15 Kasım 2024 Cuma
İstanbul 13°
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Kapı gibi karar var hâlâ arşiv peşinde

Hulusi Akar, Ankara Bilim Üniversitesinin  düzenlediği “1915 Ermeni Olayları Konusunda Politika Metni Üretme Çalıştayı”na katıldı. AİHM’nin Perinçek-İsviçre Davası'ndaki kararlarına hiç değinmedi. Akar, soykırım yalanını bitiren kararlara rağmen hâlâ arşivlerin açılmasını istedi.

Milli Savunma Bakanı Hulusi Akar, "1915 Ermeni Olayları Konusunda Politika Metni Üretme Çalıştayı”na katıldı: Kapı gibi karar var hâlâ arşiv peşinde
Akar, “Harbord Askeri Heyeti Raporu”nu hatırlattı.
A+ A-
HABER MERKEZİ

Milli Savunma Bakanı Hulusi Akar, Ankara Bilim Üniversitesi tarafından düzenlenen “1915 Ermeni Olayları Konusunda Politika Metni Üretme Çalıştayı”na katıldı.

Burada bir sunum yapan Akar, 1915 Ermeni Olaylarının aydınlatılması için üçüncü taraf ülkelerin arşivlerinin önemli olduğunu anlattı. Konuyla ilgili “Harbord Askeri Heyeti Raporu”nu hatırlatan Akar, geçmişte Osmanlı topraklarında faaliyet gösteren Batılı misyonerlerin sıkı ilişki içinde oldukları ve bağımsızlığa teşvik ettikleri radikal Ermeni grupları kendileri için yararlı bir araç olarak kullandığını kaydetti. Ermenilerin başlangıçta bu girişimleri desteklemediklerine dikkati çeken Akar, “Özellikle ABD, İngiltere, Fransa ve Rusya gibi büyük güçlerin, Ermenileri kendi menfaatleri doğrultusunda kışkırtmaları 'Ermeni Sorunu'nu ortaya çıkarmıştır.” diye konuştu.

'OSMANLI ORDUSUNU ARKADAN VURDULAR'

Birinci Dünya Savaşı yıllarında Ermeni isyanlarının had safhaya çıktığını hatırlatan Akar, şöyle devam etti:

“Ermeni çeteleri, Ruslarla işbirliği yaparak Osmanlı ordusunu arkadan vurmuştur. Bunun üzerine Osmanlı Devleti, 24 Nisan 1915'te Ermeni komitalarını kapatıp önde gelen yöneticilerini tutuklamış, 27 Mayıs'ta ise Muvakkat Sevk ve İskan Kanunu çıkartarak, Doğu Anadolu'da yaşayan Ermenilerin ülkenin diğer bölgelerine sevk ve iskanını gerçekleştirmek durumunda kalmıştır. Bu bir mecburiyet, son derece gerçekçi bir uygulamadır.”

Birinci Dünya Savaşı'nda Osmanlı Devleti'nin yenilmesiyle ortaya çıkan tabloda büyük güçlerin, kendi çıkarları doğrultusunda bölgede nüfuz ve hakimiyetlerini tesis etmeye çalıştığını anlatan Hulusi Akar, şunları kaydetti:

“Ermeniler ise Osmanlı topraklarının bir bölümünü de içine alacak şekilde Büyük Ermenistan kurmayı amaçlamıştır. Ermeniler, büyük güçlerin desteğini alabilmek için her türlü manipülasyon ve propagandaya başvurarak yoğun lobi faaliyetleri yürütmüşlerdir. Birinci Dünya Savaşı sonrası, ABD'deki lobi gruplarından destek alan Ermeniler, İngiltere'nin de teşvikiyle kurulması planlanan Büyük Ermenistan için ABD mandasını talep etmişlerdir. Ermeni lobisinin baskı ve girişimlerinin yanı sıra bölgedeki ABD çıkarlarını genişletmek isteyen Başkan Wilson, Ermeni iddialarını araştırmak için Türkiye'ye bir heyet göndermeye karar vermiştir.”

HARBORD ASKERİ TAHKİK HEYETİ RAPORU

Avrupa'daki ABD Kuvvetleri Kurmay Başkanı ABD'li Tümgeneral James G. Harbord başkanlığında birçok general, amiral, subay ve önemli mevkilerdeki sivil görevlilerden oluşan 40 kişilik Harbord Askeri Tahkik Heyeti'nin teşkil edildiğini belirten Akar, heyetin Anadolu ve Kafkaslardaki durumu incelemek ve gerçekleri araştırmak üzere görevlendirildiğini aktardı. Bakan Akar, heyetin detaylı bir rapor hazırladığına işaret ederek şöyle konuştu:

“Gerek Harbord Raporu gerekse diğer heyetlerin raporlarına göre, Ermenilerin suçladıkları gibi Türklerin değil, asıl kendilerinin yani Ermenilerin katliam yaptıkları ortaya konulmuştur. Ayrıca 1603 sayfalık raporda, 'soykırım' kelimesi veya buna muadil bir kelime, kavram kullanılmamıştır. Harbord Raporu, Türk tezlerinin doğruluğunu ve Ermeni iddialarının asılsız olduğunu tespit etmesine rağmen ABD'deki Ermeni lobisinin çabalarıyla kamuoyuna olduğu gibi açıklanmamıştır.”

'ARŞİV AÇILMALI'

Tüm bunlara rağmen Türkiye'nin yüzyıllardır bir arada hoşgörü ve barış içinde yaşamış Türk ve Ermeni halkının, dostluk ve işbirliği çerçevesinde ilişkiler kurabileceğine yönelik inancını sürdürdüğünü vurgulayan Akar, şunları söyledi:

“Bunun yolu da geçtiğimiz yüzyılda bu topraklarda tam olarak ne yaşandığını şeffaf, dürüst ve bilimsel bir biçimde ortaya koymaktan geçmektedir. Türkiye olarak arşivlerimizi açtığımızı ve tarihçiler tarafından oluşturulacak objektif kurullara açık olduğumuzu, Sayın Cumhurbaşkanımız her fırsat ve platformda dile getirmektedir. Bu konudaki ısrarlı çağrımızı bir kez daha yineliyoruz. Ermenistan da Türkiye gibi arşivlerini uluslararası ölçekte tarihçilere açmalı, çıkacak sonuçlara tahammül göstermeli ve bu konuda endişe etmemelidir. Ancak bu teklife bugüne kadar henüz bir yanıt alınamamıştır.”

GERÇEKLER BU KİTAPTA

Kapı gibi karar var hâlâ arşiv peşinde - Resim : 1

AİHM kararlarını iyi anlamak için Kaynak Yayınları'ndan çıkan Türkçe, Fransızca ve İngilizce de yayımlanan kitabı öneriyoruz.

AİHM KARARLARI NE DİYORDU?

Milli Savunma Bakanı Hulusi Akar, sunumunda Vatan Partisi Genel Başkanı Doğu Perinçek'in Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM)'nde kazandığı zaferlerden hiç bahsetmedi. Halbuki “Perinçek-İsviçre Davası” olarak anılan davada 17 Aralık 2013 günü 2. Daire, 15 Ekim 2015'te de Büyük Daire, soykırım yalanını tamamen bitiren tarihi kararlara imza atmıştı. Yine AİHM’nin Ali Mercan, Ethem Kayalı, Hasan Kemahlı ile İsviçre Devleti arasındaki davada aldığı 28 Kasım 2017 tarihli karar da bu başarıyı perçinlemişti. Söz konusu kararlar neticesinde Avrupa yargısında ve hukuk öğretisinde oluşan görüş birliği şöyle oldu:

1. Soykırım, bir hukuk kavramıdır, bir suç tanımıdır. AİHM, soykırım tanımına girmekle, aslında 1915 Olaylarının hukukî nitelemesini ele almıştır. Başka deyişle, Ermeni Soykırımı var mı yok mu konusuna girmiştir. Soykırım kavramı, hukuki bir kavramdır, günlük dilimizdeki kırım, katliam, karşılıklı kırım gibi kavramlardan farklıdır.

2. Soykırım suçunun varlığına, yetkili mahkeme karar verir. Soykırım hükmünde bulunmaya, bırakalım cumhurbaşkanlarını, parlamentoları ve hükümetleri, herhangi bir mahkeme bile yetkili değildir. BM 1948 Soykırım Sözleşmesi’ne göre, ancak suçun işlendiği ülkenin mahkemesi veya yetkili Uluslararası Ceza Mahkemesi, soykırım suçunun işlendiğine hükmedebilir. Fransa’da Macron, mahkemenin yetkisini gasbedemez.

3. Soykırım suçunu, hükümetler veya kurumlar veya milletler, başka deyişle tüzel kişiler ve topluluklar işlemez. Soykırım suçunu, tıpkı adam öldürme, yankesicilik veya hırsızlık suçlarında olduğu gibi bireyler işler. Suça katılmak da bireysel bir eylemdir. Bu nedenle Osmanlı Devleti veya Türkiye Devleti veya hükümetleri veya Orduları gibi tüzel kişilerin ve kurumların “soykırım suçu işlediği” gibi iddialar, Ceza Hukukunun temel ilkeleriyle bağdaşmaz.

4. 1915 Olaylarında soykırım işlendiğine dair yetkili mahkeme kararı yok. Ceza Hukuku, bireylerin suç oluşturan eylemleriyle ilgilenir. 1915 yılında işlenen eylemlerin soykırım suçunu oluşturduğuna ilişkin bugüne kadar alınmış bir yetkili mahkeme kararı yoktur. O nedenle “Ermeni soykırımı” iddiaları, bütünüyle hukuk dışıdır.

5. Herhangi bir parlamento, cumhurbaşkanı, hükümet, belediye, üniversite, akademik kurum, dernek, toplantı vb, 1915 olaylarında “soykırım yapıldı” yargısında bulunmaya yetkili değildir. Bu tür kararlar, uluslararası hukuka aykırıdır. Hepsi siyasal amaçlı kararlardır.

6. 1915 Olayları “Holocaust” diye anılan Yahudi soykırımından farklıdır, aynı sınıflamaya konamaz. Bilindiği gibi Yahudi Soykırımı, yetkili mahkeme kararıyla hükme bağlanmıştı. Oysa 1915 olayları hakkında bir yargı kararı bulunmuyor.

7. 1948 yılı öncesindeki eylemlerle ilgili olarak soykırım suçu işlendiği hükmü verilemez. Çünkü soykırım suçu, 1948 yılında Birleşmiş Milletler Sözleşmesi’yle kabul edildi. 1948 yılı öncesinde “soykırım” diye bir suç tanımı yoktu. Kanunsuz suç olmaz ilkesi, çağdaş Ceza Hukukunun temelidir. Hiç kimse 1948 öncesi eylemleri nedeniyle soykırım suçundan mahkûm edilemez.

8. Bir tarih konusu olarak 1915 Olaylarını tartışma özgürlüğü güvence altındadır. Ancak mahkemelerin yetkisini gasp etme özgürlüğü yoktur. Tarihçilerin ve herkesin 1915 Olayları konusunda istediği görüşü açıklama özgürlüğü vardır. Ancak 1915 Olaylarının soykırım olup olmadığı konusunda, kendisini yetkili mahkeme konumuna oturtup hüküm verme yetkisi yoktur. O nedenle tartışma ve düşünceyi açıklama özgürlüğü, 1915 Olaylarında ne oldu, nasıl ve niçin oldu konusundadır. Hiç kimse mahkemenin yerine geçip “1915’te falanca kimse soykırım suçunu işledi.” diye hüküm kurma özgürlüğüne sahip değildir.

Milli Savunma Bakanı Hulusi Akar AİHM 1915 Ermeni Olayları Perinçek - İsviçre davası