27 Kasım 2024 Çarşamba
İstanbul
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Maden faciasında uzun yargılama ihlal sebebi

Anayasa Mahkemesi, 2010'da meydana gelen ve 30 işçinin hayatını kaybettiği Karadon maden faciasına ilişkin yapılan bireysel başvuruyu kısmen kabul ederek tazminat davasıyla ilgili yargılamanın uzun sürmesi nedeniyle makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğine karar verdi.

Maden faciasında uzun yargılama ihlal sebebi
A+ A-
AYDINLIK / ANKARA

Türkiye Taşkömürü Kurumu Karadon Müessese Müdürlüğünce işletilen maden ocağındaki yeni servis kuyusu kat bağlantıları galerileri ve su atım tesisleri ile eksi 540 kat galerisinin sürülmesi işi sözleşme ile bir şirkete verilmişti. Bu işle ilgili çalışmaların sürdüğü yerde 17 Mayıs 2010'da bir patlama meydana geldi ve bunun sonucunda şirkette çalışan 30 işçi vefat etti. Taşkömürü Kurumunun 11 çalışanı ise patlama sebebiyle yaralandı. Olayda hayatını kaybeden D.K'nın cesedine yaklaşık 8 ay sonra ulaşıldı. Maden kazası nedeniyle yürütülen ceza soruşturması kapsamında yapılan incelemelere göre ölenlerin 18'inin ölüm sebebinin karbonmonoksit zehirlenmesi olduğu belirlendi.

TAZMİNAT DAVASI SÜRECİ

Olayın üzerinden beş aya yakın bir süre geçtikten sonra, D.K.nın cesedinin hala ocaktan çıkarılamadığını belirten eşi ve iki çocuğu tazminat davası açtı. İş mahkemesi bilirkişi ek raporu doğrultusunda başvurucular lehine maddi tazminata hükmedip manevi tazminat olarak D.K'nın eşine 42 bin TL, iki çocuğuna ise ayrı ayrı 32 bin TL ödenmesine karar verdi. Anılan kararı Taşkömürü Kurumu, yüklenici şirket ve başvurucular temyiz etti. Temyiz mercii, başvurucuların temyiz istemini reddetti ancak hükme esas alınan destekten yoksun kalma tazminatı ile ilgili bilirkişi raporunda kullanılan yöntemde D.K'nın eşi yönünden yapılan hata nedeniyle iş mahkemesince verilen kararı bozdu. Bu bozma kararı sonrasında yapılan yargılamada bozma sebebi doğrultusunda yeni bir bilirkişi raporu alındı ancak davalılar yararına bozma kararına öncesinde verilen kararla manevi tazminatı da kapsayacak şekilde hüküm tesis edildi. Başvurucuların başka hususlara ek olarak, takdir edilen manevi tazminatların da yetersiz olduğu gerekçesiyle yaptıkları temyiz başvurusu, temyiz nedenlerinin yerinde olmadığı gerekçesiyle reddedildi. D.K'nın eşi ve çocukları, 22 Şubat 2019 tarihinde bireysel başvuruda bulundu. Başvuruyu inceleyen Anayasa Mahkemesi, yaşam hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verdi. Anayasa Mahkemesi adil yargılanma hakkı kapsamındaki makul sürede yargılanma hakkının ise ihlal edildiğine karar verdi. Ayrıca başvuruculara müştereken net 31 bin 500 TL manevi tazminat ödenmesine hükmedildi.

GEREKÇE: 8 YIL MAKUL DEĞİL

Anayasa Mahkemesi kararının gerekçesinde, "Medeni hak ve yükümlülüklerle ilgili uyuşmazlıklar hakkındaki bir yargılamanın süresinin makul olup olmadığının tespitinde kullanılan ilkeler G.E. ve diğerleri kararında yer almaktadır. Sözü edilen ilkelere göre Anayasa Mahkemesi, sona ermiş bir yargılamayla ilgili değerlendirme yaparken davanın açıldığı tarih ile -çoğu zaman icra aşamasını da kapsayacak şekilde- yargılamanın sona erdiği tarih arasında geçen süreyi esas almalıdır. Ayrıca yargılamanın karmaşık olup olmadığı ve kaç dereceli olduğu, tarafların ve ilgili makamların yargılama sürecindeki tutumları ve başvurucunun yargılamanın süratle sonuçlandırılmasındaki menfaatinin niteliği gibi hususları gözetmelidir. Anılan ilkeler ve Anayasa Mahkemesinin benzer başvurularda verdiği kararlar dikkate alındığında 8 yıl 3 ay 11 güne tekabül eden yargılama süresinin makul olmadığı kabul edilmelidir." denildi.

Son Dakika Haberleri