08 Ocak 2025 Çarşamba
İstanbul 13°
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Mersin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Mustafa Kemal ve umutlu olmak

Mustafa Kemal büyük bir devrimci olarak milletine, onun tarihi, kültürel geçmişine güvendiği için, sahip olduğu birikimle ve bakış açısıyla hep iyimserdir. Hep umutludur. Çünkü başarabileceğinden emindir

Mustafa Kemal ve umutlu olmak
Mustafa Kemal Paşa, Latife Hanım ve Kazım Karabekir Paşa, 8 Şubat 1923'te Edremit yolu üzerindeki Irgama köyünde
A+ A-
FEYZİYE ÖZBERK

Mustafa Kemal daima mücadeleci, daima iyimser ve umut dolu… Zorlukları söylüyor ama mutlaka çıkış yolunu da gösteriyor. Umut ve güç aşılıyor. Dinamo gibi çevresine direnme gücü ve enerji veriyor. Olumlu gelişmeleri açıklıyor. Tarihe atıf yaparak Türk milleti olarak güçlü, kuvvetli yanlarımızı vurguluyor. Geçmişte kazandığımızı, yine kazanacağımızı açıklıyor. İnsanları korkutmamaya, tedirgin etmemeye çok özen gösteriyor. Onların gönüllü desteğini kazanmaya çaba harcıyor. Çok sabırlı. Güler yüzlü. Umutları tazeliyor. Güçlendiriyor. Birlikte olduğu insanları adeta yeni bir kalıba döküyor. Hep sorumlu. Hep önder…

5 Haziran 1919 Perşembe günü, Havza’da ziyaretine gelenlere, vatanın içinde bulunduğu zor durumu anlatıyor. Ama hemen çıkış yolunu da açıklıyor: “Hiçbir zaman umudumuzu yitirmeyeceğiz. Vatanımızı umutla kurtaracağız. Görüyorsunuz ki bizi öldürmek değil, diri diri gömmek istiyorlar. Tam çukurun kenarındayız. Son bir çıkış bizi kurtarabilir. Bunun dışında yaşamak olanağı da yoktur. Hemen Havza’da bir Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti kurmalısınız. Bunu da çevre vilayetlere duyurmalısınız. Müdafaa için silahlanmaktan başka yol da yoktur.” (1)

31 Temmuz 1920, Mustafa Kemal'in Afyon'da subaylara hitaben yaptığı tarihi konuşmada, yine benzer bir vurgu var: "Ordu, düşmanlarımızın birinci taarruz hedefi oldu. Orduyu imha etmek için mutlaka subayını mahvetmek, aşağılamak lazımdır. Fakat arkadaşlar ölmeyeceğiz, bağımsızlığımızı muhafaza ederek yaşayacağız ve milletimizi daima bağımsız görmekle bahtiyar olacağız!" (2)

MİLLETİNE GÜVENİYOR

Mustafa Kemal’in en zor dönemlerde bile hep umutlu olmasının kaynağı nedir? Bu gücü nereden alıyor?

Çünkü kendine daha da önemlisi milletine güveniyor. Birçok aydının “zavallı” diye nitelediği, yoksul, çoğunlukla eğitimsiz halka niçin güveniyor? Mustafa Kemal, Çanakkale’de bu küçümsenen insanların, Mehmetçiklerin nasıl savaştıklarını ve nasıl mucizeler yarattıklarını onlarla birlikte omuz omuza savaşarak yaşamış, görmüş. Gazeteci Ruşen Eşref Ünaydın’a bu önemli tespitini aktarıyor:

“Bak birader, böyle milletten nasıl ayrılırsın! Bu eski püskülerin içinde perişan gördüğün insanlar yok mu? Onlarda öyle yürek, öyle cevher vardır ki, olmaz şey! Çanakkale’yi kurtaran bunlardır. Kafkas’ta, Galiçya’da, şurda burda aslan gibi çarpışan, yoksulluklara aldırmayan bunlardır.” (3)

Tabii savaş meydanlarında yaratılan bu mucizeler, Mustafa Kemal’in üstün komutanlığında gerçekleşiyor. Başarı için doğru kararlar veren güçlü ve merkezi bir önderlik şarttır. Paşa, her zaman buna dikkat çekiyor.

Sivas Kongresi’ne Kayseri’den katılan heyetten Ahmet Hilmi Kalaç, Mustafa Kemal Paşa ile görüşmelerinden sonra edindiği izlenimi şöyle açıklıyor: “Mustafa Kemal’in sözlerinde ve tavrında nefsine ve Türk milletine büyük itimadı olanların ruh hali vardı. İstinat ve güven noktasını ancak millet ve memleketinde görüyordu. Huzuruna çıkarken bir ümit taşıyorsak kendisini görüp dinledikten sonra bu ümit ve itimadımız on misli arttı. Mustafa Kemal’in cazibesine tutulmuş olarak kendisinden ayrıldık.” (4)

MİLLETİN İÇİNDEKİ CEVHER

Mustafa Kemal, 1919 yılında Samsun’a çıktıktan sonra doğrudan yaptığı görüşmeler ve çevresinde olmayanlarla; komutanlar, valiler ve diğer hükümet yetkilileriyle telgraflarla yaptığı yazışmalar sonunda şu belirlemeyi yapıyor:

“Şu bir ay içinde hemen bütün Anadolu’nun vilayetlerine, sancaklarına, kazalarına ve sınır boylarına kadar milletin fikir ve emellerine, bütün kumandanların ve memur tabakalarının duygularına ve uygulamalarına vakıf oldum ve nüfuz ettim. (…) İstanbul’da iken milletin bu kadar kuvvetli ve az zamanda felaketlere karşı bu kadar uyanmış olabileceğini düşünemezdim.” (5)

Yunus Nadi Bey, “Ankara’nın İlk Günleri” adlı anı kitabında; kendini çok umutsuz hissettiği zor koşullar altında, Mustafa Kemal’in ondan, halktaki gizil gücü görmesini istediğini yazıyor. (6) O gücün açığa çıkması halkın örgütlü olmasına ve aydınlatılmasına bağlıdır. Mustafa Kemal de bunu vurguluyor: “Eksik olan şey teşkilâttır. İşte şimdi onun üzerindeyiz.”

Tokat, 26 Haziran 1919, “Türk milletinde gizli bulunan birçok yeteneklerin, cevherlerin işi başarmaya yeterli olduğunu anladım.” (7)

Mustafa Kemal ve umutlu olmak - Resim : 1
Atatürk, “Tarih bize vatan uğruna canını, malını esirgemeyen milletlerin asla ölmediklerini, hâlâ yaşadıklarını göstermektedir. Ben hayatımı hiçbir zaman milletimizden üstün görmedim ve görmeyeceğim. Her an memleket için şerefimle ölmeye hazırım.” diyor.

'VATANIN KURTULUŞU İÇİN TEŞKİLATLANMAK GEREKLİDİR'

Mustafa Kemal’in çevresindeki aydınlardan belki de en önemli farkı, halkına güvenmesi, milletin içindeki cevheri görmesi, bu cevheri açığa çıkarmanın yolunu, yöntemini bulmaya büyük çaba harcamasıdır. Paşa’nın bulduğu kurtuluş formülü: Halkın örgütlü gücünün oluşturulmasıdır. 

Mustafa Kemal 1919 Yılı Not Defteri’ne amacını açıklayan aşağıdaki bilgiyi kaydediyor: “Samsun’a çıktım. 19 Mayıs 1919 tarihinden itibaren bütün memlekette mevcut milli kuruluşlarla temasa gelmeye ve her yerde teşkilatın takviyesine ve genişletilmesine başladım. İlkönce kendi kumandama dâhil olan ve olmayan bütün birlikleri bilgilendirme ve milli maksat ve teşkilat için harekete geçirdim.”

“Bütün ordu ile temas ve bu vasıta ile teşkilat temini.” (8)

Burada söz edilen teşkilat milletin örgütlenmesidir. Bu durumda öncelikli görev, milletin var olan örgütlerini güçlendirilmesi, yenilerinin kurulması ve onların yurt çapında birleştirilmesidir. Bu amaç için ordunun teşkilatından ve diğer olanaklarından yararlanılıyor. Mustafa Kemal, milletin doğru fikirlerle cihazlanmasını ve örgütlenmesini, tek ve en güvenli kurtuluş yolu olarak görüyor. Amaç net: “Milli egemenliğe dayanan, kayıtsız şartsız, bağımsız bir Türk devleti kurmak!”

TARİH BİLİNCİ

Mustafa Kemal, derin bir tarih bilincine sahip. İnsanlığın hangi siyasi, sosyal, kültürel, ekonomik aşamalardan geçtiğini öğrenmiş. Bir dönem ileri olan uygarlıklar geri, geriler ileri uygarlığa dönüşebiliyorlar. Zirvede olanlar hep öyle kalmıyorlar. Ayrıca Türklerin devlet ve ordu kurmadaki tarihi üstünlüklerini biliyor. Bu bilgiler Gazi’nin kendine ve milletine güvenini güçlendiriyor. Birçok konuşmasında bundan övgüyle söz ediyor:

“Biz esinlerimizi gökten ve gaipten değil, doğrudan doğruya hayattan almış bulunuyoruz. Bizim yolumuzu çizen; içinde yaşadığımız yurt, bağrında yaşadığımız Türk milleti ve bir de milletler tarihinin bin bir facia ve acı kaydeden yapraklarından çıkardığımız sonuçlardır.” (9)

“Tarih bize vatan uğruna canını, malını esirgemeyen milletlerin asla ölmediklerini, hâlâ yaşadıklarını göstermektedir. Ben hayatımı hiçbir zaman milletimizden üstün görmedim ve görmeyeceğim. Her an memleket için şerefimle ölmeye hazırım.” (10)

Niyazi Berkes, Atatürk’ün profesyonel bir tarih bilgini olmadığını ama “tarih akışının anlamını tarih bilginlerinin üstünde bir kavrayışla bildiğine” özellikle dikkat çekiyor. “Gerçekte, Atatürk’ün ayaküstü konuşurken bile sözlerinin yansıttığı düşüncenin, güçlülüğü, derinliği olan bir tarih anlayışına dayandığını gösteren çok örnek vardır.” (11)

DEVRİMLER, DEVRİMCİLER VE İYİMSERLİK

Fransız İhtilali, daha yakın tarihli Kasım 1917 Rus (Ekim) Devrimi Mustafa Kemal’in düşünce dünyasını ve iyimserliğini beslemiş olmalı… Mustafa Kemal, 24 Temmuz 1922’de Matin gazetesine verdiği demeçte Fransız Devrimi’nin açtığı yolun, Türk Devrimi için yol açıcı olduğunu belirtiyor:

“Türk demokrasisi, Fransız Devrimi’nin açtığı yolu izlemişse de, kendine özgü ayırıcı yanlarla gelişmiştir. Çünkü her ulus, devrimini kendi toplum çevresi gereklerine ve gereksinmelerine, iç durum ve konumuna, devrimini yaptığı zamana göre yapar.” (12)

Mustafa Kemal, ayrıca içinde yer aldığı 1908 Genç Türk Devriminin ve 1. Dünya Savaşının tecrübesini özümsüyor. Hatalarından ders çıkarıyor. Doğrularını benimsiyor. O yıllarda Osmanlı’da gerçekleşen tüm önemli değişmelerde, savaşlarda, tartışmalarda yer alıyor. Önde ve etkili ama iktidar sorumluluğu yok. Bu nedenle yaşananlara belli bir mesafeden bakabiliyor. Böylece her şeyi objektif olarak değerlendirme olanağına, tecrübe birikimine sahip oluyor. Özetle Mustafa Kemal, dünyayı sarsan önemli bir devrimci dönemde yaşıyor. Yeteneğiyle bu önemli devrimci birikimi özümsüyor. Çok okuyarak ve olağan üstü gözlem gücüyle dünyadaki ve ülkedeki değişmelerin ve gidişin yönünü kavrıyor. Başarıya olan inancı, umudu güçleniyor. Tekrarlarsam bu birikim ve bakış açısı Mustafa Kemal’in iyimserliğine dayanak oluyor. Önderlik yeteneğini güçlendiriyor.  

Mustafa Kemal, muazzam hayat/devrim, savaş ve kültür birikimiyle kendine de güveniyor. Sonuç olarak Paşa, büyük kitlelerin örgütlü mücadelesiyle insanlığın kendi kaderini değiştirebildiğinin hem bilgisine hem de tecrübesine sahip oluyor.  Askerlik tecrübesiyle, sanatıyla da komutanların nasıl kader değiştirici olabildiklerini Çanakkale’de uygulamış ve başarmış. Usta bir komutan, kendisi gibi ölümü göze almış vatansever askeriyle mucizeler yaratabiliyor. Bu kez tüm millet Mehmetçik olacaktır.

Mustafa Kemal ve umutlu olmak - Resim : 2
Bir Türk askeri savaşa giderken ailesiyle vedalaşıyor

ATATÜRK HER ZAMAN İÇİN KUVVET KAYNAĞIDIR

Bugün kurtarıcı ve kurucu niteliğiyle Atatürk’ün, bir büyük devrimci olduğunu tarih kaydediyor. Yani Mustafa Kemal büyük bir devrimci olarak milletine, onun tarihi, kültürel geçmişine güvendiği için, sahip olduğu birikimle ve bakış açısıyla hep iyimserdir. Hep umutludur. Çünkü başarabileceğinden emindir.

“Başarılı olacağınızdan hiç kuşku duyduğunuz oldu mu?”

Bu soruyu kurtuluş Savaşı yıllarında bir İngiliz gazeteci Grace Ellison, Mustafa Kemal’e soruyor. Paşa’nın verdiği cevap şöyle: “Hayır, hiçbir zaman… İlk baştan beri, tüm planı son gerçekleştiği biçimiyle (hiç mühimmatımız olmadığı zamanlarda bile) gözümde canlandırabiliyordum. Gecikmelere izin verdiysek, fazla kan dökülmesini ve yıkımı önlemek içindi.” (13)

Agâh Sırrı Levent’in söylediği gibi Mustafa Kemal’in yaşamı ve mücadelesi de güç ve umut kaynağıdır: “Atatürk her zaman için kuvvet kaynağıdır. Güçlüğe mi uğradınız? Umudunuz mu kırıldı? Atatürk’ü hatırlayın. Onun çarpışmak zorunda kaldığı güçlükler karşısındaki tutumunu göz önüne getirin. Cesaretiniz hemen yerine gelecek, hayatı sevmeye başlayacak, yeni bir hızla ileri atılacaksınız. Umutla sarıldığınız işte hemen başarı sağlayacaksınız.” (14)

Notlar ve Kaynaklar:

1. Hikmet Özdemir, Mustafa Kemal’le Anadolu’da Yolculuk, Doğan Kitap, İstanbul 2021, s. 45.

2. Atatürk’ün Bütün Eserleri, Cilt 9, 5. baskı, Kaynak Yayınları, İstanbul 2015, s. 112-113.

3. Mustafa Kemal’in Ruşen Eşref Ünaydın’la, 23, 24, 25 Ekim 1919 günleri, Amasya’da yaptığı, “Yeşilırmak Mülakatı” olarak bilinen uzun söyleşisi, Özdemir, a.g.k., s. 237, 241.

4. Ahmet Hilmi Kalaç, Kendi Kitabım, s. 153-154.

5. Özdemir, a.g.k., s. 57.

6. Yunus Nadi, Ankara’nın İlk Günleri, Sel Yayınları, İstanbul, 1955.

7. Özdemir, a.g.k., s. 81.

8. Atatürk’ün Not Defteri VII, 25 Haziran 1919, s. 39 ve 180; Özdemir, a.g.k., s. 31.

9. Celâl Erikan, Komutan Atatürk, Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları, 3. basım, İstanbul 2001, s. 40.

10. Özdemir, a.g.k., s. 84.

11. Niyazi Berkes, Atatürk ve Devrimler, Adam Yayınları, İstanbul 1993, 2. baskı, s. 152.

12. Berkes, a.g.k., Yapı Kredi Yayınları, 3. baskı, İstanbul 2019, s. 9.

13. Grace Ellison, Ankara’da Bir İngiliz Kadını, Bilgi Yayınevi, Ankara 1999, s. 189.

14. Agâh Sırrı Levent, Atatürk ve Devrimler, Atatürk’e Saygı, Ankara, Üniversitesi Basımevi, 1969, s. 142.

Son Dakika Haberleri