Maden günlüğü-1: Karanlığı kazarak geleceği aydınlatanlar
Madencilerin yaşamı oldum olası ilgimi çekmiştir. Her şey geçen yıl usta madenci Kamil Çavuş’la karşılaşmamla başladı. Konuyu kendisine açtığımda, beni çalışmakta olduğu maden işletmesinde misafir edebileceğini söyledi.
Birkaç gün de olsa madencilerin yaşamlarına dahil olmaktan mutlu oldum. Orada bulunduğum süre içerisinde tuttuğum günlüğü siz Aydınlık okurlarıyla paylaşarak madencilere olan vefa borcumu da ödemiş oldum.
26 TEMMUZ 2021
Sabah 9 gibi İnderesi’nden yola çıktım, yaklaşık iki saat sonra Niğde, Çamardı Aladağlar’da bulunan Tekneli Maden Ocağı İşletmesi’ne ulaştım. Beni,Kamil Çavuş karşıladı. Kamil Çavuş, Feke-Ormancık köyünden. Ömrünü maden ocaklarında geçirmiş, yetmiş yaşın üstünde, kurt madencilerden. Eliyle Dişdöken Geçiti’ni göstererek “Biz buralara ilk sırtımızda yorganla geldik.” dedi. Önce bana ocak sahasını gezdirdi, ocağın tarihçesi hakkında bilgiler verdi.
3050 rakımda bulunan Tekneli Çinko Kurşun Madeni ilk kez Beril Madencilik (maden mühendisi İsmet Garipağaoğlu) öncülüğünde 1967’de üretime açılıyor. 1980-1986 yıllarında tam kapasite çalışılan maden ocağında, üç vardiyayla 600 işçi istihdam ediliyor. 1986 yılı kış sezonunda ocak kapatılırken, ocaktan en son ayrılan maden mühendisi İsmet Garipağaoğlu ve iki çalışan tipide mahsur kalıp donarak yaşamını yitiriyor. Madenin Çinkur’a devrinden, 1989 yılından sonra farklı madencilik şirketleri üretim yapmaya devam ediyor.
Bu çalışmayı yapmam için bana destek olan madenci Kamil Çavuş ve tüm madenci arkadaşlara teşekkür ederim.
27 TEMMUZ 2021
Sabah 7'de kalktık. Toplu kahvaltı sonrası Kamp Deresi galerisinden içeri girdik. 100 metre düz ilerledik, 520 basamaklı (230 metre) 27 derece eğimli desandreyi (Maden ocaklarında aşağıdan yukarıya cevher veya kömür nakli yapmak amacı ile aşağıya doğru meyilli olarak yan taş, cevher veya kömür içinde sürülen galeri) geçip, cevher çıkarılan galerilerde dolaştık. Galeri içerisinde elle üretilen çinko-kurşun cevherini desandre girişine taşıyıp vagonlara yükleyen kepçe, çıkardığı gürültü ile işi daha da heyecanlı kılıyor. Cevher yüklü vagonlar desandre vinci halatına bağlanıp galeri giriş düzlüğüne çıkarılıyor. Vagonlar oradan stoklama alanlarına işçiler tarafından itilerek ulaştırılıyor.
En çok zorluğu desandreyi çıkarken yaşadım. 520 basamak uzadıkça uzadı. Çıkışta bulunan motorhane görevlisinin çay ikramı ile rahatladım.
Halk arasında “kurşun gibi ağır” deyimi, kurşun cevheri için yerli yerinde bir söz. Küçük bir parça kurşun cevherini elimize aldığımızda ağırlığı hissedilebiliyor.
28 TEMMUZ 2021
Önceki günlerde olduğu gibi işçi arkadaşlarla birlikte kalktık ve güne başladık. Tekneli Tepe’nin eteğinde yer alan Muradiye ocak etrafında bulunan açık alanda sondaj yapan ekibi ziyaret ettik. Sondaj ekibi dört işçiden oluşmakta. Temmuz ayının son günleri olmasına rağmen hava rüzgarlı ve soğuk. Ekip sondaj alanına kurduğu çadırda soba yakarak ısınmaya çalışıyor. Kolay iş değil ama üstesinden geliyorlar.
Tekneli Tepe’nin arka yüzünde bulunan Alagöl görülmeyi değer yerlerden. Alagöl’deki koyun sürüleri, ıssız dağlarda neler yapabilirimin cevabı gibiydi. Bir kez daha ülkemin büyüklüğü, insanının çalışkanlığı beni cesaretlendirdi. İçimden “İyiki gelmişim, görmüşüm bu coğrafyayı.” dedim. Şirket bünyesinde görevli biyoloğun, yaban hayvanlarını koruma amaçlı kurmuş olduğu foto kapanlardan elde ettiği görüntüleri izleyince doğaya saygım daha da arttı. Bir tek ağacın bile olmadığı bu çıplak dağlar, altında bulundurduğu cevherle, üstünde yaşayan çiçeği, böceği, kurdu, kuşu ile bir arada yaşamanın mutluğunu duyurmakta, yaşatmakta insana.
Coğrafyasıyla hayranlık uyandıran tepelerin üstü de altı da ayrı cevherlerle dolu. Ne mutlu bizlere, yaslanacağımız dağlarımız, güveneceğimiz insanımız, çok güzel vatanımız var. Sorun yok mu? Kuşkusuz var. Üstesinden gelecek aklımızın, bilime bağlılığımızın ve yeteneklerimizin olduğunun bilincinde olalım yeter.
Cevher yüklenen vagonlar galeri giriş düzlüğüne çıkarılıyor. Fotoğrafta, vagonları stoklama alanlarına iterek ulaştıran bir madenci gözüküyor.
29 TEMMUZ 2021
Kamp Deresi galerisi içinde sondaj yapacak makinanın montajını yapacak ekip bugün geldi. Montaja gelen ekip, nezaret edecek makine mühendisi ve maden şirketinin jeolojik etütlerden sorumlu müdürüyle beraber öğleden sonra galeriye girdiler.
Kamil Çavuş’a içme suyu kaynaklarının olup olmadığını sorduğumda, beni Kader Çeşmesi’ne götürdü. Hemen Dişdöken Dağı’nın eteğinde, kayaların arasından buz gibi akan soğuk suyu kana kana içtim. Çevreyi tanıma amaçlı en yakın köye gezi yaptım. On bir kilometre mesafede bulunan Sulucaova Köyü, kahvesi, bakkalı, camisi, insanları ile oluşturulmuş bir yaşam alanı. Köyde madende çalışan bir baba oğul da var.
Yer altında çalışan ekipler akşam saat 5 gibi salimen galeriden çıktılar. Bugün, altı vagon cevherde çıkarıldı. Sondaj makinası montajının, yüzde ellisinin tamamlandığını söylediler.
Gece oldu, pencereden dışarı baktım, zifiri karanlık. Gökyüzü ışıl ışıl. İnsan istese yıldızları sayabilir. Bir yıldızın kaydığını görsem, dilek tutar mıydım bilmiyorum!
30 TEMMUZ 2021
Herhangi bir fabrikada çalışan işçi, iş bitiminde evine gider. Madenci öyle değil. İşi de evi de maden sahasının içinde. Bu durum dayanışma ruhunu tetikliyor. Hep beraber çalışmak, hep beraber üretmek, hep beraber yemek, hep beraber gülmek ancak madenciye nasip olan bir ayrıcalık.
Bugün yine ocağa indim. Sondaj ekibi, işçiler, makine mühendisi ve sondajdan sorumlu müdür, öğle yemeğine çıkmaksızın bu işle ilgilendiler. Hep beraber kimse kimseyi küçümsemeden çalıştılar, başardılar. Kamuda uzun yıllar çalışmış biri olarak, bu çalışma temposunun kamuda pek rastlanan bir durum olmadığını biliyorum.
Adana, Kayseri, Niğde illeri üçgeninde kalan Aladağlar’ın yer altı zenginlikleri kadar, insan zenginliğini de gözlemledim. Yer altında çalışanların çoğunluğu bu dağların insanları. Maden bizde de dünyada da zor koşullarda çıkarılıyor. Madenci de zor koşulların insanı. İşçilerle yaptığım sohbetlerde çoğunun Adana’nın dağ tarafı ilçelerinden olduğunu öğrendim. Ova insanına göre, dağ insanı zorluklara karşı daha dirençli ve direngen.
Madenci yaptığı işle, tüm üretenler için olduğu gibi, insanlığa borçlu olmayan ve yaşamı boyunca insanlığın borçlu olabileceği emekçi bir sınıf. Kömürü, demiri, çinkoyu, kurşunu, altını vb.yer altında bilinebilen tüm kıymetli metalleri bulup, insanlığın hizmetine sunduğu için bu ayrıcalığı hak ediyor.
Ocakta çalışan işçiler, teknisyenler, mühendisler hep genç insanlar. Kamil Çavuş hariç. Yetmiş beşlik Kamil Çavuş; herkesten önce kalkan, eksiği gediği tespit eden bir madenci önderi. Kolay iletişim kuran, neyin nasıl yapılacağını bilen, bilgisini, birikimini herkesle paylaşan yiğit bir madenci. Önceden de tanış olmama rağmen iş içinde görme fırsatı saygımı daha da artırdı. Yer altında, yer üstünde çalışan herkesin, burada bulunduğum günler içinde gerek çalışırken gerekse iş sonrasında birbirlerine karşı bir kötü sözünü, incitici bir davranışlarını hiç duymadım, görmedim. Olgunluklarından kendi adıma dersler çıkardım. Yaşa, var ol madenci!
Tekneli’de bir dağ keçisi.
31 TEMMUZ 2021
Sabah kahvaltı sonrası, maden sahası açık alanında gezi yaptım. Şaşırtıcı çoklukta yüzeyin geven bitkisi, deve dikeni ile kaplı olduğunu gördüm. Mor çiçekli diken ve geven buraların yerleşik bitki örtüsü. Öylesine kök salmış ki kışın yağan metrelerce kara, sert rüzgara meydan okurcasına ayaktalar. Çiçeklerinin renkleri insanda hoş duygular uyandırıyor.
Bulunduğumuz yerden bakınca, ulaşılmaz izlenimi veren,başı bulutlara değen Demir Kazık Tepesi, salt bir kaya değil, adeta insana da bir mesaj veriyor. Dik dur ey insanoğlu, dik duran ayak altında kalmaz.
İzinde olan ocağın daimi nezaretçisi maden mühendisi bugün geldi. Akşam teknik konularda bilgiler verdi. Türkiye’de zengin maden yataklarının olmasını üçüncü jeolojik zamanda oluşmasına bağladı. Günlük şeklinde kaleme aldığım işin hikaye kısmını ve kendimce düzenlediğim fotoğraflardan hazırladığım slayt gösterisini beğendi, dinledi, izledi. Maden ve madencilik üzerine konuşurken “Kaliteli madenci Adana yöresinden çıkar.”dedi. Hemşehrilerimin başarısından ayrıca gurur duydum.
Madenci ne iş yapar diye sordum. “Geleceği aydınlatmak için karanlığı kazıyoruz.” diye yanıtladı. Bu cümle, hikayemizin özü olmalı diye düşündüm. İnsanlık aydınlıklara çıkabilsin diye cevheri bulan, yerini tespit eden, yerin altında metrelerce galeriler açan, madeni gün yüzüne çıkaran işçiye, teknisyene, mühendise selam olsun…
Bugün Muradiye sahasında sondaj ekibini tekrar ziyaret ettim. Dört kişilik sondaj ekibinin tamamı yirmili yaşlarda, sondör dahil. Hepsi de güleç yüzlü. Sondaj makinasının yanında kurulu çadırda çay ikram ettiler. Ekipten ikisi Adanalı, ikiside Bingöllü kardeşçe üretiyorlar. Maden sektöründe sondaj yapılması, olmazsa olmazlardan. Yerin metrelerce altında ne var, ne yok onlar belirliyor. "Sondörlük mesleğinin bir okulu var mı?" diye sordum. “Sondör çekirdekten, usta-çırak ilişkisi içinde yetişir” dediler. Araştırdığımda çeşitli kurumlarca meslek edindirme kurslarının olduğunu ve bu kursu bitirenlere sertifika verildiğini öğrendim.
1 AĞUSTOS 2021
Bugün son günüm. İki kez yer altına indim. Yer altında çalışan işçilerin hepsi mesleki yeterlilik belgeli. Vardiya çavuşu, ayna ustası, ayna usta yardımcısı, ateşçi işçilerden oluşan ekipler vardiya mühendisinin nezaretinde ocağa iniyorlar. Burada çalışan herkesin önceliği iş güvenliği. Üretim ondan sonra geliyor. Üretebilmek için de sağlıklı koşulların oluşturulması kaçınılmaz.
Tekneli Maden Ocağı’nda kaldığım bir haftalık sürede, başta Kamil Çavuş olmak üzere, işçisinden mühendisine, müdürüne kadar tüm çalışanlara minnettar kaldığımı belirtmek isterim.
Devamı yarın...