'Maksimum baskı'ya Körfez duvarı
Trump, başkanlık seçimlerini kazandığından beri ABD ve İsrail basınında İran'a karşı 'maksimum baskı' tantanası yapılıyor. Böyle bir plan olsa dahi Tahran ile ilişkilerini düzelten Körfez ülkelerinden direniş görmesi bekleniyor
ABD basınının masada olduğunu iddia ettiği plan, Trump'ın bir önceki dönemine atıfla “Basınç V.2” olarak adlandırılıyor. Bu yaklaşım, İran'ın nükleer programını baltalamaya ayrıca Direniş Ekseni'ne verdiği desteği ortadan kaldırmaya odaklanıyor.
Son olarak Financial Times (FT), yeni Beyaz Saray ekibinin bahsi geçen iki konu üzerine bir taslak belge hazırladığını ileri sürdü. Yayına bakılırsa üzerine çalışılan Tahran ile ilgili kararname, yeni dönemin başlayacağı 20 Ocak'ta çıkarılabilir.
FT'ye konuşan bir ABD'li güvenlik uzmanı, “Trump'ın koşullarının İran için kabul edilmesi çok zor olacağına inanıyorum.” dedi.
The Telegraph gazetesine konuşan diplomatlara göre “maksimum baskı” politikası, “ABD'ye güvenini kaybeden ve Çin öncülüğünde İran ile yeni ilişkiler kuran Batı Asya ülkelerinden zorlu bir direnç görecek.”
Gazete ayrıca Trump'ın bir önceki dönemine kıyasla Batı Asya'daki siyasi durumun derinden değiştiği, “yeni Başkan ile Körfez'deki dostlarının artık İsrail ya da İran konusunda hemfikir olmadığı” değerlendirmesinde bulunuyor.
Diplomatik kaynaklar şu gözlemi aktarıyor:
“Trump'ın Tahran'a karşı sert tavır takınmak için bölgesel destek kazanması artık çok daha zor, şayet bu tavır İsrail üzerinde çok az baskı yaratır hatta hiç baskı yaratmazsa o zaman daha da zor.”
DEĞİŞEN KUTUPLAR
Batı basınındaki kaygılar sebepsiz değil. Suudi Arabistan ABD'den uzaklaşıyor. Geçen yıl Çin'in arabuluculuğunda İran'la diplomatik ilişkileri yeniden tesis etmek için bir anlaşma imzaladı. Ekim ayında Körfez ülkelerinin dışişleri bakanları İranlı mevkidaşları Abbas Erakçi ile ilk kez bir grup halinde bir araya geldi.
İran son dönemde başta Suudi Arabistan olmak üzere Körfez ve bölge ülkeleriyle yoğun bir diplomasi trafiği yürütüyor. Riyad ile Tahran geçen ay birlikte bir deniz tatbikatına da katıldı. Suudi Arabistan, İsrail'in İran'a düzenlediği saldırılarda hava sahasını kapattı, İran'ın misillemelerinde ABD öncülüğünde kurulan savunma bariyerine katılmadı.
Ayrıca Veliaht Prens bin Selman, savaşın başından beri fakat son dönemde daha da sık olmak üzere Filistin'de iki devletli çözümde ısrar ediyor. Veliaht, iki hafta kadar önce ilk defa İsrail'in Gazze'deki eylemlerini “soykırım” olarak tanımladı.
Ülkesini de içerebilecek yeni İbrahim Anlaşmaları'na kapıları kapattı. Körfez ülkelerinin İsrail'in İran'ın enerji tesislerine saldırmaması için ABD'ye baskı yaptığı haberleri de basına yansıdı. Hatırlanacağı üzere İsrail'in İran'a yönelik “kısıtlı” son saldırısı sadece askeri tesisleri hedef almıştı.
İDDİALARIN AKSİ DE OLABİLİR
Nitekim Telegraph, “ABD'nin İsrail'in tırmanışını teşvik edeceği yönündeki korkuların abartılı olabileceğine” dikkat çekiyor. Dünya çapında barış yapma arzusundan bahseden Trump'ın, iddiaların aksine “İsrail'e Binyamin Netanyahu'nun beklediğinden daha fazla baskı uygulayabileceği” değerlendirmesinde bulunuyor.
ABD merkezli düşünce kuruluşu Chatham House'ın Batı Asya Bölümü Başkanı olan Sanam Vakil, “ABD'nin İran'a karşı Netanyahu'nun istediği gibi proaktif bir yaklaşım sergileyeceğine inanmadığını” söylüyor ve şunları da ekliyor:
“İsrail'e açık çek verilirse şaşırırım çünkü Tel Aviv'e açık çek vermenin tehlikesi İsrail sınırlarında bitmez, kesinlikle Orta Doğu'ya yayılır ve bu yönetimin Orta Doğu savaşlarına dahil olmak istediğini sanmıyorum.”
ŞAHİNLER-GÜVERCİNLER
Bir diğer çarpıcı fakat görmezden gelinen nokta da Trump'ın kabinesini “sadece İran şahinleri” ile doldurduğu iddiaları. Burada atıf yapılan başlıca iki isim Ulusal Güvenlik Danışmanı olarak atanan Mike Waltz ve İsrail Büyükelçisi olarak görevlendirilen eski Arkansas Valisi Mike Huckabee.
Ancak unutulan şu ki bu iki isimden çok daha etkili bir mevkiye atanan dünkü sayımızda genişçe işlediğimiz Tulsi Gabbard; Rusya, Çin, İran ve Suriye ile ilişkilerde askeri çatışmalardan kaçınmanın bir yolu olarak tarihsel gerçekleri de göz önünde bulunduran barışçıl müzakereleri ve diplomasiyi Batı'daki savaş histerisine rağmen cesurca savunuyor.
Tam olarak da bu nedenlerle Amerikan müesses nizamını “dehşete düşürüyor”, ana akım basında “hain” olmakla suçlanıyor. Kongre'de onaylanması halinde Amerikan istihbarat teşkilatının zirvesine oturacak olan Yarbay Gabbard, İran şahinlerine karşı bir denge unsuru olmaktan çok daha fazlasını yapabilir.