Meral Akşener partisinin grup toplantısında konuştu
Meral Akşener TBMM'de partisinin düzenlediği grup toplantısında gündemi değerlendirdi.
İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener, partisinin grup toplantısında gündemi değerlendiren açıklamalarda bulundu.
Cumhurbaşkanı Erdoğan'a seslenen Akşener, "2018'de aldığı yetkiyle sefa süren de milletimizin güvenini boşa çıkartan da sayın Erdoğan'dır. Artık milletin yakasından düşme vakti geldi çattı. Haydi sayın Erdoğan vakit tamam. Çırpınmanın, çamura yatmanın alemi yok. Artık vakit hesap, sandık, seçim vakti." dedi.
Akşener'in satırbaşları şöyle:
Biliyorsunuz üç yıl önce sayın Erdoğan adeta 'Ver yetkiyi, gör etkiyi' diyerek bizlere biz söz vermişti. Arkadaş bizlere faizle, enflasyonla, dolarla nasıl mücadele edilir gösterecekti. Nitekim bugün ülkemizde devletin bankaları, medyanın büyük çoğunluğu, Hazine, Maliye onun yetkisinde. Merkez Bankası bile onun yetkisinde. Peki ya etki? Faizler, enflasyon tavan, dolar 10 liraya koşuyor. Çiftçi, esnaf, emekli herkes perişan. İşte size partili cumhurbaşkanlığı ile uçan Türkiye. İşte tam yetkili sayın Erdoğan'ın etkisi.
'MERKEZ BANKASI BAŞKANLARI MEVSİMLİK İŞÇİ OLDULAR'
Kendisi bir de adeta dolaptaki yazlıklarla, kışlıkları değiştiriyormuş gibi Merkez Bankası Başkanı değiştirmeyi son zamanlarda alışkanlık haline getirdi. Normalde görev süreleri 4 yıl olan başkanlar, sayın Erdoğan sayesinde mevsimlik işçi oldular. Geçtiğimiz hafta faiz indirimine mesafeli duran kurul üyelerine de el attı. Milletimizi dizginlenemeyen bir dolar yükselişi ile baş başa bıraktı. Sayın Erdoğan, sen bildiğini okumaya, sorumsuzca konuşmaya, sorunları halının altına süpürmeye devam ettikçe dolar artıyor.
Senin seyrettiğin gibi Merkez Bankası Başkanı da seyrediyor. Bu arkadaş bir de çıkmış 125 milyar dolar rezervimiz var diyor. Madem o kadar rezervin var, müdahale etsene. Edemez. Çünkü rezervler Merkez Bankası'nın değil. Bu parayı çatır çatır yediler, şimdi de ödünç aldıkları döviz için alacaklılar kapıda bekliyor. Şu an Merkez Bankası'nın net rezervi -43 milyar dolar.
Sayın Erdoğan, partili cumhurbaşkanı olarak göreve geldiğinden bu yana ülkemizin dış borcu tam 2 trilyon lira arttı. Peki bu borç nasıl ödenecek? Ürün, gıda, doğal gaz ve elektrik, giyim kuşam fiyatları artacak öyle ödenecek. Onların cebinden kuruş çıkmayacak. Lüks hayatları sürecek, faturayı millet olarak ödeyeceğiz. Milletçe bize bu faturayı kesen de ödeten de bizzat sayın Erdoğan'dır. 2018'de aldığı yetkiyle sefa süren de milletimizin güvenini boşa çıkartan da sayın Erdoğan'dır. Artık milletin yakasından düşme vakti geldi çattı. Haydi sayın Erdoğan vakit tamam. Çırpınmanın, çamura yatmanın alemi yok. Artık vakit hesap, sandık, seçim vakti.
İKTİDARIN SURİYE POLİTİKASI
Akılsız ekonomi politikaları ve keyfi kararlar, nasıl risk primimizi arttırıp, ödediğimiz bedeli yukarı çekiyorsa; benzer bir durumu, dış politikada da yaşıyoruz.
Biz bugün, Suriye’de; Sayın Erdoğan’ın, önce ABD’ye, ardından da Rusya’ya sorumsuzca verdiği, tutulması mümkün olmayan sözlerin, bedelini ödüyoruz.
Kendisi Suriye'de şahsının politikalarını uyguluyor. Bedelini milletimiz cebiyle, mehmetçiğimiz ise canıyla ödüyor. Suriye'de iç savaş ilk başladığında Erdoğan Şam'da cuma namazı kılma hayallerinin peşine düştü. ABD'nin desteği ile gerçekleştirebileceğini düşündü. Şam yönetimini tamamen karşısına aldı. Kardeşi Esad'ı anında Katil Esed yaptı. İstikrarlaşan Suriye'yi PKK'nın eline bıraktı.
Rusya, bizzat Suriye'ye asker çıkarınca Erdoğan da bu sefer dümeni Rusya'ya kırdı. Rusya'yla iyi ilişkiler kurmak için taviz üstüne taviz verdi. Bugün başımıza bela olan S-400'ler 2.5 milyar dolar peşin para karşılığında satın alındı.
Türkiye bu alımı yaptığı için yıllardır yatırım yaptığı F-35 projesinden çıkarıldı. Yaklaşık 11 milyar dolarlık bir kayba uğradı. Elimizde dekoratif roketlerimiz, F-35'lerin ise posterleri kaldı.
2020 yılının Şubat ayında İdlib'te 33 evladımız şehit oldu. Yani Soçi Mutabakatına uymayan Rusya ve Esad oldu. Görüşme talep eden yine biz olduk. Moskova'da kazanan Rusya ve Esad oldu geri adım atan yine biz olduk. Sayın Erdoğan şu ana kadar aldığın bütün kararlar ülkemizi bu noktaya getirdi.
Şimdi de çıkmış; “Tehditleri oradan ya etkin güçlerle, ya da kendi imkânlarımızla, bertaraf etmekte kararlıyız.” diyorsun. Ama, kimin elinin, kimin cebinde olduğu belli olmayan bir yerde, bunu neye güvenerek söylüyorsun?
Geçtiğimiz günlerde kankan Putin'le yaptığın görüşmede Rusya'nın hava sahasını bize açacağının garantisini aldın mı? Dış politika giderlerinden sonra her seferinde verdiğin tavizlerden yola çıkarak seni şimdiden uyarmak istiyorum. Bu milletin parasını daha fazla sokağa atamazsın. Eğer Afrin'de kalmak için her iki senede bir Putin'e 2.5 milyar dolar ödeyeceksen sana ev sahibi değil, kiracı denir. Ya Esad'la masaya otur ya da bölgedeki Mehmetçiğimizi korumak için tedbirleri bir an önce al. Sakın ha Putin'e o haracı ödemeyi aklından bile geçirme.
AKŞENER'İN ANADOLU ZİYARETLERİ
Bu hafta Tokat ve Bursa'daydık. Derdini dökerken sinir krizi geçiren Zile'li bir anne. 'Üç çocuğum atanamadı, eşim iş kazasında parmaklarını kaybetti. Biz şimdi ne yapacağız?' diyor.
Çocuklarını okutmak için ayıkladığı cevizlerden elleri çatlayan Bursalı bir kadın çiftçi kardeşim, 'Biz insanca yaşamayı hak etmiyor muyuz? Benim emekli maaşım 2 bin lira onlara çay parası. Yazık günah değil mi bize?' diyor.
Çiftçi artık dayanacak gücümüz kalmadı diyor. Ayıptır günahtır.
Orhangazi'li bir esnaf kardeşim, 'Burası Diyanet'in yeri kiralarda çok zorlandık. 17 gün dükkanımızı açamasak da kiramızı ödemeye çalıştık. Bir gün geciktiğinde faiz konuluyor. Diyanette bile faiz var. Dinimizde haram ama yine de faiz işletiyorlar' dedi. Diyanetin haline bakar mısınız? Allah hepsini ıslah etsin.
'GENÇLERİMİZİ BU DURUMA DÜŞÜREN, ZİHNİYETİNİZ BATSIN'
Tokat’ta beni en çok üzen durum, gençlerimizin durumuydu. Üniversiteye başladığı için, mutlu olması gerekirken; “Okul bitince iş bulacak mıyım?” kaygısı yaşayan genç bir kardeşim, dedi ki; “Bu ülkede her gün bir zam geliyor. Artık gerçekten, gençler olarak hayalimiz, Avrupa’da yaşamak.”
Ama dikkat edelim, bu Avrupa’da yaşama hayali anca oturdukları koltuklardan sallamayı bilen, “telefonunu çıkar bakalım”cı tayfanın söylediği gibi, Avrupa’yı keşfetmek için falan değil. Bu oğlumuz, sözlerinin devamında; “Ben çalıştığım parayla, kendime bir şey alamıyorum. Ama Avrupa’daki insanlar araba alıyor, en son model telefon alıyor. Biz gençler olarak gerçekten ümitsiziz.” dedi.
Bir başka genç kardeşimiz; “Yol masrafım, günlük 7 lirayı buluyor. Yemek yesem 10 lira gidiyor. Akşamına param yok. Hiçbir aktivitem yok. Yapabileceğim bir şey yok.” dedi. Ellerini göstererek yanıma gelen, gözündeki yaşlarla yüreğimi parçalayan, bir başka evladımız; “Üniversite okuyorum, ellerime bakın. Hatay’da tarlada çalıştım.” dedi.
Bir tarafta; geleceğe dair, zerre umudu kalmayan bu gençlerimiz, gözünde yaşlarla, hayata tutunmaya çalışırken; Diğer tarafta; bu çaresizliği görmeyen, gençlerimize elini uzatmayan, onları her fırsatta yargılayan, aşağılayan ve suçlayan Sayın Erdoğan ne yapıyor? Haftada bir gençlerle buluşup, utanmadan şarkı türkü söylüyor. Yazıklar olsun!
Gençlerimizi bu duruma düşüren, zihniyetiniz batsın! Gençlerin karnı, o türkülere tok, Sayın Erdoğan! İnanmıyorsan hodri meydan: Git o türküleri, bir de işsiz, umutsuz gençlerimizin yanında söyle bakalım. Eşlik mi edecekler, alkış mı tutacaklar, işte o zaman anlarsın.
Gençlerin karnı o türkülere tok sayın Erdoğan. İnanmıyorsan hodri meydan, git o da türküleri işsiz, umutsuz gençlerin yanında söyle. Milletinden o kadar koptun ki bırak gençlerimizi, geçmişte sana oy veren hatta AK Parti Teşkilatlarında emek vermiş kardeşlerimizin durumundan bile haberin yok. Ziyaret ettiğim yerlerde geçen seçimlerde AK Partiye oy vermiş kardeşlerimle de konuşuyorum. Nasıl olduklarını öğreniyorum. Eskiden sana toz kondurmazlardı sayın Erdoğan, sonra 'Reise yardım et, onun yanında dur, onu koru' demeye başladılar. Yanındaki beş maaşlılara duyurulur. Şimdi ise artık onlara sırtını döndüğünü, sıkıntılarını umursamadığını düşünüyorlar sayın Erdoğan. Geçen seçimlerde sana son bir şans verenler şimdi neredeyse AK Partiye oy verdiklerini gizleyecek durumdalar.
AK Parti teşkilatlarında görev yapan kardeşlerim bile, artık bir araya geldiklerinde, bu gidişatın hayra alamet olmadığını, bu kafayla sonuç alınamayacağını konuşuyorlar. AK Parti teşkilat mensupları bile, artık iyi bir habere hasret kalmış. Ama nerede… Gerçekleri görmelerine rağmen, Saraydaki 5 maaşlı utanmazlardan, “her şeyin iyi gittiği, milletin bir elinin yağda, bir elinin balda olduğu, bolluk, bereket ve huzur içinde, mutlu bir hayat sürdüğü” masallarını, onlar da dinliyor. Ve daha da ötesi, onlardan bu masalları, milletimize aynen aktarmaları bekleniyor. Bu düpedüz zulümdür.
İşte o nedenle; Sen artık; geçmişte sana güvenip, oy verenleri bile umursamayacak kadar, milletinden kopmuş olsan da; ben; milletin meclisinde, milletimizin dertlerini konuşmaya devam edeceğim.
'PARALI ASKERLİK, İSTEDİKLERİ BU'
Türk Ordusu'nun sabit subayı, sabit askeri olmasını arzu etmiyor bu arkadaşlar. İster general, ister albay, ister yarbay olsun o eğitim sisteminden geçmiş o ruhu almış, bu ülkenin bir çakıltaşını canından aziz bilmiş, sınırları koruma konusunda hassasiyeti en yüksek seviyeye çıkmış, ülkesi için canını cebine koymuş kişilere bu arkadaşların ihtiyacı yok. Sözleri verirler seçim zamanları, sonra unutuldu. Astsubaylar meselesi kesinlikle unutulmaya devam edilecektir ama astsubaylar bizim için ordumuzun şerefli emektarlarıdır. Bu sorunların takipçisi olacağız. Mevcut iktidar gereğini yapmazsa, seçimden sonra biz yapacağız. Paralı askerlik, istedikleri bu.
Partili Cumhurbaşkanlığı sistemine geçtiğimiz 2018 yılından bu güne kadar çalışma çağındaki nüfusumuz 3 milyon artarken, çalışan kişi sayımız 667 bin azaldı. İşsiz sayımız da 678 bin arttı. İş gücüne katılma oranımız 2,5 puan, istihdam oranımız ise 3,4 puan azaldı.
4 yılda 1 milyon 244 bin kamu çalışanı pekte liyakat kriterleri gözetilmeden işe alınmış. Bugün ülkemizde kayıtlı çalışanların 4'te 1'i kamuda istihdam ediliyor. İstihdam da Avrupa ülkelerinde rekabet edebilecek potansiyele sahipken sayın Erdoğan ve fevkalade yetkin mesai arkadaşlarının elinde Orta Doğu ve Kuzey Afrika'nın ileri demokrasileri ile rekabet ediyor.
AKP iktidarı döneminde vatandaş siyasetçiye hizmet etmeye başladı.
'HESABIN SORULACAĞI KİŞİ ERDOĞAN'DIR'
Bugün tarımda, sanayide ve hizmet sektöründe düzgün yönetim yolları kullanılmadığı için mavi yakalı çalışanlarımızın yerini daha kötü koşullarda çalışmayı kabul eden sığınmacılar alıyor. Sığınmacıların ister Afganı, ister Suriyelisi onları düşmanlaştırmak işin en kolayı. Bu güçten korkup ama güce duyduğun nefreti yanındaki acize yönlendirmektir. Bu işin sorumlusu bizzat Erdoğan'dır. Günahı da, vebali de onundur. Yarın hesabın sorulacağı kişi de odur.
Sığınmacıların düşmanlaştırılmasına bizzat bu iktidar göz yumuyor, yol veriyor ama yemezler sayın Erdoğan yemezler.
Sığınmacıların güvencesiz ve insani olmayan şartlarda çalışmalarına göz yumup, Türk işçilerinin yerini almalarına seyirci kalıyorlar. 5.5 milyon Türkiye'de sığınmacı var deniliyor. Bu insanların okul durumu yok. Bu ülkenin dilini öğrenmeye yönelik bir durumu yok, bu insanların sayısı vs yok.
Almanya'ya ilk giden kişi sayısı 364 ya da 367 bin kişiydi. Bugün Almanya'da 5 milyon insanımız yaşanıyor. 5.5 milyon sığınmacının Türkiye'de kalması durumunda nüfusun ve demografinin nasıl değişeceği de bir başka tehdit. Otur Esad'la anlaş. Bu insanları ülkelerine gayet refah içerisinde gönderilmesine gayret et, sağla. Aksi taktirde senin de yönetemeyeceğin işler ortaya çıkar.
'GİT ANLAŞ'
Bu işi bilen bir insan olarak söylüyorum. Dolayısıyla git anlaş. Apaçık bir insanlık suçu işliyorsun yarın biz olmasak bile başkası senden hesap sorar sayın Erdoğan. Bütün bunların anlamı acımasızlık, bir süre daha bu ülkeyi yönetebilme, ülkenin kaynaklarına çökme isteği.
Pir Sultan Abdal'ın bir sözü vardır. 'Demiri demirle dövdüler biri sıcak biri soğuktu. İnsanı insana kırdırdılar biri aç biri toktu' Bugün olan aynı şey budur işte. Pir Sultan Abdal yıllar evvel söylemiş, hala değişen bir şey yok. AK Parti iktidarı da istihdam konusunda bu yolu seçiyor. İnsanlara güvenceli istihdam sağlamak yerine yoksulluğa mahkum etmeyi, çaresizliği öğretmeyi, insanlık onurunu kırmayı tercih ediyor.
Bu eğri düzen değişecek artık biz varız. İYİ Parti iktidarında Türkiye iyileşecek.
GENÇ İŞSİZLİĞİ İLE MÜCADELE
Ülkemizdeki istihdam krizinden en çok etkilenen gençlerimiz için çözümlerimizi anlatacağız. Çünkü bizim istihdam krizi ile mücadele genç işsizlik ile mücadele ile başlamak zorundadır. Gençlik yıllarında iş deneyimi kazanamayan insanlarımızın ileriki yıllarda tatmin edici ücretlerle iş bulma ihtimallerinin de azalmasıdır. Biz İYİ Parti iktidarında gençlerimizin işe giriş maliyetlerini azaltacağız. Bunun yanında beceri uyumsuzluğu meselesi var. Bunun için hem gençlerimizin beceri profilini dinamik olarak çıkarabileceğimiz hem de işverenlerimizin beceri beklentilerini takip edeceğimiz bir platform oluşturacağız.
Sayısı her geçen gün artan ne eğitimde, ne istihdamda olan gençlerimiz. İYİ Parti iktidarında ikinci şans okullarını ve garantili yetenek programlarını hayata geçireceğiz.
Bu anlattıklarımı hayal değil hepsinin yol haritası hazırlandı.
Emin adımlarla iktidara yürüyoruz. Bu milleti hak ettiği gibi yönetmeye geliyoruz. Bu arada sayın Erdoğan'ın da uykularını fena halde kaçırdığını biliyoruz. Verdiğimiz rahatsızlıktan dolayı özür dilerim. Sayın Erdoğan hiç merak etmesin az kaldı, sandık ufukta göründü. Kendisini ilk seçimde emekli edip, çektiği bu çileye son vereceğiz. Bu vesilesiyle kendisine şimdiden emeklilik planlarını yapmaya başlamasını tavsiye ediyorum.