07 Eylül 2024 Cumartesi
İstanbul 26°
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Macron’un Çin ziyareti Putin’in elini güçlendirdi

Avrupa liderleri Tiananmen Meydanı’nda bulunan Büyük Halk Salonu’nda Çin Devlet Başkanı Xi Jinping ile görüşmek için sıraya girdi.

Macron’un Çin ziyareti Putin’in elini güçlendirdi
A+ A-
ORÇUN GÖKTÜRK / VATAN PARTİSİ ÇİN TEMSİLCİSİ

İspanya Başbakanı Pedro Sanchez’in hemen ardından, Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron ve Avrupa Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen, 5-7 Nisan tarihlerinde Çin’i ziyaret etti. Bu ziyaretten sonra da AB Dış İlişkiler ve Güvenlik Politikası Yüksek Temsilcisi Josep Borrell, 13-15 Nisan tarihlerinde Pekin’deydi. Almanya Dışişleri Bakanı Annalena Baerbock’un bu ay içinde Çin’i ziyaret etmesi bekleniyor.

ABD’NİN TELAŞI

Avrupa ve Çin arası siyasi ilişkiler son dönemde gerileme eğilimindeydi. Geçen sene nisan ayında yapılan AB-Çin Zirvesi’ni AB Dış İlişkiler Yüksek Temsilcisi Josep Borrell’in “sağırlar diyaloğu” olarak yorumlaması bunun açıkça dışavurumuydu. Von der Leyen de Çin’e ziyaret öncesi “Çin ile kapsamlı yatırım anlaşmasını tekrar gözden geçirmeliyiz” vurgusu ile AB içinde Atlantik yanlısı kampın sesi olmuştu.

Fakat AB tek sesli değil. Bu sebeple ABD dış politika çevrelerine yakınlığıyla bilinen Foreign Policy (FP) dergisi “Macron’un Çin gezisi aptalca bir iş” başlıklı bir analiz yayımladı.(1)

ABD’nin Ukrayna krizi sonrası önemli bir fırsat yakaladığını düşünerek AB’yi Atlantik bloğu içinde yeniden konsolide etme çabası, Macron’un ziyareti sonrası Amerikan medyasında yeniden ‘karamsar’ görüşleri doğurdu. FP’deki analizde başlık altındaki yorum olarak “Fransa lideri, ülkesindeki iç karışıklıkları üzerinde hissettiği dönemde Xi ile görüşerek bazı kârlı anlaşmalar peşinde” diye ekledi.

Tiananmen Meydanı’ndaki Büyük Halk Salonu’nda üçüncü dönem Devlet Başkanlığı yeni onaylanan Xi Jinping ile Macron’un verdiği poz ve daha da önemlisi Macron’un “AB’yi Çin’den koparamayız” açıklaması, ABD’de tedirginlikle karşılandı. Batı’daki yorumların aksine, Macron’u Pekin’e getirten sebep, Fransız liderin enflasyon ve emeklilik yasasına karşı iç siyasette yaşadığı çalkantılı durumdan daha fazlası.

AB’NİN ATLANTİK ÇIKMAZI

Avrupa Birliği’nin (AB) uluslararası sistemin gittikçe çok kutuplu hâle gelen yapısı içerisinde önünde duran temel sorun, “Atlantik sistemi içerisinde boğulmak mı? Yoksa yeni düzenin öncüsü olmak mı?” arasında olduğudur. Her ne kadar AB liderliği Pekin’e gitmeden önce ABD’nin gönlünü alan açıklamalar yapsa da gerçekte durum tersine dönmüş durumda. Örneğin geçen yıl kasım ayında Almanya Başbakanı Olaf Scholz, Pekin’e üst düzey ziyareti öncesinde Frankfurter Allgemeine Zeitung’a yazdığı makalede “Çin Komünist Partisi’nin son kongresinde Marksizm-Leninizm’e bağlılık, öncekilere kıyasla daha da artmıştır. Çin değişirse bizim de Çin’le ilişkilerimiz değişir.” (2) dese de Alman-Çin ilişkilerinde yapısal bir değişiklik olmadı. Hatta Alman lider, ziyaretinin esas amacı olarak “BMGK üyesi olarak Çin’e nükleer silah tehdidinde bulunan Putin ve Rusya’ya karşı sorumluluğunu hatırlatmak” diye belirtmişti ama Xi ile yapılan ortak açıklamada Çinli liderden buna dair herhangi bir açıklama yapılmadı. Nitekim Scholz, Xi’nin yanında durarak “Tek Çin Politikasını destekliyoruz. Ekonomik işbirliğimizi daha da geliştirmeyi umuyoruz” değerlendirmesi yaptı, tıpkı Macron’un geçen hafta yaptığı gibi.

ÇİN’İN ‘BÜYÜK ÜLKE DİPLOMASİ’Sİ

Çin, Başkan Xi önderliğinde “Çin’e Özgü Büyük Ülke Diplomasisi” (Major-Power Diplomacywith Chinese Characteristics) adını verdiği dış politika stratejisi içerisinde AB ile ilişkileri geliştirmek için yeni öneriler sunmaya devam ediyor. Öte yandan, AB liderleri de yeni angajman fırsatlarını değerlendirmeye çalışıyor. ABD’nin AUKUS Anlaşması sonrası attığı kazığa ilk başta Washington Büyükelçisini çağıracak kadar tepki veren Macron, sonrasında Biden’ın telefonu ile “yumuşatılmıştı”. Buna rağmen Fransa, mesele kendi çıkarları olduğunda en yakın müttefikini bile ikinci plana atan ABD’ye rağmen Pekin’e gitti. Hem de Xi’ye yönelik üçüncü dönem eleştirilerinin hemen her gün Batı medyasında kol gezdiği ve Xi’nin yeni dönemi Putin’le kadeh tokuşturarak başlattığı Moskova ziyareti sonrası.

AB YEKVÜCUT DEĞİL

“Çelişki evrenseldir, mutlaktır ve şeylerin bütün gelişme sürecinde vardır ve bütün süreçlerde baştan sona devam edip gider.”(3) Çin Halk Cumhuriyeti’nin kurucusu Mao’nun 1966 yılında söylediği bu söz, bugünkü AB liderliği içinde de kendini gösteriyor. Ukrayna krizi AB içinde Rusya ve Avrasya kuvvetleri ile işbirliğini artırma iradesinde olan kuvvetlerin sesini en azından geçen yıl şubat ayından bu yana kesmiş görünse de, Avrupa’nın geleceğine elbette Avrupalılar karar verecek, Atlantikçiler değil.

ÇİN MEDYASI MACRON’U ÖNE ÇIKARDI

Çin medyasında da bu çelişki gözetildi, öne Fransa ve Macron çıkarılarak AB’nin kurumsal durumu ikinci plana atıldı. Ursula von der Leyen’in “Çin’in Putin’in savaşıyla nasıl etkileşim kurmaya devam edeceği, AB-Çin ilişkileri açısından belirleyici bir faktör olacaktır.” açıklaması, “AB için Ukrayna krizinin çözümü, Çin ile ilişkilerden önemli” yorumlarını beraberinde getirmişti. Çin medyasında da von der Leyen için “kötü polis” yorumları çokça yapıldı, Çin’in ünlü sosyal medya organı Weibo’da von der Leyen için “Amerikan kuklası” yorumları en çok beğeni alan paylaşımlar oldu. Hatta Çin Savunma Bakanlığına bağlı bir sosyal medya platformunda “Macron’un ziyareti Çin-AB ilişkilerinde yeni bir ivme kazandıracak. Ancak yanında Ursula von der Leyen’i de getirmesi samimiyetinin biraz eksik olduğunu gösteriyor.” (4) yorumu ile von der Leyen’in açıkça Çinli resmi makamlarca sıcak karşılanmadığı ifade edildi.

‘ATLANTİK ÇATIŞMACI, ASYA BARIŞÇIL’

Çin Komünist Partisi’nin birinci yayın organı olan ve ülkenin 2 milyona yakın tirajlı Halkın Günlüğü gazetesinde de von der Leyen’in açıklamaları sonrası “ABD liderliğindeki Atlantik cephesinin çatışmacı anlayışına kıyasla Çin, küresel yönetişimde önemli bir rol oynamakta ve her zaman barışın tesisi için çabalıyor. AB’nin de bu çaba içerisinde yer alması gerekiyor. Tehlikeli yolu mu yoksa barışçıl gelişmeyi mi seçeceği konusunda AB’nin yeniden düşünmesinin zamanı geldi.”ifadeleri yer aldı.(5)

Le Monde’de 8 Nisan günü çıkan başyazıda “Macron ve von der Leyen’in ziyareti somut sonuçlar doğurmadı. Ancak Pekin ile ilişkileri yeniden canlandırmak gerekiyordu ve bunu bir Avrupa çerçevesi içinde yapmak önemliydi.”(6) yorumu ise AB’nin esas amacı olarak sunulan “Çin’in Rusya’ya kontrollü baskı yapma” stratejisinin sınırlarını göstermiş oldu.

AB’NİN GELECEĞİ

Henry Kissinger, “Dünya Düzeni” adlı kitabında AB’nin önünde üç seçenek olduğunu, bunlardan “ABD’ye daha yakın politikalar izleyen AB” dışında herhangi bir seçeneğin Atlantik sisteminin işine gelmeyeceğini belirtiyordu.(7) Kissinger’ın diğer seçenekler dediği “Daha bağımsız AB” veya “Rusya üzerinden Avrasya kuvvetlerine yaklaşan AB” olasılıklarından sonuncusu, en azından Ukrayna krizi sonrası daha az gerçekçi. Fakat Rusya, ABD’nin değil AB’nin komşusu ve AB, birçok açından Rusya başta olmak üzere Çin ve gelişen Asya ülkelerine mecbur.

MACRON ABD’NİN KIRMIZI ÇİZGİLERİNİ AŞTI

Macron’un ziyareti Kissinger’ın “ABD için felaket olur” dediği Atlantik’ten uzaklaşan “Bağımsız AB” politikasını açıkça ortaya koyuyor. Çin dönüşünde uçakta Politico ve Les Echos’a verdiği röportaj (8), bunu açıkça gösterdi. “Avrupa, ABD’nin takipçisi olma baskısına direnmeli”, “ABD dolarının dokunulmazlığı”, “AB’nin stratejik özerkliği” ve “Tayvan politikasında Çin’in yanında” yer alan önemli açıklamaları tarihi nitelikte. Avrupa’nın karşı karşıya olduğu ‘büyük riskin’ bizim olmayan krizlere kapılması ve bunun da stratejik özerkliğini inşa etmesini engellemesi” olduğunu vurgulayan Macron, “Paniğe kapılıp Amerika’nın takipçisi olduğumuza inanmamız bir paradoks olur. Avrupalıların yanıtlaması gereken soru, Tayvan’da bir krizi hızlandırmak bizim çıkarımıza mı? Hayır.” ifadeleri ile Macron ABD’nin kırmızı çizgilerini aştı. Macron ayrıca Avrupa’nın silah ve enerji konusunda ABD’ye olan bağımlılığının arttığını ve artık Avrupa savunma sanayilerini güçlendirmeye odaklanması gerektiğini belirterek “Avrupa ordusu” tartışmalarını yeniden alevlendirdi. Macron’un açıklamaları, uçağı Çin’den havalandıktan birkaç sonra geldi ve o sırada Çin, Tayvan çevresinde büyük bir askeri tatbikata başlamıştı. ABD, Çin’e karşı kullanmaya çalıştığı Tayvan kartında en büyük müttefiklerinden biri tarafından açıkça yalnız bırakıldı. Macron’un açıklamaları, AB’nin bağımsız çizgide ilerlemesi ve olası bir dünya savaşının en baştan engellenmesi açısından oldukça önemli.

ATLANTİKÇİLERİN RÜYASI SONA ERDİ 

Son 6 ayda AB’nin iki büyük gücü Alman ve Fransız liderlerin Pekin’de Xi ile görüşmede esas hedeflerinin Rusya ile “sarsılmaz dostluğu” bulunan Xi’yi Ukrayna konusunda Putin’e taviz vermeye ikna etme çabaları, Atlantikçilerin gördüğü başka bir rüya idi. Gerçekte olan ise, AB’nin Ukrayna meselesine rağmen Çin ile ilişkilerinin birincil önemde olduğu tekrar anlaşıldı. 2021 yılından bu yana ABD’yi tahtından ederek AB’nin en büyük ticaret ortağı olan Çin ise bugün, dünden daha fazla AB’nin ihtiyacı olan bir rolde olduğunu gösterdi.

Daha da önemlisi, Almanya, Fransa ve AB liderliği, Xi Jinping’e giderek son kertede Putin’in elini güçlendirmiştir. Avrupalıların anlaması gereken de tam olarak budur, muhatap Putin ve Rusya’dır, sorun ise NATO’nun genişlemesi ve AB’nin Atlantik politikalarına teslimiyet içerisindeki politikacılarıdır.

Kaynaklar

(1)  https://foreignpolicy.com/2023/04/06/macron-france-china-visit-pension-protests/

(2)  İngilizcesi için: https://www.aa.com.tr/en/europe/german-chancellor-highlights-new-china-policy-ahead-of-beijing-visit/2727989
Almancası için: https://www.faz.net/aktuell/politik/inland/olaf-scholz-erklaert-seine-china-reise-offener-und-klarer-austausch-18431634.html

(3)  https://www.marxists.org/reference/archive/mao/selected-works/volume-1/mswv1_17.htm

(4)  https://baijiahao.baidu.com/s?id=1762409719662035546&wfr=spider&for=pc

(5)  https://www.globaltimes.cn/page/202304/1288570.shtml

(6)  https://www.lemonde.fr/en/opinion/article/2023/04/08/macron-and-von-der-leyen-in-china-a-difficult-but-useful-dialogue_6022150_23.htmlKissinger, H. (2015). World Order. ChapterTwo, “TheFuture of Europe”. Penguin Books.https://www.politico.eu/article/emmanuel-macron-china-america-pressure-interview/

Son Dakika Haberleri macron çin ziyareti