Meloni doktrini: Şerhsiz ve içgüdüsel Atlantikçilik
l'AntiDiplomatico İnternet Gazetesi Direktörü, Gazeteci ve Jeopolitika Araştırmacısı Fabrizio Verde, 'Meloni doktrinini yazdı. İşte o yazı:
"İtalyanlar da dahil olmak üzere NATO birliklerinin 2018'den itibaren Letonya'da konuşlandırılması kararı Barack Obama'nın başarısız dış politikasına yakışır bir aptallıktır. Avrupa ve İtalya'nın Rusya ile bir Soğuk Savaş atmosferi yaratmakta hiçbir çıkarı yoktur ve dahası bu provokasyon, varsayımsal bir çatışma durumuna karşı stratejik olarak etkisizdir. Ne yazık ki Avrupa ulusları, kendi ulusal çıkarlarını korumak yerine Avrupalı bürokratlar tarafından kendilerine verilen görevleri yerine getirmekle ilgilenen küçük politikacılar tarafından yönetilmektedir. Böylesine ciddi bir kararın Renzi hükümeti tarafından İtalyan halkı ve Meclisi bilgilendirilmeden alınmış olması kabul edilemez. Fratellid'Italia (İtalya'nın Kardeşleri Partisi), hükümetin derhal meclise rapor vermesini ve bu saçma kararın nedenlerini açıklamasını talep etmektedir." İtalya'nın mevcut Başbakanı ve İtalya’nın Kardeşleri Partisi Genel Başkanı Giorgia Meloni, Ekim 2016'da bu açıklamayı yapmıştı.
İki yıl sonra yine Giorgia Meloni, Rusya'ya yönelik yaptırımların İtalyan ekonomisine verdiği zararı haklı olarak kınamıştı:
"Avrupa, Rusya'ya yönelik ve ‘Made in Italy’ siyasetini de yok eden ekonomik yaptırımları 6 ay daha uzatıyor. ‘İstediğimiz İtalya'daki hükümet, Brüksel'in şantajlarına boyun eğmiyor ve İtalyan şirketlerini savunuyor."
Ayrıca Meloni Putin'i de yeniden seçilmesinden dolayı kutlamıştı:
"Vladimir Putin'i Rusya Federasyonu Devlet Başkanı olarak dördüncü kez seçilmesinden dolayı kutluyorum. Rusya'daki seçimlerde halkın iradesi net bir şekilde ortaya çıkmıştır".
‘JEOLOJİK ÇAĞ ARKADA KALMIŞ GİBİ GÖRÜNÜYOR’
Giorgia Meloni'nin Amerikan düşünce kuruluşu Aspen Enstitüsü'ne katıldığı 2021’den bu yana, Meloni'nin “yıldızlara” ve “çizgilere” tırmanışı belirginleşti. Bu durum, onun bir başbakan olarak mevcut aşırı Atlantikçi bir siyasete sürüklenmesine neden oldu. Başbakan Meloni, Mario Draghi tarafından yönetilen önceki hükümetle mükemmel bir devamlılık içindedir.
Meloni artık Kiev rejiminin bir “şampiyonudur” .Öyle ki geçtiğimiz şubat ayında Zelenski ile "On yıl süreli ve NATO üyesi olmayan bir ülkeyle imzalanan en kapsamlı ve önemli" anlaşmayı imzalamak üzere Ukrayna'ya koştu. İtalya'ya yönelik ekonomik taahhüde ilişkin ayrıntılara girmeden şu açıklamayı yaptı "Her zaman halkının kendini savunma hakkı olduğunu düşündüğüm Ukrayna'yı desteklemeye devam ediyoruz. Bu zorunlu olarak askeri desteği de gerektiriyor çünkü bazılarının yaptığı gibi çok övülen barış kelimesini teslimiyetle karıştırmak asla paylaşmayacağımız ikiyüzlü bir yaklaşımdır."
Yine şubat ayında İtalyan Meclisi, Ukrayna'ya askeri araç, malzeme ve teçhizat gönderme yetkisini 2024 yılı sonuna kadar uzatan kanun hükmünde kararnameyi kesin olarak onayladı. Askeri yardım gönderme yetkisi Ocak 2023'te de benzer bir hükümle 31 Aralık'a kadar uzatılmıştı.
Başbakan Giorgia Meloni, görev süresinin başından bu yana Ukrayna'daki savaş konusunda kendisinden önceki Mario Draghi hükümeti ile en üst düzey devamlılığı garanti etmiştir. Dolayısıyla, Meloni hükümeti, Kiev rejimi üzerinden Rusya'ya saldıran Batı ve Atlantik çizgisine tam olarak bağlıdır.
Gönderilmesine izin verilen askeri teçhizat, İtalyan Savunma Bakanlığı ve Silahlı Kuvvetler yetkilileri tarafından hazırlanan ve gizlilik nedeniyle kamuya açık olmayan bir ekte listelenmiştir. Yetkili personeller ayrıca "araç, malzeme ve teçhizatın zamanında teslim edilmesini sağlamak için en hızlı prosedürleri" benimseme yetkisine sahiptir.
Rusya'nın Kiev rejimini askerden arındırmak ve silahsızlandırmak için Ukrayna'daki özel askeri harekatının başladığı ilk haftalardan yani Mart 2022’ten itibaren İtalya, önce Draghi hükümeti istifa ederken beşinci yardım paketinin yürütme tarafından onaylanmasıyla, ardından Şubat 2023'te Meloni hükümeti tarafından alınan bir dizi önlemle Kiev'e araç, malzeme ve askeri teçhizat sağladı. Ortaya çıkan söylentilere göre, tamamı gizli olan ilk kararnameler, ekonomik katkıların yanı sıra kask ve yelek gibi koruyucu cihazlar, çeşitli kalibrelerde mühimmat, tanksavar sistemleri (Panzerfaust) ve uçaksavar sistemleri (Stinger), havan topları, roketatarlar (Milan), hafif ve ağır makineli tüfekler (MG 42/59), Lince araçları, çekili toplar (Fh70) ve kundağı motorlu topların (Pzh2000) gönderilmesini içeriyordu.
Ukrayna'ya malzeme ve askeri teçhizat gönderilmesini öngören sekizinci paket 29 Aralık 2023 tarihli Resmi Gazetede yayımlandı. Söz konusu sevkiyat, 31 Mayıs 2023 tarihli Resmi Gazetede yayımlanan "Yedinci Askeri Yardım Paketi"nden yedi ay sonra yapıldı. Yedinci pakete ilişkin bazı işaretler mayıs ayı sonunda hükümet tarafından verilmişti. Bu vesileyle, silahların listesi Savunma Bakanı Guido Crosetto tarafından İtalyan Cumhuriyetinin güvenliğinden sorumlu Meclis Komisyonu, Copasir'deki bir oturum sırasında gösterildi. Önceki paketlerde olduğu gibi, bu olayda da yeni Ukrayna kararnamesinin içeriği gizli tutuldu ve daha sonra Resmi Gazetede yayınlandı. Mayıs ayının sonundaki düzenleme Meloni hükümeti tarafından imzalanan ikinci düzenlemeydi, ilk düzenleme ise dört ay önceydi.
O günlerde dolaşan söylentilere göre, “nükleer, biyolojik, kimyasal, radyolojik saldırı (NBCR) riskine karşı korunmak için” elbiseler, koruyucu maskeler, suyu içilebilir hale getiren kitler ve mühimmatları içeren ekipmanlar gönderilmişti. Ayrıca o günlerde, daha önce de olduğu gibi, ilave araçlar, obüsler, füze rampaları, makineli tüfekler ve hafif silahların gönderilmesinden bahsediliyordu. Ayrıca İtalya ve Fransa, Kiev rejimine SAMP/T karadan havaya savunma sistemi sağladı.
KIZILDENİZ’DE İTALYA VE YEMEN
Ukrayna senaryosunu bir kenara bıraksak da müzik değişmiyor. İtalya, ABD/NATO miğferini kafasından çıkarmadan ön saflarda yer alıyor. İsrail'in Gazze Şeridi'ndeki soykırımını durdurmak için Husi Yemenliler tarafından atılan adımlara karşı İtalya'nın Kızıldeniz'deki faaliyetleri de bunun bir kanıtıdır.
Bu bağlamda, Husiler’in kontrolündeki Yemen’in başkenti Sanaa'daki Cumhurbaşkanlığı Medya Başkanlığı Direktörü Zeyd el-Gharsi, İtalyan devlet haber ajansı ANSA'ya verdiği bir röportajda, geçtiğimiz 2 Mart'ta Yemen Deniz Kuvvetleri'ne ait Caio Duilio gemisi tarafından düşürülen insansız hava aracı (İHA) olayını hatırlattı:
"İtalya'nın insansız hava araçlarımızdan birini düşürmesi üzücü. Buna göre hareket edeceğiz" dedikten sonra "İtalya'ya ya da diğer Avrupa ülkelerine savaş açmadığımızı hatırlatmak isterim. Bizim mücadelemiz Gazze'de Siyonist saldırganlığa karşı Filistinlilerin savunulması içindir.
İnsansız hava araçlarımız ve silahlarımız İsrail'i ve kıyılarımızda İsrail'i savunanları hedef alıyor" diyen Yemenli yetkili sözlerini şöyle sürdürdü "İtalya bizim için büyük bir denizcilik geleneği ve kültürüne sahip dost bir ülkedir. Neden Amerikalılar ve İngilizlerden oluşan koalisyona katılmaya karar verdiğini merak ediyoruz."
Bu durumda İtalyan hükümeti Anglosaksonların koalisyonuna resmen katılmayarak ama Fransa, Almanya, Yunanistan, Hollanda, Portekiz ve Danimarka ile “Aspides Operasyonu”nu başlatarak beraber hareket etmeye karar verdi. İtalya Dışişleri Bakanı Antonio Tajani'nin "savunma amaçlı" olarak tanımladığı bu görev, muhtemelen Amerika Birleşik Devletleri’nin (ABD) “Prosperity Guardian” (Refah Muhafızı) görevinin aksine Yemen topraklarında saldırı planlanmadığı içindir.
Kısacası İtalyan hükümeti, stratejik bir bölgeye yönelik silahlı bir müdahaleyi ticari gemilere yönelik bir koruma hizmeti olarak kamufle etmek için sıfatların ve formüllerin belirsizliğine oynamaya karar verdi. Bu da kaçınılmaz olarak İtalya'nın "savunmacı" ve "saldırgan" arasındaki farkın sadece resmi ve sürekli değişen bir sınır olduğu, öngörülemez bir savaş ortamına dahil olmasını gerektiriyor. Tajani'nin mecliste yaptığı bir konuşmada Avrupa Birliği'nin (AB) hem “Atalanta Korsanlıkla Mücadele Operasyonu” hem de “Refah Muhafızı” operasyonu ile gerekli koordinasyonu sağlayacağını" belirtmesi şaşırtıcı değildir.
Bu noktada sorulması gereken soru şudur: EUNAVFOR (Avrupa Birliği Deniz Gücü) Aspides'in görev tanımında bu ilişkilere dair bilgilerin AB sırrı olarak sınıflandırıldığı göz önüne alındığında, Aspides ne ölçüde Refah Muhafızından özerk hareket etmekte ve onun askeri ihtiyaç ve talimatlarına göre hareket etmemektedir?
Misyonun resmi yapısının çok ötesine geçen gerçek emperyalist doğası, hükümetin kararında da ortaya çıkmaktadır. “Her zaman seyrüsefer özgürlüğünü, demokrasiyi ve barışı koruma” bahanesi altında "İtalya’nın eylemi, tüm kriz ortamlarında, ulusal çıkarları korumak ve barış ve güvenliği korumak için faaliyet göstermek amacı" ileri sürülmektedir. Ayrıca "Artan jeopolitik sorumlulukların yüklenilmesi göz önüne alındığında, İtalya'nın Kızıldeniz ve kuzeybatı Hint Okyanusu'ndaki kriz bölgelerindeki konumunu güçlendirmenin önemli" olduğu iddiası da dile getirilmektedir. Dolayısıyla bu, zamana bağlı ve sınırlı bir müdahale değil, İtalya'nın dünyanın bu stratejik bölgelerinde kalıcı bir gösterimi için bu fırsatın değerlendirilmesi anlamına gelmektedir. Ayrıca Aspides Operasyonu, Anglo-Amerikan Refah Muhafızı Operasyonu ve bölgede halihazırda icra edilen Atalanta ve Agenor gibi diğer Avrupa misyonlarıyla yakın eşgüdümde hareket ederek faaliyet alanını Basra Körfezi, Afrika Boynuzu ve Mozambik Kanalı'na kadar genişletmektedir. İtalya, nisan ayından itibaren Kızıldeniz ve Aden Körfezi'nde faaliyet gösteren ve ABD, Kanada, Bahreyn, İngiltere, Fransa, İspanya, Hollanda, Norveç ve Seyşeller'den oluşan “Birleşik Görev Gücü CTF-153”ün komutasını da üstlenecek.
İTALYA VE İSRAİL
Her ne kadar inkar etse de, liderlik rolleri de dahil olmak üzere tüm bu deniz misyonlarına katılımıyla İtalya, İsrail ve onun Amerikalı ve İngiliz sponsorlarının yanında savaş halinde bir ülke gibi hareket etmektedir. Dahası, Altroconsumo Dergisi tarafından yayınlanan bir makale, hükümetin verdiği güvencenin aksine, Gazze Şeridi'ndeki Siyonist bombalamaların başlamasından sonra İsrail’e silah ve mühimmat ihracatının "engellenmediğini" ortaya koymaktadır. İtalya Ulusal İstatistik Enstitüsü (ISTAT) verilerine göre İtalya, Ekim ve Kasım 2023 tarihleri arasında, Ekim ayında 233 bin 25 avro ve Kasım ayında 584 bin 511 avro olmak üzere toplam 817 bin 536 avro değerinde silah ve mühimmat ihraç etti. Bu veriler, 7 Ekim 2023'ten bu yana İsrail’e silah ihracatını "askıya aldığını" ve "engellediğini" iddia eden Meloni hükümetinin açıklamalarıyla çelişmektedir.
Dışişleri Bakanı Antonio Tajani bir röportajında İtalya'nın Gazze savaşının başlangıcından bu yana İsrail'e her türlü silah göndermeyi durdurduğunu ifade etmiştir. Ancak ISTAT verileri bu tarihten sonra da silah ve mühimmat ihracatı yapıldığını gösteriyor. Özellikle kasım ayı verileri Gazze Şeridi'ndeki bombalamaların devam ettiği bir dönemi kapsıyor.
Durumu daha iyi anlamak için ihraç edilen malzemenin türünü inceleyelim. Sadece Kasım 2023'e ait ISTAT verilerinden, ihraç edilen malzemenin bir kısmının "Tüfekler, karabinalar ve yaylı, basınçlı havalı veya gazlı tabancalar, köreltilmiş ve benzeri diğer silahlar" olarak sınıflandırıldığı, büyük bir kısmının ise savaş silahları ve hafif makineli tüfeklerin “aksam ve parçalarından” oluştuğu ortaya çıkıyor.
Dolayısıyla, göstermelik açıklamalara, ateşkes çağrılarına ya da sivillerin korunmasına yönelik çağrılara rağmen Meloni hükümeti somut olarak parmağını kıpırdatmadığı gibi Siyonist İsrail rejimine silah sağlamaya devam etmiştir.
‘İTALYA TARİHİN YANLIŞ TARAFINDA’
Sonuç olarak, Giorgia Meloni liderliğindeki İtalyan hükümeti, ülkeyi körü körüne ve pervasızca şerhsiz ve içgüdüsel Atlantikçiliğe dayanan şüpheli bir jeopolitik yola sokuyor gibi görünüyor. Askeri politikalara ve dış müdahalelere verilen destekle kendini gösteren bu yaklaşım, İtalya'yı BRICS ve Rusya tarafından temsil edilen yeni çok kutuplu dünyanın çizdiği yönden uzaklaştırma riski taşımaktadır. NATO tarafından dayatılan yeniden silahlanmaya bağlı kalma ve Rusya'ya karşı yaptırımları destekleme kararı, özellikle Batı bloğunun diplomatik ve ekonomik yenilgisi göz önüne alındığında, çağı geçmiş seçimler olarak görünmektedir. Ukrayna lehine askeri tedbirlerin onaylanması ve Kızıldeniz'de Yemenli Husilere karşı operasyonlara katılımla vurgulanan Atlantik çıkarlarına bağlılık, ABD çıkarlarına teslimiyet ve ulusal özerklik ve egemenlikten mutlak bir yoksunluk anlamına gelmektedir. Ayrıca, İsrail'e silah ihracatı konusunda şeffaf olunmaması, hükümet tarafından beyan edilen dış politikanın tutarlılığı konusunda şüphe uyandırmaktadır. İtalya'nın jeopolitik konumunu gözden geçirmesi, geride kalmış ve yaltakçı ittifaklara dayalı bir dış politikayı sürdürmek yerine yeni çok kutuplu gerçeklikle diyalog ve uluslararası işbirliğine yönelik daha dengeli bir görüş benimsemesi elzemdir.
Çeviren: Yunus Emre Özgün