Metal işçilerinin hukuk zaferi
Türk Metal Sendikası üyesi işçilerin hukuk mücadelesi başarıyla sonuçlandı. Anayasa Mahkemesi, tazminatsız olarak işten çıkarılan işçilerin başvurusunda sendika hakkının ihlal edildiğine hükmetti
Bir iş yerinde Türk Metal Sendikasına üye olan 85 işçi, sendikalı olduktan ve yaptıkları eylemden sonra tazminatsız olarak işten çıkarıldı. Buna karşılık açtıkları dava reddedilen 74 işçinin bireysel başvurusunu kabul Anayasa Mahkemesi sendika hakkının ihlal edildiğine karar verirken işçilere 20'şer bin TL manevi tazminat ödenmesine hükmetti.
Türkiye Metal, Çelik, Mühimmat, Makina, Metalden Mamul Eşya ve Oto, Montaj ve Yardımcı İşçiler Sendikası (Türk Metal) bir iş yerinde 2016 yılı mart ayından itibaren örgütlenmeye başladı. İş yerinde çalışan 83 işçiden 57 işçi sendika üyesi oldu. Sendika 11 Mart 2016 tarihinde Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığına yetkili sendika olduğunun tespiti talebiyle başvurdu. 22 Mart 2016 tarihinde de sendikanın, yetkili sendika olduğu tespit edildi. Sendikanın yetkisi kesinleşmesine rağmen, işverenin sendikalı işçilerin iş sözleşmelerini sonlandırdığı ya da sendikadan istifa etmelerini sağladığı iddia edildi. Azalan üye sayısı nedeniyle toplu iş sözleşmesi (TİS) bağıtlanamadı.
İŞTEN ÇIKARILMA SÖYLENTİSİ YAYILDI
Sendika, davalı iş yerinde örgütlenme çalışmalarını devam ettirirken iş yerinde çalışan 156 işçiden 92'si sendika üyesi oldu. Sendikanın tekrar Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığına yetkili sendika olduğunun tespiti talebiyle başvurması üzerine sendikanın yetkili olduğu tespit edildi. İşçilerin beyanına göre; 17 Şubat 2020 tarihinde sendika yetkilisi bir kişi iş yerinin kapısına gelip sendikanın yetki belgesi aldığını işçilere iletti ve işverenin daha önceki gibi yetki itirazında bulunarak süreci durdurabileceğini ve sendikalı işçilerin işine son verebileceğini söyledi. Aynı gün sendika öncüsü S.Ö. ve E.Ç. isimli işçilerin işten çıkarılacağı söylentisi yayıldı.
SLOGAN ATTILAR
Bunun üzerine sendikalı 20-30 işçi iki grup halinde iş yeri kapısı önünde toplandı ve 15.00-17.00 saatleri arasında sendika yetkilisi ile görüşme yaptı. İşçiler ayrıca "hırsız yönetim, yönetim istifa, T. istifa, E. istifa, vur vur inlesin yönetim dinlesin, yönetim şaşırma sabrımızı taşırma, ... Taşeron" şeklinde slogan attı. Bu şekilde eyleme katılan 9 işçinin iş sözleşmesi 20 Şubat 2020 tarihinde "iş görme borcunu yerine getirmedikleri ve kanun dışı grev yaptıkları" gerekçesiyle tazminatsız olarak sona erdirildi.
POLİS EŞLİĞİNDE FABRİKADAN ÇIKARILDILAR
Bu gelişmeler üzerine diğer işçiler 24-26 Şubat 2020 tarihlerinde iş başı yapmayıp fabrika girişinde toplandı. İşveren 26 Şubat 2020 tarihinde işçilere akşam mesai bitiminde fabrikadan ayrılmalarını, aksi halde eylemin iş yeri işgaline dönüşeceğini söyledi. İşçilerin ayrılmaması üzerine polis kuvvetleri çağrıldı ve işçiler polis eşliğinde fabrikadan çıkarıldı. Bu olaydan sonra sendikalı 56 işçinin iş sözleşmesi tazminatsız olarak sona erdirildi. Kalan işçilerden eylemlere devam eden sendikalı 2 işçinin 28 Şubat 2020 tarihinde, 18 sendikalı işçinin de 5 Mart 2020 tarihinde iş sözleşmeleri aynı gerekçelerle sonlandırıldı.
MANEVİ TAZMİNAT ÖDENECEK
Yapılan fesihlerin haksız ve geçersiz olduğunu ileri süren işçiler işe iade ve sendikal tazminat talepli dava açtı. Açtıkları davalar reddedilen işçiler de Anayasa Mahkemesi'ne (AYM) bireysel başvuruda bulundu. Başvuruyu inceleyen AYM İkinci Bölümü, sendika hakkının ihlal edildiğine karar verdi. Yüksek Mahkeme ayrıca işçilere ayrı ayrı 20 bin TL manevi tazminat ödenmesine hükmetti. Kararın gerekçesinde şöyle denildi:
"Olaya bakıldığında önce 20-30 işçi iki saat süreyle iş bırakmış, bu nedenle 9 işçinin işine son verilmiş ve sonrasında kalan işçiler üç gün süreyle iş bırakmış ve bunun sonucunda önce 56 sendikalı işçinin sonra eylemlere devam eden 20 sendikalı işçinin işine son verilmiştir. İşveren; anılan eylemlerin kanun dışı grev ve iş yeri işgali boyutuna ulaştığı gerekçesiyle başvurucuların işine son vermiştir. Ancak eylemlere toplam kaç işçinin katıldığı, işlerin ne şekilde azaldığı, üretimde yaşanan kayıpların boyutu ve bunların telafi edilip edilemeyeceğine dair dosyada herhangi bir bilgi bulunmamaktadır. Anayasa Mahkemesinin kanaatine göre Anayasa ile güvence altına alınan sendika hakkının korunması ve bu doğrultuda başvurucuların anılan eylemlerine daha fazla tahammül gösterilmemesi için elde herhangi bir neden bulunmamaktadır."