Medyanın Halleri | Bahsin, kumarın hepsini toplumdan temizleyelim
Bakın Hürriyet gazetesinin sürmanşetindeki reklama. İnsanlar umutlarını yılbaşı biletlerine, maç sonuçlarına, sayıların yan yana gelmesini bağlıyorlar. Ama sonucu hüsran oluyor. Medyamız da bahis reklamlarını değil, bahsin yaratacağı tehditlere karşı bilgilendirici yayınlar yapmalıdır.
Bahsin, kumarın hepsini toplumdan temizleyelim
Yasa dışı bahis konusu, ünlülere yapılan operasyonla gündeme geldi.
Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek, “2023 yılında yasa dışı bahis ile ilgili bloke ettiğimiz işlem tutarı 644 milyon liradır, MASAK tarafından düzenlenen raporlar doğrultusunda mahkemeler tarafından yaklaşık 30 milyon liralık tutara el koyma kararı verilmiştir” açıklaması yaptı.
Yasa dışı bahis operasyonları medyada çok yer buldu. Fakat bu operasyonların gözden kaçırıldığı bir gerçek var. Yasa dışı bahsin üstüne giderken, yasal bahis, kumar meşrulaştırılıyor.
Aydınlık muhabiri Kaan Arslan, 13 Kasım’da adli bilişim uzmanı İsa Altun’la bu konuyu konuşmuştu.
Altın gençlerin tuzağa nasıl düşürüldüğünü anlatmıştı:
“Mahallelerde kumar baronlarının temsilcileri var. ATM’lerde işlem yapan gençleri tespit edip onlarla temas kuruyorlar. Sonra onları sanal kumara yönlendirerek bu yöntemlerle sistemi büyütüyorlar.
Gençler oltalama yöntemiyle kandırılıyor. Yalan kampanyalarla çocuklar tuzağa çekiliyor, daha fazla oynamaya teşvik ediliyorlar. Sisteme giriş yapan bir gence önce hediye bonus veriliyor. Onunla kumar oynamaya başlayan genç, ilk başta algoritma yüzünden para kazandığını sanıyor. Sonra kaybetmeye başlayınca daha fazla para yatırması isteniyor. Gençlerin hepsi bu tuzağa düşüyor.
Çeteler, elemanlarını daha çok ev hanımlarından, üniversite öğrencilerinden ve işsiz gençlerden buluyor. Maddi durumu kötü olan ve paraya ihtiyaç olan insanları, ‘Size çok para kazandıracağız’ diyerek etkiliyorlar.”
Bahis ve kumar siteleri aynı zamanda kara para aklamanın da bir aracı. Ayrıca teröre de finansman sağlanıyor.
Tabiî bir de toplumsal boyutu var. Gençler tuzağa düşürülüyor gelecekleri çalınıyor. Aileler parçalanıyor. Anne-baba ile çocuk birbirine düşüyor. Boşanmalar, cinayetler, suç oranları artıyor.
Uyuşturucu toplumumuz için nasıl en önemli tehditlerinden biriyse, kumar ve bahis de öyle.
Fakat şunları sormak zorundayız:
Yasa dışı kumar gençlerimizi elimizden alıyor da yasal bahis geleceğimizi tehdit etmiyor mu?
Yasa dışı kumar aileleri parçalıyor da yasal bahis parçalamıyor mu?
Yasa dışı kumar suç oranlarını artırıyor da yasal bahis artırmıyor mu?
Yasa dışı kumar millî değerlerimizi dinamitliyor da yasal bahis altımızı oymuyor mu?
Bakın Hürriyet gazetesinin sürmanşetindeki reklama.
İnsanlar umutlarını yılbaşı biletlerine, maç sonuçlarına, sayıların yan yana gelmesini bağlıyorlar. Ama sonucu hüsran oluyor. Devlet yasal da olsa kumar, bahis oynatmaz.
Medya bunun teşneliğini yapmaz. Ee tabiî holding basını olunca böyle oluyor.
Türkiye uyuşturucu, kumar, bahis gibi gençlerimizi, ailelerimiz hedef alan tüm yapılarla kararlı mücadele etmeli, bu konuda eğitimler düzenlemeli, seferberlik başlatmalıdır.
Medyamız da bahis reklamlarını değil, bahsin yaratacağı tehditlere karşı bilgilendirici yayınlar yapmalıdır. Piyasada unutulan gerçeği hatırlatalım: Gazetecilik kamu görevidir.
Türk basını Hizbullah zaferini görmedi
İsrail üç kere denedi. 2000, 2006, 2024…
Üçünde de Lübnan topraklarına gömüldü.
Hayalleri Litani nehrine kadar çıkmaktı.
Birkaç kilometre bile ilerleyemediler.
Hizbullah, şehitler vere vere İsrail’e diz çöktürdü.
İsrail ordusu yüzlerce subayını ve askerini alıp gitti.
Savaşı bölgeye yayma hayalindeki Netanyahu, ezildi.
Şehit Hasan Nasrallah’ın ve Şehit Hâşim Safiyüddin’in takipçileri emperyalizmi ve Siyonizmi topraklarından kovdu.
Ama Türk basını, Hizbullah’ın kesin zaferini, İsrail’in yenilgisi görmezden gelmeye veya soğuk karşılamaya çalıştı.
Aydınlık, Hizbullah: 3, İsrail: 0 manşeti atarken çoğu gazete konuyu birinci sayfalarında aşağılardan işledi veya hiç görmedi.
Aydınlık olarak gözlerimiz özellikle Yeni Şafak’ı aradı. Çünkü daha önce iki kere, bu köşede uyarı yapmıştık.
Birincisi, 21 Haziran 2024’teydi. “Hizbullah’ı zayıf göstermek neye, kime yarar?” başlığı attık.
Şöyle dedik:
“Hizbullah’tan İsrail’e karşı sert bir açıklama geldi.
Hizbullah lideri Hasan Nasrallah İsrail'i de, topyekûn bir savaşa girmeleri halinde bu savaşın kendileri için ‘herhangi bir kuralı ve sınırı olmayacağı’ yolunda uyardı.
Nasrallah’ın bir uyarısı da Güney Kıbrıs’aydı. (…)
Hizbullah ne zaman kararlı bir çıkış yapsa, hemen hedef haline geliyor. Veya Hizbullah’ı zayıflatmaya yönelik söylemler gündeme geliyor.
Yeni Şafak’ın dünkü ‘Ya deniz ya Esed’ haberi bunlardan biriydi. Kendisi ekonomik krizde olmasına rağmen yıllardır Suriyelilere de ev sahipliği yapan Hizbullah’ın Suriyeli sığınmacıları kovduğu haberleri yayılmaya başladı.”
İkincisi, 30 Eylül 2024’tü. Savaş zamanı. O zaman daha sert bir uyarı yapmıştık. “ABD-İsrail füzelerinin yanında yer alan Türk medyasının psikolojik savaş bombaları” başlığını kullanmıştık. Şu ifadeleri kullanmıştık:
“Filistin, Gazze, HAMAS kahramanca direniyor.
Lübnan, Hizbullah emperyalizme ve Siyonizme karşı göğsünü siper ediyor.
Onlar savaşıyor.
Onlar ölmekten korkmuyor.
Onlar zaferden emin.
Tarihi zaferler, savaşmaktan ve ölmekten korkmayanlarındır.
Filistin, Lübnan tüm dünyaya örnek oluyor.
ABD-İsrail füzelerine boyun eğmiyorlar.
Fakat Türkiye’de bazı medya kuruluşları, kayıpları öne çıkıyor.
Umutsuzluk, karamsarlık yayıyor.
Düşman adına resmen psikolojik savaşı yapıyor. (…)
Yeni Şafak da manşet atmış, Neslihan Önder imzalı: ‘Lübnan umudunu kaybetti.’
Bakın ne yazıyorlar: Hükûmet ve ordu çaresizmiş. Ülkede derin karamsarlık varmış. Süreç tersine çevrilmezmiş! İç savaş çıkarmış!
Bu manşeti ancak İsrail’in savaş kabinesi alkışlar. Netanyahu alkışlar. Pentagon alkışlar. Biden alkışlar.
Yeni Şafak oraya niye gitti? Düşmana hizmet etmeye mi?
Neslihan Önder savaş haberi yapmaya mı gitti, savaşanların direncini kırmaya mı?
Hiç mi utanmadınız bu başlığı atmaya?”
İsrail saldırısında “Lübnan umudunu kaybetti manşeti” atan Yeni Şafak, ateşkesi birinci sayfasının en dibine bastı. Başlığı da “Ateşkeste de vurabilir” oldu.
Lübnan halkı zaferi sokaklarda kutluyor.
Dün karamsarlık yayanlar, bugün zafere sevinç bile duymuyor. Kafasını kuma gömüyor.
Umuyoruz, içten içe üzülmüyorlardır.
Aydınlık olarak Nasrallah şehit olunca “Komutan şehit komutanlık ayakta” manşeti atmıştık.
Hizbullah bu gerçeği tüm dünyaya gösterdi.
Hizbullah’ın aziz şehitleri önünde saygıyla eğiliyoruz.