Mehmet Akif İran’da
İranlı tarihçi Mesud Sadr Muhammedi, Mehmet Akif’i anlattığı kitapta, 35 şiirine de yer verdi. Muhammedi, İranlıların Akif’i tanıyarak Osmanlı’yı, Türkiye Cumhuriyeti’nin temellerini ve kurucu kuşağını, Anadolu insanını tanıyacağını söylüyor.
İranlı tarihçi Mesud Sadr Muhammedi’nin, İstiklal Marşımızın yazarı Mehmet Akif Ersoy’un hayatını, eserlerini, düşünce dünyasını anlatan kitabı, İran’da yayımlandı. Hacettepe Üniversitesi’nde doktora öğrenciliği devam eden Sadr Muhammedi, Azerbaycan Türkçesi ve Farsça dillerinde yayımlanan “Ey Cemaat Uyanın” başlıklı kitabını Aydınlık’a anlattı.
‘AZERBAYCAN TÜRKÇESİ VE FARSÇA YAZILDI’
Mehmet Akif Ersoy ve Türk Edebiyatı İran’da ne kadar tanınıyor, daha önce İran’da Akif ile ilgili hangi eserler yayımlandı?
Mehmet Akif İran’da gerektiği kadar tanınmıyor maalesef. Mehmet Akif’le ilgili yazılmış en son kitap neredeyse 50-60 sene önce yayımlanmıştı. Şimdi o kitabı piyasada bulmak çok zor, büyük kütüphaneler dışında hiçbir yerde bulunmuyor. Mehmet Akif’in İran kamuoyunda gündeme gelmesi, okunması gerektiğini düşünerek bu kitabı hazırladım. Tebriz’in tanınmış yayınevlerinden olan Aydın Yayınevi bu kitabı çıkarmayı üstlendi.
Farsça kaynaklarda Mehmet Akif’in adı sadece, Türk edebiyat tarihi, Türk Cumhuriyet tarihi ve Osmanlı tarihinde geçiyor ve bu kadarla yetiniliyor. İran’da büyük bir bilgi yoksunluğu yaşıyorduk, bu eksikliği gidermek çabası ile bu çalışmayı kaleme aldık.
Kitap 225 sayfadan oluşuyor. Bunun 50 sayfası Farsça. Kitabın Farsça kısmında Akif’in hayatı, eserleri, düşünce dünyası hakkında bilgiler yer alıyor.
Kitabın kalan kısmı İran’da kullanılan Alfabe ile Azerbaycan Türkçesi olarak kaleme alındı. Azerbaycan Türkçesi’yle yazılan bölümde, Safahat’tan seçme şiirler ve olmazsa olmaz İstiklal Marşı bulunuyor. Elbette dönem Türkçe’sinde Arapça kullanılan sözcükler de okuru aydınlatmak üzere dipnot olarak kitapta yer alıyor. Şunu belirtmem gerekiyor ki Osmanlıca yazılı eserler, Azerbaycan Türkü olan İranlı okurlarca rahat bir şekilde okunabiliyor, kolaylıkla anlayabiliyorlar.
‘DÖNEMİN İRAN’INI DA ANLAMAMIZI SAĞLIYOR’
Sizi bu eseri hazırlamaya götüren süreçten bahseder misiniz?
Hacettepe Üniversitesi’nde doktora öğrenciliğim devam ediyor. Bu nedenle, akademik anlamda Türkiye benim çalışma alanım. Türkiye’deki güncel gelişmeler ya da Türkiye tarihi ve Türk edebiyatı doğal ilgi alanım. Mehmet Akif ise Türk edebiyatında iz bırakan müstesna bir münevver.
Osmanlı’nın son dönemi ve Cumhuriyet tarihinin sosyal, siyasi ve düşünsel dünyasını anlamak açısından da Akif’in eserleri yol gösterici niteliktedir. Akif’in Safahat eseri o dönemi anlamak isteyen her tarih araştırmacısı için bir başyapıt olarak karşımızdadır. Ben de edebiyata ilgi duyan bir tarihçi olarak, Akif’in eserlerine ilgi duymaktayım.
İdeolojik ve dünya görüşlerinin farklılığına bakmaksızın o dönemin Türk edebiyatçıları Tevfik Fikret ve Namık Kemal’in de İran’da, hem Fars edebiyatında hem Azerbaycan Türk edebiyatında oldukça bilinen ve sevilen edebiyatçılar olduğunun altını çizmemiz gerekir. O neslin Osmanlı-Türk Edebiyatını anlamak ve okumak, sadece Osmanlı-Türk araştırması açısından değil, aynı zamanda 20.yy başındaki Meşrutiyet devrimi sonrası ve Meşrutiyet dönemi İran’ını da düşünsel olarak kavramak açısından oldukça önemlidir. Bu nedenle Mehmet Akif’i, bu nacizane eserle İranlı okurlara sunmak istedim.
Mehmet Akif, Türkiye’nin Kurtuluş savaşının, Anadolu ayaklanmasının, Doğu dünyasının baş kaldırışının ve İslam dünyasının emperyalizme karşı ayaklanmasının kilit ismidir. Bana göre onun şiirleri, Akif’in ideolojik bağlılığının ötesinde, o dönemin halkının ve münevverlerin durumunu en iyi anlatan ve yansıtan metinlerdir. Bunlar, edebi yönünün ötesinde bir düşünsel ve tarihi önem taşımaktadır. İranlı’ların, Akif’i tanıyarak Osmanlı’yı, Türkiye Cumhuriyeti’nin temellerini ve kurucu kuşağını, aynı zamanda Anadolu insanının ruhunu ve Türk edebiyatını daha yakından tanıyacağına inanıyorum. Akif’i okuduğunuzda aşağı yukarı İran tarihinde de yaşanan sorunların, yaşanan krizlerin cevabını buluyormuşuz gibi hissediyoruz. Bu da genellikle Doğu dünyasında, özellikle İslam dünyasında olan ortak bir ruh, ortak bir dünya görüşü ve ortak bir alınyazısının simgesidir.
Akif hâlâ hayattadır, Türk halkının Akif sevgisini yakından bilen biri olarak kitabın önsözünde “Mehmet Akif, Türk tarihinin en sevilen kişileri içerisindedir dersek yanılmayız” diye yazdım. O cümlemin altını çiziyorum, bu sevginin ve anlayışın İran’da da oluşturulmasını istedim. Ümid ederim bu amacıma bu kitapla ulaşırım.
‘BENİ EN FAZLA ETKİLEYEN BÜYÜK İRADESİ, HAYKIRIŞI’
Mehmet Akif’in hangi yönü ve eseri sizi etkiledi?
Kitapta benim en büyük çabam Mehmet Akif’in edebiyat yaklaşımını, düşünsel dünyasını ve aynı zamanda Anadolu halkının, Osmanlı’nın o dönemdeki durumunu okura aktarmaktı. Safahat’taki bütün eserleri yayınlamasak da bu kitabı okuyan İranlı okur kitapta yer alan otuz beş şiiri ile Akif’in dünyası ile tanışmış olacak.
Mehmet Akif’in eserlerinin beni en fazla etkileyen yönü, ümitsizliğe, yenilgiye, bıkkınlığa karşı çok büyük bir iradesi olmasıdır. Yani onun eserlerinde öyle bir haykırış ve yüce bir ses var ki üzerinden yüz yıl da geçse o, eserleri ile yine bizleri etkilemeye devam ediyor. İster kişisel açıdan isterseniz İran’ın toplumsal ve siyasal durumunu göz önüne alarak bakılsın, Akif’in eserlerinin bu yönü beni çok etkiledi. Hatta okurları da bu yönüyle etkileyeceğine eminim.
Elbette Akif’in şiirlerinin hepsi bir yana, başta İstiklal Marşı eserindeki o haykırış, gayret, ruh hali, okuru son derece etkiliyor.
Bununla birlikte Acem Şahı şiiri, her İranlı üzerinde çok etkili olacaktır. Bu şiirin hepsini yayımladık. Akif bu eserinde, hem İranlı şair Sadi’den beyitler veriyor hem de o dönemdeki İran şahının Meşrutiyet Devrimi’ne karşı olan gerici konumunu çok sert bir dille eleştiriyor. Bu da o dönem Osmanlı devleti entellektüellerinin, İran Meşrutiyet Devrimine ve İran halkının mukadderatına karşı olan yakın ilgi ve hassasiyetlerinin bir göstergesidir. Bir İranlı olarak benim için de oldukça önemli konulardan biridir.
‘DÖNE DÖNE OKUDUĞUM ŞİİRİ’
Beni kitabı yazarken en fazla etkileyen dörtlük ise ‘Ya Rab, yok mu bu uğursuz gecenin sabahı?’ şiiridir. Bu eser benim döne döne okuduğum, dilimden düşürmediğim bir şiir oldu.
‘Ya Rab, yok mu bu uğursuz gecenin sabahı?
‘Mahşerde mi biçarelerin, yoksa felahı!
‘Nur istiyoruz… Sen bize yangın veriyorsun!
‘Yandık! Diyoruz… Boğmaya kan gönderiyorsun!’