Makine sektöründen korumacılık vurgusu
Makine İhracatçıları Birliği'nin açıkladığı verilere Türkiye'nin makine ihracatı düştü. Özellikle Rusya'ya ihracatımız küresel bankacılık sisteminin müdahalesiyle yüzde 30 düşüş gösterdi.
Makine İhracatçıları Birliği (MAİB)'nin açıkladığı makine imalat sanayi verilerine göre Ocak 2024'te Türkiye'nin serbest bölgeler dâhil toplam makine ihracatı önceki yılın aynı dönemine göre yüzde 2,6 azalarak 2,1 milyar dolar oldu. Makine ihracatı önceki aya göre miktar bazında 7 bin ton, değer bazında 50 milyon dolar geriledi. Aylık bazda evsel ve endüstriyel soğutma makineleri ile takım tezgâhları ihracatında düşüş gözlenirken; içten yanmalı motorlar, tekstil ve konfeksiyon makineleri ile türbin, turbo-jet ve hidrolik sistemlerde artış görüldü. Ocak’ta en büyük iki ihracat pazarı Almanya ve ABD’ye ihracat artışı devam ederken Rusya’ya ihracatta küresel bankacılık sisteminin müdahalesi neticesinde ortaya çıkan yüzde 30’a yakın düşüş etkili oldu.
‘MAKİNE SEKTÖRÜ KENDİ YAĞIYLA KAVRULMAZ’
Türkiye’nin kendi teknolojilerini geliştirmesi için gerekli olan devletin koruyucu tedbirlerine vurgu yapan MAİB Başkanı Kutlu Karavelioğlu, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Makine sektörümüzün pandemi öncesi 2019’a göre yüzde 70 daha fazla miktarda üretim, yüzde 40 daha fazla değerde ihracat yapar hale gelmesinde, teknoloji ve ürünlerin çeşitlenip katma değerinin ve rekabetçiliğinin artmasında, çevikliğinin ve dayanıklılığının pekişmesinde devletin koruyucu ve kollayıcı mekanizmalarının büyük rolü olduğunu hep söylüyoruz. Bu durumun ileri ülkelerden başlayarak kendi teknolojilerini geliştirmek iddiasındaki bütün ülkeler için geçerli olduğunu da sık sık yinelemek lüzumu duyuyoruz. Bu desteklerin olmadığı veya sürmediği bir durum, hangi ülkenin makine sektörü için olursa olsun peşin bir yenilginin veya mağduriyetin ifadesi olur. KOBİ yapısındaki bu sektör dünyanın hiçbir yerinde kendi yağı ile kavrulmaz. Buna rağmen, yüzde 10,6 artış ve 28,2 milyar dolar ihracatla tamamladığımız 2023 yılında ithalatın yüzde 20,1 artarak 45,6 milyar dolara ulaşmış olması sadece ihracatı artırarak dış ticaret açığımızı kapatmanın ya da üretimi artırarak iç pazarı niteliksiz mallardan korumanın mümkün olmayacağını da gösteriyor. İthalat rejiminde alınan tedbirlerin başarılı olabilmesi için Yatırım Teşvik Mevzuatımızdaki açık kapıların acilen kapatılması gerektiğini düşünüyoruz.”
AB’DEKİ DURGUNLUK ENDİŞE YARATIYOR
2024'e küresel ekonomik endişelerin gölgesinde başladıklarını bildiren Karavelioğlu, Avrupa Birliği'ndeki gelişmeleri şu şekilde değerlendirdi:
“Yüksek finansman maliyetleri ve jeopolitik riskler nedeniyle, 2023 ilkbaharından bu yana yatırım yapma konusunda isteksizler. Bu durum Avrupa makine imalat sektöründe yıllık yüzde 1,2’lik bir reel ciro azalışına sebep olmuştu, azalışın 2024’de yüzde 2,2’yi bulacağı tahmin ediliyor. Avrupa endüstrisinin rekabet gücündeki eksilme, aslında pandemi sonrası gelen yüklü siparişlerin telafi edici etkisi nedeniyle bir süre maskelenmişti. O dönemde yapılan teslimatların tüketimden ziyade stoklara gittiği ve nihayet yeni siparişleri engellediği, yatırımları duraklattığı görülüyor. Hal böyleyken, Avrupa makine sektörünün üretimi düşmesine rağmen istihdamının yüzde 1,2 artması, gelecek yıl da yüzde 0,7 civarında artacak olması düşündürücü. Bu stratejik yaklaşımın ardında ücret artışları ve verim kaybına rağmen, büyük zahmetle yetişen nitelikli personeli korumak kaygısı yatıyor.
‘AB İÇİN EĞİTİM KURUMUNA DÖNÜŞTÜK’
Sektörün nitelikli eleman kaybında son yıllarda Türkiye’de yaşanılan artışın altını çizen Karavelioğlu, şöyle konuştu:
“Avrupa ülkeleri, Türkiye’nin yetiştirdiği gençler için cazibe teşkil ederek bizden nitelikli personel kapmaya çalışıyor. Mühendis ve yazılımcılarımıza yönelik açık hamleler, tabiatı gereği KOBİ’ler üzerinde yükselmekte olan sektörümüzün geleceği bakımından önemli tehdit oluşturuyor. Türkiye’nin makine fabrikaları önce savunma sanayimize, oradan da Avrupa’ya tasarımcı ve teknik insan yetiştirip ihraç eden bir eğitim öğretim kurumuna dönüştü; bir diploma vermediğimiz kaldı. Fikri mülkiyet meselesi bir yana, bu kayıpların işin idamesine yönelik ağır bedelleri olacağını görmek durumundayız.”