31 Ekim 2024 Perşembe
İstanbul 16°
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Yıldırım Koç’un Sovyet karşıtlığı

Yazar Sovyetler Birliği’nin Milli Mücadele’nin dostu olmadığını, aslında domuzun teki olduğunu anlatıyor. Burada bir soru akılları kurcalıyor? Yıldırım Koç ne yapmaya çalışıyor? Milli Mücadele’nin en çetin günlerinde Türkiye’ye el uzatan bir dostu, domuz diye karalamak kimin aklıdır?

Milli Mücadele ve Sovyet dostluğu... Yıldırım Koç’un Sovyet karşıtlığı... Sovyetlerin Cumhuriyete yardımları...
A+ A-
CÜNEYT AKALIN

Araştırmacı-yazar Yıldırım Koç’un sendikal tarihimizle ilgili çalışmalarını ilgiyle izlerken, karşıma çıkan, daha doğrusu yeniden önümüze sürülen tarih yazıları doğrusu şaşırttı.

Bana ters gelmesi bir yana, Koç’un tezlerinin şimdiye kadar konu hakkında ortaya çıkan görüşlerden çok farklı olduğunu düşündüğüm için bu satırları yazmaya karar verdim. Yıldırım Koç son zamanlarda www.academia.edu’da, Veryansın TV’de yayınlanan ve Facebook’ta yayılan yazıları ile Milli Mücadele tarihinin bazı bölümlerini yeniden yazmaya kalkışıyor. Peş peşe piyasaya sürdüğü yazıların başlıkları şöyle:

- Eski TKP, Vatanınız Neresi?

- Anadolu’da Komünist Partisi Kuran Sovyet Vatandaşları

- Komünistliği ‘Rusya’nın Vatandaşlığı’ Sanan Anadolu ‘Komünistleri’

- Sovyet Rusya ve Eski TKP’nin Çerkes Ethem Fiyaskosu

- Mustafa Suphi Anadolu’ya Niçin Geliyordu?

- Domuzdan Post, Sovyet Rusya, eski TKP

- Eski TKP’yi Kim Yönetiyordu?

- Eski TKP’ye SB’nden Gelen Dolarlar

- Eski TKP’nin Bazı Üyelerinin SB ile İstihbarat İlişkileri

- Şefik Hüsnü Kurtuluş Savaşı’na Niçin Katılmadı?

Bu kadarı rastlantı olamaz, değil mi? O zaman bize şu soruyu sormak kalıyor:

Koç’lardan Yıldırım Bey ne yapmaya çalışıyor? Dahası, hedef kim? Sovyetler Birliği mi, TKP’mi, TKP’nin kimi yöneticileri mi? Sosyalizm ideolojisi mi?

Yıldırım Koç’un yazdıklarını önemseyip, satır satır çürütmek mi gerekir yoksa yaklaşımının sakatlığına dikkat çekmek yeterli olur mu? Ben ikincisini yapacağım.

Tartışmanın can alıcı noktası: Türk Devrimi’nin Sovyetler ile ilişkisi. Tartışma çok-yönlü özellikler taşıyor. Milli Mücadele yıllarında ve sonrasında Türkiye’nin Sovyetler Birliği’nden önemli ölçülerde maddi-manevi destek gördüğünü kimse inkar etmiyor. Koç’un önümüze koyduğu can alıcı soru şu: SB o yıllarda (ve sonraları) dostluk için mi yardım yapıyordu, yoksa durumdan yararlanmaya çalışan bir başka fırsatçı mıydı?

Bu ana soruyu yanıtlamaya yönelirken, Koç hayal dünyasını çalıştırıyor, şimdilerde Çerkes Ethem’i, Şefik Hüsnü’yü sokuyor devreye; 1920 yılının Ankara’sında yaşanan kimi hataları ve yalpalamaları deşerek lafı başka yönlere çekiyor. İşin vahim yanı şu: Kanımca, Yıldırım Koç Milli Mücadele yıllarında solcuların yaptığı yanlışlara işaret edeyim derken, başka yanlışların içine düşüyor, anti-Sovyetizme savruluyor bence. Nedenini bilemiyorum.

Yıldırım Koç’un Sovyet karşıtlığı - Resim : 1
1922-1923 yılları arasında Sovyetler Birliği’nin Ankara Büyükelçiliği görevini yapan Aralov, Türk-Sovyet dostluğunun gelişmesine katkı sundu.

ÇERKES ETHEM SENARYOSU

Koç’un savının en komplocu kesimini oluşturduğu için Çerkes Ethem iddiasından başlayalım.
Çerkes Ethem, Milli Mücadele’nin başlarında çeşitli gerici isyanların bastırılmasında görev yapan Kuvayı Seyyare’nin komutanı. Giderek güçlenen Çerkes Ethem başına buyruk hareket etmeye, hak hukuk tanımamaya başlayınca, Ankara Hükümeti Çerkes Ethem’i tasfiye etmeye karar veriyor. Düzenli ordu birliklerinin üzerine yürüdüğü Çerkes Ethem, çareyi Yunan kuvvetlerine sığınmakta buluyor.

1920 yılının ikinci yarısında Çerkes Ethem’in solcu Halkı İştirakiyun Fırkası ile temas içinde olduğu da biliniyor. Yıldırım Koç son yazılarında iki benzemezi, Çerkes Ethem ile Kafkasya üzerinden Anadolu’ya girmeye çalışan Mustafa Suphi’yi aynı kefeye koyarak, aralarında bağ kurarak hayal gücünü çalıştırmaya başlıyor.

Mustafa Suphi ve yoldaşları Anadolu’ya, Büyük Millet Meclisi’nin önderliğindeki kurtuluş mücadelesine yardımcı olmak için değil, bu mücadelenin önderliğini ele geçirebilmek için geliyordu. Kars’a geliş tarihleri de Çerkes Ethem ayaklanmasının başlamasının ertesi günüydü. Eğer Sovyet Rusya’nın çok önemsediği Çerkes Ethem’e güvenerek ve mücadelenin başına geçme umuduyla Anadolu’ya gelmişlerse, bu hatayı hayatlarıyla ödediler.(1)

Mustafa Suphi’nin katli hakkında bugüne kadar çok şey yazıldı çizildi, şimdilerde Yıldırım Koç yeni bir iddia ile öne atılıyor: “Mustafa Suphi kurtuluş mücadelesine yardımcı olmak için değil, mücadelenin önderliğini ele geçirmek için geliyordu.” (abç) Aynı yazıda çarpıcı bir iddia daha: “Sovyet Rusya Çerkes Ethem’e çok güveniyordu.” (abç)

Dahası var. Yıldırım Koç, Çerkes Ethem ile Mustafa Suphi arasındaki ilişkiyi soru sorarak kuruveriyor.
“Çerkes Ethem ayaklanması 27 Aralık 1920 günü başladı. Mustafa Suphi ve yoldaşları 28 Aralık 1920 günü Kars’a geldi. Çerkes Ethem’in ihaneti 23 Ocak 1921 günü sonlandırıldı. Mustafa Suphi ve yoldaşları da 28/29 Ocak 1921 günü katledildi. Sovyet görevlileriyle bağlantılı Çerkes Ethem’in 27 Aralık’ta ayaklanmasıyla Mustafa Suphi’nin 28 Aralık’ta Anadolu’ya geçmesi arasında bir ilişki var mıydı, acaba?”

Haberleşiyorlar mıydı acaba? İki taraf da “iPhone” kullanıyordu demediği kalmış. Dakikaları sayıyor. İddialı araştırmacı, iddialı tezini soru ile bitiriyor; “İlişki var mıydı acaba?” Yıldırım Bey TOTO kuponu dolduruyor sanki. Delil, belge… Her kafadan bir sesin çıktığı ortamda Yıldırım Koç kanıtları Çerkes Ethem’in ve benzerlerinin anılarda arıyor.

DOMUZDAN POST SORUSU

Yıldırım Koç’un bir başka yazının başlığı “Domuzdan post… SB ve Eski TKP”. Masum gibi görünen vahim bir başlık. Kolayca anlaşılacağı gibi, yazar Sovyetler Birliği’nin Milli Mücadele’nin dostu olmadığını, aslında domuzun teki olduğunu anlatıyor dolaylı yollardan…(2) Burada bir soru akılları kurcalıyor? Yıldırım Koç ne yapmaya çalışıyor? Milli Mücadele’nin en çetin günlerinde Türkiye’ye el uzatan bir dostu, domuz diye karalamak kimin aklıdır?

I. Dünya Savaşı’na kadar süren Türkiye Cumhuriyeti-Sovyetler Birliği dostluğu, her iki ülkenin tarihinde örnektir. Sovyetler Birliği’nin uluslararası alandan dışlandığı 1932’ye kadar Sovyetler Birliği’ni diplomaside Türkiye’nin temsil ettiğini de mi duymamış? Bu da mı dostluk değil?

YABANCILAR VE MİLLİ MÜCADELE

Koç bir başka yazısında yabancıların bir ülkenin siyasal hareketi içinde rol almalarının o ülke halkınca kötü karşılanacağını belirtiyor.(3)

Buradan girelim lafa. Sanki ülkede yabancıların belirleyici, yönetici olmasını isteyen varmış gibi… Türk solunda ipe sapa gelmez pek çok şey tartışıldı, pek çok savrulma gözlendi ama yabancılar gelsin bizi yönetsin şeklinde bir fikir çıkmadı şimdiye kadar, çok şükür. Bir iki istisna, üstelik dönemin koşullarının ürünü olduğu açık olan istisnalar, kaideyi bozar mı? Dolayısıyla kusura bakmasın ama Yıldırım Koç değirmenlere saldırıyor. Koç, fikrini Halkın İştirakiyun Fırkası’nda faaliyet gösteren Sovyetlerden gelen kimilerini göstererek şöyle açıyor:

“Eski TKP’yi değerlendirirken, 1920 yılında Bakü’de kurulan Türkiye Komünist Fırkası ile bağlantılı bazı Sovyet Rusya vatandaşlarının Ankara ve Eskişehir’deki faaliyetlerine bakmak gerekiyor. Anadolu’da 1920 yılında kurulan illegal Hafi (Gizli) Türkiye Komünist Fırkası ve ardından bu örgütün legale çıkmış biçimi olan Türkiye Halk İştirakiyun Fırkası (İştirakiyun: Komünist) böyle bir durumdaydı. Sovyet Rusya’nın Türkiye’deki gelişmeleri etkileme girişimlerinden biri de yabancı uyruklu komünistlerdi. Bu kişilerin en önemlisi Şerif Ahmedoviç Manatov isimli Başkurt idi.”(4)

Bir kez, hiçbir şeyin netleşmediği 1920 Anadolu’sunda Halkı İstirakiyun Fırkası’nın içinde bazı komünistlerin yer aldığını ama Fırka’nın kendisinin komünistliğinin çok tartışmalı olduğunu, Komünist Partisi ise asla olmadığını konuya ilgi duyan herkes bilir. Biz, yine de kendisine konu hakkında bir kaynak önerelim: Erden Akbulut – Mete Tunçay, İstanbul Komünist Grubu’ndan (Aydınlık Çevresi) Türkiye Komünist Partisi’ne 1919-1926, 1. Cilt, 1919-1923, Sosyal Tarih Yay., İstanbul, 2012.

TKP’LİLERE CASUSLUK SUÇLAMASI

Yıldırım Koç’un TKP’lilere ve Sovyetler Birliği’ne yönelik en ağır suçlaması casusluk suçlamasıdır.(5)
İşin ilginç yanı, Sovyetler Birliği’nin TKP içindeki istihbarat kaynağını açıklayan ve Koç’un tanıklığına başvurduğu kişinin eski bir TKP’li olmasıdır. Koç, Eski TKP’nin önemli kadrolarından Bilal Şen’in 2019 yılında genişletilmiş ikinci baskısı yapılan Anılar-Notlar kitabından aktarmalar yapıyor:

“Yıllar sonra Moskova’da bu olayı bana Boz Mehmet anlattı. Boz Mehmet, Sovyet Elçiliği’nden bir elemanın Ankara’dan İstanbul’a geldiğini, kendisini bulduğunu, Boz Mehmet’ten eleman istediğini, Boz Mehmet’in de Hasan Basri’yi görevlendirdiğini anlattı bana. Daha sonra Boz Mehmet Moskova’ya gittiğinde Mustafayef vasıtasıyla bu Sovyet Elçiliği’nde o yıllarda çalışmış ve bu işte görev almış insanları bulmak için yardım istemiş. Mustafayef de iki adamın adresini vermiş. Boz Mehmet onları bulmak için adreslerine gitmiş ama bu adamlar Boz Mehmet ile konuşmaya yanaşmamışlar.” (Erden Akbulut-Ersin Tosun, Bilal Şen, Anılar-Notlar, Genişletilmiş 2. Baskı, Sosyal Tarih Yay., İstanbul, 2019);

TKP yöneticisi Bilal Şen açıklamasını sürdürüyor:

“Savaşın ilk başladığı yıllarda Sovyetler Birliği’nin bizim Partiden bu tür şeyler istemesi belki anlayışla karşılanabilirdi. Ama savaş galibiyetle sonuçlanırken Sovyetlerin böyle istekte bulunması, bunun yol ve yönteminin böyle olması gerçekten de anlaşılır gibi değil. Gerçi bütün yaşamım boyunca Parti ile istihbarat ilişkilerinin iç içe geçmesi beni hep rahatsız etmiştir. Böyle şeylerin Komünist Partisi çalışmalarıyla hiç ilişkisinin olmaması lazımdır.” (Akbulut-Tosun, 2019;50)

Casusluk yaptığı iddia edilen kişi TKP’li biri. Bunu mahkûm eden ise TKP yöneticisi Bilal Şen. Koç bu tanıklıktan bir büyük iddianame çıkarmaya çalışıyor TKP’ye karşı.

Bu satırların yazarının TKP’den casus çıkmaz gibi bir iddiası olamaz, casusluğu hoş göstermek gibi bir niyeti hiç olamaz. Böyle bir şey aklımdan geçmez. Casusluk, millete ihanettir. Casus cezasını çekmeli, milletin vicdanında mahkûm edilmelidir. Ancak Koç’un aktardığı bu olaydan TKP’nin bütününü suçlamaya yönelmesi haksızlıktır, kabul edilemez. Örneğin bir Çorumlunun hatasını nasıl ilin bütününe atfedemez isek, TKP’deki tekil olayları genelleyemeyiz. İsa’nın hakkı İsa’ya, TKP’nin hakkı TKP’ye. TKP’nin hataları başkadır, ihanet başka.

Koç ihaneti araştırmak istiyorsa, işi çok kolay. Her yerde, İngilizlerin, Fransızların, Amerikalıların geride bıraktığı on binlerce kanıta kolayca ulaşabilir.

TKP VE MOSKOVA’DAN GELEN DOLARLAR

Casusluk iddiaları dışardan gelen dolarlarla destekleniyor. Koç Eski TKP’ye Sovyetler Birliği’nden gelen dolarların izini sürüyor. “Bir yöntem, Komünist Enternasyonal’in eski TKP’ye düzenli olarak verdiği paraydı. İkinci yöntem, Uluslararası Kızıl Yardım (MOPR) örgütü aracılığıyla yapılan yardımlardı. Üçüncü yöntem, eski TKP yöneticilerinin bazılarının Sovyetler Birliği’ne ait olup Türkiye’de faaliyet gösteren şirketlerde çalışmalarıydı. Dördüncü yöntem ise, gerçekleşip gerçekleşmediği konusunda somut bilgi olmayan Profintern (Komintern’e bağlı Sendikalar Kızıl Enternasyonali) yardımlarıdır”(6)

Anlatımdan da çıkartılacağı gibi, adı geçen yardımların devede kulak olduğu görülüyor. Koç’un niyeti çamur at izi kalsın, mı acaba?

Koç, kimi yazılarında Cumhuriyet’in ilk yıllarında ülkemizde faaliyet gösteren kimi Sovyet şirketlerinde çalışan solcuları eleştirmiş, bu arada Şevket Süreyya’nın da adı geçmişti. Milli Mücadele’nin denize döktüğü Batılı güçlerin şirketlerinde çalışmak doğal, Sovyet şirketinde çalışmak sakıncalı! Şimdi ben gidip ülkemizde faaliyet gösteren bir Çin şirketinin kapısını çalıp iş başvurusu yapsam, casus olacağım, öyle mi?

Yıllar önce Y. Koç ile yaptığım polemikte yazılarını okurken “Fethi Tevetoğlu’nun yaydığı anti-komünizmi, Aclan Sayılgan’ın inkarcılığını” duyumsadığımı yazmıştım.
Koç’un son yazıları bana aynı duyguları yaşattı.

Dipnot:

1) Yıldırım Koç, Mustafa Suphi Anadolu’ya niçin geliyordu? Veryansın TV 29.06.2024
2) Yıldırım Koç, Domuzdan Post-SB-Eski TKP, Veryansın TV, 3 Temmuz 2024
3) Yıldırım Koç, Anadolu’da Komünist Partisi’ni kuran Sovyet vatandaşları, Veryansın TV, 19 Haziran 2024
4) Yıldırım Koç, Anadolu’da Komünist Partisi kuran Sovyet Vatandaşları, Veryansın TV, 19 Haziran 2024
5) Yıldırım Koç, Eski TKP’lilerin bazı üyelerinin SB İstihbaratı ile İlişkileri, Veryansın TV, 13.07.2024
6) Yıldırım Koç, Eski TKP’ye SB’nden Gelen Dolarlar, Veryansın TV, 10 Temmuz 2024

Sovyetler TKP Cumhuriyet Moskova Milli mücadele