Meserret Taşkın'dan mektup var: Derinlik ve yükseklik
Her şeyin üç boyutlusundan söz ediliyor artık hanımlar. Üç boyutludan kasıt, en, boy ve derinlik (yükseklik) olarak algılanabilmesi.
Görüntü ile gerçek çok zor ayırt ediliyor anlayacağınız. Kendinizi adeta görüntünün içindeymişsiniz gibi hissediyorsunuz. Bir şey üç boyutlu ise gerçeğe yakın oluyor. Burada en önemli kavramlar derinlik ya da yükseklik kuşkusuz. Derinliği olmayan şeylerin gerçek olmadığını hemen ayırt ediyoruz.
Düşündüm de efendim; insanlar da böyle aslında: derinliği olmayan ya da yeterli yüksekliğe erişememiş olanlarımız, kim bilir, belki de uzayda kapladıkları yerin azlığından, hiçbir iz bırakmadan geçip gidiyorlar. İz bırakmaktan muradım ille de çok büyük işler yapmak değil. Kimlerin yüreklerinde, bilinçlerinde, akıllarında iz bırakıldığı önemli. Moda olan deyimle söylersek, kimlerin hayatına dokunulduğu çok değerli. İşte, budur insanın uzayda kapladığı yeri artıran. Derinlik ve yükseklikle ilgilidir. Enimizi, boyumuzu artırarak uzayda kapladığımız yeri artırmaya kalkanlarımız da var elbette. Bu durumda sadece görüntünüzün kapladığı alanı bir miktar artırabilirsiniz. Ancak, gerçekliğiniz olmaz. Bazılarıyla birlikte kendinizi kandırmış olursunuz sadece.
Derinliğimizi artıralım hanımlar. Çabalarımız bu yönde olsun. Yoksa, ne kadar yaldızlı olursa olsun, iki boyutlu resimlere benzeriz. Gerçek olmadığımız bir bakışta anlaşılır. Unutmayalım; derinliğimizi artırmak, bizi yapmacıklıktan kurtarır; kendi gerçekliğimize yaklaştırır.
Sadık okurunuz
Kırk beşini aşkın
Meserret Taşkın