25 Kasım 2024 Pazartesi
İstanbul
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Mevlana ajan mıydı? İlginç ayrıntı...

Mevlana’nın “Moğol Ajanı” olup olmadığı konusundaki tartışmalar yıllardır sürüyor. Peki Anadolu'da tasavvufun öncülerinden Mevlana gerçekten ajan mıydı? Gelin birlikte tüm bakış açılarıyla tartışmanın kökenine ışık tutalım...

Mevlana ajan mıydı? İlginç ayrıntı...
A+ A-

Moğolların Anadolu’da Mevlâna ile kurdukları ilişki ise onların dinsel hoşgörüsüne iyi bir örnektir.  

Anadolu’daki Moğol istilasının ardından Konya’daki tekkesinde faaliyetlerini sürdürmeye devam eden Mevlâna (ö.1273)’nın Moğollar tarafından hürmet gördüğü bilinmektedir.

Bu nedenle günümüzde amiyane tabirle Mevlana’nın bir “Moğol Ajanı” olduğu ve Moğol zulmünü onayladığı şeklinde görüşler bulunmaktadır. Bu görüşlere göre Mevlâna, Anadolu etrafına Moğol propagandası yapan, Anadolu daki Moğol işgaline zemin hazırlayan ve bu doğrultuda Moğol yanlısı Selçuklu yöneticilerini destekleyen ve Moğol yanlılarını kayıran bir kişidir.Mevlana ajan mıydı? İlginç ayrıntı... - Resim : 1

Gerçekten de Mevlânâ katıldığı tüm toplantılarda, Moğollar hakkında yapılan eleştirilere karşı çıkmakta, onlar hakkında olumsuz yorumlar yapılmasını istememekteydi.

Hatta Moğol İmparatorluğunun kurucusu Cengiz Han için övgü dolu sözler yazmış onun imparatorluğunu ve meziyetlerini sıklıkla övmüştür. Mevlânâ’nın bu faaliyetleri Moğolların dikkatini çekmiş ve takdirlerini kazanmış; Moğollar kendilerini destekleyen Mevlana’yı koruyup kollamışlardır. 

Birçok tarihçi Mevlana’nın bu şekilde hareket etmesini iki şekilde açıklamaktadır. İlki, Moğolların dinsel inançlar karşısındaki hoşgörüleri; ikincisi ise kültürel ve inançsal açıdan değişime olan açıklıkları.  

Bu görüşe göre Mevlâna, Moğolları müslüman yapmayı arzuluyordu.

Nitekim ünlü eseri Dîvân-ı Kebîr’de geçen, “Moğollardan korkuyorsanız, Allah’ı tanımıyorsunuz demektir. Siz onlara (Moğollara) baktığınızda kafirleri görüyorsunuz, ben ise geleceğin müminlerini.” sözü bu bağlamda karşılığını bulmaktaydı. Yani Mevlâna için Moğollar, kafir değil Müslümanlaşmayı bekleyen gafillerdir. Nitekim rivayete göre bu beyitten yaklaşık 30 yıl sonra Müslüman olan İlhanlı hükümdarı Gazan Han, bu beyti, giydiği kaftana altın telle işletmiştir.

Mevlananın bu hareket biçimini açıklamaya çalışan bir başka görüş ise, ailesiyle birlikte Moğol istilalarından kaçarak Anadolu’ya gelen Mevlana’nın Maveraünnehir ve İran’daki Moğol istilalarına şahit olmasıdır. Bu görüşe göre Moğollara karşı mücadele etmenin bir fayda vermeyeceğini düşünen Mevlâna, onlara karşı gelenler nedeniyle Anadolu’nun tahrip edilmesini engellemek istemiştir.

Bu dönemde ortaya çıkan bir başka dini-siyasi kanat ise Moğollara karşı direnişi ve Bizans’a yakınlığı nedeniyle Moğol hakimiyetinin güçlü hissedilmediği Batı Anadolu topraklarında yeniden toparlanmayı öngörmektedir. Bu kanatın öncülüğünü yapan isimler Sadreddin Konevî ve Ahi Evran‘dır. 

Ahîler başta olmak üzere bazı Türkmen zümrelerinin Anadolu’da Moğol muhalefetinin temelini oluşturması ve Moğollara karşı direniş göstermeleri, Moğol otoritesinin ödenmesini emrettiği vergileri vermeyi reddetmeleri ve ödememek için isyanlar çıkarmaları göz önüne alındığında bu iki kanatın birbiriyle çeliştiği açıkça görülmektedir.

İşte Mevlana’nın “Moğol Ajanı” olup olmadığı konusunda tartışma da bu eğilimlerden hangisinin doğru olduğuna dair sürdürülen bir tartışmanın uzantısıdır.

Ancak “doğruluk” larından bağımsız olarak öngörülen iki stratejinin de kendilerince başarılı olduğu söylenebilir. Zira Konevî ve Ahi Evran’ın öngördüğü strateji Osmanlı Devletinin kurulmasıyla başarıya ulaşırken; Mevlânâ Celâleddin Rûmî’nin stratejisi ise 1294 yılında Gazan Han’ın Mahmud adını alıp Müslüman olmasıyla başarıya ulaşmıştır.

Son Dakika Haberleri mevlana moğol