1963: Madenlerin %75’i kamu, 2019: Madenlerin %99’u özel
Erzincan’ın İliç ilçesinde Anagold’a ait altın madeninde meydana gelen faciada milyonlarca metreküp toprağın altında kalan 9 işçiye 7’nci günde de ulaşılamadı. Çalışmalar yeni heyelan tehlikesi nedeniyle durduruldu. Jeoloji Mühendisi Dr. Atabey, yeni İliçler olmaması için uyarılarda bulundu
Ulusal Kanal’da Şule Perinçek’in sunduğu Yeni Ufuklar programının konuğu Jeoloji Mühendisi ve Tıbbi Jeolog Dr. Eşref Atabey oldu. Dr. Eşref Atabey maden ve madenciliği ilgilendiren tüm kanunların baştan aşağı değişmesi gerektiğini söyledi. Türkiye’de madenlerimizin çokuluslu şirketlere teslim edildiğini vurgulayan Atabey, “Ben Bakan olsaydım kesinlikle kamu eliyle işletirdim.” dedi.
BÖLGE STRATEJİK ÖNEME SAHİP
Yörede yürütülen madencilik faaliyetlerinin özellikle yukarı Fırat havzası içinde olduğu bilgisini veren Dr. Atabey, madenin yakınında İliç, Baştaş, Keban, Atatürk Barajlarının bulunduğunu, Fırat ve Dicle nehirleriyle büyük bir beslenme havzası olduğu belirtti.
Atabey, şöyle devam etti: “Fırat ve Dicle sınır aşan nehirlerimiz. Buralarda uluslararası sözleşmeler, karşılıklı taahhütler var. Bunlardan biri de doğal bütünlüğü bozmama ilkesi. İkincisi biz Türkiye olarak su fakiri olma yolunda ilerliyoruz ve suya çok ihtiyacımız var. Peki canlı varlığı için bu kadar önemli olan suyu biz kendi elimizle nasıl bir yandan kirletip bir yandan da su depolayan kütleleri yerinden söküp çıkarabiliyoruz? Bu hafzanın stratejik bir önemi de var bu nedenle.”
‘ÇÖL OLACAK’
İliç özelinde işletmenin toplamda 13 bin 747 hektar alanda 10 yıl süreyle işletme ruhsatı olduğunu hatırlatan Dr. Atabey, “Mevcut işletme yıllarca devam ederse orası tamamen çöl olacak. Zaten çöl olması da muhtemel.” dedi.
Bölgenin küresel bir maden tehlikesi altında olduğunu ifade eden Atabey, şöyle devam etti: “İliç özelinde, buna kaza demek mümkün değil. İhmaller sonucu olay bağıra bağıra gelmiş. Çökme çatlakları birkaç gün önceden fotoğraflanmış ki bunlar sismik aletlerle ya da dronlarla takip edilebilir. Ama görmüşler ve buna rağmen o işçiler nasıl oraya göndermişler, aklım almıyor.”
RİSKLİ ARAZİ
Dr. Atabey, kot farkı ve eğimli bir yamaç olması nedeniyle açık ocak işletmeciliğine uygun olmadığını değerlendiren Atabey, “4 depolama alanı var, 45 derece eğimli yamaçta, bunları nasıl tutacaksınız? Liç havuzu var, atık havuzu ve diğer tesisler var, hepsi yamaçta. Jeolojik olarak da killi bir arazi, kayma yönü var. Üstelik burası türkiyenin en riskli deprem bölgesi kuşağında yer alıyor.” dedi.
‘KAMU ELİYLE İŞLETİRDİM’
Altın başta olmak üzere Türkiye’nin stratejik madenlere sahip olduğunu ve bunların da ülke kalkınmasını doğrudan etkilediğini ifade eden Atabey, “Bu cevherler milyonlarca yılda oluşmuş ve yerine konulamayacak cevherler. Hepsinin de bir ömrü var. Gelecek kuşakların hepimizin ortak mirası. Madencilikle ilgili ben Bakan olsaydım kesinlikle kamu eliyle işletirdim. Özele vereceksem de denetleme mekanizmamı kurardım.” dedi. Atabey, şöyle devam etti:
“Atatürk 1935 yılında Maden Tetkik ve Arama Enstitüsü’nü kurup maden araması için görevlendirmiş. Aynı tarihte madenleri işlesin diye de Etibank’ı kurmuş. Ancak Enstitü, 1985 yılında Maden Tetkik ve Arama Genel Müdürlüğü (MTA)’ne dönüştürüldü. Yapısı ve fonksiyonu da tamamen değişti. Özel sektöre hizmet eder hale geldi.
24 OCAK VURDU
“Madencilik özellikle 24 Ocak kararlarından sonra özel sektöre açıldı. Sonra da Maden Kanunu’nda adım adım yapulan değişikliklerle bu duruma geldik. Madencilikte şu anda ilgili yabancı şirketlerin yararlandığı düzenlemeler, Osmanlı’dan gelen kapitülasyonların devamı şeklinde. Üstüne üstlük madencilikte ülkemizden elde ettiği kazançları da kendi ülkelerinde borsa hissedarlarıyla paylaşmakta.”
RAKAMLARLA MADENCİLİK
“Türkiye’de madenciliğin durumunu rakamlarla özetleyeyim.” diyen Dr. Atabey, şu bilgileri verdi: “1963’te madenlerin yüzde 75’i kamu yüzde 25’i özeldi. 2019 yılında yüzde 99,2’si özel sektörün elinde. Tüm madenlerimizi çok uluslu şirketlere teslim etmiş durumdayız. ‘Gelin ülkemizde madenleri işleyin.’ demişiz. Kontrol ve denetimsizlikle buraya geldik.
“Maden Kanunu baştan sona değişmeli. Orman Kanunu, Çevre Yönetmeliği Kanunu… Bunlar da değişmeli. Madenler kamu eliyle işletilmeli. Bu da hammadde madenciliği değil yurt içinde işlenen, uç ürüne dönüşen, gerektiği yerde ihtiyaca göre üretim odaklı madencilik olmalı.
“Gayri Safi Yurt İçi Hasıla içinde madenciliğin yerine bakalım. 1987’de 1,9 iken 2022’de 1,3 olarak gösteriliyor. İstihdama bakıyoruz, kamuda iş yeri sayısı 79; özelde 6 bin 675. Kamuda 13 bin 800; özelde 131 bin 600 toplamda 145 bin kişi çalışıyor. Bu kadar şirket yayılmaş ama ancak bu kadar istihdam sağlanıyor. Üstelik bu işçilerin bir kısmı mevsimlik, bir kısmı kadrosuz…”
İŞÇİLERDEN HABER YOK
Erzincan'ın İliç ilçesinde maden ocağındaki facianın kaybolan 9 işçiye ulaşmak için başlatılan çalışmalar dün de sürdü. Kayıp işçilerden 6'sının bölgedeki dere yatağına kayan toprak kütlesinin içerisinde, 3'ünün ise manganez ocağının içerisinde olduğu değerlendirildiği için çalışmalar bu bölgelerde yoğunlaştırılıyor. Manganez ocağında 1,5 milyon metreküpe yakın toprak bulunduğu ve bu toprağın 35 metre yükseklikte olduğu değerlendiriliyor. Çok sayıda iş makinesinin çalıştığı alanda dere yatağı ve liç alanından alınan toprak, planlama doğrultusunda, kamyonlarla aynı maden sahası içerisinde manganez ocağının yanındaki eski mermer ocağı bölgesine taşınıyor. 13 Şubat'ta meydana gelen toprak kayması sonucu kaybolan 9 işçinin bulunması için çalışma başlatılmıştı. Toprak kaymasına ilişkin soruşturmada, aralarında firmanın Kanadalı yöneticisinin de bulunduğu 6 zanlı tutuklanmış, şirketin Türkiye'deki müdürü C.D'nin de olduğu 3 zanlı ise adli kontrol şartıyla serbest bırakılmıştı.