05 Kasım 2024 Salı
İstanbul 13°
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

'Millî Dava’da yeni politika eski uygulamalar-1: KKTC'de halk iki devletli çözümden yana

KKTC’deki son seçimler halkın çoğunluğunun 'egemenliğin' korunmasından yana olduğunu ve 'iki bağımsız ve egemen devlet' esasına göre çözümü benimsediğini ortaya koymuştur. Aynı zamanda KKTC’nin de kendisini, BMGS’nin 'iyi niyet' görevinin dışına çıkarmasını zaruri kılmıştır

'Millî Dava’da yeni politika eski uygulamalar-1: KKTC'de halk iki devletli çözümden yana
Türkiye ve KKTC Cumhurbaşkanları Ada’da halen var olan “iki bağımsız ve egemen devlet” kapsamlı nihai çözüm doğrultusunda politika izleneceğini açıklamışlardır.
A+ A-
TUGAY ULUÇEVİK / EMEKLİ BÜYÜKELÇİ

Türkiye ve KKTC, Millî Kıbrıs Davamızda 1974’ten sonra Birleşmiş Milletler Genel Sekreterliğinin (BMGS) “iyi niyet görevi” [mission of good offices] çerçevesinde Kıbrıs’ta taraflar arasında eşit düzeydeki [on an equal footing] müzakerelerle “iki toplumlu, iki kesimli federal çözüm” [bicommunal, bizonal federal solution] hedefi doğrultusunda politika izlemişlerdir.

2020 Ekim ayından itibaren Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti (KKTC)'nde ve Türkiye’de bu politikada köklü değişikliğe gidildiğini ilân eden yüksek siyasî düzeyde açıklamalar yapılmıştır.

Cumhurbaşkanları Sayın Ersin Tatar ve Sayın Recep Tayyip Erdoğan, bundan böyle, Ada’da halen var olan “iki bağımsız ve egemen devletin egemen eşitlik temelinde yapacakları müzakerelerle ortaya çıkaracakları anlaşmaya dayalı iki devletli” kapsamlı nihai çözüm doğrultusunda politika izleneceğini açıklamışlardır. Gerekçelerini anlatmışlardır.

Yeni Kıbrıs politikamızın hedefinin açıklanmasıyla eş zamanlı olarak, KKTC’nin Magosa ilçesindeki Maraş beldesinin 1974 Barış Harekâtımızdan sonra iskâna kapalı tutulan bölümünün, “iki devletli çözüm politikasının önemli bir bacağı”(1) mahiyetinde yeniden halkın kullanımına açılacağı da ilân edilmiştir. Maraş’ın kıyı şeridindeki iki cadde törenle halkın yürüyüşüne açılmıştır.

Türkiye’de Millî Güvenlik Kurulu (MGK) basın açıklamalarında “Ada’daki gerçekleri göz önünde bulunduran ve hakkaniyeti esas alan kapsamlı ve kalıcı çözümlerin bağımsız iki devlet temelinde gündeme alınması hususunun vazgeçilmez olduğu”(2) vurgulanmış; “Türkiye’nin Kıbrıs meselesinin nihai çözüme kavuşturulmasını teminen egemen, eşit, bağımsız iki devletli çözüm yaklaşımını kararlılıkla destekleyeceği ve bu amaç doğrultusunda Kıbrıs Türk halkının hak ve menfaatlerinin korunmasına matuf her türlü tedbiri almaya devam edeceği”(3) belirtilmiş ve “Türkiye ile Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti tarafından ortaya konulan eşit, egemen, bağımsız iki devletli çözüm iradesinin Ada’daki her iki toplumun da barış, huzur ve refahına katkı sağlayacağı” ifade edilerek “meseleye taraf olan aktörler, uzlaşmaz yaklaşımlarında ısrar etmek yerine çözümün parçası olmaya”(4) davet edilmiştir.

'Millî Dava’da yeni politika eski uygulamalar-1: KKTC'de halk iki devletli çözümden yana - Resim : 1
Artık BMGS’nin 1975’te üstlendiği “iyi niyet” rolünden çözüm için yararlanmak mümkün değildir.

YENİ POLİTİKA KKTC İÇ SİYASETİNDE DESTEK BULDU

Kıbrıs Türk halkı, Ekim 2020 KKTC Başkanlık seçimlerinde, BM parametreleri temelinde “federal çözümü” savunan Mustafa Akıncı’ya karşı, tek seçenek olarak “egemen eşitlik ve iki devletli çözüm” hedefini göstererek kampanya yürüten o dönemdeki Başbakan Ersin Tatar’ı Cumhurbaşkanı seçmiştir.

15 ay sonra 23 Ocak 2022’de yapılan erken genel seçimde de KKTC’nin bağımsızlığının muhafazasından yana olan, iki devletli çözümü, Türkiye’nin “fiilî” ve “etkin” garantörlüğünün devamını savunan, Türkiye’yi “anavatan” olarak benimseyen ve artık federal çözümü reddeden siyasi partiler oylarda ve Cumhuriyet Meclisindeki sandalyelerde çoğunluğu kazanmışlardır. Federal çözümden yana olan KKTC’nin 4. Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı’nın Partisi TDP seçim barajını aşamamıştır.

KKTC’nin iç siyasetindeki bu gelişmeler halkın çoğunluğunun “egemenliğin” korunmasından yana olduğunu ve “iki bağımsız ve egemen devlet” esasına göre çözümü benimsediğini ortaya koymuştur. Başka bir ifadeyle, KKTC’nin ve Türkiye’nin açıkladığı yeni Kıbrıs siyaseti KKTC’de halkın desteğini alarak KKTC’nin iç siyasî dengelerinde anlamlı ve önemli değişikliklere sebep olmuştur.

BMGS’NE 1975’TE VERİLEN 'İYİ NİYET GÖREVİ' ARTIK UYGULANAMAZ

KKTC ve Türkiye’nin nihai çözüm şekli hakkındaki ortak hamlesi, aslında her şeyden önce, BMGS’nin “iyi niyet” görevinin BMGK’nin on yıllar öncesinde (1975) belirlemiş olduğu kriterlere ve parametrelere göre ifa edilmesini imkânsız hale getirmiştir.

Aynı zamanda da KKTC’nin de kendisini, BMGS’nin “iyi niyet” görevinin dışına çıkarmasını zaruri kılmıştır.

Neden böyle düşündüğümüzü anlatabilmek için öncelikle Kıbrıs uyuşmazlığında anlaşmaya dayalı bir siyasî çözüme ulaşılabilmesi için BMGK kararlarıyla BMGS’ne tevdi edilen “iyi niyet görevi” hakkında bazı hatırlatmalarda bulunmak istiyoruz.

'Millî Dava’da yeni politika eski uygulamalar-1: KKTC'de halk iki devletli çözümden yana - Resim : 2
Kapalı Maraş'ın kıyı şeridindeki iki cadde törenle halkın yürüyüşüne açıldı.

BMGS’NİN İYİ NİYET GÖREVİNİN MAHİYETİ

Kıbrıs uyuşmazlığı, BMGK’nin gündemine 21 Aralık 1963’ten hemen sonra girmiştir.

BM Yasası’nın “Uyuşmazlıkların Barışçı Çözümü” (Pacific Settlement of Disputes) başlıklı VI. Bölümü çerçevesinde ele alınmıştır. Bu bölümde ele alınan yöntemler ve vasıtalarla çözümü öngörülmüştür.

Başlangıçta BMGK’nin 4 Mart 1964 tarihli ve 186 sayılı Kararı ile “arabulucu” vasıtasıyla çözüm yolu denenmiştir. Arabulucunun Kıbrıs Türk halkını “azınlık” statüsüne mahkûm etme zihniyetiyle yaptığı değerlendirmeler ve bu değerlendirmelerin BM Genel Kurulunun 18 Aralık 1965 tarihli ve 2077 (XX) sayılı kararıyla benimsenmesiyle birlikte Kıbrıs Türk tarafı ve Türkiye arabuluculuk uygulamasına sonlandırmıştır.

2077 (XX) sayılı Karar 47 oyla (Kıbrıs ve Yunanistan, Varşova Paktı, Bağlantısızlar) kabul edilirken, 54 devlet çekimser kalmış (NATO ve diğer Batılılar dahil); Türkiye, ABD, Pakistan, İran ve Arnavutluk red oyu kullanmışlardır.

Kıbrıs’ta henüz “iki kesimli” coğrafyanın ortaya çıkmamış olduğu, Türklerle Rumların ada sathında iç içe yaşadıkları devirde 15–16 Kasım 1967’de, EOKA Komutanı Yunan Generali Grivas komutasındaki Millî Muhafız Ordusu, Geçitkale ve Boğaziçi Türk köylerine ağır silâhlarla saldırmıştır. 29 soydaşımızı şehit etmişlerdir. Saldırı Türkiye ile Yunanistan’ı savaşın eşiğine getiren bir uluslararası bunalıma yol açmıştır. BMGK toplanmış, NATO savaşı önlemek üzere devreye girmiş, ABD ve BMGS bölgeye özel temsilciler göndermiş, BMGS Kurt Waldheim (Avusturya) taraflara “iyi niyet” rolü üstlenmeye hazır olduğunu bildirmiştir.

Kıbrıslı Rumların yönetimi ve Yunanistan BMGS’nin teklifini kabul etmişlerdir.

Başbakan Demirel imzasıyla BMGS’ne verilen cevapta, ana fikir itibariyle, Türk Hükûmeti'nin BMGS'nin teklifini kabul ettiği; bununla beraber, “iyi niyet” misyonu çerçevesinde alınacak tedbirlerin Kıbrıs konusundaki mevcut Antlaşmaların geçerliğini etkilemeyeceği ve Kıbrıs için aranacak çözüm şekli için peşin bir yargı oluşturmayacağı vurgulanmıştır. Yani, Türkiye BMGS’nin o dönemdeki “iyi niyet” görevi uygulama teklifini kesin çizgilerle belirlenmiş çekincelerle kabul etmiştir.

BMGS “iyi niyet görevinin” ifasında Türkiye’nin çekinceleriyle belirlediği çerçevenin dışına çıkmadığını vurgulamak isteriz.

(Bu bunalımı ve gelişmeleri Dışişleri Bakanlığına o zaman yeni intisap etmiş bir memur olarak Kıbrıs-Yunanistan Dairesinde dosya başında yaşadık.)

BMGS’nin himayesinde 6 Haziran 1968’de önce Beyrut’ta başlayan, bir süre sonra Lefkoşe’ye intikal ettirilen “toplumlararası görüşmelerde” Türk tarafı, o yıllarda iki halkın iç içe yaşadıkları siyasî coğrafya içinde “mahallî muhtariyet” (yerel özerklik) [local autonomy] tezini savunmuştur. Müzakereler Rumların oyalayıcı taktikleriyle sonuç vermeden Ada’daki 15 Temmuz 1974 Yunan darbesine kadar sürmüştür.

20 Temmuz 1974 Kıbrıs Barış Harekâtımızı müteakip Ada’da ortaya çıkan yeni durumda BMGK 12 Mart 1975 tarihli ve 367 sayılı kararının 6 işlem paragrafındaki hükümle BMGS’ne yeni bir “iyi niyet” rolü vermiştir. BMGS bu rolü günümüzde de oynamaya devam etmektedir.

(367 sayılı Kararın temel referansı, Kıbrıs Barış Harekâtımızdan sonra BM Genel Kurulu’nun Kıbrıs konusunda kabul ettiği ve Türkiye’nin o zaman oylamada “Kıbrıs” ve Yunanistan ile birlikte olumlu oy kullandığı 1 Kasım 1974 tarihli ve 3212 (XXIX) sayılı Kararı ile bu Kararı onaylayan BMGK’nin 365 saylı Kararıdır.)

367 sayılı BMGK Kararı’nın 6. işlem paragrafındaki hüküm şöyledir:

“BMGK (…) BMGS’den şahsî himayesi altında ve yönetiminde karşılıklı anlayış ruhuyla ve itidalle yürütülecek kapsamlı müzakerelerin yeniden başlatılması, yoğunlaştırılması ve ilerlemesinin kolaylaştırılabilmesi için yeni bir iyi niyet misyonu üstlenmesini; bu amaçla tarafları yeni kararlaştırılmış yöntemlere göre toplamasını; kendisini şahsen onlara yardımcı olmaya hazır bulundurmasını rica eder...”

BMGS’ne verilen “iyi niyet” görevinin muhatapları ve uygulama bakımından tarafları 1960 Andlaşmalarına ve Anayasası’na göre devam ettiği varsayılan sözde “Kıbrıs Cumhuriyeti’nin” “iki toplumudur.” Eşit şartlarda müzakere etmeleri istenenler de bu “iki toplumdur.”

BM’nin resmî kaynaklarında BMGS’nin Kıbrıs “iyi niyet görevi” için belirlenen görev talimatına ve iki toplumun “siyasî eşitliğine” dair yer alan ifadeler şöyledir:(5)

“…Güvenlik Konseyi BMGS’nin Kıbrıs hakkındaki iyi niyet görevine ilişkin talimatı düzenlerken iki toplum ihtiva eden bir (one) Kıbrıs Devleti’nin mevcudiyetine dayalı çözüm öngörmüştür.” (Kararda “Kıbrıs Devleti” ibaresinde baş harfler büyük harfle yazılıdır. Kastedilen sözde “Kıbrıs Cumhuriyeti’dir”)

“…İyi niyet görevinin ifasında güdülen hedef, Kıbrıs Devleti için, Kıbrıs’taki iki toplum arasındaki ilişkileri federal, iki toplumlu ve iki kesimli temel üzerinde düzenleyecek yeni bir anayasadır. Bu çalışmaya her toplum eşit düzeyde katılacaktır…”

“İki toplumun siyasî eşitliği ve federasyonun iki toplumlu şekli kabul edilmelidir. Siyasî eşitlik federal hükûmetin organlarına ve idaresine sayısal eşitlikle katılım anlamına gelmemekle birlikte, siyasî eşitlik çeşitli şekillerde yansıtılmalıdır: Kıbrıs Devleti’nin (State of Cyprus) federal anayasasının iki toplum tarafından onaylaması ve tadil edilmesi gereği; her iki toplumun federal hükûmetin bütün organlarına ve kararlarına etkili (fiilî/effective) katılımı; federal hükûmetin bir toplumun çıkarları aleyhine karar alabilecek yetkiye sahip olmamasını sağlayacak güvencelerin bulunması ve iki federe devletin eşit ve aynı yetkilere ve işlevlere sahip olmaları.”

Zikrettiğimiz bu tarifler, ifadeler, BMGK’nın 11 Ekim 1991 tarihli ve 716 sayılı kararıyla benimsemiştir. 716 sayılı Karar’da ayrıca Kıbrıs sorunu için aranan çözümün temel ilkeleri şu şekilde ifade edilmiştir:

“…Kıbrıs (sorununun) çözümünün temel ilkeleri, Kıbrıs Cumhuriyeti’nin egemenliğinin, bağımsızlığının, toprak bütünlüğünün ve bağlantısızlığının (korunması) ve bütün olarak veya kısmen herhangi bir ülkeyle birleşmesinin ve taksiminin her şeklinin veya ayrılmanın (önlenmesi) ve Kıbrıs’ta Kıbrıs Rum ve Kıbrıs Türk toplumlarının refah ve güvenliğini iki toplumlu ve iki kesimli federasyon içinde sağlayacak yeni bir anayasa düzeninin kurulmasıdır.”

Bu izahattan anlaşılacağı üzere, KKTC’nin ve Türkiye’nin “egemen eşitlik temelinde iki devletli çözüm” hedefine yönelmelerinden ve “bundan böyle çözüm arayışının artık Ada’daki iki egemen halkın bağımsız devletleri arasındaki müzakere ile yapılabileceğini” açıklamalarından sonra BM zemininde BMGS’nin 1975’de üstlendiği “iyi niyet” rolünden çözüm için yararlanmak mümkün değildir.

Çünkü, Kıbrıs uyuşmazlığına çözüm aranması için BMGK’nin 1975’de döşediği yolda kullanılan BMGS’nin “iyi niyet görevi” çerçevesindeki “toplumlararası görüşmeler” aracının, engellerle karşılaşmadan ilerlemesi halinde bile, son varış noktası “iki toplumlu, iki kesimli federasyon” olacaktır.

Yani, sözde “Kıbrıs Cumhuriyeti’nin” içinde yapılacak yeni anayasal düzenlemeyle ortaya çıkacağı hayal edilen ve Ada’ya BMGK kararlarıyla yukarıdan aşağıya indirilen bir sözde “federasyon”!

Başka bir tarifle, BMGK’nin yapmak istediği, KKTC’nin ortadan kalkması ve “Kıbrıs Türk toplumunun” bir sözde ve çakma federal anayasa ile “Kıbrıs Cumhuriyeti’ne” yamanmasının, yapıştırılmasının sağlanmasıdır.

Müzakere sürecinin uluslararası plânda “yeniden birleştirme görüşmeleri” [reunification talks] olarak adlandırılması da bu yüzdendir.

DİPNOTLAR:

(1) 27 Ocak 2022, KKTC Cumhurbaşkanı Tatar: Maraş açılımı, bu yeni siyasetimizin, iki devletli siyasetin çok önemli bir bacağıdır (aa.com.tr)

(2) MGK’nun 30 Mart 2021 tarihindeki Toplantısı.

(3) MGK’nun 2 Haziran 2021 tarihindeki Toplantısı.

(4) MGK’nın 5 Ağustos 2021 tarihindeki Toplantısı.

(5) Bknz. BMGS Guterres’in 5+1 Kıbrıs Konferansı Hakkındaki Açıklaması ve Değerlendirmeleri (soyledik.com); Kıbrıs'ta çözüm mü? Kalıcı barış mı? (avim.org.tr)

KKTC milli dava