22 Aralık 2024 Pazar
İstanbul
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Mersin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

‘Milli Eğitim’ cemaatlerle iş yürütemez

Hepimizin Sendikası Grubu Yürütme Kurulu Üyesi, Eğitimci Adnan Yarar, Milli Eğitim Bakanı’nın Meclis’te Bütçe görüşmeleri sırasında yaptığı açıklamanın talihsiz bir açıklama olduğunu söyledi.

‘Milli Eğitim’ cemaatlerle iş yürütemez

Bakan Tekin, tarikat ve cemaatlerle 10 protokol yaptıklarını, yapmaya da devam edeceklerini söylemişti. Yarar, “Bakan Yusuf Tekin’in başlattığı bazı yenilikler, attığı bazı olumlu görünen adımlar konusunda iyimser olmaya gayret ediyorduk. Açıklanan projelerin içeriği nasıl olacak, altı nasıl doldurulacak, izliyorduk. Ancak Tekin, beklentimizi boşa çıkardı.” dedi.

‘Milli Eğitim’ cemaatlerle iş yürütemez - Resim : 1
Adnan Yarar

Milli Eğitim’de büyük sorunlar olduğunu belirten Yarar, şöyle sürdürdü: “Bakanlık ne yapacağını tam olarak bilmiyor. Bakanlığın sistemli, programlı bir çözümü yok. Yusuf Tekin ilk göreve geldiğinde bir şeyler yapmaya çalışıyor görünüyordu. Bütçe görüşmelerinde yaptığı açıklamayla artık yapılacak düzenlemeler için toplumsal meşruiyet zemini bulunmasının önünü tıkadı. Direkt olarak tarikat ve cemaatleri telaffuz edip, onlarla iş yapmaya devam edeceğiz, dedi ısrarla.” Milli Eğitim Bakanlığının tarikat ve cemaatlerle iş yürütmesinin Anayasa’ya aykırı olduğunu vurgulayan Adnan Yarar, Yusuf Tekin’in istifasının gündeme gelebileceğini söyledi.

Hepimizin Sendikası Grubu Yürütme Kurulu Üyesi Adnan Yarar’ın sorularımıza verdiği yanıtları sunuyoruz:

BÜYÜK BİR YANLIŞ İÇİNDELER

- Sizce Bakanlık ne yapmak istiyor?

Toplumda bir çözülme, bozulma var. Ailede bir çözülme var. Gençlik deseniz, hem sosyal medyanın, hem üretim ve tüketim ilişkilerinin son 10 yıl daha hızla değişmiş olmasından olumsuz olarak etkilenmiş durumda. Emek sarf ederek bir yerlere gelme, aile hayatını koruma konusunda bir umutsuzluk var toplumda. Hükümet ve bakanlık geç de olsa bunun farkına vardı.

Hükümet bu toplumsal çözülmenin önüne geçme iddiasıyla, ülkemizi 15 Temmuz Amerikancı FETÖ darbe girişimine götüren hatalar zincirini tekrar ediyor. ‘Dinamik’ diyorlar, ‘manevi dinamik’! Asıl niyetleri ne, bilmiyoruz. Ama şunu söyleyebiliriz, çok büyük bir yanlış içindeler. Aslında bizi bu noktaya getiren 20 yıldır yapılan yanlışların temelinde, tarikatlara, cemaatlere dayanan iktidar yapısı var.

Son 20 yılda imam hatiplerin sayısı kat kat artırıldı, ilkokuldan liselere kadar din kültürü ve ahlak bilgisi derslerinin saatleri olağanüstü derecede artırıldı, din kültürü ve ahlak bilgisi öğretmenliği alanı atanmak için en kolay alan oldu. Eee, sonuç ne? Aynı dönemden, toplumsal çözülmenin, aile yapısında zayıflamanın hızlandığı dönem olarak söz ediyoruz.

Toplumun büyük kesimi, tarikat ve cemaatlerle ilgili açığa çıkan gerçeklerin farkında. Tarikata, cemaate açtıkları kapılar, bu yönde attıkları her adım, toplumda kaygı yaratıyor. Çünkü halkımız bunu 15 Temmuz gecesi en acı şekilde tecrübe etti.

‘MUHAFAZAKAR KESİMİ DE RAHATSIZ ETTİ’

- Milli Eğitim Bakanı Tekin’in açıklaması eğitimciler arasında nasıl karşılandı?

Eğitim çevrelerinde büyük endişe uyandırdı. Aslında toplumun büyük çoğunluğunu rahatsız etti, herhangi bir tarikat ve cemaatle ilişkisi olmayan muhafazakar kesimi de rahatsız etti. Kanımca artık bu toplumda tarikatlarla, cemaatlerle yol yürümek isteyenler, hayal kırıklığına uğrayacaktır.

‘LAİK YÖNETİM İÇİN NE İRADE VAR NE DE KADRO’

- Muhafazakar insanlarımız da huzur istiyor, diyebilir miyiz?

Evet, tam olarak durum bu… Toplumda değişik inançlar var, farklı yaşam kültürleri var. Ancak Hükümet’te, Cumhuriyet yönetiminin gereğini yerine getirecek, dini yaşam tarzını öncelemeyen, laik bir yönetim uygulayacak ne bir irade var ne de öyle bir ekip, öyle bir kadro.

Okulda eğitimi kim verir? Öğretmen; bu amaçla eğitim almış kişi. Din kültürü dersini de yine din kültürü ve ahlak bilgisi öğretmeni verir. Şimdi ÇEDES projesiyle okullara gelmesi planlanan imamların, bir formasyon eğitimi yok. Oysa zaten çocuklar yazın kuran kurslarına gidiyorlar. Sübyan mektepleri var, kuran kursları var. 5-6 yaşa bile kuran kursu var. Yıllardır yapılan uygulamalar var. Bütün bunlara bakınca mesela cami cemaati sayısının artması lazım. Yapılan bir araştırmaya göre Türkiye'de 20 yılda vakit namazlarına katılan cami cemaati yüzde 50-60 oranında azalmış.

15 TEMMUZ’U UNUTMAYIN!

“Cemaat veya tarikatlar anayasal sistem içinde olmayan, gayrimeşru, yasadışı, çağdışı örgütlenmelerdir. Arkada kalan dönemde bu işbirliği protokollerine yönelik Danıştayın kararları vardır. Danıştay kararı kısaca, ‘MEB, kendi aslî görevini başka kurumlara devredemez’ demektedir. Meselenin hukuki yönü bir yana cemaat ve tarikatları terör örgütlerinin seçeneği olarak görmek veya göstermek zihinsel karmaşanın ürünüdür ve gerçekle ilgisi yoktur. Gülen Cemaati, ‘Hizmet Hareketi’ denilerek bu siyasi anlayış tarafından devlete yerleştirildi, sonuçta 15 Temmuz darbe girişimi gibi acı bir tecrübe yaşandı.”

‘ADABIMUAŞERET’ İHTİYAÇ AMA NASIL YÜRÜTÜLECEK?

“Adabımuaşeret dersi konusunda da eğitimciler kaygılı. Genel olarak ihtiyaç var ama bu dersi kim verecek, içerik ne olacak, nasıl yürütülecek? Özellikle liselerde öğretmenin masasına oturan, ayaklarını masaya uzatan, öğretmeni dikkate almayan öğrenciler var. Çünkü öğretmen herhangi bir yaptırım uygulayamıyor, sesini bile yükseltemez, sözlü şiddette giriyor. Veliler öğretmenden şikayetçi oluyor, öğretmen için okula müfettişler geliyor, muhakkik geliyor… Başlı başına yorucu bir süreç. Bu durum öğretmenlerde belli bir süre sonra bir bıkkınlık yaratıyor, öğretmen okula, eğitim işine yoğunlaşamıyor... Giderek öğretmende bir boş vermişlik gelişiyor.”

“MEB, adındaki ‘Millî’ kelimesine uygun hareket etmelidir. Danıştayın ilgili protokollere yönelik kararını da Öğrenci Andı'na yönelik kararını uygulamalıdır. Değerler eğitimi MEB'in görevidir ve bunu öğretim programlarına örtük olarak yerleştirerek, fiilî olarak MEB'de görevli öğretmenler eliyle verilmelidir.”

Eğitim Milli Eğitim Bakanlığı