MEDYANIN HALLERİ… Travmanız için tedavi öneririz! Bir iç cephe yıkıcısının trajedisi
Bir cümle var ki, ezcümle emperyalistleri, onların piyonları olan FETÖ’cüleri ve PKK’lıları, Batı destekli irticacıları kudurtmaya yetiyor: “Mustafa Kemal’in askerleriyiz.”
İşi gücü Atatürk, Cumhuriyet ve İran düşmanlığı olan Yeni Şafak yazarı, bu sloganın hayatında nasıl bir travma yarattığını yazmış:
“Bu hakkımı saklı tutarak söylemek isterim ki ‘Mustafa Kemal’in askerleriyiz’ terkibi benim açımdan hayatımın en travmatik terkiplerinden biridir. Her duyduğumda tüylerim diken diken olur ve kendimi derhal bu terkibin karşısında konumlanmaya mecbur hissederim. (…)
Kamalistlere soracak değilim bu soruyu. Çünkü onlar dünyanın en yobaz kitlesi. Bilinen ve bulunan bir tedavileri de yok. (…)”
Yazıda gülümsememek elde değil. Travmayı yaşayan Kılıçarslan, “Tedavileri yok!” diyen de Kılıçarslan.
Allah önce kendisine şifa versin. Travmaları için tedavi öneririz.
Kılıçarslan, Kemalistlere “en yobaz kitle” diye saldırıyor. Oysa Atatürkçülük maskesiyle Gladyo’nun yaptıklarını da işin içine katıp suyu bulandıran kendileri.
Fakat Kılıçarslan kim?
Bunların Kemalizm ve Atatürk düşmanlığı zirvededir ki, travmaları nedeniyle FETÖ güzellemeleri yapmaya, onlarla “müesses nizamı” yıkmaya çabalamışlardır. Biz demiyoruz, kendi itiraf ediyor.
22 Nisan 2017’de "İslamcıları AK Parti'den tasfiye etmek istiyor olabilirsiniz" başlıklı bir yazı yazmıştı. Bakın ne diyor:
“Anlamadığınız şu: Bize ağzınızı doldura doldura 'Kraliçe’nin İslamcıları!' falan diyorsunuz ya, bunun hakikatle uzak yakın ilgisi olmadığını siz de biliyorsunuz. Bize 'Cumhurbaşkanı Adayımız Abdullah Gül.' dendiğinde eyvallah dedik. Bize 'Başbakanınız bundan böyle Ahmet Davutoğlu olacak.' dendiğinde eyvallah dedik. Bize 'Başbakanınız artık Davutoğlu değil.' dendiğinde eyvallah dedik. Bize 'Onlarla çalışmaya mecburuz.' denildiğinde sert itirazlarımıza rağmen FETÖ ile birlikte hareket edilmesine bile eyvallah dedik.”
Biz anlıyoruz Kılıçarslan. Hep de anladık. Ama siz uyarılarımıza rağmen anlamadınız ve 15 Temmuz’u açan yola taş döşediniz. Sizin bu ülkenin kurucu değerlerine olan nefretiniz yüzünden nasıl emperyalistlerle, Gladyo’nun araçlarıyla, FETÖ ile yan yana geldiğinizi biliriz.
Türk milleti Ergenekon-Balyoz kumpaslarına karşı “Mustafa Kemal’in askerleriyiz!” sloganıyla mücadele ederken, siz FETÖ’nün gül bahçelerinde değil miydiniz?
22.12.2013 tarihinde “Gülen’le ilgili atılan capsleri ve video editingleri çok yakışıksız buluyorum.” diye tivit atan siz değil miydiniz? Aaa, bakınız tarihe. 17-25 Aralık kumpasında hep “Reis’in yanında olmakla, her şeye eyvallah demekle” övünen İsmail Kılıçarslan’a…
Yine o tarihlerde Erdoğan’ı “cemaati bitirme planı”nda imzası bulunmakla itham etmiyor muydunuz?
Gülen’e takılan lakaplardan “Fetöcan” denmesi zorunuza gitmiyor muydu? Şu sözleri siz söylemediniz mi: “Çok müeddeb insanlardır hizmet bağlıları. Bir haftadır yemediğim küfür kalmadı; ama olsun. Birkaç tezek için gül bahçesine kızmam.”
“Mustafa Kemal’in askerleriyiz!” demek emperyalizme ve siyonizme karşı mücadele mevzisinde olmaktır.
“Mustafa Kemal’in askerleriyiz!” bağımsız Türkiye bayrağını yükseltmektir.
“Mustafa Kemal’in askerleriyiz!” ekonomide, kültürde bağımsızlıktır.
“Mustafa Kemal’in askerleriyiz!” sizin çocukluk tramvanız diye bugün de çocuk tavırlarına girip Türkiye düşmanlarına hizmet etmenin zamanı hiç değil.
Cumhurbaşkanı’nın iç cephe vurgusu yaparken, “Atatürk'ü putlaştırmak isteyenler kadar, Atatürk'ü tamamen yok sayanlar da Gazi'nin milletimizin gönlündeki yerini sarsamayacaktır.” derken, siz iç cephe yıkıcılığından başka bir şey yapmıyorsunuz.
Bu tavırla o “gül bahçenizden” çıkamıyorsunuz.
Hep yanında olmakla, her şeye eyvallah demekle övündüğünüz Cumhurbaşkanı’na en büyük zararı siz veriyorsunuz.
“Eyvallahçılar”la “Mustafa Kemal’in askerleriyiz!” diyenlerin arasındaki fark işte budur.
“Eyvallahçılar” emperyalistlere ve Gladyo’ya alan açtı, “Mustafa Kemal’in askerleri” direndi.
ATATÜRK DEVRİ
İLBER ORTAYLI/ HÜRRİYET
Acemoğlu’nun Arapların Osmanlı döneminde iktisadi gelişimi üzerinde Oksijen gazetesinde bir yazısını okudum, maalesef boştu. Anglosakson tarihçiler arasında ve bilhassa İsrail’de 19. yüzyıl Arap ülkeleri üzerine yazılan kitaplar rafları doldurur ve ciddi araştırmalardır. Bu konudaki Acemoğlu’nun yorumları kampüsteki Arap entelektüellerinden esinlenerek kaleme aldığı açıktır. Daron Bey’in oradaki ifadesine göre bir gelişme görülmemiş, fakat tarihi izleyen mesela Britanyalı parlamento üyesi muasır Mark Sykes dahi başka şeyler söylüyor (The Caliphs’ Last Heritage: A Short History of the Turkish Empire adlı eser).
Daron Bey’in bu gazetede Macaristan üzerindeki yazısını da okudum. “Macaristan demokrat değilmiş, Avrupa Birliği’nden atılmalıymış.” Bu sözleri söyleyen, Amerikalı olsa da MIT’de profesör olsa da şarktan gelen bir delikanlıdır. Avrupa tarihini ne kadar etüt ettiğini bilmiyorum. Macaristan Avrupa Birliği’nden atılırsa o Avrupa Birliği neye yarar. Herhâlde Romanya ve Bulgaristan’la devam edecek bir camia değildir. Bu gibi ifadeleri akşam kahve konuşmalarında yapabilirsiniz. O tarihte Nobel almamıştı ama yine saygın bir kurumun, saygın bir hocasıydı. Bunları açıkça yazıp söylemek densizliktir. Maalesef bazı pozisyonlar bazı söylem biçimlerini dengelemek ve sınırlamayı gerektirir.
Üçüncü konu. Atatürk devri üzerinde yazan insanların Batı’daki bu tip söylemlere kaynaklık eden Erich Jan Zürcher yorumundan etkilendiği görülür. O kitabı herhâlde okumuş olmalı ve tesir altında kaldığını zannediyorum. Zürcher kaynak kullanılmak bakımından çok özürlü bir yazardır. Sınırlı kaynak yorumcusu ve nakilcisidir. Başka bir şeyi de pek okuduğunu düşünemiyorum. İlla Avrupa kaynağı arıyorsa cumhuriyet dönemi için Bernard Lewis’ten başlar ve Andrew Mango ile devam edersiniz. Hadi Standford Shaw’u beğenmiyorsunuz Paraşkev Paruşev’e kadar devam edersiniz.