Medyanın Halleri: Kadercilik aynı
Türk basınının köşelerindeki üfürükçülerden kurtulması gerek... 'Hayattaki en hakiki mürşit ilimdir, fendir.' diyen Atatürk’ü savunduğunu iddia eden bu gazete, işine gelince üfürükçülere yaslanıyor.
12 Şubat tarihli Medyanın Halleri köşesinde bir eleştiride bulunmuştuk. “Neoliberalizm beraberinde ‘Yeni Orta-çağ’ düşüncesini taşıdı. Etnikçilik, kimlikçilik, mistizm; modernizme bulandırılıp kitlelere sunuluyor. Büyücülük, falcılık, üfürükçülük patlama yaptı. Artık sokaklardaki kafelerde mutlaka fal bakılıyor. Basının astroloji köşeleri, bu Yeni Ortaçağ zihniyetini körükleyen en önemli araçlardan biri.” dedik. Türk basınının köşelerindeki üfürükçülerden kurtulması gerektiğini söyledik. Bu satırların üzerinden bir hafta geçmeden, dün Sözcü gazetesinin birinci sayfasında şöyle bir haber vardı: “Ünlü astrolog Öner Döşer, maden faciasını öngördü.”
“Hayattaki en hakiki mürşit ilimdir, fendir.” diyen Atatürk’ü savunduğunu iddia eden bu gazete, işine gelince üfürükçülere yaslanıyor. Aynı özelleştirmenin sorunlarını “Ölüm madencinin fıtratında vardır.” diyerek kadere bırakan hükûmet sözcüleriyle, aynı şekilde hareket ediyor. Biri teskin etmek biri muhalefet etmek amacı güdüyor. Ama kullanılan araç aynı. Kadercilik, bağnazlık, üfürükçülük… Gerçek sorunlar ve çözüm yolları yok. İnsan yaşamı, felaketleri önleme yıldızların konumuna değil; bilime bağlı. Bilim Ütopya Dergisi, bu ay “Safsataya karşı bilim hareketi” başlattı. Bunun ne kadar önemli olduğunu görüyoruz. Bütün okurlarımızı Aydınlık’ı daha sıkı takip etmeye, Bilim Ütopya edinmeye devam ediyoruz.
İHANET KORİDORU
SALİH TUNA - SABAH
Mossad'ın eski üst düzey yöneticilerinden Rami Igra geçenlerde Gazze Şeridi'nde mukim 4 yaş üzeri tüm Filistinlilerin Hamas'ı destekledikleri için "toplu cezalandırılmayı" hak ettiklerini savunmuştu. (…) Siyonist İsrail zihniyeti böyle de ABD emperyalizmi çok mu farklı sanki? Yaklaşık 1.5 milyon Filistinlinin sığındığı Gazze Şeridi'nin güneyindeki Refah bölgesini bombalayan İsrail'i arkalamaya devam ediyorlar hâlâ. (…) Gazzelileri açlığa, susuzluğa mahkûm eden İsrail'e ekonomik bedel ödetmek için Kızıldeniz'de operasyon düzenleyen dünyanın en yoksul ülkesi Yemen'i de ABD "terörist" ilan ediyor. Yemen'in mezkûr operasyonları nedeniyle milyarlarca dolar zarara uğrayan İsrail ve destekçilerine yardım eli bölgedeki kapıkulu Arap devletçiklerinden geldi. Nasıl mı? Kızıldeniz güzergâhına alternatif olarak Dubai'den Suudi Arabistan'a ve Ürdün'e, oradan da İsrail'e ulaşan "ihanet koridoru" mesabesinde kara koridoru kuruldu. Sonra da Ürdün Kralı 2. Abdullah, Gazze'ye insani yardım yapmak numarasıyla bizzat helikoptere binip şov yapıyor.
ÇOK KUTUPLU DÜNYADA TÜRKİYE’NİN YERİ
BURHANETTİN DURAN - SABAH
Dünya risklerle dolu çok kutuplu bir döneme gidiyor. Pandemi, Rusya-Ukrayna savaşı ve İsrail-Filistin çatışması ile hızlanan bu kaotik gidişat Hindistan, Brezilya ve Türkiye gibi yükselen güçlere önemli sorumluluklar yüklüyor. Öncelikle büyük güç rekabetinin ürettiği boşluklara, kaosa ve risklere karşı hazırlıklı olmak gerekiyor. Ticaretten enerjiye teknolojiden güvenliğe kadar birçok alanda istikrar ve iş birliğine ihtiyacımız var. Yine, Batı merkezli düzenin yerini çok kutupluluğa terk etmesi yeni düzenin de eskisi gibi hiyerarşik olmayacağı anlamına gelmez. Normlara dayalı olduğu iddia edilen tek kutuplu dünyanın egemenlik ve insan hakları ihlallerine çok şahit olduk. Yenisi, çok kutupluluk hali daha kaotik ve daha tehlikeli olabilir. Bu sebeple "dünya beşten büyüktür" diyen Türkiye, Batı merkezli dünya düzeninin adaletsizliklerine karşı çıkmakla kalmıyor. ABD, Çin, Rusya ve AB arasındaki büyük güç rekabetinin sorunlarına da dikkat çekerek yeni kutuplaşmaları reddediyor. Ukrayna ve Gazze krizlerinde olduğu gibi çözümün parçası olmaya çalışıyor. Bu gayret içerisindeki Türkiye önümüzdeki yıllarda uluslararası sistemdeki yerini ve rolünü daha da güçlendirecek.
EDİTÖRÜN YORUMU:
Dünyanın kutuplaştığı, çok kutupluluğa gittiği ve büyük tehlikeler var olduğu bir gerçek. Sayın Duran’la tespitlerimiz örtüşüyor. Fakat Sayın Duran şu noktanın üzerinde yeterince durmuyor: Türkiye denge politikasıyla bu kutuplaşmanın dışında kalabilir mi? İkinci Dünya Savaşı’nda bu olmuştu ama orada Türkiye doğrudan hedef değildi. Koşullar daha çok Birinci Dünya Savaşı’na benziyor. Osmanlı Devleti, o kutuplaşmada doğrudan bölünme ve parçalanmanın hedefiydi. Savaşın sebeplerinden biri de buydu. Bugün yine gündemde olan bizim coğrafyamız. Silahlar doğrudan Türkiye’ye yöneltiliyor. Türkiye savaşa girmese bile, ‘savaş Türkiye’ye girecek.’ O yüzden siyasi ve ekonomik olarak hazırlanmak gerekiyor. Denge politikası, bunun sürdürülemez olduğunu gösteriyor. Türkiye eski ve sözde dostlarıyla ilişkiyi düzelteceğim derken, yeni ve ihtiyaçlarına yanıt verecek dostlarından oluyor. İç cephemizi sağlam tutmalı, Asya ülkelerinden de dayanaklar oluşturmalıyız!