23 Aralık 2024 Pazartesi
İstanbul
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Mersin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Maliyet şoku bitmeden iklim enflasyonu gelecek

Yaş meyve ve sebzede fiyatın marketler tarafından belirlendiğini anlatan Sektör Kurulu Başkanı Melisa Mutlu, üreticilerin spesifik maliyetleri ihracatla dengelediğini söyledi. Mutlu, iklim kaynaklı enflasyona karşı uyardı.

Maliyet şoku bitmeden iklim enflasyonu gelecek
A+ A-
RECEP ERÇİN

İstanbul Yaş Meyve Sebze İhracatçıları Birliği Başkanı, Meyve Sebze Mamulleri Sektör Kurulu Başkanı Melisa Tokgöz Mutlu ile yaş meyve ve sebzedeki fiyat dengesizliklerini, bunu yanında tarımdaki plansızlığın getirdiği sonuçları ve cuma günü tamamlanan iklim şurasından da hareketle iklim krizinin sofraya getireceği faturayı konuştuk.

  • Sayın Başkan geçenlerde baktım, Antalya halinde limonun kilosu 1.5-4 TL arasında değişiyor. İstanbul halinde fiyat 3 TL ile 7 TL arasında değişiyor. Ben zincir marketten kilosunu 12.95 TL'ye aldım. Neden böyle?

Antalya'dan 1.5 liraya çıkıp İstanbul'da 3 lira olması artan akaryakıt maliyetleri kaynaklı.
Haldekilerin kira, işçilik, finansman maliyetleri var. Akaryakıt ve lojistik maliyetlerini siz benden daha iyi biliyorsunuz. Ama sizin tanesini 2-3 liraya almanızın nedeni anlamak icin nihai satış noktalarındaki fiyat politikalarına bakmak lazım. Marketlerin üreticiden talep ettiği fiyat var. Bunun üzerine koyduğu bir oran var; yüzde 40-50 gibi. Üretici raf parası ödüyor, raf ömrü bitmeye yakın olan ürünler için iade faturası istiyorlar. Tedarikçi esasında birçok masrafı üstleniyor.

FİYATI DENGELİYORUZ

  • İç piyasadaki arzın bollaşması için ihracat kısıtlaması önerileri var. Sizce çözüm olabilir mi?

İhracat kısıtlaması işe yaramaz. Benim spesifik maliyetim var. İşletme maliyetleri, ham madde maliyetleri, işçi maliyetleri, enerji maliyetleri, finansman maliyetler. Bunlar artıyor. Benim ürünü iç piyasada belli bir fiyata satmam gerekiyor. Bu durumda iç piyasayı Uygun kılabilmek için fiyat dengesi ancak ihracat ile sağlayabiliriz. Oradaki döviz geliri olduğu için iç piyasaya daha uyguna mal verebiliyorum. 55 milyon ton sebze ve meyve üretiliyor. 5 milyon tonu ihraç ediliyor. Mesela salgın döneminde limonu engellediler. Şimdi limona destek vermek zorunda kalınıyor çünkü mal fazlası kaldı, destek verilmezse ağaçlar kesilir. Bir fidan ancak 7 senede meyve verebilir. Bunun engellenmesi için destek lazım.

‘PAZARLARI KAYBEDERİZ’

  • İhracat kısıtlamasının sonuçları ne olur?

Türkiye, sektör bağımsız olarak, çok çabuk talebe göre yanıt verebiliyor. Uzak Doğu'da en az şu kadar adet sipariş vermelisiniz, derler. Avrupa burnundan kıl aldırmaz. Biz gemiye koyamazsak, trenle o da olmazsa arabayla göndeririz. Salgında herkes kapandı biz çalıştık. Birim ihracat değerimiz de tonaj olarak ihracatımız da artıyor. Bu pazarlarda bu kadar hakimiyetimiz varken, ihraç edemiyorum dediğiniz zaman rakip ülkelere kaptırırsınız.

‘ÇOK DAHA AĞIR OLACAK’

  • Enerji maliyetleri gündemde. Sorunun çözümü için öneriniz var mı?

Enerji maliyetleri artmaya devam edecek yani biz artan maliyetlerden zorlanmaya devam edeceğiz. Avrupa da biz de. Alternatif kaynaklara geçmediğimiz sürece enerji kaynaklı enflasyon sürecek. Zincirin ilk halkasından bakarak düzenleme yapmak lazım. Bizler de evlerimizde yaptığımız israfı düşünelim. Türkiye'deki her birey gıda fiyatlarının artmasına neden oluyor. İsraf gerçekten çok fazla. Önümüzde büyük bir iklim krizi var. İspanya domates üreticisi ama kuraklıktan ekmiyor. ABD'de Kaliforniya'da yetişiyor ama çok su istediği için ve ormanlar da yandığı için su sıkıntısı yaşayacaklar domatesten çıkabilirler. Biz ürün alabiliyorken buna sahip çıkmamız lazım. İklim kaynaklı enflasyon çok daha ağır olacak. Şimdi doğru adımları atar kaynakları doğru kullanırsak güçlü bir tedarikçi olacağız. Soya önemli bir gıda ürünü mesela birçok nihai üründe kullanılıyor. Hindistan ve Güney Amerika'da yetişiyor. İnanılmaz yağışlar yüzünden soya mahsulleri harap olmuş. Sadece kuraklık değil yağış da vuruyor. Hollanda geçen hafta adeta durdu. Fırtına yüzünden ağaçlar devrildi. Daha biz bu noktalarda değilken önlemimizi alalım.

Meyve Sebze Mamulleri Sektör Kurulu Başkanı Melisa Tokgöz Mutlu
Meyve Sebze Mamulleri Sektör Kurulu Başkanı Melisa Tokgöz Mutlu

REKOLTE FIRSATÇILARI VAR

  • İklim krizi her sektör için çok daha büyük bir meydan okuma.

Ona hazırlanmak lazım. Biz gayet güzel üretiyoruz. Biz sürekli istiyoruz ki toprak aynı miktarda ürün versin. Böyle bir durum yok. Bazı ürünleri bazı senelerde ithal etmek zorundayız çünkü o sene ürün az çıkıyor. İşte bu dönemlerde zincirin tüm halkaları ellerini taşın altına koysa ve nihai ürün ithal etmek yerine, ham maddenin ithal edilip burada üretilmesi sağlansa veya stokta olan ve maliyeti daha yüksek olan nihai ürün desteklense sürdürebilir gıda güvenliği ve fiyat istikrarı sağlanır. Ben nihai ürünü ithal edip neden başka birine para kazandırayım. Üreticime biraz daha fazla para vereyim. Onu destekleyeyim ki ekmeye ve üretmeye devam etsin. Bazı seneler mesela 5 ton çıkacağına 3 ton çıkıyor. Bunun üzerinden inanılmaz spekülasyon yaratılıyor. Krizi kendi için avantaja çevirmeye çalışanlar oluyor. Oysa ki eksik çıkan dönemlerde sistemi daha sağlıklı yönetebilirsek sürdürebilirlik sağlarız. Tarımsal üretimde hemen bir algı yaratılıyor sanki o sene ürün yetmeyecekmiş gibi. Topraktan sofraya kadar bir zincir var. Köylü ekiyor, aracıya veriyor, hale geliyor oradan İstanbul haline geliyor, o markete satıyor, market size satıyor. Bu zincirdeki her halkanın bütünü düşünerek hareket etmesi lazım.

TARIM BİTMEDİ AMA KÖRELİYOR

  • Tarım konusunda eline sazı alan hemen herkes “Türkiye'de tarım bitti.” diyor. Bu söylem sizce doğru mu?

Tarımın bittiğini düşünmüyorum ama çok daha fazla önemsenmesi gerektiğini düşünüyorum. Toprağa eli değmemiş insanlar bir anda çiftçi oluyor! Ticaret yapıyor, kârlı çıkmazsa çekip gidiyor. Bunlar doğru işler değil. Tarım bitmedi ama tarım köreliyor. Toprağın, tarımın değerini bilmiyoruz. Rakiplerimiz İtalya, İspanya güçlü tarım ülkeleri. Salgın bize neyi gösterdi; elbise, araba almadık ama gıda ürünü almak zorundaydık. Dünyada her zaman kazanacak sektör tarımdır. Dört mevsimin yaşandığı topraklara sahibiz. Akıllı da bir halkız. Bu kıvrak zekayı iyi değerlendirmeliyiz. Romanya ve Polonya on yılda tarımda söz sahibi oldular. Eskiden adları bilinmezken... Polonya elma üretiminde hakim konuma geldi. Dünyanın en büyük ekonomisi ABD en büyük yatırımı tarıma yapıyor.

DEVLET EKERKEN DESTEK OLMALI

  • Tarımsal üretimde bir planlama sorunu olduğu açık.

Kooperatif marketlerinde zararına satış yapmak yerine sistemi oturtmak lazım. On kişiden biri hata yapınca diğer dokuzu cezalandırılıyor. Oysa ödül sistemi olmalı. Devletin kendi içinde kontrol mekanizmalarını daha iyi çalıştırması lazım. Tarımsal planlama yapılması lazım. Bu işin sistematiğinin olması gerek. Ne arzı ne talebi bir yana çekmeyerek doğru zamanda doğru ekimi yapacak sistem kurulmalı. Devlet ekerken destek olmalı, biçerken değil. Tarım nüfusumuz yaşlı. Yeni teknolojiler vs. olan algı ve anlayışları farklı. Genç nüfusa toprağı sevdirmeliyiz. Bizim biraz da toprakla da barışmamız lazım. Mesela doğru zamanda doğru miktarda doğru ilaçlama ile pestisit sorununu çözeriz.

MODAYA GÖRE EKİM YAPILMAZ

Son 20-25 senedir dünya tüketici toplumuna geçti. Her gün yeni bir ürün almamızı reklamlarla vs. ile dikte ediyorlar. Anneannemiz zamanında alınan buzdolabı hâlâ çalışıyor. Ama şimdi alınanlar bir süre sonra bozuluyor. Ürünleri de çabuk tüketmek üzere yaptılar. Oysa krizler kapımızda... İklim krizi var, su krizi gelecek. Konya'da obrukları görüyoruz. Doğru sulama için teşvikler gerekiyor. Üretimde planlama ve sağlıklı üretim yollarını bulmamız gerekiyor. Tarladan başlayarak maliyetleri düşürüp istikrarlı hale getirmemiz lazım. Mesela yan yana beş tarla var beşinde de traktör var. Gerekli mi? Değil.

  • Üretici, kooperatifler sayesinde ortak tarım aletleri kullanabilir oysa.

Kendi içinde bir organizasyon kurulabilir. Gençleri tarımsal üretime katabilirsek... Bu işi bilen, hangi ürünün ihracata gideceğini, hangi ürünün sanayiye, hangisinin iç pazara gideceğini bilen üreticiler olursa verimlilik ve kazanç artar. Bilmem ne meyvesi trendi, modası oluyor. Bizim narımız, portakalımız varken bunlar ekiliyor. Bunlar doğru değil. Ata tohumları da burada önemli bir mesele. Ata tohumlarımıza sahip çıkmamız, gıda güvenliğine daha çok önem vermemiz gerekiyor. Bundan sonra gideceğimiz yer orası ve organik tarım.

İstanbul Enflasyon Üretici kooperatif maliyet şoku