06 Temmuz 2024 Cumartesi
İstanbul 20°
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

MEHMET PERİNÇEK/ Naziler Stalin’in oğlunu nasıl sorguladı?-(TAMAMI)

MEHMET PERİNÇEK/ Naziler Stalin’in oğlunu nasıl sorguladı?-(TAMAMI)
A+ A-

Geçtiğimiz yılın Kasım ayının sonunda Stalin’in kızının ölmesi ve hemen ertesi günü (28 Kasım) Aydınlık’ta Ercan Dolapçı’nın Stalin’in oğlunun Naziler tarafından kurşuna diziliş hikayesine değinmesinin ardından 5-6 senedir elimde bulunan Stalin’in aile arşivini açmaya karar verdiğimi bu köşede yazmıştım.

Bugün Stalin’in oğlunun Naziler tarafından sorgulanmasının tutanakları ve öldürülmesiyle ilgili ayrıntıların yer aldığı “çok gizli” raporlarla başlıyoruz.

Stalin’in biri kız ikisi oğlan üç çocuğu vardır. 2. Dünya Savaşı sırasında Almanlara esir düşen ve Nazi kampında öldürülen büyük oğlu Yakov İosifoviç Cugaşvili (Stalin’in gerçek soyadı) (1908-1943), Stalin’in ilk eşi Yekaterina Svanidze’dendir. Yakov, savaşın hemen öncesinde askeri akademiyi bitirmiş ve ilk günlerinden cepheye gitmiştir. 16 Temmuz 1941 günü üsteğmen olarak Almanlara esir düşmüş ve 1943 yılında Sachsenhausen toplama kampında öldürülmüştür.

Esir düştükten iki gün sonra 18 Temmuz 1941’de Almanlar tarafından sorgulanan Yakov’la ilgili tutanaklar, savaştan sonra Ruslar tarafından Alman Hava Kuvvetleri Bakanlığı’nın arşivinde bulunmuştur. Belgelerin orijinali, 31 Ocak 1946’da Stalin’e gönderilmiştir.

32 sayfalık Almanca tutanağın orijinali, Rusya Federasyonu Devlet Başkanlığı Arşivi’nde (APRF) fond 45, liste 1, dosya 1554, yaprak 8-39, onaylı Rusça çevirisi ise yaprak 40-73 kayıtlarıyla saklanmaktadır.

Alman 4. Ordusu Hava Kuvvetleri Komutanlığı’nda Yüzbaşı Revschle ve Binbaşı Holters tarafından çevirmen aracılığıyla yapılan sorguda, Yakov Cugaşvili’ye kimi zaman “siz”, kimi zaman da “o” şeklinde hitap edilmiştir.

Adı, soyadı, Stalin’le akrabalığı, Almanca bilip bilmediği, Almanya’da daha önce bulunup bulunmadığı, ordudaki görevi gibi sorulardan sonra nasıl esir düştüğü sorulmuştur.
10 sene önce Almanca öğrendiğini, ancak birkaç kelime anlayabildiğini, daha önce Almanya’da bulunmadığını ifade eden Yakov, kendisinin topçu bataryasının komutanı olduğunu, ancak kuşatma sırasında karargahta tümen komutanının yanında bulunduğunu belirtir.

Kendi bataryasının yanına gitmek üzere yola çıktığında bir grup Kızıl Ordu askeri, Alman hattını yarmak üzere kendilerine komuta etmesini ister. Ancak çatışmada grup dağılır; Yakov kendi bataryasını bulamaz. Bölgede panik havası vardır. Bazı Kızıl Ordu askerleri üniformalarını çıkartıp sivil kıyafetler giymektedir. Yakov, bunu istemez, ancak daha sonra kendi bataryasını daha rahat aramak için bir köylüden aldığı elbiseleri giyer. Ancak yine de yakalanır.

Yakov, kendi isteğiyle teslim olup olmadığı sorusuna “Kendi isteğimle değil, zorunda kaldım” cevabını verir.

Paraşütçüler tartışması

Almanların “Askerlerimiz size nasıl davrandılar?” sorusu üzerine ilginç bir tartışma başlar:

“ - Sadece benden postallarımı aldılar; genel olarak, diyebilirim ki, fena değil. Ayrıca sizin esirlerinize kötü davranılmadığını söyleyebilirim. Ben kendim şahidim, hatta paraşütçülerinize bile. Bile diyorum, çünkü siz de onların neyle görevlendirildiklerini, fiili olarak “casus” olduklarını biliyorsunuz.

- Niçin ‘hatta paraşütçüler’ diyorsunuz?

- Ben niye mi hatta paraşütçüler dedim. Çünkü siz kendiniz de biliyorsunuz ki, paraşütçüler kimdir, çünkü ben...

- Niçin paraşütçülere farklı davranılması gereksin?

- Çünkü bana burada dediler ki, bizde öldürüyorlar, eziyet ediyorlar vb. diyorlarmış sizinkiler. Bu doğru değil, doğru değil!

- Yoksa onlar size göre asker değil mi?

- Onlar tabii ki asker, ama onların savaş yöntemleri ve karakterleri biraz farklı, oldukça sinsice.

- Alman paraşütçülerin de böyle araçlarla savaştığını mı düşünüyor?

- Hangi? (Nasıl, kim başka?)

- Alman askerleri uçaktan atlar ve aynı vurucu birliklerle hattı yaran piyadeler gibi savaşır.

- Her zaman, çoğu durumda değil.

- Yoksa Rus paraşütçüleri farklı mı hareket ediyor?

- Öyleyse açık konuşalım; bence siz de biz de paraşütçülere farklı anlamlar yüklüyoruz, bence bu böyle.

- Ama bu kesinlikle doğru değil!

- Olabilir, ama bizde böyle bir düşünce oluştu. Yoldaşlar, benim topçularım ve kontrtank bölügünden tanıdıklar, bizim ordularımızın üniformalarıyla atladıklarını anlattı.

- Sakın bizim paraşütçülerin İngiliz hükümetinin bir ara bildirdiği gibi sivil kıyafetlerle uçaklardan atladıklarını düşünüyor olmasın?

- Sizin paraşütçülerinizi bizim Kızıl Ordu ve polis üniformalarımız içinde yakaladılar. Bu olgudur. Asla reddedilemez. Asla reddedilemez.

- Demek İngilizlerdeki gibi masal.

- Hayır, bu olgudur.

- Peki kendisi hiç sivil kıyafetle veya yabancı bir ordunun üniformasıyla atılmış bir paraşütçü görmüş mü?

- Bana bunu yerel halk anlattı. Görüyorsunuz, seninle tartışmıyorum, savaş savaştır ve savaşta her araç mübahtır. Bir kadını yakalamışlar, yakalamışlar kadını, kim olduğunu bilmiyorum, sizden veya bizim [vatandaşımız] ama düşman. Üzerinde veba virüslü bir şişe bulmuşlar.

- Alman mıydı?

- Hayır Rus.

- O da buna inanıyor mu?

- Bu kadını yakaladıklarına inanıyorum, ama kimdir, bilmiyorum, sormadım, Alman değil, Rusmuş, ancak kuyuları zehirleme görevi varmış.

- Ona anlatmışlar, kendisi görmemiş.

- Kendim görmedim, ancak güvenilebilir insanlar bunu anlattı.

- Kim bu insanlar?

- Bunu bana yerel halk ve benle birlikte olan yoldaşlar anlattı. Sonra tramvayda sizden bir kadını yakalamışlar; kadın, polis üniforması içindeymiş ve bilet almış, bu şekilde kendini ele vermiş. Bizim polisler, hiçbir zaman tramvay bileti almaz.”

Yakov Cugaşvili ve Alman subaylar arasındaki “paraşütçü” tartışması daha da devam eder. Yakov, tartışmanın sonunda şunları vurgular:

“Paraşütçüler, orduların yeni bir türüdür; mesela topçular, süvariler vb. gibi, orduların tamamen ayrı bir türü. Onların görevi cephe gerisinden vurmaktır. Orduların bu türü cephe gerisinde faaliyet yürütür ve bu sebeple halkta ve orduda ona uygun bir tepki yaratır, ajan olarak görülürler.”

Yarın: Stalin’den oğluna: ‘Git, savaş’

Hodziç’in GS köftesi

“Galatasaray Efsanelerini Anıyor” projesi kapsamında İBB maçı öncesinde Tarık Hodziç’e plaket verildi. Hodziç, 1981 yılında Galatasaray formasıyla ilk maçını Fenerbahçe’ye karşı oynamıştı. 2-0 biten maçın bir golü de Hodziç’ten geldi. Hodziç, 1983-84 sezonunda ise Türkiye’nin yabancı uyruklu ilk gol kralı oldu.

Galatasaray camiası onu unutmamıştı. Ama o da hep Galatasaraylı olarak kaldı. Hatta Saraybosna’nın merkezinde Osmanlı yapımı çarşıdaki meşhur Boşnak köftesi (çebapçiş) dükkanının adını da Galatasaray koydu. Yolunuz Saraybosna’ya düşerse GS amblemli kapıdan girip duvardaki resimlerle Galatasaray tarihine bir yolculuk yapabilirsiniz.

Son Dakika Haberleri