MEDYANIN HALLERİ… Fikret Bila'nın 'atladığı' tehdit! ‘İsrail’in Türkiye’ye cephe açması akla yatkın değil’
Fikret Bila’ya göre İsrail’in ‘Türkiye’ye cephe açması akla yatkın değil.’ Ona göre dış tehdit söyleminin amacı gündem değiştirmek! Sayın Bila, o cephe çoktan açıldı! ABD ‘İkinci İsrail’ hedefiyle sınırımızda PKK'yı besliyor. İkinci İsrail, İsrail'in kardeşi olacak. İkisi de ABD çocuğu...
“Türkiye’yi büyük bir tuzağa sürükleyen yalan, şimdilerde hep bir ağızdan dillendiriliyor. İsrail’in Lübnan işgalinden sonra İran’a yöneleceği iddiasına karşı Aydınlık uyarıyor: Birinci düşmanları Türkiye, sıradaki hedefleri Kürdistan…”
Yukarıdaki tarihi uyarı Aydınlık’ın 30 Eylül’deki ‘Lübnan’dan sonra hedef ‘Kürdistan’ manşetinden.
Bizzat MOSSAD Başkanı Yossi Cohen ne diyor? “İsrail için Türkiye, İran’dan daha büyük bir tehdittir.”
İsrail son yıllarda Yunanistan’a yığınak yapıyor, Ege’de ada satın almaya çalışıyor, Kıbrıs’ı ana üssü haline getiriyor, Noble Dina ve Nemesis gibi intikam tatbikatlarında Türkiye’ye silah doğrultuyor.
Peki İsrail’in hedefi Türkiye derken ordularını göndermesinden mi söz ediliyor? ABD’nin dolayısıyla İsrail’in kuklası PKK/PYD zaten sınırımızın dibinde! Yüz binlerce tır dolusu silah ve mühimmat gönderilen terör örgütlerinin Suriye’nin kuzeyinde devletleşmesi için çaba sarf ediliyor. Bozguna uğratılan yerel seçim girişimi gibi…
Cumhurbaşkanı Erdoğan da geçen gün TBMM açılışında buna işaret etti: "’Vaat edilmiş topraklar’ hezeyanıyla hareket eden İsrail yönetiminin, tamamen dini bir fanatizm ile Filistin ve Lübnan’dan sonra gözünü dikeceği yer, açık söylüyorum, bizim vatan topraklarımız olacaktır.”
Dini bir referansla olsa da Türkiye üzerine tehdidin tespiti açısından önemli.
Gazeteci Fikret Bila Halktv’deki köşe yazısında, Erdoğan’ın bu açıklamasını ele aldı.
Başlığı: “Dış tehdit politikası”
Bila’ya göre, Erdoğan gündem değiştirmek için ‘dış tehdit’, ‘dış güçler’ söylemini kullanıyor:
“İktidarın, içeride ne zaman sıkışsa 'dış tehdit', 'dış güçler' politikasına sarıldığı biliniyor.
“Bugün de aynı politikayı izliyor.
“Yarattığı ekonomik krizin yol açtığı yüksek enflasyon, yetersiz ücret, geçim sıkıntısıyla yerel seçimleri kaybeden iktidar ağırlaşan sorunlar karşısında gündemi değiştirmeye çalışıyor.
“Bu sorunların gündem olmasını önlemek, başta CHP olmak üzere muhalefet partilerini baskılamak için bir dış tehdit ilân etti.
“İsrail’in Türkiye’yi için tehdit olduğunu duyurdu.
“Ardından bu dış tehdit karşısında iç cepheyi güçlendirmek gerektiğini vurgulamaya başladı.
"'Milli birlik, beraberlik' çağrısı yaptı.
"İktidarıyla muhalefetiyle bu dış tehdide karşı önlem alınmasını istedi.
"Böylece CHP başta olmak üzere muhalefet partileri de iktidarın yanında saf tutmaya çabalıyor.”
Fikret Bila, bu tehdidin gerçekçi olmadığını savunuyor:
“İsrail’in öngörülebilir bir gelecekte Türkiye’ye saldırması mümkün değil.
“Şu anda ABD ile birlikte güney Lübnan’ı işgal etmekle meşgul.
“Ardından hedefinde güney Suriye toprakları var.
“Büyük Ortadoğu Projesi’nin (BOP) gereği olarak ABD ile birlikte büyük İsrail’i hayata geçirmeye çalışıyor.
“Bu koşullarda Türkiye’ye bir cephe açması akla yatkın değil.”
Bila, Büyük Ortadoğu Projesi’nin “uzun vadede” Türkiye için tehdit oluşturabileceğini sözlerine ekliyor ve AK Parti hükümetinin geçmişte Suriye politikasındaki hatalarını sıralıyor. Bila, ABD’nin Türkiye’nin güney sınırının hemen altında PKK’ya devlet kurmasının kabullenildiğini savunuyor.
BİLA'NIN ISKALADIKLARI
Bila’nın yazısında çözüme dair hiçbir önerinin yer almadığını es geçelim, ABD ve İsrail planlarının göbekten bağlı olduğu gerçeğini ıskalıyor. ABD’nin bölgedeki karakolu olan İsrail ile Suriye sınırımızda kurmayı hedeflediği ‘ikinci İsrail’in kardeş olacağını atlıyor. Bugün üzerimizde F-35’ler uçmadığı için bölgemizdeki savaşın bizimle ilgisi olmadığını sanıyor. Bölgeyi kana bulayan ABD destekli İsrail’e en büyük darbeyi, Türkiye’nin Suriye’nin kuzeyindeki tehlikeyi bertaraf ederek vurabileceğini görmüyor.
Hala süreci olgunlaştıramayan AK Parti Hükümetini bu darbeyi vurmaya çağırmak yerine, bize yönelik bir tehdit olmadığını savunuyor.
Bugün bölgemizdeki savaşın düğümü sınırımızda çözülecek. Başta Türkiye ve Suriye olmak üzere bölge ülkelerinin işbirliği tüm emperyalist kuvvetleri temizleyecek araçtır.
Türkiye’de yaşayan, Türk kamuoyunu aydınlatan gazetecilere de bu gerçeği üzerine basa basa işlemek görevi düşüyor. Tehditleri yok saymak değil!
Akdeniz’de ne kadar savaş gemisi var?
Abdullah Karakuş – Milliyet
İsrail daha ne kadar bombalayacak ve ilerleyecek?
Suriye, Türkiye...
ABD’nin ve batının İsrail’e desteği daha ne kadar sürecek?
Bunlara bakmak için ‘Akdeniz’de ve bölgede ne kadar savaş gemisi var?’ sorusunu iyi sorgulamak lazım.
Akdeniz’de gaz tartışmaları yaşanırken 100’ün üstünde savaş gemisi bölgede dolaşıyordu. Şimdi bu sayının 200’ü bulduğu belirtiliyor. Bunların içinde denizaltılar da var uçak gemileri de.
Ya Aden Körfezi ve Umman Körfezi’ndeki savaş gemileri? Onların sayısını bilemiyoruz.
Bunlar niye dolaşıyor?
Batı ülkeleri, bölgedeki değişik ülkelerdeki üstlerine de mühimmat ve uçak takviyesi yaptı.
Geçtiğimiz aylarda Ulaştırma Bakanı Abdulkadir Uraloğlu ile Cibuti’ye gitmiştim.
Afrika ülkesi olan Cibuti Kızıldeniz’in tam girişinde. Yani önemli bir noktada.
Uçağımız kalkıp inerken bir şey dikkatimi çekmişti.
Her tarafta helikopter ve uçaklar görmüştüm. Sayıları çok fazlaydı.
5 ülkenin üssü varmış Cibuti’de.
1 milyonluk bir ülkede 5 ülke üssü. Gerisini siz düşünün artık.
Birçok ülkede daha batılı ülkelerin üssü ve silahları var. Örneğin Güney Kıbrıs’ta da batılı ülkelerin silah ve araç gereçleri bulunuyor.
Bu işin sonunun nereye gidebileceğini ve Türkiye’ye de göz koyup koymadığını tartışırken bölgedeki bu hareketliliği de iyi düşünmek lazım.
15 Temmuz’u unutmamak gerekiyor...
Birlik olursak parçalayamazlar
Ufuk Coşkun - MİLAT
Bakınız son iki yüz yıldır finans, teknoloji, istihbarat, askeri, siyaset ve medya gibi birçok alanda örgütlenen ve güçlenen bir Amerikan emperyalizminin varlığı ile karşı karşıyayız.
Bugün dünyanın geri kalanının sessiz kalması bu gücün neredeyse tüm ülkelere sirayet etmesi sebebiyledir.
O yüzden diyorum ki, İsrail’in topraklarımıza doğru ilerlediği bir şöyle bir zamanda bu topraklarda yaşıyor olmanın verdiği bilinç ve sorumlulukla buraya ait söyleyebilecek sözlerimiz olmalıdır.
Sözlerimiz; elbette dini, ırkı, rengi, düşüncesi, mezhebi, inancı ne olursa olsun vicdan, ahlak ve erdem sahibi herkese olmalıdır. Çünkü saldırı hepimize dönük…
İçeriden ve dışarıdan kuşatma altında olduğumuzu söylememize gerek var mı? Her şey gözlerimizin önünde cereyan ediyor.
İçimizdeki şuursuz, entelektüel melekeleri dumura uğramış sözüm ona aydın ve siyasetçiler, tatlı su İslamcıları, gevşek, lüpçü muhafazakârlar henüz meselenin ciddiyetini kavrayamadılar.
Elli yıldır ‘kahrolsun İsrail’ sloganı atmaktan öte bir şey yapamayan, coca cola boykotunu büyük mücadele kapsamına alan bu tipler mezhepçi takıntıları yüzünden birliktelik ruhundan uzak görünüyor.
Oysa bizler, özü-gürlüğümüzü, derin irfanımızı, varlığımızı ve vicdanımızı kimseye esir etmeyeceğimizi cümle âleme yeniden ilan etmeliyiz. Burası başkalarının değil bizim meskenimizdir.
TBMM toplanıyor konumuz Siyonizm
Nedim Şener - Hürriyet
İsrail amacını hiç saklamadı; Eski İsrail Başbakanı Moşe Dayan 1967’de işgal ettikleri Golan Tepeleri’ni ziyaret ederken,“Geçmiş kuşaklar İsrail’i 1948 sınırlarına ulaştırdılar, biz 1967 sınırlarına ulaştırdık, siz Nil’den Fırat’a uzanan ‘Büyük İsrail’i kuracaksınız” demişti. Yine eski başbakanlardan Menahem Begin, “İsrail Devleti’nin İncil’de öngörüldüğü gibi Irak, Suriye, Türkiye, Suudi Arabistan, Mısır, Sudan, Lübnan, Ürdün ve Kuveyt’i kapsayacağını” söylediği basında bolca yazıldı.
Hatta 1982’de buna bir de isim verildi; Oded Yinon Planı...
“Beyrut kasabı” diye anılan eski Başbakan’ın danışmanı olan Oded Yinon tarafından yazılan planla Ortadoğu’daki devletlerin etnik ve mezhepsel olarak nasıl bölüneceği ve haritaların nasıl değişeceği tek tek anlatılmıştı. Hedef ülkeler ise, Lübnan, Suriye, Irak, İran, Türkiye hatta Ürdün tek tek sayılmıştı:
“Suriye ve daha sonra Irak’ın feshi ve Lübnan’da olduğu gibi etnik ve dini bölgelere ayrılması İsrail’in uzun vadede Doğu cephesindeki bir numaralı hedefidir ve bunun için kısa vadede bu devletlerin askeri gücünün feshi ana hedeftir.
Bir taraftan petrol zengini olan ancak diğer taraftan parçalanmış bir ülke olan Irak’ın İsrail’in hedeflerine aday olması garantidir. Bizim için Irak’ın feshi, Suriye’nin feshinden bile daha önemlidir.
İran nüfusunun yarısı Farsça konuşan bir gruptan oluşur ve diğer yarısı da etnik olarak Türk bir gruptur. Türkiye’nin nüfusu Türk Sünni Müslüman bir çoğunluk (%50 civarı) ve iki büyük azınlıktan oluşur, 12 milyon Şii Alevi ve 6 milyon Sünni Kürt.”
PKK HAREKETE GEÇİRİLDİ
1982 yılında Oded Yinon Yinon Planı’nın ortaya çıkmasından sonra bilin bakalım ne oldu; PKK terör örgütü 1984 yılında Eruh ve Şemdinli baskınları ile devlete ilk kurşunu sıkarken, dört ülkede sözde Kürdistan haritaları ile bölücü faaliyetlerine başladı.
Yinon Planı’nın 42 yıl sonra dahi konuşuluyor olması; temel amacı olan “Arz-ı Mev”ud” yani “Büyük İsrail Devleti”ni kurma yolunda uygulanıyor olmasındandır. Soykırımcı İsrail’in en çok güvendiği şey sahip olduğu askeri güç yanında bölge ülkelerinin birlik haline gelememeleri.