01 Ekim 2024 Salı
İstanbul 16°
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Medyanın Halleri | Cumhuriyet'e gözlük lazım: Hedef İran değil Türkiye

İsrail'in Lübnan'a karadan işgal girişimi ve Nasrallah'ın şehit edilmesi, Türk basınında turnusol etkisi yarattı. Bazı gazetelere bakıyorsunuz sanki Türkiye'de, bölgede değiller... Cumhuriyet gazetesi başta olmak üzere hedefin İran olduğunu söyleyenler, maalesef stratejik körlük içinde...

Medyanın Halleri | Cumhuriyet’in körlüğü: Hedef İran değil Türkiye
A+ A-
NADİR TEMELOĞLU

İsrail, Lübnan’a kara harekâtı başlattı.
Cumhuriyet gazetesi, Hizbullah Şeyh Naim Kasım’ın, “İsrail kara kuvvetleriyle girmeye karar verirlerse hazırlıklıyız. Galip geleceğimizden eminiz.” sözlerini elbette görmedi.
Bunun yerine Netanyahu’nun mesajını birinci sayfaya koydu.
Buradan da “Yeni Hedef İran” başlığını çıkardı.
Cumhuriyet’e bakarsanız, sanki Batı Asya’da gazetecilik yapmıyorlar.
Dünyanın bir yerinde bir şeyler oluyor da “nesnel” aktarıyorlar.
Bugün Hürriyet’ten Ahmet Hakan ve Abdülkadir Selvi de İran üzerinde duruyor. Yeni Şafak’tan İsmail Kılıçarslan keza öyle…
Cumhuriyet başta olmak üzere hedefin İran olduğunu söyleyenler, maalesef stratejik körlük içindeler.
Şu gerçekleri bilmek zorundayız:
- İsrail saldırganlığının nedeni, İran ve Direniş Ekseni'nin varlığı değil, İsrail'e dost bir "Kürdistan" yani İkinci İsrail kurmaktır. İlk hedef PYD'yi devletleştirmek, Kuzey Irak'la birleştirmektir.
- İsrail'in katliamlarını sürdürdüğü 1967'de, 1978'de, 1982'de ne Hizbullah ne HAMAS ne Husi ne de Direniş Ekseni vardı. Aksine bu örgütler İsrail yayılmacılığını durdurmak için kuruldu.
- İsrail yıllardır yığınağını İran'a yönelik değil Doğu Akdeniz'de Türkiye'ye karşı yapmaktadır.
- MOSSAD Başkanı Yossi Cohen'in şu sözleri her şeyi açıklıyor: "İsrail için Türkiye, İran'dan daha büyük tehdittir."
- Sabah akşam "İran neden yanıt vermiyor?" diye soranlar, aslında Türkiye'nin sorumluluklarını perdelemektedir.
- Cumhurbaşkanı Erdoğan, Gazze direnişini Anadolu'nun ileri savunması olarak nitelemedi mi? O zaman neden Türkiye silahlı yanıt vermemektedir?
- Filistin yürüyüşünde boy gösteren Baykar, ABD kuklası Kiev rejimine hibe ettiği SİHA'ları neden Filistin dostu Hizbullah'a çok görmektedir? Baykar için Rusya, İsrail'den daha büyük bir düşman mıdır?
- İsrail'e verilecek en güzel yanıt; bölge ülkeleri olarak hızla Suriye'nin kuzeyine girerek İkinci İsrail Devleti'ni önlemektir. Direniş Ekseni'ne askeri ve siyasi destek verilmeli, Doğu Akdeniz'de Batı Asya gücü teşkil edilmeli, İsrail dünyadan tecrit edilmelidir.

Medyanın Halleri | Cumhuriyet'e gözlük lazım: Hedef İran değil Türkiye - Resim : 1

Medyanın Halleri | Cumhuriyet'e gözlük lazım: Hedef İran değil Türkiye - Resim : 2

Medyanın Halleri | Cumhuriyet'e gözlük lazım: Hedef İran değil Türkiye - Resim : 3
İsrail Başbakanı Netanyahu'nun oğlu Yair Netanyahu'nun paylaştığı harita İsrail’in hedeflerini özetlemiyor mu?

Direnişe kim gölge düşürüyor

Aydınlık’ın mezhepçiliğe karşı uyarıları etkili olmaya başladı.
Fakat bazı yazarlar mezhepçiliğini, “Biz yapmıyoruz ki, İran yapıyor, direnişe gölge düşürüyor.” diyerek gizlemeye başladı.
Onlardan biri Yeni Şafak’tan Ersin Çelik. Yazısının başlığı, “İran eleştirileri mezhepçilik mi, feraset mi?”
Şöyle diyor:
“Hatırlayalım, 2011’de Suriye’de başlayan protestoların silahlı direnişe dönüşmesinin ardından muhalif gruplar kısa sürede Esed rejimini köşeye sıkıştırmayı başarmıştı. Ancak İran, yayılmacı politikasının jeopolitik simgesi olan ‘Şii Hilali’nin Suriye’ye dayanmasının kadük kalmaması için Esed’i devrik lider olmaktan kurtardı. Haliyle Suriye’de Sünni bir idarenin başa gelmesi de önlenmişti. Bunun için bölgeye binlerce Şii milis sevk edildi. Arka planda ise Hasan Nasrallah’ın komuta ettiği Hizbullah güçleri vardı.”
Peki Sayın Çelik şu sorulara yanıt verebilir mi?
Suriye muhalefeti silahlarını kimden aldı?
Suriye muhalefetinin amacı bahsettiğiniz gibi Sünni bir idarenin başa gelmesi ise, bu amaçla silaha sarılan mezhepçilik yapmış olmuyor mu?
IŞİD mezhepçi değil miydi?
Esad düşmanlığınız Türkiye’ye pahalıya patlamadı mı?
Her gün Mehmetçiğimiz canıyla, kanıyla bu bedeli ödemiyor mu?
Gazze direnişine gölge düşüren ona silah, mühimmat desteği veren İran mı?
Yoksa Nazi rejimi altındaki Ukrayna’ya bedava SİHA gönderen, mühimmat satan ama iş Filistin ve Lübnan’a gelince susan Türk hükûmeti mi?
İncirlik’ten Agratur’a oradan İsrail’e silah giderken susan AK Parti hükûmetini eleştirebiliyor musunuz?
İncirlik ve İsrail’in gözü olan Kürecik üssünü kapatmamak, kimin işine yarıyor?
Esas gölge düşüren Kürecik’i, İncirlik’i kapatmayan değil midir?
Bakan HAMAS Sünni, Hizbullah Şii. Omuz omuza savaşıyorlar.
Savaşanlarda mezhep ayrımı yok.
Savaşmayıp burun kıvıranlar hâlâ “Ama mezhepçiliği biz yapmıyoruz ki…” derdinde.
Yazarınız Sayın Mehmet Metiner’in bugünkü yazısını Yeni Şafak haber merkezinde ve tüm yazarlarınıza okutmanızı dileriz.

***

Ya zillet ya istiklal

SALİH TUNA-SABAH

Evet, zilletin başlangıç safhası "Suriye iç savaşıdır. Bu savaş yüzünden 2006'nın intikamı almak için (çağrı cihazlarını patlatacak kadar) yıllarca hazırlanan İsrail'e karşı her daim teyakkuzda olması gereken Hizbullah, enerjisini beyhude yerlerde harcadı veya harcamak zorunda bırakıldı.
Ayrıca, Suriye iç savaşı yüzünden güney sınırlarımızda "İkinci İsrail" tehlikesi hiç olmadığı kadar tebarüz etti.
Hülasa edecek olursak Suriye tuzağına, Davutoğlu döneminin Türkiye'si de İran da düşürüldü. İran sadece kendisi düşmedi, Hizbullah'ı da düşürdü.
Oysa İran ve Türkiye el ele verebilselerdi bu tuzağı İsrail ve hamilerinin aleyhine çevirebilirlerdi.
İran'ın, Suriye devleti nezdinde, Türkiye'nin de çoğunluğu Sünni olan Suriye halkı üzerinde etkisi bilinen bir gerçekti.
Rusya Devlet Başkanı Putin bile Başkan Erdoğan'ın bağımsızlıkçı/antiemperyalist duruşundan hareketle en kritik konularda diyalog içinde olurken, İran aynı şeyi neden başaramadı?
Batı Nükleer konusunda İran'ı alabildiğine sıkıştırdığı dönemde, Batı'nın çifte standart uyguladığını yüzüne vuran, "Batı önce İsrail'deki atom bombalarına baksın..." diyen Cumhurbaşkanı Erdoğan değil miydi?
Sünni dünyasında gelmiş geçmiş hangi lider, "Bizim Sünnilik diye bir dinimiz yoktur. Bizim Şia diye bir dinimiz yoktur. Bizim tek dinimiz İslâm'dır..." şeklinde mezhepçi asabiyetleri elinin tersiyle itmiştir?..
Mademki, İsrail katliam yaparken kimsenin ırkına ve mezhebine bakmıyor, vahdet için hiçbir şey geç kalmış değildir.

***

Hamas, Hizbullah, İran, Sünnilik ve Şiilik…

MEHMET METİNER-YENİ ŞAFAK

Hizbullah’ın efsanevî lideri Seyid Hasan Nasrallah’ın İsrail tarafından öldürülmesiyle birlikte düğmeye basılmışcasına İslamcı-muhafazakar mahallede birilerince tekrar İran düşmanlığı tedavüle sokulmaya başlandı.
Nasrallah’ın ölümüne tıpkı İsrailliler gibi sevinenler oldu.
Şimdi söyleyeceklerimi herkes iyi not etsin.
İran İslam Devrimi’ni bu ülkede ilk savunan insanlardan biriyim. Aynı şekilde Şii eksenli mezhepçi bir cumhuriyetin inşasına da ilk eleştiriyi getirenlerden… (…)
Bizimkisi Şiipolitik eksenli mezhepçiliğin bir eleştirisiydi; ama Sünnicilik adına yapılan bir eleştiri değildi. Yani verili mezhepçiliği bir başka mezhepçilik anlayışıyla def etmeye çalışan bir anlayış değildi bizimkisi. O tarihte İran’dan çok İrancılık yapan İslamcı grupların hiddetine ve şiddetine nasıl maruz kaldığımızı bilen bilir. Bilmek isteyen de arşive başvurur öğrenir. (…)
Filistin davasında Hamas ile Hizbullah bir cephede.
Ne Hizbullah Hamas’ın Sünniliğini ne de Hamas Hizbullah’ın Şiiliğini sorun olarak görüyor.
Ama Hamas’ı savunanlardan kimileri nedense Hizbullah’ı zaman zaman düşmanlaştıran bir dil kullanma yoluna gidebiliyor.
Bu eğilim Hamas’ın geliştirip derinleştirmek istediği anlayış hattına fena halde zarar veriyor ve son kertede İsrail’in işine yarıyor.

İsrail Lübnan İran Cumhuriyet Gazetesi