24 Kasım 2024 Pazar
İstanbul
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Mehmet Perinçek Afganistan'daki gelişmeleri ANKASAM'a değerlendirdi

Dr. Mehmet Perinçek, Afganistan'daki gelişmeleri Ankara Kriz ve Siyaset Araştırmaları Merkezi'ne değerlendirdi.

Mehmet Perinçek Afganistan'daki gelişmeleri ANKASAM'a değerlendirdi
A+ A-

Dr. Mehmet Perinçek, Afganistan'daki gelişmeleri Ankara Kriz ve Siyaset Araştırmaları Merkezi'ne (ANKASAM) değerlendirdi.

Mehmet Perinçek'in ANKASAM'da yayınlanan değerlendirmesi şu şekilde:

"ABD’nin tarihinin en büyük yenilgilerinden birini Afganistan’da aldığını vurgulayan Dr. Mehmet Perinçek, “ABD’nin söz konusu yenilgisi, dünya çapında kaybettiği hem askeri hem siyasi hem de ekonomik gücüyle ilişkilidir. ABD’nin Afganistan’daki hezimetiyle tek kutuplu dünya projesinin son bulduğu görülmüştür. Üstelik gelişmeler, Washington’un demokrasi ihracı ve ulus yaratma projelerinin iflas ettiğini de gözler önüne sermiştir. Dahası ABD, dünyadaki en güvenilmez ortak olduğunu kanıtlamıştır. Emperyalizmin klasik ‘kullan-at’ politikası, kendisini Afganistan’da da göstermiştir. Dolayısıyla sadece Afganistan ve çevre ülkeler açısından değil; tüm dünya için ABD’nin güvenilmez ortak olduğu konusunda dersler çıkarılmalıdır. ABD’nin ipiyle kuyuya inenleri, Afganistan’daki gibi bir son beklemektedir. Bu da önümüzdeki süreçte ABD’nin müttefiklerinin Washington’a bakışını ciddi bir şekilde değiştirmelerine sebep olacaktır.” yorumunu yaptı.

Perinçek, “ABD, sadece Afganistan’dan çekilmemiştir. Çekilmeden önce askerlerini Tacikistan, Özbekistan ve Pakistan gibi ülkelere taşımak ve bu ülkelerde üsler kurmak istemiştir. Ancak olumsuz yanıtlarla karşılaşmıştır. Yani ABD’nin bölge politikalarına ve Rusya ile Çin’i kuşatma stratejisine büyük bir darbe vurulmuştur.” ifadelerini kullandı.

Washington yönetiminin, yenilgiyi kabullenemediğini de vurgulayan Perinçek, “ABD, Afganistan’dan çıkarken; düşmanlarına azami düzeyde zarar vermeye çalışmış ve bir kaos planını hayata geçirmek istemiştir. Bu kapsamda Beyaz Saray; Çin, Rusya, Pakistan, İran ve Orta Asya devletlerini kaosa sürüklemek istemiştir. Bunun için de Taliban’ı söz konusu ülkelere karşı kullanmaya çalışmıştır. Ancak hem Pekin hem de Moskova bu oyunu aylar öncesinden görerek gerekli tedbirleri almış ve Taliban da sağduyulu davranmıştır. Hatırlanacağı üzere, İngiltere de Hindistan’dan çekilmek zorunda kalırken Keşmir Sorunu’nu pimi çekilmiş bomba gibi bölgeye bırakmıştı. Şimdi ise ABD aynı taktiği Afganistan’da uygulamaya çalışmış; fakat Pekin ve Moskova, aylar öncesinden Taliban’la siyasi temaslar kurmuştur. Hem Çin’de hem Katar’da hem de Rusya’da heyetler bir araya gelmiştir.” dedi.

Tüm bunlara rağmen Rusya’nın Orta Asya devletleriyle birlikte askeri tatbikatlar gerçekleştirerek çeşitli önlemler aldığını hatırlatan Perinçek, “Ancak Rusya, Sovyetler Birliği’nin 1979 yılında Afganistan’ı işgal etmesinden dersler çıkarmış ve askeri güçten ziyade diplomatik yollarla Taliban’la anlaşılması gerektiğini anlamıştır. Bu diplomatik hamleler, Rusya-Taliban ve Çin-Taliban ilişkilerinde bir yakınlığın doğmasına yol açmıştır. Nitekim Taliban, aylar öncesinden Çin yatırımlarına önem verdiğini ifade etmiştir. Çin’deki Müslümanlar sebebiyle Pekin’in karşısında konumlanmayacağını ortaya koymuştur. Aynı şekilde Çin de Taliban’ı aylar öncesinden neredeyse hükümet gibi kabul etmeye başlamıştır. Rusya da Taliban’ı terör örgütü olarak görmesine rağmen diplomatik ilişkilerini uzun süre önce kurmuştur. Bu da Washington’un Taliban’ı Rusya’ya karşı harekete geçirme hedefini boşa çıkarmıştır.” yorumunu yaptı.

Çin ve Rusya’nın Kabil’deki büyükelçiliklerini kapatmadığını hatırlatan Perinçek, “Önümüzdeki süreçte ABD ve NATO’nun Afganistan’daki etkisinin tamamen sona erdiğini göreceğiz. Bunun yerine yeni bir bölgesel inisiyatifin oluştuğuna şahit olacağız. Yaşanan gelişmelerden sonra Rusya, Çin ve İran yaptıkları açıklamalarla Taliban yönetimini tanıyacağının sinyallerini vermiştir. Dolayısıyla Afganistan konusunda ABD ve NATO dışı yeni bir işbirliği zemini oluşmaktadır. Söz konusu inisiyatif, farklı halkaların bir araya gelmesiyle bir zincir oluşturacaktır. Çin-Rusya ekseni ve tabii ki Şangay İşbirliği Örgütü (ŞİÖ) ekseni mühimdir. Bununla birlikte Türkiye-Pakistan-Azerbaycan ittifakı da önemlidir. Zaten halihazırda Kabil Havalimanı’nda Azerbaycan Barış Gücü yer almaktadır. Bu sebeple Bakü de Afganistan’daki sorunların çözümünde kritik bir rol oynayacaktır. Pakistan-Taliban ekseni ve Çin-Pakistan münasebetleri de kritiktir. Çin, Pakistan’la yoğun ilişkiler kurarken; Rusya da ABD’ye yakın olan Hindistan’la işbirliğini derinleştirmektedir. Rusya-Orta Asya hattının oluşturduğu ittifak da sürecin geleceğinde belirleyici olacaktır. Benzer bir şekilde Astana Süreci de değerlidir. Çünkü Türkiye-Rusya-İran üçlüsü, zaten kriz yönetimi tecrübesi edinmiştir. Bu üç ülkenin ABD’nin bölgeyi kaosa sürükleme planını bozma konusunda hemfikir oldukları bilinmektedir. Türkiye-Pakistan ve Türkiye-Katar arasındaki ilişkiler de Afganistan’daki meselenin çözümünde belirleyici rol oynayabilir. Çünkü hem Pakistan hem de Katar, Taliban üzerinde önemli etkiye sahiptir. Bu bakımdan artık ABD ve NATO bağlamında Afganistan Meselesi üzerine konuşulacak hiçbir şey yoktur. Zira NATO ve ABD üzerinden Afganistan’da çözülebilecek herhangi bir durum kalmamıştır.” dedi.

Türkiye’nin en kısa zamanda Taliban yönetimiyle temas kurması gerektiğini söyleyen Perinçek, “Ankara’nın Taliban yönetimi ve Afganistan’ın egemenliğine saygı göstermesi anlamlıdır. Türkiye’nin Taliban yönetimi ya da yeni oluşturulacak yönetimle yapacağı temaslarda NATO veya ABD adına hareket etmediğini hissettirmesi gerekmektedir. Bu bağlamda bahsettiğim ittifaklar gözetilerek koordinasyonlu bir şekilde Afganistan’ın yönetimiyle temas kurulmalıdır. Burada altı ülke ön plana çıkmaktadır. Bunlar; Afganistan, Rusya, Çin, Pakistan, İran ve Türkiye’dir. Ayrıca Hindistan, Orta Asya Türk cumhuriyetleri ve Tacikistan’la da işbirliği geliştirilmelidir.” diyerek açıklamalarını sürdürdü.

Perinçek, “Komünist Parti’nin yönettiği Çin ve İslamcı Taliban birlikte çalışmaya hazırdır. Taliban, yıllar önce ülkesini işgal eden Rusya’yla da işbirliği içerisinde olabileceğini ifade etmektedir. Moskova, resmi olarak Taliban’ı terör örgütü şeklinde görmesine rağmen organizasyonla iyi ilişkiler kurmaktadır. Böyle bir ortamda Türkiye hem kendi milli menfaatleri hem de bölge istikrarı adına niçin Taliban’la iyi ilişkiler kurmasın? Geçtiğimiz günlerde Atlantikçi bir yayın organı olan Le Figaro Gazetesi’nde çıkan bir yazıda Türkiye ve Rusya’nın Batı’yı Suriye, Libya ve Dağlık Karabağ’dan kovduğu ve şimdi de ABD’nin Kabil’de yarattığı boşluğu dolduracağı büyük bir kaygıyla ifade edilmiştir. Dolayısıyla Türkiye’nin en kısa zamanda bölgesel işbirliği içerisinde Taliban’la bir araya gelmesi kaçınılmazdır.” açıklamasında bulundu.

Son olarak Perinçek, “Şu da unutulmamalıdır ki; saçına, sakalına ve ideolojisine bakmadan herkesin ülkesindeki işgalcileri kovmaya hakkı vardır. Dolayısıyla bunun için Taliban’ın ya da herhangi bir grubun ideolojisi ne olursa olsun uluslararası kamuoyundan izin almak gibi bir zorunluluğu asla yoktur. Neticede Afganistan’ın rejimine Afgan halkı karar verecektir. Ve bu ülke, kendi imkânları doğrultusunda yönünü bulacaktır. Bunun ön koşulu ise dış müdahalenin son bulmasıdır. Dışarıdan rejim dayatması ve ulus inşası gibi politikalar Afganistan’da çökmüştür. Bölge ülkeleri ise yalnızca işgalden arındırılmış Afganistan Hükümeti’nin onayıyla ülkenin birliğine ve bölge barışına katkı sağlayabilirler.” diyerek değerlendirmelerini tamamladı."

Mehmet Perinçek Afganistan afganistan geçiş hükümeti