23 Aralık 2024 Pazartesi
İstanbul
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Mersin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Mesaiden sonrası

Muhafazakar bir hükümetin sunumunda bile emek tasarrufu yaratacak teknolojilerle mesai süresinin 25 yıl içinde yüzde 25 azaltılabilmesi tartışılıyor ve 8 saatlik mesainin artık eleştirilmesi gerektiği söyleniyor.

Mesaiden sonrası
A+ A-
KUNTAY GÜCÜM

Muhafazakar bir hükümetin sunumunda bile emek tasarrufu yaratacak teknolojilerle mesai süresinin 25 yıl içinde yüzde 25 azaltılabilmesi tartışılıyor ve 8 saatlik mesainin artık eleştirilmesi gerektiği söyleniyorsa, orta vadeli sosyalist programların, insanı zorunlu çalışmadan daha da fazla özgürleştirecek çözümleri içermesinin zamanı gelmiştir diyebiliriz. Ve bu gerçek özgürlüğün olanağıdır. Çünkü özgürlük, zorunlu çalışma altında bulunmama durumudur.

Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Vedat Bilgin, İş Sağlığı Genel Müdürlüğü tarafından düzenlenen toplantıda hem hükümetin uzaktan çalışmayı ilişkin düzenlemesi hakkında bilgi verdi, hem de 8 saatlik mesainin eski alışkanlıkların parçası olarak görülmesi ve eleştirilmesi gerektiğini; 25 yıl içinde günlük 6 saat veya daha az mesainin benimsenmesinin beklendiğini dile getirdi. Çalışma sürelerinin değiştirilmesinin sadece emek süreçlerinde değil, üretim ilişkilerinin geleceği üzerinde de etkileri olacak.

MESAİNİN AZALMASI NE ANLAMA GELİYOR

Değişim değerini yaratan emektir; metanın değeri, içinde maddeleşen emek miktarı ile ölçülür. Buradaki emek o metanın üretilmesi için fiilen kullanılan emeği değil, üretilmesi için toplumsal olarak gerekli emek, kişiliksizleşmiş soyut emeği ifade ediyor.

Teknoloji yoluyla emek tasarrufunu gerçekleştirebilen ilk firmalar, toplumsal olarak gerekli emek miktarı aynı kaldığı koşullarda teknolojik rant yaratırlar; diğer firmalar aynı teknolojiyi taklit edeceğinden o metanın üretimi için toplumsal olarak gerekli emek miktarı bir süre sonra teknolojik rantı ortadan kaldıracak şekilde değişecektir.

Marksist ekonomi, politik üretimde öndelenen sermayeyi değişen sermaye (değeri değiştiren sermaye) ve değişmeyen sermaye (değeri değiştirmeyen sermaye) olarak ikiye ayırarak inceler. İkisinin oranı sermayenin organik bileşimini verir. Öndelenen sermayede, emek payını oluşturan değişen sermaye oranının azalmasıyla sermayenin organik bileşimi yükselecektir; değişmeyen sermayenin (makineler, ham madde, üretim mekanı, enerji vs.) payı azaldığından ise tersi gerçekleşir. Teknoloji yoluyla emek verimliliğinin artması sermayenin organik bileşiminin yükselmesine neden olur.

Sadece emek artı değer üretebilir, değişmeyen sermayenin parçasını oluşturan makineler değer üretmez sadece içinde maddeleşmiş değeri metaya aktarır. Sermayenin organik bileşiminin yükselmesi, üretilen artı değer kütlesinin öndelenen sermayeye oranını ifade eden kar oranının düşmesine neden olacaktır. Öndelenen sermayenin yükselmesiyle kar kütlesinin artması kar oranının düştüğü gerçeğini değiştirmez. Oysa kapitalizmde amaç meta değil, artı değer üretmektir; ideolojik algı yanılsamayla amaç metaymış gibi gösterir.

Bir otomotiv tekelinin CEOsu, “sektörün görevi araba değil para yapmaktır” dediğinde ekonomi politiğin doğru kabul edeceği tezi ileri sürmüştü.

ANDROİDLER DEĞER YARATABİLİR Mİ?

Üretimde emek tasarrufu sağlayan teknolojiler, makinelerin değer üretip üretemeyeceği tartışmalarına neden oldu. Dyer-Witheford, Kjøsen ve Steinhoff’un ortaklaşa kaleme aldığı ve yakın zamanda İletişim Yayınlarınca Türkçede yayınlanan bir kitapta bu konu da tartışılıyor.(1)

Mikkola Kjøsen 2012 tarihli bir makalesinde androidlerin de değer üretip üretemeyeceğini tartışan spekülatif tezler ileri sürmüştü: “Eğer makine olma özelliği silinirse, değişmez sabit sermaye olma durumunun inkar etmesi ve zıddına yani değişen sermaye ve canlı emeğe dönüşmesi anlamında yorumlanabilir. Çok amaçlı canlı aktivite yeteneğine ilave olarak canlı emeğe dönüşen makine sermayenin karşıtı olarak öznellik kazanabilir. Eğer bu gerçekleşirse, eski makine göreli artı değer gibi mutlak artı değer de üretme yeteneğine sahip olabilir. Mükemmel makine değer üretebilen makinedir, fakat bu yüzden artık makine değildir.”(2)

Aynı tez, İletişim Yayınlarından çıkan üç yazarlı kitapta tekrarlanıyor ve “mükemmel makinelere” değer üretme yeteneği kazandırabilmek için androidlerin bakım, enerji ve yedek parça ihtiyaçlarını karşılayabilmek için ücretli emek ilişkisi içine girdikleri, androidlerin canlı emeğe dönüştüğü spekülatif bir senaryo yazılıyor.

Değişim değeri metanın maddi varlığının parçası değildir; metayı istediğiniz kadar parçalayın onun içinde değeri bulamazsınız. Değer toplumsal ilişkilerin türevi, meta ise değerin taşıyıcısıdır. Ekonomik yapıyı oluşturan üretim ve bölüşüm ilişkilerinin toplamı olarak toplumsal ilişkiler üretmediği sürece maddenin değişim değeri yoktur. Burada bölüşüm ilişkileri sadece ürünlerin değil üretim ve kullanım araçlarının bölüşümünü de kapsar. Makineler insanlarla insan gibi ilişkiye giremediklerinde -Dyer-Witheford, Kjøsen ve Steinhoff’un kurgusu makineleri insanlarla insan gibi ilişkiye sokan bir spekülasyondur- değer üretme yeteneği kazanamazlar.

Eğer emek tasarrufu sağlayan teknolojiler, Vedat Bilgin’in öngördüğü gibi çalışma sürelerini kısaltarak sermayenin organik bileşimini yükseltirlerse, değişmeyen sermaye metaya sadece içinde nesneleşmiş değeri aktardığından öndelenen sermayenin artı değer üretme yeteneği ve kapitalizmde amaç artı değer üretmek olduğundan kapitalizmin amacının gerçekleşme olanakları azalacak.

İŞSİZ BİR DÜNYAYA DOĞRU

Grundrisse’nin makineler üzerine fragmanında, emeğin makine ile ikame edilerek ücretli emeğin ortadan kaldırılabileceğini işaret eden bölümler vardır. Marx ve Engels zorunlu çalışma ortadan kaldırılmadan sınıfların ortadan kaldırılamayacağını biliyorlardı. Yine de muhtemelen ücretli emeği ortadan kaldırabilecek teknoloji henüz ortada çıkmadığından, Kapital’de emek yükünün eşit bölüştürülerek ve planlamayla zorunlu çalışma süresinin düşürülmesi ve özgür gelişmenin bu yolla sağlanması önerilir.

Teknolojiler bugüne kadar ortadan kaldırdıklarından daha fazla yeni iş ürettiler. İlk defa olarak canlı emeğe ne kadar ihtiyacımız kaldığı konuşuluyor. Dijital teknolojilerin ortaya çıkışı zorunlu çalışma sonrası toplumların tartışılabileceği olanakları yarattı. Jeremy Rifkin, the End of Work The Decline of the Global Labor Force and the Dawn of the Post-Market Era başlıklı kitabını 1995’de yayınlamıştı. Uzaktan çalışmayla ortaya çıkacak hibrit emek süreçleri de, en azından sermayenin evi ve otorite mekanlarından ofislerin rolünü azaltarak sermayenin egemenlik araçlarının ortak çıkarlara daha uygun başka araçlara evrilmesini sağlayabilir.

19. yüzyılda zorunlu çalışma edebiyatın bile çok kullandığı başlıklardan biriydi. Charles Dickens Kasvetli Ev adlı romanın bir karakterine şunları söyletir: “Ben dükkana falan bakamam. Öyle bir dünya buldum ki görecek çok şey ama bunu yapacak çok az zaman var; bu yüzden bırakın ben etrafıma bakayım, etrafına bakmak istemeyen biri de bana bakıversin lütfen.”

Dickens bu karakterin yaşayabilmek için bal yapan arıya ihtiyaç duyduğunu söylüyor. Günümüzde bal yapan arı ücretli emektir. Emeğin değil ama bu soyut emeğin ortadan kaldırılması, sadece makinelerin bal yapacağı ve artık değişim değerinin var olmayacağı bir toplumla mümkün. O zaman Dickens’ın kahramanının yaşam algısı, asalaklık olmaktan çıkarak yeni toplumun ortak yaşam algısına dönüşebilir ve ücretli emek toplumunun değeri zıttına dönüşür.

Muhafazakar bir hükümetin sunumunda bile emek tasarrufu yaratacak teknolojilerle mesai süresinin 25 yıl içinde yüzde 25 azaltılabilmesi tartışılıyor ve 8 saatlik mesainin artık eleştirilmesi gerektiği söyleniyorsa, orta vadeli sosyalist programların, insanı zorunlu çalışmadan daha da fazla özgürleştirecek çözümleri içermesinin zamanı gelmiştir diyebiliriz. Ve bu gerçek özgürlüğün olanağıdır. Çünkü özgürlük, zorunlu çalışma altında bulunmama durumudur.

Birikmiş emekten başka bir şey olmayan sermayenin organik bileşiminin yüzde yüze yaklaşması, bizi gerçek özgürlük toplumuna yakınlaştırıyor.

DİPNOTLAR:

1) Nick Dyer-Witheford, Atle Nikkola Kjøsen, James Steinhoff, Yapay Zeka ve Kapitalizmin Geleceği İnsanlık Dışı bir Güç, Çeviren: Barış Cezar, İletişim Yayınları, İstanbul, 2022

2) Mikkola Kjøsen, Do androids dream of surplus value?, Mediations 2.5, Feb. 18, 2012, https://www.academia.edu/ 2455476/Do_ ndroids_Dream_of_ Surplus_Value

Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Android marksist ekonomi ceo mesai mikkola kjosen teknoloji işsiz bir dünya