Medyanın Halleri | Foncu medya görevi aldı: PKK’yı hapisten kurtarmak için harekete geçtiler
Medyascope’un Genel Yayın Yönetmeni Ruşen Çakır, önceki gün 'Türkiye'nin Selahattin Demirtaş'a ihtiyacı var' başlıklı bir video yayınladı. Medyascope gibi kurumlar işte bunlar için fon alıyor. PKK/FETÖ’yü hapisten kurtarmak, yeni açılım süreçlerine zemin hazırlamak.
Türkiye’de ikinci bir açılım süreci için zemin yoklanıyor.
Devlet Bahçeli’nin DEM Partililerin elini sıkması, DEM’lilerin de İmralı’yı adres göstermesinin ardından Öcalan’a çağrı yapması, gündeme oturdu.
ABD’den ve Avrupalı vakıflardan milyonlarca fon alan, daha önce Mavi Vatan düşmanlığı yapan Medyascope’un Genel Yayın Yönetmeni Ruşen Çakır, önceki gün “Türkiye'nin Selahattin Demirtaş'a ihtiyacı var” başlıklı bir video yayınladı.
Ruşen Çakır’a göre DEM Parti, yeni bir parti olmasına rağmen “çok köklü bir geleneğin”, “çok büyük deneyim sahibi bir geleneğin” partisi. Eh, parti yeniyse köklü gelenek kim oluyor? Bizim okurumuz hemen anlar ama Çakır da zaten bunun açıklamasını devamında yapıyor: PKK.
‘İLK SÜREÇTE HEYECANLANDIM’
Çakır, ilk açılım dönemlerini heyecanla takip ettiğini söylüyor. Kandil’e gittiğini, Murat Karayılan’ın açıklamasını canlı verdiğini, Duran Kalkan ve Cemil Bayık’la röportajlar yaptığını anlatıyor. Ama sonuçta hayal kırıklığına uğradığını ifade ediyor. O süreci hatırlayalım?
Açılım için Ak Parti hükûmeti FETÖ ile hareket etti. FETÖ’nün yargıçları ve emniyet içindeki çeteleri, Vatan Partisi’ni ve Türk Silahlı Kuvvetlerini hedef aldı. Vatanseverleri içeri attı. Açılımın önü böyle açıldı. Fakat Vatan Partisi öncülüğünde Silivri duvarları yıkıldı. Açılımı yapanlar vatanseverler yerine o hücrelere atıldı. Türk Ordusu, 24 Temmuz 2015’te Vatan Savaşı’na başladı. Önce hendek operasyonları ile yurt içinde terör örgütüne büyük darbe vuruldu. Daha sonra Türk Ordusu Fırat Kalkanı, Zeytin Dalı, Barış Pınarı harekâtlarıyla ABD’nin terör koridorunu parçaladı. Bu arada ABD Gladyosu bir unsuru olan FETÖ ile darbe girişimine kalkıştı. Ezildi. Türkiye, güvenliğine dair daha kararlı adımlar atmayı sürdürdü. PKK hendeklere gömüldü.
Fakat son genel seçim öncesi AK Parti Hükûmeti, yine Batı’yla uyumlu politikalar uygulayacağının işaretlerini vermeye başladı. Seçimden sonra Mehmet Şimşek ekonominin başına getirildi. Erdoğan, Rusya dönüşü Şimşek’le ilgili soruya “Kabullendik” yanıtını verdi. Türkiye sıcak paraya hoş geldin partisine başlarken, AK Parti’nin “denge” dediği politika giderek çıkmaza girdi. Ağırlık Batı’ya yöneldi. Rusya’ya yönelik yaptırım tehditlerine boyun eğerlerken Doğu Akdeniz’de sessizlik başladı. Yeni Anayasa tartışmalarıyla birlikte, nihayetinde İkinci Açılım Süreci’nin işaretleri de verilmeye başlandı.
ÖCALAN’IN ROLÜ DEMİRTAŞ’A
Bahçeli’nin el uzatmasına rağmen, bu süreçte DEM’in kendisinin inisiyatif alamayacağı herkesin malumu. Bunu Ruşen Çakır da itiraf ediyor: “Bahçeli ve Erdoğan’ın kafasında DEM’in Öcalan ve Kandil’e rağmen kendileriyle işbirliği yapacağı gibi bir düşünce varsa, bu hiç gerçekçi değil. DEM, Öcalan ve Kandil’e rağmen adım atamaz.”
Çakır bununla birlikte DEM’de liderlik sorunu olduğunu söylüyor. Sanki 6-8 Ekim hiç yaşanmamış, 37 kişi ölmemiş, 326'sı güvenlik görevlisi 761 kişi yaralanmamış, 197 okulun yakılmamış, 269 kamu binası tahrip edilmemiş, 1731 ev ve işyeri yağmalanmamış ve 1230 araç da zarar görmemiş gibi, Çakır bakın ne diyor: “Demirtaş sudan sebeplerle içeri atıldı.” Çakır yine, DEM’li tutukların serbest bırakılmasını talep ediyor.
Peki buna rağmen neden Ruşen Çakır, Demirtaş adını öne çıkarıyor?
Ona göre, Demirtaş Öcalan’a rakip olmayacağını taaddüt etti. Ve yine ona göre Türkiye’nin Demirtaş’sız siyaset yürütme lüksü yok. Sudan sebeple tutuklu ve Erdoğan inadından vazgeçmeli!
Çakır’a göre Öcalan’ın rolü büyük. Fakat Öcalan’ın dışarı bırakılmasının olanaksız olduğunu belirten Çakır, bu süreç için gerçek hayatta birinin olması gerektiğini aktarıyor. İşte Demirtaş’a biçilen rol bu. Öcalan’ın yerini alması. “Eğer” diyor “pişirilen bir şey varsa DEM Parti, cezaevindeki kadrolarla güçlendirilmelidir. Bu yapılırsa Türkiye’nin hayrına olur.”
Medyascope gibi kurumlar işte bunlar için fon alıyor.
Türkiye’yi Batı politikalarına yaklaştırmak, Mavi Vatan’dan vazgeçirmek, terörle mücadelenin direncini kırmak, PKK/FETÖ’yü hapisten kurtarmak, yeni açılım süreçlerine zemin hazırlamak.
PKK ve DEM Parti, ABD ve İsrail’in stratejik piyonudur.
Kendi deyimleriyle “kara ordusu”dur.
İkinci İsrail planının en önemli aracıdır.
Güvenlik güçlerimiz canını, kanını verirken hiçbir kuvvetin PKK’yı hendeklerden kurtarma gücü yok.
PKK/FETÖ’yü hapisten çıkarma gücü yok.
Barış, PKK ile anlaşarak olmaz.
Ancak ve ancak PKK terör örgütünü temizleyerek olur.
Bu mücadelenin bir ayağı da, ABD ve Avrupa’dan aldıkları fonlarla ABD-İsrail projelerini Türk milletini kabul ettirmek için yayın yapan foncu medyanın faaliyetlerini engellemektir.
Basınımızın emperyalist devletler tarafından kontrol edilmesi Türkiyemiz için bir güvenlik sorunudur.
Acil olarak Yabancı Etki Ajanlığı Yasası çıkartılarak yabancı emperyalist devletlerin ve bağlı kurumlarının Türkiye’deki basın kuruluşlarına para yardımı adı altında yönetmesi engellenmelidir.
Medyoscope’nin aldığı fonlar
Medyascope, ABD’li Chrest Foundation Vakfı’ndan 2016’dan 2020 yılına kadar 476 bin 720 dolar aldı.
Medyascope’a daha sonraki yıllarda da ABD, Almanya, İsviçre ve Belçikalı vakıflardan milyonlarca lira akmaya devam etti. Sabah’ta yer alan habere göre Medyascope, 2023’ten bu yana Alman Heinrich Böll Vakfı’ndan 1 milyon 200 bin lira, İsviçre merkezli Sivil Haklar Savunucuları (CRD)’ndan 3 milyon 390 bin lira, Belçika merkezli Avrupa Demokrasi Vakfı (EED)’ndan 7 milyon 40 bin lira aldı, ABD’li Ulusal Demokrasi Vakfı (NED)’ndan 5 milyon 376 bin lira, Uluslararası Gazeteciler Enstitüsü (IPI)’nden 150 bin lira ve Interviews Network'ten 570 bin lira hibe aldı.