23 Ekim 2024 Çarşamba
İstanbul 15°
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Metaverse, dincilik ve devlet

Bir dijital tekelin yöneticisine göre, Metaverse internetin geleceği ve sonraki aşamasıdır. Öteki evren anlamına gelen üç boyutlu sanal ortamdır.

Metaverse, dincilik ve devlet
A+ A-
CENGİZ KÖSE

Bu ortama önce sizi temsil eden ‘Avatar’ınızı tasarlayıp, ‘sanal gerçeklik’ gözlüğüyle erişebileceksiniz. İleriki yıllarda milyonlarca insanın yakından tanışacağı Metaverse’nin bugünkü internetten farkı, dışarıdan web site ekranını ziyaret etme yerine ‘içerisine’ girilebilir olmasıdır. Sanal ortamda kopyalanmış üç boyutlu ‘boş’ dünya karşımıza çıkıyor. Yani insan egemenliği (Avatar temsiliyle) henüz kurulmamış. Metaverse’de kolonileşmeyi bekleyen yeni bir ‘artırılmış gerçeklik’ dünyası doğuyor. 21.yüzyılın sanal paylaşım savaşında, dijital şirketler kendi ayrı Metaverselerini geliştiriyorlar. Ancak rekabet edenlerin üzerine çöküp, hepsini yutmayı ve ‘tek merkezli’ Metaverse egemenliğini zorlayan, tekelleşme de devam ediyor.
Neden tek Metaverse isteniyor ve yeni üç boyutlu sanal dünya, zamanın veya tarihin neresinde vücut bulacak? Taş devrinden mi başlanacak? O kadar geriye gidilirse bilinen geçmiş tekrarlanmış olur ve bilinmeze merak, ilgi, heyecan kalmaz. Böylece reel dünyadan 2030’lara kadar biriken insanlık tecrübesiyle, sanal dünyanın startı verilebilir. Ancak fiziksel dünyanın tabularına, dogmalarına, olmazsa olmazlarına ve bir çok alışkanlıklarına, sanal dünyada yer olmayacağı görülüyor, çünkü bunlar insan hiyerarşisininve madde aleminin özellikleridir.
Kapitalist dünyada sermayenin denetiminde olan üç “kutsal ve donkunulmazlardan” mülkiyet, devlet ve kurumlarca temsil edilen dincilik, burada “update” ediliyor.

Metaverse’yi icat eden akıl, insanları kurumsal örgütlü dincilikten, devletten ve mülkiyetten kopartarak kendisine bağlamayı hedefliyor. İbadethanelerde, kamusal alanlarda, AVM’lerde, stadyumlarda, sokaklarda ve toprak üzerinde, kimsenin kalmasını istemiyor. Herkes bu dünyaya gözünü yumacak ve sanal gerçeklik gözlüğüyle, üç boyutlu öte alemde gözünü açacak. Sanalı yaratan düşünceye göre; “dinler insanın fiziki dışsal yönüyle uğraştıkları için, fiziksel dünyada sabitleştiler ve insan ile Tanrı arasına birer müdahale aracına dönüştüler. Çağımızda hiçbir insan İlah tarafından kalp, gönül ve ruhuyla dine yönlendirilmiyor, bunu sadece yine insan insana öğretebiliyor.” Ancak Metaverse’de insan içsel görünmez yönüyle, dinlere gerek duymadan Tanrı ile direk transa geçebilecek yeteneğe kavuşuyor. Çünkü Tanrı’nın enerjisi insanın görünmez boyutuna ulaşıyor. Metaverse, Avatar’la dünyevi tabuları yıkarak, insan aurasını tanrısal kanala ‘bağlayabilecektir’. Avatar, Hint mitolojisine göre aşağıya inen, vücut bulan ve cana dönüşendir. Dolaysıyla Avatar fizik bedeninden çıkarak, spritüel yolculuğa yükselip boyut değiştirebilir.Avatar madde aleminden mana alemine geçişi sağlayandır.

Peki can bedenden çıkmadan, madde aleminden mana alemine nasıl geçiliyor? Metaverse insanı reel dünyadan çekerek, yarı canlı haliyle sanal ortama yerleştiriyor. Bu nasıl oluyor? İnsanın 5 duyusundan üçünü işlevsizleştirerek! Sanal dünyada görme ve duyma odaklı beyin fonksiyonu, yani 2 duyulu varlığınız yeterli oluyor. Sanal kamuoyu içerisinde farklı olma, yine gösterim ve yansıma odaklıdır ve kamu alemin gözlerini ancak elde ettiğiniz dijital mal varlığıyla kamaştırabilirsiniz. Çünkü diğer duyularınız fiziki dünyanın yaşamsal temel elementlerine yani ateş, hava, su ve toprağa uygundur. Sanal ortamda acı ve sevinç, sıcak ve soğuk, dişi ve erkek, hastalık ve sağlık, açlık ve tokluk, tatlı ve acı, ıslak ve kuru gibi zıtlar ve bunların insana hissiyat etkileri olmadığı için, 2 duyulu varlığınız kâfidir. Çünkü beş duyunuzla yaşamak ancak ayağınızı yurdunuzun toprağına basarak ve sevdiklerinizle bir arada olmakla mümkündür. İşte insan şimdi toprağından ve yurdundan koparlımak isteniyor.

Devrimlerle kazanımlar elde etmiş ve bağımsız devlet kurmuş toplumlar, sanal koloninin baş hedefleri olabilirler mi? Reel dünyanın bağımsızlıkçı toplumları sanal dünyada, özgürlüklerini ve değerlerini koruyabilecekler mi?
Fiziksel dünyada bağımsızlığını kazanan toplumlar, devlet sınırlarını hukukun namlusu olan silahla koruyorlar. İnsan, toprak, mülkiyet ve iç pazar dahil, hukuki güvence altındadır. Peki sanal dünyada ‘bağımsız’ devletlerin kopyalanmış coğrafyası nasıl korunabilir? ‘Saltanatsız, otoritesiz düzen’ ortamında bu mümkün gözükmüyor. Metaverse’de parayı basan, dünyanın herhangi bir yerinde toprak, arsa vs. satın alabiliyor. Bu coğrafyalar üzerine farklı mimari kompleksler, altyapılar ve sistemler inşa edilerek, tepesine başka bayraklar da dikilebilir. Herhangi bir şirket bir ülkeyi tümden ‘satın alabilir’ ve siyasi haritada teritoryumu ‘sömürgeleştirerek’ Avatarlara pazarlayabilir. Yani reel dünyadaki yurdunuz ve vatanınız, sanal dünyada görünmez tekelci sermaye tarafından ‘işgal’ ediliyor. Sizinde oraya girip giremeyeceğiniz Metaverse’nin efendilerine kalmış. Bu durumda ülkelerin kara sınırları ve hava sahaları ‘ihlal’ edilmiş olmuyor mu? Örneğin fiziksel dünyada emperyalistler dönem dönem, rakip devletlerin sınırlarını kağıt üzerinde değiştirerek ‘yeni’ haritalar yayımlıyorlar. Bu girişimlere karşı, anında hedef ülkeler diplomatik yanıt verirler ve tarihsel antlaşmalara atıfta bulunurlar. Peki Metaverse’de aynı tepki verilebilir mi? Yoksa devletler egemenlik haklarından mı vazgeçiyor? O halde devrimciler Metaverse’de Avatar örgütlenmesiyle bağımsız platformlar kurarak, ‘NFT’ eseri gibi dokunulmaz, değiştirilmez, benzeri kopyalanamaz kurtarılmış bölgeler mi ilan edecek?

Son Dakika Haberleri