Mısır uygarlığından günümüze sezaryen
Sezaryen, tarih boyunca insanlığın ilgisini çekmiş Doğu ve Batı Toplumlarında, mitolojik efsanelerin konusu olmuştur. M.Ö. 3000 yıllarında Mısır’da postmortem olarak yapıldığı eski çağlarda tanrıların bu şekilde doğduğu ve operasyonu sadece tanrılann yapabileceğini ifade edilir. İnsanlığın bu operasyonu nereden öğrendiğine ilişkin iki teori vardır. Birincisi insan, gebe hayvan öldürüldükten sonra yavrusunun yaşadığını gözlemiştir. İkinci teori ise savaşlarda gebe kadınların karınları kılıç ile deşilerek çocuğun dışarı çıkmasından sonra hayatta kaldığı gözlenmiştir. Bunun ile ilgili efsaneler mevcuttur. Sümer yazıtlarında Sümer kölelerine bu operasyonun yapıldığı belirtilmiştir.
AKAD TABLETLERİNDE SEZARYEN
Akad kralı Hammurabi 23 iktidar yılına denk gelen döneme tarihlenen (MÖ 1795-1750) tablette sezaryenle doğum anlatılmaktadır. O dönemin tanımı ile karnından alıp çıkarmak şeklinde ifade edilmiştir.
Hindistan'ın ikinci Mauryan Samrat'ı (imparatoru) Bindusara'nın annesi (MÖ 320 doğumlu, MÖ 298 - c. 272) hüküm sürdü, yanlışlıkla zehir içti ve gebeliği son dönemde idi, ancak öldü. Chandragupta'nın öğretmeni ve danışmanı Chanakya, bebeğin hayatta kalması gerektiğine karar verdi. Kraliçenin karnını kesip bebeği çıkardı, böylece bebeğin hayatını kurtardı.
Büyük Tarihçinin eski Çin Kayıtlarına göre, efsanevi Sarı İmparator'un altıncı nesil soyundan gelen Luzhong'un, hepsi "bedeni keserek" dünyaya gelen altı oğlu vardı. Altıncı oğlu Jilian, Chu Eyaletini yöneten Mi Evi'ni kurdu (MÖ 1030–223).
Yirminci yüzyılın başlarında sezaryen, güncel hale geldi, antibiyotiklerin keşfi ile anne mortalitesi azaltıldı. 1940-1965 yılları arasında sezaryen oranı yüzde 2- yüzde 5 oranındaydı. 1965-1980 yılları arasında yükselmeye başlayarak yüzde 25'e ulaştı.
Firdevsi’nin Şehnamesinde Rüstem’in mitolojik doğuşu, Topkapı Sarayı kütüphanesi
SEZAR TARTIŞMASI
Sezaryen ile doğumun ilk kimde denendiği kesin olarak bilinmemekle birlikte, bir inanışa göre adı, Antik Roma İmparatoru Sezar'ın (Jül Sezar) isminden gelmekte. Sezar'ın, doğumunda ölen annesinin karnını kesmek suretiyle alındığı için “Kesilip alınan” anlamına gelen “Caesar” adını aldığı iddia edilir. Sezaryen kelimesinin orta çağda Latince kesmek anlamına gelen caesare’dan geldiği bilinir. Bu inanış doğrultusunda, Roma İmparatoru, sezaryen işleminin isim babası oluyor. Sezar'ın annesinin Sezar yetişkin yaşa gelene kadar yaşadığı bilinir, o yıllarda sezaryen gibi bir yöntem uygulansa bile bebek canlı kalabilirdi ancak annenin ameliyattan sonra kanama ve enfeksiyon nedeniyle ölmesi kaçınılmazdı. İkinci bir söylenti ise çocuk operasyonla doğmuş ve doğum sonrası anne ölmüştür. Çocuğun gözleri mavi olduğundan dolayı "mavi göz" veya Yunanca "oculis caesios" denilmektedir. Bu çocuğun yaşaması bir mucize olduğu için "caeser" yani imparator anlamında kullanılmıştır.
Sezaryen sırasında annenin ölmediği ilk ameliyat 1500'lü yıllarda gerçekleşmişti. 1800'lü yılların sonlarına doğru bile sezaryen sırasında anne ölümü yüzde 85 kadar yüksek orandaydı. XV. yüzyılda bir Alman doktoru, Afrika’da bulunduğu sırada doğuramayan kadınlara büyücünün ellerini ananas şarabı ile yıkadıktan, anneye de bir miktar içirip sonra onun karnını da aynı şarapla yıkadığını ve sezaryen ameliyatı yaptığını, yarayı özel bir merhemle örttüğünü, hastanın çok geçmeden iyi olduğunu görmüştü. Almanya’ya döndüğünde bunu anlatınca alayla karşılandı. Bir süre sonra gene Almanya’da Niefer adında biri karısının sıkıştığını görerek, kendisi doktor olmadığı halde, çok başarılı bir sezaryen ameliyatı yaptı.
TÜRKİYE'DE İLK OPERASYON
Ülkemizde, anne ve bebeğin yaşamını devam ettirdiği ilk başarılı sezaryen ameliyatı 1900’lü yılların başında saray cerrahi olan Cemil Topuzlu tarafından İstanbul Nişantaşı’nda bir konakta gerçekleştirildi. Hem cerrahi hem de anestezi tekniklerindeki değişimler, ilaç sektöründeki buluşlar ve dikiş malzemeleri gibi pek çok faktörün etkisi ile sezaryen, günümüzde son derece güvenli ve kolay bir ameliyat haline geldi.
El-Biruni El Yazması. Kafa travması sonrası ölmüş annenin karnından bebeğin üç gözlemci ve bir cerrah tarafından alınması tasvir ediliyor.