12 Ocak 2025 Pazar
İstanbul
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Mersin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

'Muhalif' gazeteciliğin yalanla imtihanı

Bugün Türkiye’nin herhangi bir konudaki atılımını desteklemeniz durumunda derhal 'yandaş' oluveriyorsunuz. Gazeteci sorumluluğu, ülkesinin ve milletinin çıkarlarının yanında olmaktır. Ülkesinin içinde bulunduğu sorunlara karşı çözüm üreten, yol gösteren tarafta bulunmaktır.

'Muhalif' gazeteciliğin yalanla imtihanı
A+ A-
Kaan Arslan

Türkiye, emperyalizme karşı bağımsızlık mücadelesinde ön cephede saf tutan Uğur Mumcu gibi yiğit gazeteciler yetiştirdi. Mumcu araştırmacı yönüyle, titiz ve disiplinli çalışmalarıyla Amerika’nın Türkiye ve bölge ülkeleri üzerindeki planlarını belgeleriyle ortaya döktü, Türk milletini bilinçlendirdi. Gladyo bu yüzden onu 1993’te hedef aldı.

Mumcu’nun gazeteciliğinde büyük bir sorumluluk vardır. O sorumluluk, halkına olan sorumluluktur, ülkesine hizmet etme sorumluluğudur, vatanını emperyalizme karşı savunma sorumluluğudur. Bu sorumluluğu görev edinen Mumcu, gazeteciliğin tarifini de şöyle yapar:

“Gazeteci, haber ve bilgi kaynağına en çabuk ulaşan ve bu kaynaklardan edindiği bilgi ve haberleri okurlara sunan insan demektir. Gazetecinin bu görevini yapabilmesi için habere, olaya, olguya, belgeye ve bilgiye dayalı yazılar yazması gerekir.” (Milliyet, 3 Mayıs 1992)

Gazetecilik olgulara, belge ve bilgilere dayandırılara yapılır. Olgulara, bilgi ve belgelere dayanmayan haberlerin gerçekliği sorgulanır.

GERÇEĞE GÖZÜNÜ KAPATAN GAZETECİLİK

Günümüzde Türkiye’deki siyasi atmosfer, basın ve medyayı da etkilemiş durumdadır. Siyasette Türkiye’nin yanında ve Türkiye’nin karşısında konumlananların bir benzerini basın kuruluşlarında da görmekteyiz.

Türkiye’nin çıkarlarını savunan siyaset olduğu gibi Türkiye’nin çıkarları doğrultusunda habercilik yapan gazete ve televizyon kanalları da mevcuttur. Bunun yanı sıra Türkiye’nin karşısında, Biden’in Türkiye’yi bölme planlarının yanında taraf tutanlar olduğu gibi benzer çıkarları savunan basın kuruluşları da vardır. Eğer Türkiye’nin yanında saf tutuyorsanız “yandaşsınız”, “iktidar yanlısı”sınız.

'Muhalif' gazeteciliğin yalanla imtihanı - Resim: 1

Bu durum öyle bir hal almıştır ki, Türkiye’nin herhangi bir konudaki atılımını desteklemeniz durumunda derhal “yandaş” oluveriyorsunuz.

Bahsettiğimiz konunun bir örneğini henüz yakın bir zamanda yaşadık. Sözcü gazetesi yazarı Emin Çölaşan, Ulusal Kanal’ın 3 ay boyunca düzenlediği kampanya sonucunda Digiturk’e girmesinin altında “bir bit yeniği” aradı. Türk halkının, Ulusal Kanal’ın daha fazla insana ulaşması için başarıya ulaştırdığı büyük emek seferberliğini görmezden gelerek kanalın, devletin örtülü ödeneğinden yardım aldığını yazdı! Bunun da aslında Vatan Partisi’nin güçlenmesi için yapıldığını ifade etti. (Sözcü, 3 Mart 2021)

Çölaşan, Vatan Partisi’nin bu ödeneği daha önceki çizgisinde olsaydı alamayacağını ancak şimdi AK Parti “yandaşlığı” ve özellikle de CHP, İyi Parti ve HDP karşıtlığı sayesinde alabildiğini söyledi.

Binlerce vatandaşın, emeklerini ve alın terini bu seferberlik için bağışladığı biliniyordu. Kimi evini bağışladı kimi gündelik işlere girip kanal için para kazanıp verdi kimi de yüzüğünü satıp parasını gönderdi. Kumbarasını kırıp biriktirdiği paraları Ulusal Kanal için gönderen miniklerimiz bile vardı. Ulusal Kanal’ın 3 ay boyunca bangır bangır yürüttüğü kampanyaya gözünü kapatan Çölaşan’a Ulusal Kanal yöneticileri ve kampanya bağışçıları gerekli cevabı verdi.

Çölaşan dün yayımladığı yazıda, “Ben söylenti ve iddia dedim, özellikle de bu kelimeleri kullandım” diyerek işin içinden sıyrılmaya çalıştı. Üstüne bir de Vatan Partisi’nin Türk siyasetinde hiçbir etkisi olmadığını iddia ederek kara propagandasına devam etti. İddia, söylenti veya başka bir şey de olsa Çölaşan, bu yalanlara aracı olmuştur. Çölaşan milli medyayı yalan, iftira ve kara propagandayla yıpratma çabasındadır.

SORUMLU, ÇÖZÜM ODAKLI GAZETECİLİK

Çölaşan’ın yazının yayınlandığı gün bir başka gazetede daha, yalan haberciliğin beraberinde getirdiği sonuçları net bir şekilde gördük. Cumhuriyet gazetesinin manşetinde bir haber başlığı yoktu. Başlıkta yazan üç kelime şunlardı:

“Cevap ve Düzeltme”

Bir zamanlar Uğur Mumcu’nun gerçeklerin peşinden koşan gazetesi Cumhuriyet, 31 Ocak 2021 tarihinde Bilal Erdoğan’la ilgili yaptığı haber dolayısıyla tekzip yayınlamak zorunda kaldı. Üstelik bu ilk de değildi. Cumhuriyet benzer “manşetleri” önceki dönemlerde de atmıştı. Bunlar ‘muhalefet’ yapacağız derken gerçeğe yabancılaşmanın net örnekleridir. İlkesizlik ilkesi, basınımızı gerçeklere gözünü kapatan bir “muhalifliğe” sürüklemektedir. Bunun sonucunda da düştüğünüz yer maalesef Türkiye’nin karşısı, Biden’in yanıdır.

Gazeteci sorumluluğu, ülkesinin ve milletinin çıkarlarının yanında olmaktır. Ülkesinin içinde bulunduğu sorunlara karşı çözüm üreten, yol gösteren tarafta olmaktır. Burada Aydınlık’ın başarılarını saymakla bitiremeyiz.

Aydınlık’ın sayfalarında her gün, üreten Türkiye’nin Avrasya’da konumlanışını görebilirsiniz. Mehmetçiğimizin terör örgütü PKK’ya karşı kahramanca mücadelesi, Diyarbakır Annelerinin HDP’yi mahkûm edişi, emekçilerimizin alın terini ve daha pek çoğunu… Sadece bunlar mı? Türkiye’nin sorunlarına ışık tutan çözümleri de Aydınlık’ta bulabilirsiniz.

15 Temmuz FETÖ darbe girişimi öncesinde Türkiye’de bir Amerikancı darbe tehlikesinin olduğu uyarısını Aydınlık defalarca kez yaptı. Sorumlu gazetecilik gereğini yerine getirdi. 16 Temmuz günü, “Türk Ordusu ve Türk Milleti Amerikancı Kalkışmayı Bozguna Uğrattı” manşetini attı.

Peki, “yandaş” olmamayı tercih eden “muhalif” gazeteciler darbe için ne dedi? Tiyatro!

Sorumlu gazeteciliğin bir başka örneğini, Aydınlık’ın dünkü sürmanşetinde de bulabilirsiniz. Ulusal Kanal ve Aydınlık muhabiri Seda Akyüz, Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu’na sorduğu soruyla Türkiye-Mısır yakınlaşmasının üzerinde durulmasına katkı sağladı. Türkiye’nin Mısır’la ilişkilerinin iyileşmesi, Doğu Akdeniz’de ABD, Fransa, İsrail, Yunanistan, BAE ittifakını zora sokacak bir hamledir. Türkiye’nin önündeki bu zorunluluğu Türk milletine anlatmak, işte bu sorumlu gazeteciliğin gereğidir. Aydınlık ve Ulusal Kanal, yalan ve iftiralarla gündem yaratmaya çalışanlara gazetecilik dersi vermektedir.

'Muhalif' gazeteciliğin yalanla imtihanı - Resim: 2

HDP için böyle oy istemişti

AYDINLIK 100 YILDIR EMPERYALİZMİN YALANLARINI BOZGUNA UĞRATIYOR

Sorumlu gazeteciliği anlatırken maksadımız kendimizi övmek değil, bir olguyu vurgulamaktır. Diyarbakır Anneleri 549 gündür sesini milyonlar duyurmak için mücadele veriyor. Evlatlarını terör örgütü PKK’dan kurtarmak istiyorlar. Ancak bir kısmı AB ve ABD tarafından fonlandığı bilinen Birgün, Evrensel, Medyascope, Bianet, T24 gibi medya organları, ailelerin bu mücadelesine karşı üç maymunu oynuyor. Bununla birlikte, terör partisi HDP’nin kapatılmaması için bozgunculuk yapıyor, Türkiye’nin vatansever milli birikimini hedef alıyorlar. Diyarbakır Annelerine sahip çıkarak AK Parti yandaşlığı mı yapsınlardı!

Bu medya organlarına sahip çıkan siyasi partileri, Çölaşan 3 Mart’taki köşesinde sıralıyor aslında. O partilerden CHP’nin TBMM Grup Başkanvekili Özgür Özel’in Diyarbakır Annelerine yaptığı göstermelik ziyaret sırasında karşılaştığı tepki haklı ve doğrudur. Anneler, CHP’lilere “HDP’den desteğinizi çekin” diyor. Annelerin tepkisi aslında sadece CHP’ye değil, kendilerini görmezden gelen sözde demokrasi ve insan hakları savunucularınaydı.

Batı’nın fonlarıyla beslenerek özgür olduğunu iddia eden basın organlarının da bir sorumluluğu var aslında. Ekmek yedikleri yer için vazifelerini uyguluyorlar. Emperyalizmin argümanlarıyla Türkiye’nin vatan savunmasına, Avrasya’da konumlanışına karşı yalan ve iftiranın propagandasını yapıyorlar. Bunun en büyük örneği Uygur kışkırtmalarında baş göstermektedir. Çin’in Uygurlara soykırım yaptığı yalanını hep bu organlarda görmekteyiz. Dün vatanseverlere karşı tetikçilik yapan FETÖ medyasının yerini bugün bunlar almıştır.

Bu psikolojik savaşa karşı tam 100 yıldır gerçekleri savunan Aydınlık, emperyalizme karşı vatan mücadelesinin basındaki demirbaşlarından olmaya devam edecektir. Vatan, emek ve namus mücadelesi daha da büyüyecek ve güçlenecektir.


'Muhalif' gazeteciliğin yalanla imtihanı - Resim: 3

Son Dakika Haberleri