Muhsin Bilyap’ın ‘Alaturka Yansımalar’ sergisi açıldı: ‘Kendimi Batılı adlandırmaların dışında tutuyorum’
Sorularımızı yanıtlayan Muhsin Bilyap, postmodernizm, dadaizm gibi akımların dışında olduğunu söyledi. Ziyaretçilerin eserlerinin Türk resmi olduğunu söylediğini kaydeden Bilyap, ‘Benim 1990’lardan bu yana amacım resimde yaşadığımız coğrafyaya has resimler yapmaktı’ ifadelerini kullandı


Ressam Muhsin Bilyap’ın “Alaturka Yansımalar” sergisi açıldı. Küratörlüğünü Hülya Yazıcı’nın üstlendiği sergi 6 Mayıs’a kadar Bağımsız Sanat Vakfı’nda ziyaret edilebilecek.
Sergiyle ilgili sorularımızı yanıtlayan Muhsin Bilyap, kendi resim anlayışını Alaturkizm olarak tanımladığını belirtti. Kendi resim anlayışını da anlatan Bilyap, “Neticede resmim bir hayaldir ve ancak hayallerle yaşayanlara konuşur, başka bir deyişle resmim gerçeğin bir yansıması değil hayallerimin yansımasıdır. Burada bütün mesele hayalleri, sahicileştirebilmektir.” dedi.
‘POST MODERNİZM GİBİ AKIMLARIN DIŞINDAYIM’
Sergi afişinizde ‘Alaturka Yansımalar’ ifadesini kulanmışsınız, bunu biraz açar mısınız?
Ben, Alaturka resmin (Alaturkizm’in) kurucusuyum Kendimi batılıların, expressiyonizm, sürrealizm, dadaizm, post modernizm, sosyalist realist gibi adlandırmaların ve akımların dışında tutuyorum.
Bu adlandırmanın doğuşu şöyle oldu; uzun yıllar boyunca Kadıköy’de resimlerimi sergilediğim, resim dükkanına yolu düşen ziyaretçilerin çoğu bu resimlerin Türk resmi… Türk resmi gibi olduğunu söyledi. Zaten benim 1990’lardan bu yana amacım resimde yaşadığımız coğrafyaya has resimler yapmaktı.
Bu düşüncemi yine uzun yıllar boyunca sürdürdüğüm rehberlik mesleği de destekledi.
Yani, Kadim uygarlıkların yapıtlarını bu vesileyle içselleştirme imkanını buldum.
Örneğin, Türk İslam Eserleri müzesindeki, eserler, işler objeler, halılar, kaligrafik yazılar, mezar taşları, tahta oymalar gibi objeler, tabiî ki yapının kendisi yapının muhteşem mimarisi, Topkapı sarayının denizden görünüşü ve içindeki muazzam eserler, Ayasofya; gerek mimarisi gerek içerdiği mozaikler ya da bir yaz gecesi Aya İrini de verilen bir konser, ya da Kapalı Çarşının dehlizlerinde gezinmek ya da Zincirli Han ‘da Şişko Osman’ın dükkanında halıların kokusunu duymak veya Aksaray Sultan Han’da geçirilen saatler, Nevşehir’deki Kiliseler ve Efes Antik Kent’te yürümek Halikarnas Balıkçısı’nı düşünmek daha onlarca sayabileceğimiz Kadim yapıların kendi anlayışım içinde ele alınıp Asyai bir tarzda işlenmesinden başka bir şey değildir.
‘GERÇEĞİN KENDİSİYLE SANATIN GERÇEĞİ ÖRTÜŞMEZ’
Resimlerinizde vermek istediğiniz mesaj nedir?
Benim resmim gerçekçi ya da toplumcu gerçekçi bir resim değildir bu bağlamda bir mesaj veya bir bilgi vermez, Rodrigo’nun gitar konçertosu ya da 3.Selim’in Suzidilara Peşrevi ne mesaj verebilir ne bilgi verebilir ki. Neticede resmim bir hayaldir ve ancak hayallerle yaşayanlara konuşur, başka bir deyişle resmim gerçeğin bir yansıması değil hayallerimin yansımasıdır. Burada bütün mesele hayalleri, sahicileştirebilmektir.
Gerçeğin kendisiyle sanatın gerçeği birbiriyle örtüşmez, hatta birbirine düşmandır. Tıpkı ressamın doğayı sevmemesi gibi. Ancak hayallerinde maddi temelleri vardır ve temellerini bu coğrafyaya borçludur. Buna şiiri ve müziği eklemem gerekir, çok sesli müzikler, Türk sanat müziği gibi…
Neticede yüzyılların getirdiği Asyai birikimleri, Batı resimlerini çağrıştırmayacak şekilde ortaya koymaya çalışıyorum. Burada temel mesele “sahicilik’tir. Geri kalan bütün öğeler talidir. Örneğin kadim Ortodoks mozaikleri ve ikonaları bizim minyatürlerimiz Topkapı sarayında bizi bekleyen Mehmet siyah Kalem’in resimleri, Nigari’nin minyatürleri, Kanuni Sultan Süleyman’ın kabzasındaki işlemeler bizi gerçeğin taşıdığı hayallere götürür.
RESİM KÜÇÜK BİR ÇEVRE TARAFINDAN İZLENİYOR
Günümüz resmi hakkında ne düşünüyorsunuz?
Rahmetli Elif Naci bana Muhsin; “Türk resmi diye bir şey yoktur. 23 yıl Türk İslam eserleri müzesinde müdürlük yaptım. Bizim ressamlarımızın hiçbiri buraya uğramadan Paris’e Andre Llhote Atölyesine, bir kısmı da Viyana’ya gidip Batı’nın şekillendirdiği resim anlayışını ithal ettiler o günden bugüne” demişti…
Meselenin özü Elif hocanın bu cümlelerinde gizlidir. Bazı çalışmalarıyla birkaç ressamımızın dışında dünden bugüne yani Osmanlı- Türk minyatürü sürecini tamamladıktan sonra ne yazık ki bir Türk resmi oluşturulamadı. Günümüzde resim bir iki büyük kentimizde küçük bir çevre tarafından izlenmektedir. Genel olarak resim izleyicisi medya ve sosyal medya tarafından yönlendirilmektedir. Bu yönlendirmenin en ilginç örneği CIA’nın Newyork-Abstrackt Expresyonizm sürecinde yaptığı manipülasyonlardır.
Son olarak ilave etmek istedikleriniz var mı?
Ressam ne söylerse söylesin, kendisini nasıl açıklarsa açıklasın yine de kendisini En az tanıyan kişidir. Çünkü resminin yarattığı etkiyi kendisi bilemez.
Ancak izleyicisinden öğrenir yani yapan değil bakan bilir. Bu bağlamda söylediklerimle yaptıklarım örtüşüyorsa ne mutlu bana …