Mehmet Eymür’ün kendi ağzından itirafları -2! Yalçın: Filistin dost kuvvet, Eymür: Yabancı kuvvet
Siz bizi Ebu Firas’la işbirliği yapmakla suçluyorsunuz. Yabancı güç dediğiniz Firas mı? Evet. Yabancı güç. Bir devleti temsil ediyor. Filistin mazlum bir ülke. Türkiye, Filistin’in yanında. Türkiye, Filistin Kurtuluş Örgütü’nü destekliyor.
MİT içindeki Amerikancı ekibin önde gelen isimlerinden Mehmet Eymür, tedavi gördüğü Çam Sakura Hastanesi’nde önceki gün hayatını kaybetti. Silivri Cezaevi’nde şüpheli bir şekilde hayatını kaybeden Eski MİT’çi Kaşif Kozinoğlu, mektuplarında FETÖ’den aylık 50 bin dolar maaş aldığını ve Ergenekon kumpasında FETÖ tarafından özel olarak görevlendirilerek ABD’den Türkiye’ye getirildiğini yazmıştı.
Eymür hayatı boyunca Vatan Partisi ve Aydınlık gazetesine yönelik yalan ve iftiralar için çalıştı. 2000’e Doğru Dergisi’nin MİT Raporu’nu yayımlamasından sonra, Hiram Abas ve kendisinin mağdur olduğunu ileri sürdü. Bunun üzerine Hasan Yalçın, karşılıklı olarak teyipleri koyma ve konuşma teklifi yaptı. Eymür kabul etti. 2,5 saat konuştular. Görüşme 6 Ağustos 1989 tarihli 2000’e Doğru dergisinde yayımlandı.
Başlığı şu: “Mehmet Eymür’ün büyük suçlaması: Ebu Firas tarafından kullanıldınız.” Görüşmenin ilk bölümünü dün yayımlamıştık. Bugün ikinci bölümü okurumuzun dikkatine sunuyoruz.
-
Şimdi siz bizi, daha doğrusu şuna indirgenmiş oluyor, Firas'la işbirliğiyle suçluyorsunuz. Yabancı güç dediğiniz Firas oluyor yani.
-
Tabii. Benim için yabancı güçtür. Bir devleti temsil eden bir adam. En azından daha çok kendi organizasyonunun menfaatlerini koruyacaktır.
-
Bakın şöyle bir yönü var işin, onu söyleyeyim: Biz Amerika'ya karşı Vietnam'ı koruruz; SB'ye karşı Afganistan halkını koruruz; Amerika'ya karşı Türkiye'yi koruruz; Amerika ve İsrail'e karşı Filistin'i koruruz, onlar arasında çelişme çatışma olursa. Çünkü Filistin mazlum bir ülke, mazlum bir halk. Zaten Türkiye de Filistin'i destekliyor.
-
Zaten ben de diyorum ki, Türkiye'nin genel politikasında FKÖ'ye sıcak bakılıyor. Geçmiş yıllarda birçok teröristin eğitilmesine rağmen.
-
Şimdi siz, Yabancı bir güçle işbirliği derken, bir Amerika ile işbirliği, bir Sovyetler Birliği ile işbirliği gibi bir şey...
-
Değil. Ama bir yabancı güçle işbirliği diyorum. Ebu Firas'ın da amacı Hiram Abas'ı mevkiinden attırtmak.
-
Hiram Abbas da onu attırtmak istiyor.
-
Çeşitli girişimlerden dolayı.
-
Firas'a yöneltilen o tehditler doğru mu?
-
Bir kere belli bir makam sahibine yakışacak laflar değil bunlar. Ebu Firas Başbakan'a gitmiş ve Hiram Bey'i şikâyet etmiş bu Sati olayından sonra. Bütün yabancı misyon elçilerini kapı kapı dolaşıp propagandasını yapmıştır. Tabii MİT-MOSSAD-CIA ilişkisi fikrine yakın olan kişilerin kapısını çalmıştır. Bu arada aynı çizgide sizin de hareket ettiğinizi görüyoruz. Bu da sizin içinizden bize intikal eden şeyler de, Hiram Abas’a bin bir darbe vurulup bir an önce görevden alınmasını sağlamak gibi bir amacınızın olduğu haberini alıyoruz.
-
Yani biz, Hiram Abas'a bir darbe indirip onu göndermek istiyoruz.
-
Evet. Yani ben bunda bir yanlış görüyorum.
-
Onu göndereceğiz de kim gelecek?
-
İşte bir ara Rüşdü Naiboğlu gelir diye düşünüyordunuz.
-
Bunu da bize, bana gazeteciler söylemiştir mutlaka. Meraklı konular olduğu için hep konuşulur bunlar. Naiboğlu'nu biz mi getirtecek mişiz?
-
Hayır, hayır. Onun geleceği düşünülüyordu. Bir istihbarat teşkilatının sizin içinizden de haber alma imkanları vardır. Küçük bir organizasyon olarak almayın. Amacı budur.
-
Korkmayız bundan. Çünkü Türkiye aleyhine bir şey yapmıyoruz.
-
Hayır. Korkmayın. Ama demin bana söylediğiniz o kullanılma hikayesine siz de girmiş vaziyettesiniz.
-
Her haberde belki kullanılabiliriz. Bakın ben buraya bir marj bırakıyorum, ama ben şundan da eminim, kendi yazdığım yazılardan biliyorum, birkaç yerden doğrulatmadan yazmayız. Bakın sizin de kapınızı çok çaldık biz.
-
Ben o kadar çok gündeme geldim ki, benimle ilgili çıkan haberlerden rahatsız oluyorum. Çünkü benim bir beklentim yok. Eski görevime tekrar dönme gibi bir şey düşünmüyorum. ... Türkiye'de çıkar çevrelerine karşı, hepsinin hışmına uğramış bir adamım.
ASİL NADIR KONUSUNDA SUSANLAR
-
Türkiye'ye hizmet edin. Bakan şimdi Asil Nadir olayı var. Sizin bu konuda hem bilgileriniz, hem de tahlilleriniz var. Biz bunu "Türkiye'nin güvenlik sorunudur" diye getirdik. Siz bu meselenin "güvenlik sorunu" olduğunu söylüyorsunuz ama susuyorsunuz. Bense yazıyorum, açıklıyorum.
-
Benim bazı fikri ayrılıklarım var eski arkadaşlarımla. Ben istihbaratın, kullanılmadığı sürece, sadece insanları tatmin eden bir araç olmasına karşıyım. Yani o alsın okusun, bu alsın imzalasın, elden ele dolaşıp sonra arşive girsin. O bilgi hiçbir işe yaramasın. Ben buna karşıyım. İstihbarat bir aksiyona yönelik olmalı. Bunda biraz yavaş kalındığı kanısındayım.
-
Asil Nadir için mi?
-
Genelde söylüyorum.
-
Bakın onu bile söylemiyorsunuz. Sizi biraz tahrik etmek istiyorum.
-
Asil Nadir konusunda çok fazla bilgi sahibi değilim. Bu olay benim emekliliğimden sonradır.
-
Ama MİT'in Asil Nadir'in gelişinden endişe duyması sizin döneminizde...
-
İnanın bilmiyorum. Her şeyi bir adamın bilmesi mümkün değil...
-
İlginizi çekmiyor mu? Erkan Gürvit'in Cumhurbaşkanlığı arşivindeki bilgileri oraya götüreceği çok açık değil mi?
-
Geçende gazeteler de yazdı. Gürvit'in elindeki bilgilerin 80 sonrası itibariyle çok enteresan, çok geniş olduğu kanaatindeyim.
-
MİT'ten daha geniş?
-
Tabii.
-
Ve Gürvit bunları bir yabancı sermayedara aktaracak...
-
Evet Cumhurbaşkanlığı arşivinde bir ayıklama yapılıyor. Neden? Bir şey mi gizleniyor, yeni gelecek Cumhurbaşkanından? Devlet hizmetlerinde bir devamlılık vardır.
-
Bunlara karşı çıkmanız gerekmez mi?
-
Size açık açık fikirlerimi söylüyorum.
-
Şu görülüyor, 2000'e Doğru Asil Nadir konusunda yurtsever tutum almış oluyor. Katılır mısınız buna?
-
Yanlışlarınız olmasa tabii katılırım.
-
Olabilir. Biz de şunu söylüyoruz. Buyurun siz bu yanlışları düzeltin.
-
Asil Nadir olayı çok geniş açıdan bakılması gereken bir durum. Büyük işadamları yanlarına belirli yerlerde kuvvet kazanmış kimseleri topluyorsa onun nedenlerini araştırmak lazım.
-
Bizim yayınımızın nereleri yanlış, sizin araştırmalarınıza göre?
-
Daha iyi incelenilebilir, daha çok kaynak kullanılabilirdi.
-
Savaşman olayında Aydınlık'ın yazdıklarından hareketle bize Amerikancılık bulaştırmaya çalıştınız. Ama Amerika ve İngiltere'nin Türkiye'ye sokmaya çalıştığı Asil Nadir konusunda susuluyor değil mi?
-
Şimdi Savaşman olayı Teşkilat içinde bile problem yaratmış bir olay. Birçok kimse olayın kapatılmasını, üzerine gidilmemesini istemişlerdir. Bir kısım kimseler ise bizim asli görevimiz casus yakalamaktır demişlerdir.
-
Bir tane yakaladınız şimdiye kadar değil mi?
-
Evet. Yalnız bir mücadele mevzuu olmuştur teşkilat içinde. Savaşman doğal olarak kendini korumaya çalıştı. MİT'in zaten CIA ile ilgisi var, benim yaptığım ne olacak, dedi. Ama Kıbrıs'taki Türk konumu hakkında bilgi vermiştir, vs. Teşkilatla ilgili birçok bilgi vermiştir. Ama sizin gazetenizde olay gene bir tertipmiş gibi verildi.
-
O yorumun yapılmasına müsait bir durumu yok mu MİT'in?
-
Bu işin psikolojik savunmasını yapmakla görevli kişilerin belki bunu iyi empoze edememelerinden de kaynaklanıyordur. Sonra bir de Nusret Demirar’ın Kemal Horzum ve Adıgüzel olayını soruşturan adam olduğunu yazıyorsunuz. Sonra da benimle aynı operasyon içinde gösteriyorsunuz. Nusret Demiral'ı tanımam. Sempati ile baktığım bir adam da değil.
-
Demiral, Horzum'u onun elinden çekip aldı değil mi?
-
Bir de, Demiral, Horzum lehine yanlı birtakım kararlar verdi, onun için sempatiyle bakmam.
-
Hürriyet gazetesi Kartal'ı Horzum'un azmettirdiğini yazdı. Demiral ise polisin elinden çekip almış Horzum'u. Şimdi ne diyorsunuz?
-
Ben suikast olayına çok satıhta kaldığı, bir nevi kapandığı gibi bir gözle bakıyorum. Adıgüzel olayına da öyle bakıyorum. Yazdıklarınıza genelde katılıyorum ama, hep benim adımı kullandığınız zaman rahatsız oluyorum. Ben Başbakan'a yakın bir politikacıyla tesadüfen, bir gün oturdum. Tecrübeme de güvenerek Kartal Demirağ konusunda bir çalışma yaparsam bu işin arkasından başka şeyler çıkartacağımı söyledim. Başbakan'a mesaj da yolladım.
BAŞBAKAN ÇIKMAZLAR İÇİNDE
Herhalde o olayda Başbakan'ın da çekindiği şeyler var?
-
Etrafında birtakım adamlar var, özelliklerini biliyor. Atsa atılmaz, satsa satılmaz. Başbakan çıkmazlar içinde.
-
Koruma polisi olayına da sizin değişik bir bakışınız var.
-
Son derece ilginç. Koruma polisinin ilk görevi suçluyu canlı yakalamak, delilleri muhafaza etmektir. Polise ilk öğretilen budur. Orada kimse ne olduğunu bilmiyor, o adam gelip onu hemen teşhis ediyor ve vurmaya kalkıyor.
-
Bizimle ilgili olarak başka söyleyeceğiniz varsa buyrun söyleyin.
-
Yok. Benim zaten, size yolladığım kısa tekzipte yazıyorum, papatyalarla ilgili…
-
Papatyalar lafının size ait olduğu yazılmadı.
-
Ama okursanız, dışardaki insan öyle zannediyor. "Sen 2000'e Doğru'ya açıklama mı yaptın" diyorlar.