları kaleye çeviren antlaşma

Türk Boğazları Sözleşmesi eskisine oranla, Türkiye’nin güvenliğine ve onun egemenlik haklarına çok daha uygundur. 

Lozan'dan Mountreux'e Boğazları kaleye çeviren antlaşma
SAİM OĞUZÜLGEN/ KAPTAN

24 Temmuz 1923'te imzalanan Lozan Barış Antlaşması, Türkiye Cumhuriyeti Devletinin var oluşunun tapu senedidir. Türk Boğazları Sözleşmesi de, Lozan Barış Antlaşması'nın mühürüdür. Türk Boğazları ve uluslararası deniz trafiği ile ilgili, bugün dahi geçerliliğini koruyan uluslararası hususlar, Türkiye Cumhuriyeti'nin kuruluş yıllarında belirlenmiştir. Bu şartların ilkeleri, 20 Temmuz 1936 tarihinde imzalanan, Montreux Boğazlar Konferansı Tutanakları ile son şeklini almıştır.
Lozan'ın ekinde bulunan “Boğazlar Rejimine İlişkin Sözleşmenin” şartları, Türkiye Devletinin uluslararası tanınması zorunlulukları ve İstanbul’un işgal altında bulundurulması gibi sebepler nedeniyle kabul edilmek zorunda kalınmıştır.
24 Temmuz 1923'ten 20 Temmuz 1936 tarihine kadar görev yapan Birleşmiş Milletler Teşkilatına bağlı “Boğazlar Komisyonu” Lozan'ın kuralları doğrultusunda, boğazlardan geçen gemilerden tahsil edilen ücretler ile mali harcamalarını karşılayan, bayrağı ve kendi bütçesi olan bir kuruluştur. Bu kuruluş, boğazlardan geçiş yapan deniz trafiğini düzenlemiştir.

MONTREUX'DA İKİ ANA TEZ

İlerleyen zaman içinde dünyadaki durum nedeniyle, Türkiye Boğazlar Sözleşmesi'nin değiştirilmesinin uygun zamanı gelmiş ve Atatürk, “Avrupa’nın durumu böyle bir girişim için elverişlidir. Bu işi kesinlikle başaracağız.” demiştir. Türkiye’nin Cumhuriyet Hükûmeti'nin 10 Nisan 1936 tarihinde Cemiyeti Akvam nezdinde yapmış olduğu girişim olumlu değerlendirilmiştir.
“Montreux Boğazlar Konferansı” 22 Haziran 1936 tarihinde saat 16.00'da başladı. 20 Temmuz 1936 tarihinde imzalandı. Konferans çetin çekişmeler içinde, iki ana tez etrafında gelişmiştir.
Bunlardan birincisi, Sovyet Sosyalist Cumhuriyetleri Birliği Baştemsilcisi Maxime Litvinof tarafından savunulmuş ve genellikle Karadeniz’de kıyısı olan diğer ülke temsilcilerince desteklenmiştir.
İkincisi ise, Birleşik Krallık Baştemsilcisi Lord Stanley başta olmak üzere, Karadeniz dışında bulunan ülke temsilcileri tarafından ileri sürülmüş ve desteklenmiştir.
Konferansın davetçisi olan Türkiye ise, bir yandan ülkesinin Lozan’da açık bırakılmış bulunan güvenliğini ve Boğazlar'daki egemenlik haklarını sağlamakla birlikte, öte yandan bölge ve dünya barışını koruyabilmek için ilgili ülkelerce ileri sürülen farklı görüşlerin bağdaştırılabilmesinde bir denge unsuru olmak gayreti içinde çalışmıştır.
Nitekim konferansa katılanların hiç birisi Türk tekliflerinin karşısına çıkmamış, böyle bir davranıştan daima uzak kalmıştır. Bu bakımdan konferansın açılışında, katılan devletlerin Baştemsilcilerinin konuşmaları dikkatle incelenmeye değer.

DİKKATE DEĞER KONUŞMALAR:

- Yunan Baştemsilcisi Nikolas Politis: Türkiye buradan dünyaya haklılığın sancaktarı, uluslararası uzlaşmanın koruyucusu ve barışın düzenlenmesinin savunucusu olarak çıkmıştır. Türkiye’yi yücelten her şey, dostları için bir kazançtır. Türkiye’nin kazancı dolaylı olarak benim ülkemin kazancıdır.
- İsviçre Siyasal Federal Daire Başkanı B. Motta: Konferansın açılış söylevinde; Türkiye Cumhuriyeti Hükûmeti, diplomatik önemli bir sorunun çözüme bağlanmasında, yüksek düzeyde dürüst davranmanın ve en uygun yöntemi kullanmanın, en istenir güzel bir örneğini vermiştir.
- Türkiye Dışişleri Bakanı Dr. Tevfik Rüştü ARAS: Kemalist Türkiye’nin politikası, gerçekçi düzeyde bir barış ve iyi geçim politikası sayılmak için kanıtlarını yeterince ortaya koymuştur. Tasarımız, işbirliği yolunda beslediğimiz içten isteğimizi bir kez daha görebilmenizi sağlayacaktır.
Tasarımızı kabul etmekle, neredeyse 200 yıldır, hep savaş ve bunun sonuçları açısından göz önünde tutulan Boğazları, uygar halklar arasında bir işbirliği ve bir barış köprüsü yapacaksınız. Uygar halklar, kuşkusuz size bu yüzden gönül borcu duyacaklardır.
- Romanya Dışişleri Bakanı B. Nicolas Titulesco: Türkiye’nin güvenliğine dokunan her şey, Romanya’nın da güvenliğine dokunmaktadır. Türkiye’nin sayın bakanı, söylevinde şunları demekte haklıydı: “Türkiye’nin yaralanmaya en açık noktası Boğazlar'dır. Bunu korumak onun hakkıdır. Öteki devletlerin görevi de bu hakkı desteklemektir.” Ben boğazların Türkiye’nin yüreği bile olduğunu söyleyeceğim. Şu var ki, Boğazlar aynı zamanda Romanya’nın ciğerleridir. Bir bölge, coğrafya konumuyla, bir ulusun yüreği ve bir başka ulusun da ciğeri olduğu zaman, en basit bilgelik, bu iki ulusa birleşmeyi ve bir bütün oluşturmayı zorunlu kılar.
Bu konferansın başında, Romanya Krallık Hükûmeti, dost ve müttefik türkiye’ye dileklerini şu yalın sözlerle ulaştırmak istemektedir. Başarı, adalet.
- Birleşik Krallık/Amirallik Dairesinde Parlamento Üyesi/Müsteşar Lord Stanhope: Türkiye’nin, koşulların bu günkünden başka olduğu bir dönemde hazırlanmış bir sözleşmenin hükümlerini değiştirmek istemesi doğaldır. Türkiye’nin bu davranışı, onun görüşlerine katılmamız için elimizde olan her şeyi yapmamız yolunda hepimize bir ön-istek vermektedir.
- Sovyet Sosyalist Cumhuriyetleri Birliği/ SSCB Merkez Yürütme Komitesi Üyesi, Dışişleri Halk Komiseri B. Maxime Litvinof: Boğazlar Rejimini Türkiye’nin güvenlik çıkarları ile uyum içine sokmak ve bu bölgede barış ve huzur sağlamak amacıyla yapılacak görüşmelere katılmağa hazır olduğunu, Boğazların bizim için, yalnız ülkemi dış dünyaya bağlayan değil, aynı zamanda ülkenin çeşitli parçalarını birbirlerine bağlayan bir can damarı niteliğinde olduğunu söyleyeceğim.
Bana öyle görünüyor ki, Lozan Sözleşmesi'nin gözden geçirilmesi sorunu, barışçıl niyetlerle dolu olarak bu konferansa katılan herkesin iyi niyetiyle, Karadeniz’deki devletlerden hepsinin çıkarlarını korumakla birlikte, Türkiye’nin haklı istemlerini, karşılayarak çözülebilir. Aynı zamanda, Karadeniz bölgesinde barış sağlanmış ve güç kazanmış olacaktır. Bu evrensel barışın sağlamlaştırılmasına da katkıda bulunacaktır.
- (Japonya/Paris’de Olağanüstü Temsilci, Tam yetkili Büyükelçi Naotake Sato: Japon temsilci heyeti, daha şimdiden, Türk önerilerini, kalın çizgileri içinde, anlayışla karşıladığını bildirmekle mutluluk duymaktadır.
- Bulgaristan/Tam yetkili Ortaelçi, Mezhepler Bakanlığı Genel Sekreter Doktor Nicolas P. Nikolaev: Bulgar Hükümeti 11 Nisan tarihli Türk Notasının, Karadeniz’e kıyıdaş ülkelerin yaşamsal gereksinimlerini göz önünde tuttuğunu büyük bir sevinçle görmektedir. Bugün hazırlanmasına çağrılmış olduğumuz yeni rejimin, Boğazlardan her zaman ve her durumda gemilerin gidiş-geliş (ulaşım) özgürlüğünü sağlamağa elverişli güvenceleri kapsayacağına, Bulgar hükümeti, bu yüzden inanmaktadır.

TOPLAM 35 OTURUM

Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin Birleşmiş Milletlere (Cemiyet-i Akvam) 11 Nisan 1936 tarihinde vermiş olduğu nota ile 22 Haziran 1936 tarihinde Pazartesi günü saat 16.00'da başlayan Montreux Konferansı’nda genel oturumlar on sekiz oturumda ve Teknik Komite Oturumları on yedi oturumda tamamlanmıştır. Ayrıca Teknik Komite alt komitesi olarak, Deniz Kuvvetleri Uzmanları toplantısı yapılmıştır. 20 Temmuz 1936 tarihinde akşam saatlerinde Montreuk Boğazlar Konferansı Tutanaklarının imzalanması ile çalışmaları tamamlanmıştır.
Montreux Boğazlar Konferansı tutanakları, İtalya dışında ilgili 9 (dokuz) imzacı devletin katılmasıyla, 22 Haziran 1936 tarihinden, 22 Temmuz 1936 tarihine dek bir ay sürmüş ve yeni sözleşmenin imzalanmasıyla sona ermiştir.
“Montreux Konferansı Tutanakları” İsviçre’nin Montrerux şehrinde 20 Temmuz 1936 tarihinde Türkiye, Büyük Biritanya, Fransa, Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği, Bulgaristan, Romanya Yugoslavya, Yunanistan, Avustralya ve Japonya arasında imzalanmıştır .
İmzadan sonra, 21 Temmuz 1936 tarihinde sabah saatlerinde Türk Askerleri, Türk Boğazları bölgesine girerek, 13 yıldır Türkiye’nin sınırları içinde bulunup Türkiye Cumhuriyeti Devletinin hâkimiyeti altında bulunmayan, o zaman ki ismi ile Boğazlar Bölgesine girerek hâkimiyet kurmuşlardır.
Konferansa katılmayan İtalya Hükümeti 1937 yılında sözleşmeyi katılımcı olarak imzalamıştır.
İmzalanan Montreux Konferansı senetleri, bilahare konferansa katılan ve imzacı olan ülkelerin parlamentolarından geçirilerek ulusal yasaları haline getirilmiş ve 9 Kasım 1936 tarihinden itibaren imzacı ülkeler tarafından uluslararası kabul görerek uluslararası nitelik kazanmış ve uygulanmaya başlanmıştır.
Türkiye Cumhuriyeti Devleti Montreux de imzalanan Boğazlar Konferansı tutanaklarını, 31 Temmuz 1936 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisinde Boğazlar Mukavelenamesi ismi ile 3056 sayılı yasa olarak kabul etmiş ve ulusal yasamız haline getirmiştir (Kanun No: 3056, Kabul Tarihi: 31.07.1936). Bu yasamız 05 Ağustos 1936 Tarihli Resmi Gazetede yayınlanarak yürürlüğe girmiştir. Kanun kabul tarihinden itibaren geçerli olmuş, 15 Ağustos 1936 tarihinden itibaren Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti sözleşmede belirtilen rejimi uygulamaya başlamıştır.

ATATÜRK NE DEDİ?

Boğazlar rejimine ilişkin 24 temmuz 1923 tarihli sözleşme gereğince kurulmuş olan “Uluslararası Komisyon”un yetkileri, Türk Hükûmetine aktarılmıştır.
Aktarılmış olan bu yetkiler içinde Türk Boğazları ile ilgili yasal düzenlemeler yapma yetkisi de bulunmaktadır.
Türkiye Cumhuriyeti Devleti, Montreux Konferansı görüşmelerinde temsilcileri tarafından belirtilmiş olan görüşlerini ve politikasını halen de devam ettirerek, Türk Boğazları Bölgesini bir dostluk yolu ve barışı denizi haline getirmiştir.
Atatürk, Monreux sonrasında şu sözleri söylemiştir. “Milletin yüksek seciyesine, ordusunun bükülmez bazusuna ve medeni beşeriyetin aldatılmaz bonsansına dayanarak ve güvenerek kullanılan zeka, lojik ve enerjinin, bütün beşeriyetin muhtaç olduğu sulh ve huzur bahşeden neticeler doğurabileceğinin bir delili olan Montreux Konferansı eseri cidden sevinmeğe ve sevindirmeğe değer bir tarihi hadisedir.”
Atatürk ayrıca 1 Kasım 1936 günü TBMM açış konuşmasında, “Bu yıl içinde uluslararası bakımdan bizim için mutlu olaylar oldu. Tarihte birçok kez tartışma ve tutku nedeni olan Boğazlar, artık tam anlamı ile Türk egemenliği altında yalnız ticaret ve dostluk ilişkilerinin ulaşım yolu haline gelmiştir. Bundan böyle savaşan herhangi bir devletin savaş gemilerinin boğazlardan geçmesi yasaktır.” demiştir.
Türk Boğazları Sözleşmesi eskisine oranla, Türkiye’nin güvenliğine ve onun egemenlik haklarına çok daha uygun olduğu gibi, savaş gemilerinin Türk Boğazları’ndan geçiş rejimi bakımından Karadeniz’de kıyısı bulunan devletlerin, önceliğe sahip hakları ile öbür devletlere tanınan sınırlı haklar arasında daha iyi bir denge kurmuştur.
Böyle olduğu içindir ki, “Türk Boğazları Sözleşmesi” değişikliğe bile uğramadan bugüne değin yürürlükte kalmıştır.

Son Dakika Haberleri