21 Aralık 2024 Cumartesi
İstanbul 11°
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Mersin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Mor gün

Epilepsi ve Yaşam Derneği Yönetim Kurulu Başkanı Ebru Öztürk yazdı: Şimdi MOR GÜNDE beraber düşüneceğiz, yalnızlıkları mantıklı düşünme, karar verme, kafayı dinleme için yapalım; kendimizi izole etmek için değil! Her zaman savunduğum bir fikir var…

Mor gün
A+ A-

Bugün Mor gün; diğer bir adıyla epilepsi farkındalık günü! Epilepsi Farkındalık Günü nedir? Dünya Epilepsi Günü ile arasındaki fark nedir? Neden mor gün? soruları ile başlayalım yazımıza… Uluslararası Epilepsi ile Savaş Derneği nörologları tarafından karar verilerek saptanan ve Şubatın 2. Pazartesi olarak kabul edilen gün; dünya epilepsi günü... İlerleyen süreçte, 2008 yılında Kanada’da 10 yaşında Cassidy Megan, epilepsi hastalığının diğer hastalıklardan farklı olmadığını ifade etmek isteyip; yalnızlığı ifade eden lavantadaki mor renk seçti ve 26 Mart 2008’de Kanada’da başlayan bu özel gün, Kanada’da Epilepsi Farkındalık Günü oldu tüm daha sonra dünya da bu farkındalık gününü kabul etti. Mor olmasının nedeni ise, morun yalnızlığı ifade etmesinden kaynaklanıyor.

Epilepsililerin çoğu kendisini yalnız hissederler! Yalnız kalmak isteyip, kişinin kendisini bir kenara çekmesi, mantıklı düşünme, karar verme, kafayı dinleme için, ilaç gibidir ama kendi istediği ile değil de, kendini mecbur hissedilerek yalnız kalmak; çok tehlikelidir! Kişinin kendini toplumda yalnız hissederek; kenara çekmesi, anlık değil; yaşamada yalnız kalması, yaşadıklarını paylaşacağı kişilerin, onları anlayıp; hissedecek kişilerin olmaması ve/ya olmadığını hissetmesinden kaynaklanır. Buradaki sorun; kişinin sorunu yaşarken, başkasının kendisini anlamayamadığı fikridir! Birçok kişi ‘beni toplumdan dışlarlarsa’ diye en yakını olan kişilere bile epilepsiyle ilgili sorunlarını anlatamaz. Herkes bilir ki, üzüntüler paylaştıkça azalır ama paylaşmazsak, her geçen gün sırtımızda taşıdığımız yük artar; artar! İşte bu nokta kırılma noktasıdır…

Yalnızlığı hisseden kişilerde damgalanma yani stigma olayı başlar ve 2 ayrı düşünce ortaya çıkar. Anlarlarsa, ailelem zor durumda kalır. Diğeri ise, epilepsili olduğumu anlarlarsa, beni toplumdan dışlarlar. Bu baskıyı içinde hisseden kişi bir süre sonra kendisini toplumdan dışlamak ister!

Dışlanma başlayınca, kişi kendisini eve kapatmak ister ve hem kendisi, hem de ailesini zor durumda bırakmamak için, kendisini eve kapatmaya mecbur hisseder kendisini. İşte bu yalnızlık, kişilerin dünyalarının küçülmesine, düşüncelerinin azalmasına, kendi kendine konuşmaya başlamasına, sürekli hayal ȃleminde yaşamasına, bunun sonucunda bunu görmüştüm (deja vu) veya bir şeyleri unutmak isteyip; daha önce görmedim, hatırlamıyorum (jamais vu ) zihniyetinin oluşmaya başlamasına neden olur. Çünkü artık dışarı çıkmaya cesareti yok, tek başına evde yapabileceği bir şey yok ve o kişinin kitap okumaya bile aklını bile toplayabilecek dermanı bile yok! Hatta evdeki bireylerle konuşunca, epilepsi, nöbet gibi sorular gelebilir diye, onlarla bile konuşmak istemeyen bir birey ortaya çıkar. Değil çevresindekilerin yanında, sosyal medyada bile paylaşım yapacak cesareti kalmamasına kadar gider! Kısaca bu durumun devamı toplumdan soyutlanma yani izolasyonu getirir!

İzolasyon ile toplumdan tamamen kendisini soyutlaması ise, anksiyete bozukluğunu başlatır… Anksiyete bozukluğu ile her konuşulandan bir anlam çıkaran, sürekli farklı yorumlayan, aşırı endişeli kişilerin ortaya çıkması durumudur. Yalnız kaldık ve kafamız sürekli nöbetle, damgalanmayla, yalnızlıkla meşguldü ve anksiyete ile tedirginlikler, şüpheler de üstüne eklendi. Bunun sonucu ise, depresyona giriş olur ki; bir sonraki etap intihardır.’ Psikiyatriye gitmemekte direnmemek, en geç bu dönemde psikiyatrik tedaviye başlanmış olmalı ki; kötüye gidiş olan intihar noktası durdurulabilsin... Bu nedenle depresyon noktası; artık kırmızı çizgidir!

Depresyona giren kişilerde, güçsüzlük, uykusuzluk, duygudurum bozuklukları gibi durumlar ortaya çıkar.

Tabi bunlar korkuyu da yanına alır! Korku ile depresyonun bileşkesi en tehlikeli noktaya bizi sürükler!

Son nokta dediğimiz yerin adı; intihardır! Epilepsililerin dünyada ve ülkemizde intiharlarda 1. sırada olduğunu üzülerek hatırlatıyorum…

O zaman ne yapmalıyız? Mor gün olduğuna göre nasıl olumlu bakarız? Bizler sizlere ne tavsiye ediyoruz; buradan bakalım…

  • Epilepsiyi duydum; çok üzüldüm ama sonra ailem ile paylaştım ve KABULLENDİM.

  • Kabullendiğim için TOPLUMUN İÇİNE GİRDİM.

  • Topluma girdiğim için, toplumdan İZOLE OLMADIM.

  • Artık herkese kendi durumunu anlatırken, karşımdakiler de bana durumlarını anlatıyor ve paylaşım ile YÜKÜM HERGÜN AZALIYOR.

  • Yüküm azaldıkça, kendimi psikolojik olarak daha iyi hissediyor, daha mutlu oluyorum. Yani kendimi DAHA İYİ HİSSEDİYORUM.

  • Biliyorum ki; nöbetlerin çoğu üzüntü, sevinç, korku, uykusuzluk gibi nedenlerle geliyor! Daha iyi hissettikçe NÖBETLERİM AZALIYOR.

  • Nöbetler azaldıkça, İLAÇLARIM AZALIYOR.

  • İlaçlarım azaldıkça, YAN ETKİLERİ AZALIYOR.

  • Yan etki azaldıkça, iş hayatı, sosyal hayat gibi görevlere katılmak, sosyal sorumluluk alma görevi hissediliyor ve bakış açım değiştiği için, dünyadan TALEPLERİM, HAYALLERİM, BEKLENTİLERİM ARTIYOR.

Şimdi MOR GÜNDE beraber düşüneceğiz, yalnızlıkları mantıklı düşünme, karar verme, kafayı dinleme için yapalım; kendimizi izole etmek için değil! Her zaman savunduğum bir fikir var… Hastalığın %50’lik kısmı doktor, ilaç, EEG, MR gibi etkenlerden, %50’lik kısmı ise, ilacın vaktinde kullanımı, kişinin olumlu yaklaşımı, kendisine güvenmesi, epilepsiden daha güçlü olduğunu hissetmesi, uyarıcı maddelerle çok samimi olmama durumudur. Sen %50’lik kısmını yaparsan, doktor zaten %50’lik kısmını yapıyor. Buradaki tek ve en önemli soru: Sen iyileşmek istiyor musun?

Mor renge, yalnızlığa hangi açıdan bakıyorsun? Ben, karar vermek, kafamı dinlemek için kullanıyorum ve çok güzel sonuçlar alıyorum! Seçimi diğer bir epilepsili olarak şimdi sen yapacaksın! Bizim yürüdüğümüz olumlu yolda yürümeye var mısın? Cassidy Megan’ın dediği gibi, epilepsililerin hiç kimseden, hiçbir farkı yok! Başını çevirdiğin zaman göreceksin; yalnız değilsin! Bugün sağlıklı herkes, dünyaya epilepsiye aday olduğunu düşünerek mor gözle baksın! Epilepsi Farkındalık Günü olan 26 Mart farkındalık günümüz; MOR GÜNÜMÜZ güzel yarınlara pencere açsın! Sevgiler…

epilepsi Doktor Kanada